Peki en çok ne çarptı sizi?İpek İzci: Çaresizlik... Pek çok insan, vurulduktan sonra darbeci askerler müdahaleye izin vermediği veya o kaos ortamında hastaneye götürülemediği için hayatını kaybetti. Güliz Arslan: Soğukkanlılık. Rukiye Dağ örneğin. Eşi Cuma Dağ ile birlikte Külliye yakınlarında direniyorlar darbecilere. Üstlerine bomba atılıyor. Rukiye Hanım, arkasını döndüğünde, başsız bir bedenle karşılaşıyor. Konduramıyor önce. Oradan geçmekte olan bir polisin yardımıyla ceplerini kontrol ediyor. Eşi olduğundan emin oluyor. Ama saldırı devam ettiği için, onu öylece bırakıp sürünerek oradan uzaklaşmak zorunda kalıyor. Eve gelip yakınlarını arıyor ve sadece “Cuma, şehit oldu” diyor. Bir de çocukların, “Benim babam ölmedi ki, ölseydi ağlardım ama şehit olduğu için ağlamıyorum!” ya da “Bugün yüzüme kelebek kondu. Bence o babamdı” gibi ifadeleri unutulmazdı.Bu ayrıntılar inanılmaz! Bir de her birinizden en çok etkilendiğiniz hikâyeyi alayım.İpek Özbey: Alper Kaymakçı ve eşi sekiz yıllık evliler. Ne kadar isteseler de bir türlü çocuk sahibi olamıyorlar. Alper Kaymakçı o ay yakınlarına, “İçime doğuyor, bu ay çocuğum olacak” diyor. Ama ne yazık ki müjdeli haberi alamadan, o gece hayatını yitiriyor. Eşi 15 Temmuz’dan sonra öğreniyor hamile olduğunu. Şimdi doğacak çocuğa kız da, erkek de olsa kocasının adını vereceğini söylüyormuş.İpek İzci: Recep Gündüz’ün amcası Dursun Gündüz’le yaptığım görüşme beni çok etkiledi. Dursun Gündüz, abisinin, öz oğlu olmasına rağmen Recep Gündüz’e pek şefkat göstermediğini anlattı. “Onun babası ben sayılırım!” dedi, sonra da yeğeninin biraz para biriktirmek için hep masraftan kaçındığını, hayatında bir kez bile bir kafede oturup çay içmediğini söyledi. Sonra da üzüntüsünden fenalaştı, konuşmayı sonlandırmak zorunda kaldık.Güliz Arslan: Ben de Güldane Yılmaz’ın anlattıklarından çok etkilendim ve bir gazeteci olarak hiç yapmamam gereken bir şey yaptım. Yedi yıllık evliymiş Yılmaz çifti. Yozgatlılar. Ankara’ya çalışmaya gelmişler, karı koca gurbette birbirlerine tutunmuşlar. Bir de altı yaşında oğulları var: Eyyub. En büyük hayali İstanbul’u görmekmiş Güldane Hanım’ın. Eşi söz vermiş; 15 Temmuz normal bir gece olsa, ondan üç gün sonra, önce o hayalini kurdukları arabayı alacaklar, sonra da İstanbul’a gideceklermiş. Bunu duyduktan sonra kendimi, “Ben İstanbul’da yalnız yaşıyorum, lütfen çocuğunuzu da alın, gelin, ben gezdiririm sizi” derken buldum. Gazeteciyle röportajın öznesi arasında bir mesafe bulunması gerektiğini biliyorum elbette. Ama o an bunu hesaba katacak durumda değildim...