İstanbul’un simidi İzmir’in gevreği
Nejat Yentürk, “Araştırmalar, 1950’lerde tüm İstanbul’da sıcak kazan simidi çıktığını gösteriyor,” diyor. Yani simitler sıcak kazanda sulandırılmış pekmez içinde haşlanıyor. Zaman içinde, ek maliyet getirdiği için İstanbul bu yöntemi terk ediyor. Yentürk, o yılları yaşamış İzmir’deki simitçilerle görüştüğünde; İstanbul’daki bakır kazanların bu geleneği sürdüren İzmir’e gönderildiğini söylediklerini belirtiyor. Peki, İzmir’de simide niye gevrek deniliyor sorusunun cevabı da Nejat Yentürk’ten: “İzmir’de kazan simidinden başka bir de nohut mayalı hamurdan yapılan simit vardı. Bu ikisini ayırt etmek için kazan simidine ‘gevrek’ adı daha uygun görüldü. Nohut mayalı simit Manisa, Ödemiş, Nazilli, Aydın gibi birçok yerde devam ediyor ama maalesef İzmir’de artık pek yok. Yani, gerçekte İzmir gevreği, İstanbul’un kazan simidinin ta kendisi.”
İstanbul simitçileri
İstanbul’da adım başı her biri ayrı çeşit simitçiler sıralanır. Sokakların bu ayaküstü lezzeti bir bakarsınız şehir hatları vapurlarına kanatlarını çırparak eşlik eden martılara da en güzel ikram olur. Tarihi Galata Fırını, Beyoğlu’da Boğazkesen, Yeldeğirmeni Simit Fırını, İsmail’in Has Ekmek Fırını, Tophane’deki Tarihi Taş Fırın benim liste başı simitçilerim. Şu sıralar, merak ettiklerim arasında baş sırada Şaşkınbakkal’da bir köşebaşı simitçisi yer alıyor, notumu da şuraya bırakıyorum. Belki benden önce yolu o taraflara düşen olursa tadına bakabilir.Yazımı, Nejat Yentürk’ün İstanbul’la ilgili bir uyarısına dikkati çekerek bitirmek istiyorum: “İstanbul simidi için asıl sorun, birçok yerde, meyve pekmezi yerine yanık şeker kullanımı. Piyasada artık gerçek pekmezli simit bulmak çok zor. Yanık şeker de sağlık açısından çok tehlikeli!”