Ruzi Nazar sıradan bir casus değildi, sırlarıyla öldü
Nazi subaylığından CIA ajanlığına uzanan sırlarla dolu bir kariyere sahip Ruzi Nazar, önceki gün yaşamını yitirdi. Bugünkü güç dengelerinin oluşmasında payı vardı. Soğuk Savaş'ın muharip-casuslar kuşağının, eğer daha gizlisi yoksa, sonuncusuydu...
Yıl 1954, aylardan Eylül, yerlerden Mekke, Hac zamanı.
Sovyetler’den gelmiş çoğu Türk kökenli 21 hacı adayını taşıyan otobüse, yine Türk kökenli ama Amerika’dan gelen iki kişi daha biniyor.
Biner binmez, “Siz Müslüman değilsiniz” diye bağırmaya başlıyorlar; “Siz komünist propagandacılarısınız, Moskova’daki Allahsızların hizmetindesiniz”. Daha sonra Mekke sokaklarında da Sovyet Müslümanlarını tacizi sürdürüyor; hatta çürük domates filan atıyorlar.
Bu manzarayı 27 Eylül 1954 tarihli Time dergisinden ayrıntılarıyla “Münih’te Bir Cami” kitabında aktaran yazar Ian Johnson’a göre, Suudi Arabistan Kralı Suud Amerikalıların tavsiyesiyle durumu şikâyet etmek isteyen Sovyet büyükelçisiyle görüşmeyi bile geri çeviriyor.
Time dergisine göre bu olay, Rusya’daki esaretten Batıya kaçmış Müslümanların samimi isyanıdır.
Ruzi Nazar (ortada), Nazi ordusunda subayken...
Sonradan ortaya çıkıyor ki, bu CIA’nın Sovyetlere karşı Müslümanlar üzerinden başlattığı ilk açık, organize eylemdir. CIA’nin bu propaganda eylemine katılanların biri Hamid Raşid, diğeriyse Ruzi Nazar’dır.
***
Son üç-dört yılını geçirdiği Side’de vefat eden Nazar’ın haberini telefonla Enver Altaylı’dan alınca aklımdan ilk geçenler arasında işte bu Mekke eylemi vardı.
Dün Hürriyet’te “Türk dünyasının son yüzyılda yetiştirdiği büyük vatansever, Türkistan’ın aziz evladı” ibareli vefat ilanının altında da Altaylı’nın imzası vardı. Kendisi de bir istihbaratçı, eski bir MİT elemanı olan Altaylı 2013’te “Ruzi Nazar: CIA’nin Türk Casusu” kitabını yazmıştı.
Altaylı gibi Nazar da Özbek asıllıydı. 1917’de o Fergana Vadisi’nde Mergilan şehrinde doğmuş, Taşkent Üniversitesinde ekonomi ve kimya okumuştu. Almanya 1941’de Sovyetler’e saldırınca o da askere alındı ve Ukrayna Cephesi’ne gönderildi.
Burada hayatının akışını değiştiren bir şey oldu: Ukrayna milliyetçileriyle tanıştı. Ukrayna’daki Rus nefreti o dereceydi ki, Moskova’ya karşı Nazi işgal kuvvetleriyle işbirliğine girmiş, cephe gerisinde arkadan vuruyorlardı.
***
Tam da o sıralarda Naziler Sovyetler’deki etnik grupları Rus milliyetçiliğine karşı kendi saflarında örgütleme siyasetine başlamıştı.(Bunda Enver Paşa’nın kendi gibi İttihatçı kardeşi, Nuri (Killigil) Paşa’nın Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Franz Von Papen’e verdiği raporların da etkisi olduğu sonradan anlaşıldı.)
Ruzi de Kızıl Ordu üniformasını çıkardı, Wermacht üniformasını giydi; artık Türkistan Lejyonu’nun bir subayı olmuştu.
Bundan 6-7 yıl önce, Nazar’ın Washington dışında West Falls Church’de üst düzey emekli Amerikan görevlilerine tahsis edilmiş bir yerleşkedeki evinde konuşurken “Ben hiç SS olmadım” demek ihtiyacını duydu; “Nazi de olmadım, Amerikalılar gibi onlarla da Ruslarla savaşmak için işbirliği yaptım.”
Almanya yenilince Amerikalılarla işbirliği yapan başkaları da vardı. Adolf Hitler’in Askeri İstihbarat Başkanı Reinhard Gehlen Orta ve Doğu Avrupa, Rusya, Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkaslardaki bütün casusluk teşkilatıyla birlikte Amerikan saflarına geçti.
O zamana dek bu bölgelerde fazla etkinliği olamayan, daha çok İngilizlere güvenmek zorunda kalan Amerikalılar, Stratejik Hizmetler Bürosu (Office of Strategic Services) isimli savaş zamanı askeri istihbarat ağını dağıtarak yerine Merkezi Haberalma Teşkilatı’nı, CIA’yı biraz da böyle kurdular.
Böylece Ruzi’nin CIA kariyeri de başladı.
***
ABD, Nazi Almanyası aradan çıkınca asıl düşmanını Sovyetler olarak belirlemişti.
