SİZ RAHATI BOZMAZSANIZ RAHAT SİZİ BOZAR
Daha doğumla birlikte DNA’larımız bitip tükenmeyen bir dış ve iç saldırı altındadır. Ne iyi ki bu saldırıları çocukluk, ergenlik, gençlik dönemlerinde kolay ve ucuz atlatırız. Ama zamanın ve çevresel koşulların yıpratıcı etkisi hücrelerimizdeki tamir mekanizmalarını da güçsüz bıraktığı için özellikle 50’li yaşlardan sonra bu bozulmaları düzeltme ihtimalimiz giderek azalır. Oysa hücrelerimizdeki genetik şifrelerimizi saklayan 46 kromozomun her birinde günde en az 2 trilyondan fazla kırılma/bozuşma olmaktadır. Üstelik bunlar sadece hücrelerin doğal çoğalmaları sırasında meydana gelen kırıklardır. Yaşımız ilerledikçe devreye giren farklı kırık nedenleri problemi daha da alevlendirir. Yiyip içtiklerimizle, soluduğumuz havayla ya da deri yoluyla bedenimize giren kimyasal toksinler, doğal radyasyon, bilgisayarlı tomografi taramalarında hatta havaalanlarında güvenlik koridorlarından geçerken maruz kaldığımız X ışınları bile DNA yıpratıcı travmalardır. Diğer taraftan ne yazık ki yaşımız ilerledikçe DNA’larımızda oluşan bu yıpranmaları onaracak enzim sistemleri de bizimle birlikte yaşlanmakta, yorulmakta ve azalmaktadır. Kısacası yaşlılığa hazırlanmak biraz da HORMEZİS sayesinde TAMİR EDİCİ SİSTEMLERİ GÜÇLÜ TUTARAK bu yıpranmaları önleyebilecek süreçleri devreye sokabilme becerisini de gerektirir. Peki, bu işin en kolay yolları nelerdir?
HORMEZİS İÇİN ÜÇLÜ MUCİZE
VARAN 1: DÜZENLİ VE ZORLAYICI EGZERSİZLER: Sadece 20-30 dakikalık tempolu yürüyüşlerin bile DNA’ların ucundaki koruyucu telomerleri daha genç tutarak hücresel yıpranmaları yavaşlatabileceği biliniyor. Eğer bu egzersizler esnasında aralıklı yüklemeler yani “yüksek tempolu kısa egzersizler” de sisteme eklenirse yani süreç daha güçlü bir hormezis çabasına dönüştürülebilirse hücrelerdeki tamir süreçleri daha da genç, güçlü ve formda kalıyor. Bu çabalar mTOR gibi İGF-1 gibi hızlı ve kötü yaşlandıran genetik yolakları baskılarken AMPK gibi SİTÜİNLER gibi hücresel yaşlanmayı bloke eden genleri aktive ediyor.VARAN 2: AÇLIK ORUÇLARI VE KALORİ KISITLAMASI: Daha az yiyip içmenin ve öğün aralarını uzatarak 16 hatta 18 saatlik açlık dönemlerini denemenin bizi daha sağlıklı ve daha dirençli tutabileceği binlerce yıldır bilinen bir geleneksel bir kültür ve deneyimdir. Ama 2013 yılında bu bilgi bilimsel olarak da doğrulanmış, araştırmacısına Nobel ödülü kazandırmıştır. Oruç ve düşük kalorili beslenmek sağlıklı ve uzun bir ömür için mükemmel bir hormezis deneyimidir. Aralıklı oruç çabaları, AMPK’yı aktive ederken mTOR’u susturmaktadır. Yine aynı süreç sayesinde karaciğerde üretilen insülin benzeri büyüme faktörünün de (İGF-1) dolaşımdaki miktarı ciddi ölçüde azalmaktadır. Hatırlatalım: İGF-1 seviyeleri uzun ömürle yakinen bağlantılıdır. Ve İGF-1 arttıkça yaşam süresi kısalmakta, kronik hastalıklar artmakta, sağlığımız bozulmaktadır.VARAN 3: SOĞUK TERAPİSİ: Bilimsel araştırmalar şu bilgiyi de net ve açık olarak doğruluyor: Vücudumuzu düşük sıcaklıklara maruz bırakmak da uzun ömür genlerimizi aktive edebiliyor. Vücudumuzun kendini korumak için ekstra iş yapmasını zorunlu kılmayan nötr ısı alanlarından uzaklaşıp kısa süreli soğuk şoklamalarına girdiğimizde hücrelerimizde farklı pek çok düzenleme anında devreye giriyor. Sağlığı koruyan genler, örneğin sirtüinler de bu soğuk şoklamalarından etkileniyor ve iltihaplanmayı baskılayan, kiloyu dengeleyen faydalı ve koruyucu kahverengi yağları harekete geçiriyor. Bunu yapmak için sadece soğuk bir günde ince bir tişört giyerek kısa süreli bir yürüme deneyimi yapmanız bile yeterli olabiliyor. Ama dikkatli olup süreci fazla uzatmamak yani hastalanmamak koşuluyla!