Son 40 yıl içinde tüp bebek tedavisi ile ilgili ilaç sektöründe büyük ilerlemeler kaydedildiğine de dikkat çeken Dr. Özörnek, “Etkili ilaçlar sayesinde, tedavi süresi kısalırken enjekte edilen ilaç sayısı da düşmeye başladı. Kas içi enjeksiyonlar, yerini hastaların kendilerinin uygulayabildiği cilt altı enjeksiyonlara bıraktı. Sektörün yeni hedefi, ağızdan alınan ilaçlar sayesinde hastalarımızı enjeksiyon külfetinden tamamen kurtarmak. Bu sayede, hastaların tedaviye uyumu kolaylaşacağı gibi ilaç maliyetleri de azaltılacak" dedi.
Anne adayına yerleştirilen embriyoların kromozomlarını sayısal olarak uzunca bir süredir incelediklerini aktaran Dr. Özörnek, "Yine ailede olan kalıtsal bir hastalığı da tespit etmemiz mümkün. Nitekim, kromozomların yapısal anomalileri de günümüzde taranabilmekte. Bir sonraki basamak olarak embriyoların gelecekte karşılaşabilecekleri kronik hastalıkların tanınabilmesi üzerine çalışılıyor. Böylece, diabet, parkinson, alzheimer gibi hastalıkların yanı sıra bazı kanser türlerini de tanıyarak en sağlıklı yaşam sürecek embriyoyu tespit etmek yakın bir gelecekte mümkün olacak. Hastalıklardan arındırılmış bebekler sayesinde, gelecek neslin çok daha uzun bir hayat süreceğini öngörmek çok da yanlış olmayacaktır" diye konuştu.
Tüp bebek tedavisinde hedefin daima yüzde 100 başarı olduğunun altını çizen Dr. Özörnek, “Her bir hastamızın ilk tedavide evine bebeğiyle dönmesini istiyoruz. Yumurta, sperm, embriyo gelişimi ve rahim embriyo arasındaki iletişimi çözdüğümüz gün yüzde 100 gebelik şansından da bahsedebileceğiz. Bu hedefe ulaşmak için her yıl binlerce çalışma yapılıyor. Tüp bebek tedavisi uygulamaya başladığım bundan 30 yıl önce yüzde 20 gebelik oranından bahsediyorduk. Şu anda bu oran yüzde 60 ila 70'lere ulaştı. En azından bir grup hasta için yüzde 100 hedefine önümüzdeki 10 ila 20 yılda ulaşmak mümkün görünüyor" ifadelerini kullandı.
Dr. Hakan Özörnek, tüp bebek tedavilerinin, artık evde bile yapılabildiğini, hastaları daha kolay bir sürecin beklediğini iletti. Dr. Özörnek, "Hastalar evlerinden bağlanarak doktorlarıyla birebir görüşüyor, tahlil ve filmleri hakkında sorular soruyor ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi alıyor. Son yıllarda geliştirilen ve hastanın evde kendi başına ultrason yapabilmesini sağlayan sistemler ve evde yapılabilen hormon testleri sayesinde artık hastalar tedavi sürecinin büyük bölümünde kliniklere gelmeden tamamlayabiliyor. Bu da süreci konforlu tedavilere dönüştürüyor" dedi.