hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    İbrahim Sadri: Eskiden her şey bozuk ama insanlar sağlamdı şiiri sözleri!

    İbrahim Sadri: Eskiden her şey bozuk ama insanlar sağlamdı şiiri sözleri
    expand

    Yapımcı ve senarist Birol Güven, Rasim Öztekin'in kalp krizi geçirmeden hemen önce gönderdiği mesajı sosyal medya hesabından paylaştı. Rasim Öztekin, kalp krizi geçirmeden yaklaşık yarım saat önce Birol Güven’e İbrahim Sadri’nin eskiden her şey bozuk ama insanlar sağlamdı sözleri şiirinin olduğu videoyu göndermiş. İşte İbrahim Sadri eskiden her şey bozuk ama insanlar sağlamdı sözleri!

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Usta oyuncu Rasim Öztekin geçirmiş olduğu kalp krizi sonrası tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Usta oyuncunun, Güven'e İbrahim Sadri'nin yazdığı 'Eskiden her şey bozuk ama insanlar sağlamdı' şirini gönderdiği ortaya çıktı.

    İşte Birol Güven'in o paylaşımı:

    "Rasim Öztekin kalp krizi geçirmeden 20 dakika önce bana aşağıdaki mesajı ve şiiri göndermişti. Mekanın cennet olsun... " Günaydın, Patron. Umarım iyisindir. Pazar günü için güzel bir şiir gönderiyorum biraz nostalji... "Seksenler"de de kullanılabilir. "

    İbrahim Sadri: Eskiden her şey bozuk ama insanlar sağlamdı şiiri sözleri

    İbrahim Sadri- Eskiden her şey bozuk ama insanlar sağlamdı şiiri sözleri!

    Kuş Hatıraları

    Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Rüyalarımıza melekler uğrardı.

    Kapımızdan yoğurtçu

    Bahçemizden ishakkuşu

    Kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.

     

    Kışın bir sobamız olurdu

    Sobanın yanında kedimiz

    Kedinin önünde yün yumağı

    Bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik.

     

    Yerli malı kullanan

    Yurdunun üç tarafı denizlerle çevrili

    Kuru incir üzüm fındık

    Tütün çay narenciye kavun-karpuz yetiştiren

    Kuru üzüm inciri satan

    Karşılığında

    Çamaşır makinesi radyo ve otomobil alan

    Bir toprağın fertleri...

    Biraz yoksul biraz mütevekkil

    Biraz mahcup biraz kırılgan

    Biraz naif ama hep umutlu...

     

    Özlerdik.

    Memleketteki halamızı

    İnce doğranmış bir dilim pastırmayı

    Yurttan sesler korosunu

    Akşam komşuluklarını

    Radyo tiyatrolarını

    Sabah ezanını

    Kalaycıyı bozacıyı

    Münir Nurettin şarkılarını

    Orhan boran yarışmalarını

    Kandil gecelerini

    Duvarlarımızın sarmaşıklarını

    Bakkalımızın utana sıkıla veresiye hatırlatmalarını

    Okul önü kozhelvalarını

    Akşam oturmalarını

    Ve hayatı...

     

    Top oynardık

    İp atlar kedi kovalar

    Taşlarla birbirimizin başını yarar

    Mahalle savaşları çıkarır

    Gece olunca da tutar babalarımızın elinden

    Yazlık sinemaya gider

    Sadri Alışık Vahi Öz

    Belgin Doruk Cüneyt Arkın seyreder

    Olimpos gazozlar içer

    Güler eğlenir bağırır çağırır

    Dönerken yıldızları sayardık.

    Sıkı çocuklardık.

     

    Hepimizin birer yıldızı vardı

    Onlara isim takardık

    Onlar da bize isim takardı

    Pus ve dumandan önce bu şehrin

    Geceleri göz kırpan ve isimler takılan yıldızları vardı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     

    Benim yıldızıma Mehlika adını vermiştik

    Biz kimseden yana değildik.

     

    Kimsenin de kendinden yana olmasını istediği birileri

    Olmazdı.

    Bir değirmendeydik

    Öğütülen

    Öğütülürken türküler söyleyen

    Buğday başaklarına benziyorduk.

    Ben çorbalardan tarhanayı

    Yemeklerden kuru fasulyeyi

    Sigaralardan harmanı

    Belki bunun için çok sevdim.

     

    Yollar bozuk musluklar bozuk

    ziller bozuk paralar bozuk

    Ama adamlar sağlamdı.

     

    Bu şehrin yıldızları vardı.

    Saçlarına kurdelalar takan

    Çivitle yıkanmış beyaz çoraplarına

    leke bulaşmasın diye su birikintilerinden sakınan

    Gözleri önlerinde

    Yürekleri ve beslenme çantaları ellerinde

    Küçük çocukları vardı bu şehrin

    Bu şehrin yıldızları vardı.

     

    Ben Fenerbahçey’i amcam Vefayı tutardı.

    Konya tahıl ambarı Mersin muz cennetiydi.

    Taksim'den Fatih'e troleybus kalkar

    Şişhane'de mutlak raydan çıkardı.

    Vallahi hayat zor, fakat çok matraktı.

     

    Muammer Karaca adına bir tiyatro binası yoktu

    Bizzat kendisi vardı.

     

    Başımız ağrırdı komşumuz vardı

    Gönlümüz daralırdı komşumuz vardı

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Çorbamızı umutlarımızı

    Memleket kadar kalbimizi paylaştığımız komşularımız

    Vardı.

     

    Geceleri bekçimiz

    Gündüzleri sütçümüz

    Bizim kadar zayıf da olsa

    Nohuta makarnaya alışmış da olsa

    Sarman adında bir kedimiz

    Ceplerimizde kırık misketlerimiz

    Çamur bulaşığı ellerimiz

    Ve gülümseyen bir yüzümüz

    Göstermekten utanmayacağımız bir içimiz

    Bir araya gelerek çektirebileceğimiz

    Bir aile fotoğrafımız vardı.

     

    Bir sabah bütün iyi şeylerin

    Ayvansaray iskelesinden

    Hayal ülkesine doğru demir alan

    Bir şirket-i hayriyye vapuru gibi

    Aramızdan ayrıldığını gördük.

    Sonra Ayvansaray'ın suları çekildiğini yazdı

    Gazeteler

    Süheyla hanımın Raci beyin

    Melahat mehveş ablanın

    Niko'nun Ercüment efendinin çekildiğini ise

    Yazmadılar nedense

    Ama yok ama yoklar.

     

    Ne harman sigarası kaldı geriye

    Ne olimpos gazozu

    Ne Sadri alışık.

     

    Kalan bir tortuydu belki.

     

    Belki kırık bir rüya denizi

    Belki suya düşürdüğümüz suretimizin

    Cep aynamıza nüktedan bir yansımasıydı her şey.

    Her şey Maltepe sigarasının

    Her arandığında

    Her bakkalda bulunabilmesi ile

    Büyüsünü kaybetmişti belki de.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     

    Belki de biz bir rüya mı görmüştük?

     

    Hadi hepsi yalandı.

    Hadi hepsi hayaldi.

    Hadi hepsini ben uydurmuştum

    Ama rüyalarımızın melekleri

    Ve sofralarımızın daim konukları kuşlar?

    Ya onlar?

    Onları siz de görmediniz mi?

    Sizin de sofranıza konup

    Rüyalarınıza uğramadılar mı?

    Onlar da mı yalandı?

    İbrahim Sadri

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow