Sulukule nereye gitti?
“Sulukule nerede?” diye bir belediye şoförüne sorsanız size “Ne Sulukulesi? Sulukule falan kalmadı artık. Edirnekapı diyeceksin” diyebilir. Evet, artık Sulukule yok. Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında Sulukule’deki bütün evler yıkıldı. Peki "Sulukule" nereye gitti? MİHA'lı Şerife Türk onların izlerini sürdü ve bakın ne buldu...
Romanların Sulukule’de 500 yıllık bir mazisi var. Osmanlı döneminde taa Karaman’dan göç edip gelmişler. Önceleri demircilikle uğraşan Sulukule’deki Romanlar daha sonra müziğiyle dansıyla tanınan bir topluluk olmuş.
Sulukule’yi hep şen şakrak, darbuka ve klarnet seslerinin hiç dinmediği, Çingene kızlarının kapı gıcırtısında bile göbekler attığı yer olarak biliriz. Filmlerde izlerdik onların hayatlarını. Kavga da ederlerdi bazen. “Ne eğlenceli hayatları var.” derdik. Dertleri, tasaları yok sanırdık. Ağladıklarını bilmezdik. Çünkü bize hep gülen yüzlerini göstermişlerdi.
Filmlere konu olan bu mahallede şimdi ise evler yıkık dökük. Romanların can damarı olan Sulukule’nin sokakları ıssız. Darbuka sesi, klarnet sesi yok. Sulukule’de eğlenceli hayat bitmiş. Sulukule’de kimse, kimseler yok artık!
Kentsel Dönüşüm Projesi nedeniyle 2006 yılında Romanlar evlerinden çıkarılıp yıkıma başlanmıştı. Onlara uzun vadede taksit yapılarak burada yeniden ev sahibi olacakları söylenmişti. Fakat gelir düzeyleri bunu ödeyecek kadar iyi değildi ve onlara bunu ödeyip ödeyemeyeceklerini soran da olmadı deniyordu. Nitekim tarihi Sulukule evleri yıkıldı ve yıkımdan bu yana aradan üç yıl geçti. Evler yıkıldı ama kentsel dönüşüm projesi dosyalarda kaldı.
Bazı evler yıkılmadı
50 senedir Sukukule’de kahvehane işleten İbrahim Danacılar 84 yaşında. Yılların verdiği yorgunluk saçlarına aklar düşürmüş. Kahvehaneye girip Danacılar ile Sulukule hakkında konuştuğumuzda projenin neden durdurulduğunu şu şekilde açıklıyor:
“Burada birçok vakıf evi var. Vakıflar ve belediye anlaşamadığı için proje durduruldu. Vakıf evleri yıkılamadı.”
Asıl ismi Merkez Çay Evi olan bu kahvehane de vakfa aitmiş. Etrafındaki bütün evler yıkılmış. Bir bu kahvehane bir de çaprazındaki cami kalmış. Kahvehane bomboş. Bizden başka iki kişi daha var masada oturan:
“Önceden burası böyle miydi? Baksana hiç kimse kalmadı burada. Herkes mecburi olarak tasını tarağını topladı gitti.”
TOKİ'nin yaptığı evlerin kirasını ödeyemediler
Sulukule’yi kurtarma projesi çerçevesinde kirada oturan Romanlar için Taşoluk’ta TOKİ tarafından toplu konut yapılmıştı. Amaç, kirada oturan vatandaşları da ev sahibi yapmaktı. Ama bu evlerin kirasını ödeyemeyen Romanlar Taşoluk’taki evleri terk ederek Karagümrük, Balat gibi semtlere yerleştiler. Doğalgaz, elektrik, su, kira ve kapıcı ücretlerini ödeyemedikleri için lüks konutları yok pahasına satıp Sulukule’ye yakın semtlere döndüler.
İbrahim Danacılar, “Kavun, karpuz, giyim eşyası satarak geçinen bu insanlar oradaki evlerin kirasını ödeyemez. Bunun kirası var, yakıt parası var, aidatı var. Hangi birini ödeyecek. Bunu ödemeye gücü yok ki zaten.”
Sulukule üzerinden rant sağlanıyor
Otomobilini temizleyen altmışlı yaşlarda bir adam konuşmalara katılıyor. “Burası Neslişah Mahallesi, Sulukule değil. Biz de Sulukuleli değiliz. Rant sağlamak amacıyla bu mahallenin de Sulukule olduğu söylendi durdu. Bu nedenle bizim de evlerimiz elimizden alındı,” diyor. Bu sözleri mahallede dolaşırken birkaç çocuktan daha duyuyoruz. “Gittiler iyi oldu da onların yüzünden bizim evler de yıkılacak. Sulukule diyerek bizim evleri de yıkacaklar.”
