İstanbul’daki en riskli yerleri sorduğumuzda İncecik, “Trafik yoğunluğunun görüldüğü her nokta” diye yanıt veriyor. Kırsal bölgeler hariç şehir merkezlerinde hava kirliliğinin çok yüksek olduğuna vurgu yapıyor. Yaptığı bir analizi de şöyle anlatıyor:
Projemde kurduğumuz üç tane istasyon vardı. Onlardan biri E5 üzerinde, yani şu andaki D100 otoyolunun tam sıfır noktasında çalışan istasyon. İnanır mısınız 24 saatte neredeyse aynı seviyede kirlilik ölçüyorduk. Yani orada pik saatler falan da yok demek bu. Bütün gün yüksek kirlilikle karşı karşıya kalabiliyoruz demek. Şehrin büyük kısmında bu gerçek maalesef geçerli. Bu noktada dikkat çekici bir uyarı yapıyor Prof. Dr. İncecik.
İstanbul’un en ünlü caddelerinden bir olan Bağdat Caddesi üzerinden bir örnek veriyor. Yoğun trafiğin olduğu bu cadde üzerinde yürüyüş yapmanın sağlığı ciddi şekilde tehlikeye attığını söylüyor.
“İnsanlar Bağdat Caddesi’nin her iki tarafında yürüyorlar. Ortada yoğun bir araç trafiği var. Orada ne dizel ne de benzinli araçlara bir sınırlama getiriliyor. İnsanlar yürürken bu emisyonlara, bu kirleticilere maruz kalıyor. Farkında olmadan hastalanıyorlar. Sırf NO2'ye maruz kalmamaları için Bağdat Caddesi'nde küçük çocukların yürütülmemesi lazım.”
“Duraklarda maske takın”
Prof. Dr. İncecik’in dikkat çektiği önemli bir nokta da toplu ulaşım araçlarının durakları. Bu alanlarda yüksek ölçüde kirleticinin insanlar tarafından solunduğunu belirtiyor. Buna maruz kalmamak için en basit önerisi ise koronavirüs salgını ile hayatımıza giren maske… “Uzun yıllardır öğrencilerime hep ‘Otobüs duraklarında maskesiz durmayın, beklemeyin’ derdim. Çünkü duraklarda özellikle de kalkışlarda çok büyük oranda siyah duman çıkıyor. Orada oturanların bunu almaları kaçınılmaz. Bu son derece zararlı bir şey. Mutlaka maske takılmalı.