Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla çocukluk dönemlerimiz üzerine sohbet ediyorduk. Y kuşağı olarak, şimdiki çocukların yaşayamadığı pek çok şeyin hayatımızda olduğunu fark ettik. Tabii, her kuşak kendi döneminin sosyal, ekonomik, teknolojik koşullarına göre şekillenen bir ortamda yaşıyor. Bu bir gerçeklik olsa da, biz ailelerin bazı ihmalkârlıkları da yok değil. Mesela, bizim çocukluğumuzda komşuluk ilişkileri daha yakın ve derindi. Hatırladığım en güzel anlar, kış hazırlıkları için mahallenin tüm kadınlarının bir evde toplanıp, gece de dahil tüm gün boyunca birbirleri için yemeklik hazırlamalarıydı. Kışlık hamur kesilir, erişte yapılır, turşular ve konserveler kurulurdu. Biz çocuklar ise panayır gibi olan o ortama dahil olurduk. Hem arkadaşlarımızla oyunlar oynar hem de her bir işin nasıl yapıldığına tanıklık ederdik.O ortamda büyüyen çocuklar, kışa hazırlığın nasıl yapıldığını bilirdi. Hatta çocukken ilk yazdığım hikaye denemesi, kışa hazırlıkla ilgiliydi. O sıcacık, film karesi gibi ortamı çok sever, arkadaşlarımla tüm gece uyumadan oynamanın keyfini çıkarır, bir de yetişkinlik dönemim için gerekecek hayatta kalma becerilerini orada görerek, izleyerek öğrenirdik. Ne güzel günlerdi... Bu yazdıklarım sadece geçmişe duyulan özlemi anlatmak için değil. Şu an kaç çocuk kışa hazırlık denilen bir kavramın olduğunu biliyor. Biz hayatın en rutin haline onları ne kadar dahil edebiliyoruz? Ev işleri yaparken bile çocuklar kendi odalarında, genellikle ekran başında oluyorlar. Sanal oyunlarda arkadaşları ile buluşurken, gerçek hayatta ne tür işler yapılması gerektiğini bilmiyorlar. İşte bu noktada harekete geçmesi gereken biz anne- babalar...