- Tezde küfürle ilgili hangi içerikler var?
Tezde küfürlü söylemlerin duygu, dil ve beyin aracılığıyla üretilen toplumsal arenada nasıl doğduğu ile bir yolculuğa çıkılıp bireyler tarafından nasıl deneyimlenip sürdürüldüğü ve küfrün bireyler nazarındaki ne’liği tartışılmıştır. Bireyler küfürlü söylemleri her ne kadar bilinçsizce kullandıklarını ifade etseler de muhtelif söylemleri karşılaştırıldığında durumun hiç de öyle olmadığı, tıpkı küfür gibi üstü örtük biçimde bilinçli fakat ‘ilkellik’ tanımlaması aracılığıyla kullanıldığı tespit edilmiştir.
- Araştırmada en ilginç sonuçlar neler?
Küfürlü söylemler, kadın ve erkekler için kurulamayan benliklerin birer inşa sembolü. Erkekler varlıklarını ve güçlerini toplumsal arenada göstermek, kadınlar ise varlıklarını erkekler üzerinden tanımlayarak onlarla “eşit” konumda yer alıp aynı muameleyi görebilme talebinden küfürlü söylemleri kullanıyorlar. Doktora öğrencisi olan bir erkek katılımcı, küfürlü söylemleri artık başarıyı kutlamada veya tebrik etmede kullandığını ifade etmişti. Küfrün özel isimlerin yerini aldığını, arkadaşlara hitap etme biçimi olduğunu da eklemişti. Bu söylemleri sarf edenlere “Peki, tanımadığınız biri size küfrettiğinde ne yaparsınız?” şeklinde sorulduğunda kavga çıkar cevabı çoğunluktaydı.
Tıpta bir hastalığa verilen isimden alınan “Karşılıklı Çelişkide Muafiyet” tanımlaması meseleyi çok iyi açıklıyor. Bireyler, küfrü olumlu ve olumsuz manada aynı anda kabul etmekteler. Bir katılımcının öğretmen kimliği ile kendisi çatışıyordu. Kendisinin küfrettiğinden ama bunun yanlış olduğundan, ileride yetiştireceği çocuklara daha kibar konuşma biçimlerini bırakması gerektiğinin farkında olduğundan bahsediyordu. Nesnel kimliği ile kendi öznesi arasında kalan bireyin hem kendi içinde hem de toplumsal açıdan kimlikler çatışması yaşadığından bahsetmek mümkün.