Fatoş Güney, üvey kızının açtığı davayla ilgili ilk kez Hürriyete konuştu.Geçen hafta sosyal medya ve gazetelerin gündeminde en fazla yer alan konulardan biri Fatoş Güneyin, üvey kızı Elifin açtığı davadan beraat etmesiydi. Fransada yaşayan Elif Güney Pütün, 1974te kurulan Güney Filmcilik A.Ş.de hisse sahibi olduğunu, ancak şirketin yönetim kurulu başkanı Fatoş Güneyin genel kurul toplantılarında haberi olmadan kendisi adına imza attığını iddia etmiş, üvey annesi hakkında resmi belgede sahtecilik gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuştu. İşte o davadan beraat eden Fatoş Güneyin konuyla ilgili anlattıkları... Tüm yaşantım boyunca kirlenmemeye dikkat ettim. Bana sunulan dünya nimetlerini kullanıp bir yerlere gelmeyi ya da önemli birisi olmayı asla kendime amaç edinmedim. Bu yüzden de hep özgür oldum. Siyasete yanaşmamaya, kimseye kulluk etmemeye, boyun eğmemeye ve kimsenin hakkını çiğnememeye, dürüst ve namuslu olmaya, birtakım değerleri koruyup kollamaya özen gösterdim. Ne şan şöhrette, ne para pulda ne de yükseklerde gözüm vardı. BURJUVA KÖKENİMİ YADSIYACAK BİR HAYAT SEÇTİMHele ki sınıfımın insanı hiç olmadım. Aksine bir sanayicinin tek varisiyken burjuva kökenimi yadsıyacak bir hayat seçtim. Kendime sorumluluklar ve görevler edindim. Devrime inandım. Tüm dünyada ezilen halkların uğradıkları haksızlıkları, eşitsizlikleri, işkence, kıyım, sürgün ve çaresizlikleri yüreğimde hissettim. Bir gün mutlaka gerçek demokrasi ve özgürlüğün ülkemize geleceğine inandım. Bu uğurda her şeyini hiçe sayan gerçek bir sanatçıyı, dünya çapındaki bir sinemacıyı, bir devrimciyi, yol arkadaşım, yoldaşım, kocam Yılmaz Güneyi 10 yıl boyunca hapishane kapılarında kucağımda altı aylık oğlum, diğer elimde Yılmazın kızı Elifle bekledim. Yaşım henüz 20lerdeydi... Beklemenin sonu yoktu... Ülkemizde bugün hâlâ yaşanan gerçekleri filmlerinde ve yazılarında sergilediği için 100 yıl hapsi istenen kocamla, iki çocuk elimde sürgüne gittim. Yılmazı kaybettikten sonrası ben ve çocuklar için anlatılması zor günlerdi.BİZİ REDDEDEN ELİFİ SAHİPSİZ BIRAKMAMAK İÇİN UĞRAŞTIMArtık iki çocukla birlikte yabancı bir dünyada, yabancı bir kültürde, Fransanın ortasında tek başıma sürgündeydim... Yılmazın filmlerinin yakıldığı, gösterimlerinin yasaklandığı, Evren cuntası altında sinmiş bir Türkiyeye dönmeyi sekiz yıl boyunca reddettim. Çaresizce yine bizimle aynı yolda yürüyen bir yoldaşın bana uzanan elini tuttum... O, sorunlarımızı, kederlerimizi paylaştı, yeri geldiğinde birçoğunu çözdü. Annesiyle, babasıyla, benimle ve hatta kendisiyle büyük çelişkiler yaşayıp bizi reddeden Elifin peşinden yılmadan giderek onu sahipsiz bırakmamaya tüm gücümle uğraştım. Ama maalesef Elifin uçurumları çok derindi... ELİFİN ANNESİ: ONA SAHİP ÇIKIP BUGÜNLERE GETİREN SENSİNKendisine verilen değeri ve yerini bilmeyen Elif, onu çok seven babasının eleştirilerini kabul