Sosyal iletişimdeki azalma, sorun yaşayan birçok insanın kendini ifade edemeden yalnızlaşmasına neden olabiliyor. Eşimiz, anne-babamız, çocuğumuz bir ruhsal sorun yaşadığında bunu yüz yüze iletişimde bize daha net ifade edebilirken, azalmış iletişimde ya da yalnızca telefonla kurulan iletişimde bunu saklama ihtimali artabiliyor ve ciddi olabilecek bir sorunu gözden kaçırmamıza sebep olabiliyor. Yüz yüze iletişimde karşımızdaki insanla ilgili aldığımız zihinsel veri, mesaj ve sosyal medya yoluyla aldığımız veriden çok daha fazladır” şeklinde konuştu. Öte yandan sosyal medya bize değerli olduğumuz ve beğenildiğimizle ilgili de bir sürü üstü kapalı mesaj verdiğinin altını çizen Öz, “Sosyal medyadaki paylaşımlar, takipçilerimiz, bizi kimlerin beğenip kimlerin takip etmediği, tüm bunlar değerli olup olmadığımızı gösteriyor yanılgısına düşebiliyoruz. Değerli olmak hepimizin ihtiyacı ancak sosyal medyadaki görüntümüz şahsen değerli olup olmadığımızla ilgili kesin veriler vermiyor aslında. 'Trend' denilen şeyleri yapıyor, onlarla ilgili bir şeyler paylaşıyor, bir de üstüne eleştirel bir tutum takınıyorsak insanların bize verdiği ilgi artıyor ve biz de bunu değerli olmakla karıştırabiliyoruz. Değerlileşmenin öteki yüzü değersizleşmek ve yalnızlaşmak maalesef.