Nazar, Münih’te iki propaganda radyosunun kurulmasında aktif görev aldı, Hür Avrupa Radyosu Doğu Avrupalı ve Ruslara yönelik, Azatlık Radyosu da Orta Asya ve Kafkaslara yönelik yayın yapıyordu.
Bir görüşmemizde “Amerika’nın Sesi gibi miydi?” diye sordum. “Yok” dedi Özbek aksanıyla; Amrıkanın Avazı legal yayın yapar idi, biz daha başka işlerdik”.
Washington’da bulunduğu yıllarda Türkçülüğe meraklı Türklerle de temas yolları aradı. İlk tanıştığı kişi Türkiye Büyükelçiliğinin Basın Ateşesi Altemur Kılıç oldu. Onun aracılığıyla NATO irtibat subayı olarak Pentagon’da görevli yaşıtı bir Türk subayıyla tanıştı: Alparslan Türkeş zaten 1040’larda Türkçülükten yatmış çıkmıştı; yıllar süren dostlukları böyle başladı.
***
Bir de Türkiye yılları var Nazar’ın ki hem kendi kariyerinin, hem de Türkiye’nin hâlâ en karalıkta kalan yıllarıdır; 1959’da, 1960 darbesinden önce geldi, 1971 darbesinden sonra gitti.
Resmi görevi bile kulağa alışılmadık geliyordu: Nazar, Sovyetlerle mücadele konularında ABD’nin Ankara Büyükelçisi ile Amerikan askeri heyeti arasındaki irtibat görevlisiydi; bu kendi ifadesidir.
Ama sadece asıl sorumluluk alanı olan Sovyet coğrafyasındaki anti-komünist faaliyetlerle uğraşmıyordu. Mesela Türkiye’deki Varşova Paktı ülkesi temsilciliklerinde Orta Asya, Kafkas kökenli Müslüman diplomatların, gerekirse satın alınarak CIA hesabına devşirilmesi işlerine de bakıyordu. Türkiye’de sivil toplum, medya, üniversite ve idarede komünizmle mücadeleyi ve siyasette İslamcı ve Milliyetçi akımların yükselmesini sağlamak için yüksek bütçeli fonlar onun kontrolündeydi. O dönem aktif olan Komünizmle Mücadele Derneği gibi, İlim Yayma Cemiyeti gibi oluşumlarda, Forum gibi dergilerde Nazar’ın etkisi bugün dahi iddia konusudur.
Paul Henze, (daha sonra adı İran-Kontra skandalına karışan) Duane Clarridge gibi üst düzey CIA görevlileri Nazar buradayken istasyon görevlisi olarak çalıştılar.
Altaylı kitabında 12 Mart 1971 darbesi öncesinde, 9 Mart darbe girişimi (MİT ajanı Mahir Kaynak’ın sızmasıyla) açığa çıkan Cemal Madanoğlu’nun dahi Nazar ile irtibata geçmeye çalıştığını yazdı.
***
Sovyetlerin Afganistan işgali başlayınca Nazar yine en ön saftaydı.
Sovyetlere karşı İslamcı kabile şeflerinden bir direniş gücü ortaya çıkarılmasında önemli rol oynadı.
İran İslam Devrimi ve ABD Büyükelçiliği işgali günlerinde, yani 1979-80’de de Nazar’ı Tahran’da görüyoruz, onu da Altaylı yazdı.
Ama orada gizlice bulunuş nedeninin İran’daki durumdan çok Afganistan ve Pakistan’daki Mücahit grupların irtibatını güçlendirmek olduğu tahmin ediliyor; evet, bu kadar yıldan sonra hâlâ kesin olarak bilemiyoruz. Çünkü ardından tekrar Almanya’da, bu defa Bonn’da ortaya çıktı; Afganistan’daki mücahit direnişine silah ve eğitim için para akış noktalarından biri ondaydı.
Mücahitler Sovyetleri yendi, Sovyetlerin yıkılmasında pay sahibi oldu ama o ortamda ortaya çıkan Taliban, El Kaide gibi örgütler bugün dünyaya kök söktürüyor.
***
Bugünlere kolay gelmedik, Ruzi Nazar’ın da bunda payı vardır. Soğuk Savaş’ın muharip-casuslar kuşağının (daha gizli kalıp yaşayan yoksa) sonuncusuydu.
Nazar 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasından az süre önce aktif görevden emekliye ayrıldı. Bildiğimiz kadarıyla aktif görevdeki son üst düzey işi, Mihail Gorbaçov’la buluşmak üzere 1988’de Moskova’ya gitmeden önce Başkan Ronald Reagan’a Beyaz Saray’da bilgi veren üç uzmandan birinin o olduğudur; diğerleri Dışişleri ve Pentagon’u Nazar CIA’yi temsilen oradaydı.
Nazar’ı kitabını yazmaya ikna etmek için çok uğraştım. Altaylı bir kısmını yazdu. O ise hep kızının yazmasını isterdi. Kızı, başrolünü Russel Crowe’un oynadığı Akıl Oyunları filminin romanını yazan Sylvia Nasar’dır.
“Asıl adı Zülfiye’dir” dedi bir görüşmemizde; “Ama Amerikalılar kolay söylesin diye Sylvia dedik”.