UNUTMAYIN EPİGENETİK ‘LONGEVİTY’NİN ANAHTARIDIR
Hücrelerimizdeki epigenetik yolaklarda oluşan değişimlerin sadece yaşlılık hastalıkları ve iyi ya da kötü yaşlanma üzerinde değil, hayat boyu yaşadığımız karakter değişikliklerinin üzerinde de etkili olabileceğini düşünenlerden biriyim. Yaşadığımız çevresel koşulların, kültürün, yiyip içtiklerimiz, uykularımız, aktivite düzeyimiz ve ruhsal örgütlenme biçimimizin yani düşüncelerimizin bile genetik senaryomuzda ufak ya da büyük değişimlere yol açabileceğini kabul etmek zorundayız. Bu nedenle özellikle 40’lı yaşlardan sonra hatta daha erken yaşlarda sadece ne yiyip içtiğimize değil, sadece uykumuza, egzersizimize de değil “ne düşündüğümüze hangi kültürel ilişkilerle hayat yolunda yürüdüğümüze” de dikkat etmek zorundayız. Zaten bu nedenle longevity kesinlikle “disiplinlerarası” bir kavramdır ve İYİ HAYATIN ŞİFRELERİ sadece bedende değil aynı zamanda ruhta ve tabii ki iyi örgütlenmiş bir ruh ve beden organizasyonundadır.
OKUR SORUSU 1
SADECE NAD İLE YAŞLANMA GECİKTİRİLEBİLİR Mİ
Geciktirilemez! Yaşlanma çok faktörlü, çok yıpratıcı, çok derin temelleri olan uzun süreli bir doğal değişimdir. Bu nedenle bana göre de çok işe yaramasına rağmen sadece NAD düzeylerimizi arttırarak yaşlanmayı geciktirmemiz saf bir hayaldir. NAD’ın gücünden faydalanalım ama o gücü de hak ettiğinden fazla abartmayalım. Yaşlanma araştırmaları yürüten uzmanlar, yaşlılık sürecinde NAD seviyelerinin giderek azaldığını, yaşlılıkla ilgili sorunların çoğunun da bu azalmadan kaynaklandığını düşünüyorlar. Bu nedenle de özellikle mitokondri fonksiyonlarını düzenleme ve mitokondrilerden enerji üretimini arttırmada sadece ağızdan takviye olarak değil, yaşam tarzı değişiklikleriyle de NAD seviyelerimizi arttırmamızı öneriyorlar.