Doğum günün kutlu olsun Frida Kahlo!
"Hayatta başıma iki korkunç kaza geldi, biri geçirdiğim otobüs kazası, öteki de Diego…''
Frida Kahlo'ya olan merakım bu sözlerini okumamla başladı. Frida nasıl bir kadın ki kazayla aşkı aynı heybeye koyabiliyordu? Nasıl bir kadındı ki hem insanın içine işleyen sözler yazabiliyor hem de hiç durmadan resim yapabiliyordu?
Frida Kahlo aslında 6 Temmuz 1907 doğumlu. Lakin o kendini Meksika Devrimi'nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 ilan etmiş. Doğum gününü bir devrimle özdeşleştiriyor. Onun anarşist olduğunu ilk buradan anlıyorum.
6-7 yaşlarında geçirdiği çocuk felcinin sonucunda bir bacağı özürlü kaldı. Sanırım acıyla baş etmeyi ilk burada öğrendi. Ben olsaydım hayata küsebilirdim, O ise hayatı doludizgin yaşamayı seçmiş. Okulda felsefeye, edebiyata ve sanata yönelmiş. Anarşist ruhunu daha da perçinleyecek gruplara üye olmuş.
Ama henüz çocukken yaşadığı felaketler onun peşini bırakmıyor ve 19 yaşında bir trafik kazası geçiriyor. Bindiği otobüse tramvay çarpıyor ve tramvayın demir çubuklarından biri Frida'nın sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıkıyor. Hayatı boyunca bu yüzden tam 33 ameliyat geçiriyor.
Kazayla ilgili ise sonradan şunları söylüyor: "İnsanın çarpışmanın farkına vardığı, ağladığı doğru değil. Gözümden bir tek damla yaş akmadı ve demir çubuk, kılıcın boğayı delmesi gibi beni deldi geçti."
Sol kalçama giren demir bir çubuk olmadan Kahlo'yu anlamam imkansız. Haybeden konuşursam ise sanırım o vakit kendimi öldürürdüm. O ise tam tersini yaptı, kendine hayata tutunmak için yeni yollar buldu. Annesinin tavana taktırdığı aynalara bakarak kendi portresini yaptı, hiç durmadan. Bu sayede konuşmasına bile gerek kalmadı aslında. Onun resimlerine bakanlar ne demek istediğini yeterince anlayabilirlerdi.
1927 yılında ayağa kalktı, tekrar yürümeye başladı. Sanatın ve politikanın tam göbeğine oturdu. Sosyalist tartışmalara katıldı, sergi ve davetlerin aranılan yüzü oldu. 20 yaşındaki halimi düşünüyorum da iki ayağım sağlamken ve bedenime demir bir parçası girmemişken bile Frida'nın ilgilendiği şeylerin yarısıyla ilgilenmiyordum.
Bu toplantılardan birinde ilk ve son olmasa da tek aşkı olan ressam Diego Rivera ile tanışır. Çift iki sene sonra evlenir. Gerisi biraz dalgalı bir hikaye. O dönemin sanatçılarının doğasında var olan ve belki de sanatı besleyen çalkantılı hayatlar, aldatmalar, boşanmalar, gel-gitler… Ama bilinen gerçek Frida'nın Rivera'dan hiç vazgeçmediği…
Frida içindeki gerçekliği resimlerine döken, bu yüzden sürrealist olduğunu asla kabul etmeyen, çevresindeki bir çok adamı kendine aşık etmiş, abartılı giyinen, sürekli saçlarına çiçekler takan, kahkahalarla gezen bir kadınmış. Üstelik kalın ve bitişik kaşları ve bıyıklarıyla şimdiki güzellik anlayışımızı da bize sorgulatıyor.
Hayatı filmlere konu olan, Amerika'da 34 centlik pullara fotoğrafı basılan, Naomi Campell'in bir defileye onun kılığında çıktığı bir kadın Frida…
Yaşamı boyunca hem fiziksel hem ruhsal acılar çeken, bunu bir eziyet değil bir sanat tarzı haline dönüştüren güçlü kadın… Belki hep olmak istediğim hiç olamayacağım kadın…
Doğum günün kutlu olsun!