edemiyor, bir türlü büyüyemiyordu. Bir Fransızla kısa süren bir evlilik yaptı ve o düğün için Parise gelen annesi benim evimde kaldı. Birlikte gelinliğini giydirip elimizle eşine teslim ettik Elifi. Hayatın epeyce çilesini çekmiş, sillesini yemiş; benim de değer verip sevdiğim biri olan annesi Can Hanım, o gün Elife sahip çıkan ve bugünlere getiren sensin diyerek bana teşekkür etti. Bense O kendi gücü sayesinde buralara geldi cevabını verdim...SAKIN BENİ BABAMLA İLGİLİ İŞLERE KARIŞTIRMA24 yıl önce Türkiyeye dönerken onunla konuştuğumda Sakın beni babamla ilgili işlere karıştırma dedi. Uzun yıllar boyunca ne babası adına kurduğum vakıfla ne de filmleriyle ilgilendi. Yine de ülkeye döndüğümde Elifin, yurtdışında ve ilticacı statüsünde olmasına rağmen Güney Filmde ortak gösterilmesini istedim. Yeminli mali müşavirler düzenlemeleri gereken şekilde yaptılar. Son 10 yıldır Türkiyeye gelebilen Elif, çocukları ve annesiyle Bodrumdaki evimde beraber oluyorduk. Sürekli irtibat halindeydik. Oğlum ve karısıyla da görüşüyordu. Elifin çocuklarıyla aramda çok özel ve sıcak bir ilişki vardı, birbirimizi çok seviyorduk, eminim hâlâ da beni severler... Ama bu dava süreci yüzünden uzun zamandır onları göremediğim için çok özlüyorum. Elifi oğlumdan hiç ayrı tutmadım. Oğluma bir anne olarak kızdığım, eleştirdiğim zamanlar olduğu gibi elbette ona da olmuştur. Ancak ne yazık ki zamanında bana söylenenler doğru çıktı ve tüm emeklerimin sonucunda adım üvey anneydi. Oysa onu kendi kızım, oğlumun kardeşi, eşimin emaneti olarak çok sevdim ve değer verdim. Bize ve kendisine hiç yakışmayan bu tatsız işlerin bir gün farkına varacağına inanıyorum. KÜÇÜCÜK BİR TEŞEKKÜR YETERDİSonuçta Elifin ne şirkette payı azaltılmış, ne hakkı yenmiş, ne de herhangi bir usulsüzlüğe adı karıştırılmıştır... Zaten şirket payım sembolik olarak yüzde 4e indirilmiş bir hisseydi. Filmler oynamıyor, TVlerde gösterilemiyor, bu yüzden de şirket kâr edemiyordu. Ama Elifin yakınları onu yanlış yönlendirdiler. Oysa ben böyle bir dava açmasına rağmen Kızım gel nasıl istiyorsan öyle olsun dedim. Fakat o bana geri bile dönmedi, maddi beklentileri çok daha büyüktü; şirketin yarı hissesinden fazlasını, mülkünü ve 750 bin euro istiyordu... Zaten her şey oğlumla ikisinin... Ben bugün varım, yarın yokum. Bir şükran ifadesi veya küçücük bir teşekkür yeter de artardı bana. Fatoş Güney aleyhine dava açan Elif Güney Pütün, geçen hafta görülen karar duruşmasından çıkışta avukatıyla objektife yansıdı.ÇÖZÜMSÜZLÜK İÇİNDE TIKANIP KALMIŞBu arada son yıllarda bir kitap yazıp, bu mahkemeyi açtığı dönemde yayınladı. Yaşadıklarını, çocukluğunu, zamanın süzgecinden geçiremeyip olgunlaştıramamış, ona verilen emekleri gözardı eden, hiç önemsemeyen, çözümsüzlük içinde tıkanıp kalmış, büyümemiş bir küçük çocuk hikayesiydi...Dava süresince de o küçük kızın duygusal karmaşasına tanık olmak beni ayrıca çok üzdü...