Çocuklar da büyükler kadar dertli. Sulukule’ye yakın Neslişah mahallesi evlerinin boşaltılıp bir kısmının yıkılıp sonra da öylece bırakılmasından kimse hoşnut değil. “Boş evlere şimdi de tinerciler giriyor. Okula gidip gelirken bile endişe içindeyiz. Başımıza ne gelecek diye korkuyoruz. Mahalle sabahları tinercilerin, köpeklerin pisliği nedeniyle çok pis kokuyor. Yıkacağız yıkacağız dediler burada oturanları çıkarttılar, yıkmadılar,” diyor zayıfça bir çocuk.
Her an yıkılacakmış gibi duran evlerden birine giriyoruz. Ev çok pis kokuyor. Etraf çöp içinde. Sürgünle gidenlerden kalmış olsa gerek, yıkıntıların içinde ne ararsanız var. Koltuk, ayakkabı, terlik, sandalye…
Karagümrük, Sulukulelileri ağırlıyor
Karagümrük diye bilinen Sulukule’nin hemen yukarı mahallelerinde hayat hâlâ sürüyor. Evleri yıkılanlar buralara taşınmış. Orada da hayata renkli bir şekilde tutunuyorlar. Havanın soğuk olmasına hiç aldırmayan Çingeneler halı yıkıyor. Güneşin yüzünü göstermesi yetiyor onlara. Ellerine bir bez alıp başlıyorlar evlerini temizlemeye, şarkılarla türkülerle. Kibariye söylüyor:
“Tepecikli mi, Kuruçaylı mı, Kasımpaşalı mı, Menemenli mi, Murta kerimi Bursalı mı? Eyy güzeller güzeli, eyy melekler meleği, söyle bana kimsin sen?”
Cana yakın tavırları sizleri iyice yaklaştırıyor onlara. “Akşama sünnet düğünü var şu aşağıdaki evde. Oraya gelin!” diyor kömür karası gözleri olan bir kadın. Çok geçmiyor sünnet kıyafetini giymiş annesiyle birlikte mahalleyi gezip büyüklerin elini öpen çocuk geliyor, sanki Hint racaları gibi giydirilmiş. Nasıl gururlu, uçuyor havalara. Mahalledeki diğer çocuklar hemen sünnet olacak çocuğun etrafını sarıyor. “Allah damatlığını da görmeyi nasip etsin” “Maşallah maşallah” sözleri çocuğu öperek söyleniyor.
Hep uzaktan seyrettiğimiz bu insanların içine girdiğinizde onların korkutucu bir tarafı olmadığını siz de anlayacaksınız. Sulukule Roman Kültürünü Koruma ve Dayanışma Derneği Başkanı Şükrü Pündük:
“Herkes buradaki insanlara tepeden bakıyor. İçlerine girin korkmayın yemeyiz sizi. Birlikte çay için sohbet edin bizimle. Bakın göreceksiniz biz öyle dışarıdan göründüğü gibi korkutucu insanlar değiliz. Üzerimize geçirilmiş kılıftan bambaşka insanlarız. Biz de sizinle Türkiye’de yaşıyoruz. Epimiz aynı avayı soluyoruz. Korkularınızı yenin, tabularınızı yıkın. Girin içimize.”
Sulukule Roman Orkestrası müziğiyle sesini duyuruyor
Büyük bir orkestraya sahip olan Sulukule Roman Kültürünü Koruma ve Dayanışma Derneği, ‘Sulukule yıkılmasın İstanbul’un neşesi kaçmasın’ diyerek yüzyılların sesini müzikle duyurmaya çalışıyor. Sulukule Roman Orkestrası, Sulukule’yi ritimleriyle yaşatmaya çalışıyor. ‘Biz buradayız’ diyorlar müzikleriyle, danslarıyla.
Pündük, “Kentsel Dönüşüm’ün burada yaşayan insanlara yapılmasını istemiştik. Ama herkes dağıldı. 3 bin 500 kişi yerini yurdunu terk etmek zorunda bırakıldı. Romanlar zayıf insanlar oldukları için onları dağıtmak kolaydı. Kentsel Dönüşüm Projesi o yüzden burada yapılmak istendi.”
Romanlar için de bir açılımın gerekliliğini vurgulayan Pündük, başta en temel gereksinimleri olan barınma ihtiyacının karşılanması gerektiğini düşünüyor.
“Ayrıca eğitim, sağlık gibi konularda çalışmalar yapılmalı, ayrımcılıkla ilgili bir yasa çıkarılmalı. Biz de bu ülkede yaşamıyor muyuz? Bizim ondan bundan ne eksiğimiz var? Tek sorunumuz okumamak. Bunu da çözmek istiyoruz artık.”
Sulukule yok edildi ama kültürünü Romanlar elbirliği ile devam ettirmeye çalışıyor. Artık ezilmek, asimile edilmek istemiyorlar. Sulukule yerle bir edilen son Roman yerleşkesi olsun istiyorlar.