Bir fincan kahve için 140 litre su harcanıyor!
Su kaynaklarının hızla azaldığı günümüzde, genelde pek hesaba katılmayan tüketim kalemleri de muazzam rakamlara ulaşıyor. Ekonominin üretim ve paketleme gibi aşamalarında, “sanal su değeri” gündeme geliyor.
Almanya Doğal Hayatı Koruma Vakfı'ndan Roland Gramling, "Oluşum sırasında, besleme ya da yetiştirme sürecinde bir su tüketimi mevcut. Bir bardak kahvenin, yediğimiz ekmeğin ya da bir tişörtün içinde gizlenmiş olan sanal su, işte bu su" açıklamasını yapıyor.
İşte bu "sanal su" da eklendiği zaman, Almanya'da günde ortalama 5 bin 300 litre su kullanıldığını hesaplamış. Bu hesaba göre, Almanlar yılda üç Konstanz Gölü kadar su tüketiyor. Konstanz Gölü, Orta Avrupa'nın en büyük göllerinden biri.
Bir ürünün gerek üretim, gerek işleme, gerekse tüketiciye ulaştırma sürecinde su tüketiliyor. Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi Almanya'da da, gıda, giysi ve hayvan yemi gibi ihtiyaçların büyük bölümü yurtdışından karşılanıyor.
Bu, Almanya için üretim ve işleme aşamasında harcanacak sudan tasarruf anlamına geliyor. Ancak Almanya’nın ihtiyaç duyduğu ürünleri ithal ettiği birçok ülkede ise su sıkıntısı yaşanıyor.
"Suyu bilinçli kullanmalıyız"
İngiliz bilim adamı John Anthony Allen, su gibi hayatî bir kaynağı bilinçli kullanmamız gerektiğine dikkat çekiyor. Allen, geçtiğimiz yıl Stockholm'de düzenlenen Dünya Su Haftası'nda "sanal su" ile ilgili araştırmasıyla büyük ödüle layık görülmüştü. Allen sözlerini şöyle sürdürüyor: "İnsanoğlu ticaretle uğraşmaya başladığından bu yana sanal su kavramı mevcut. Yani en azından birkaç bin yıldır. Örneğin Romalılar Mısır'dan gıda maddesi temin ediyordu."
John Anthony Allen'ın araştırması, bir bardak kahvenin üretim, paketleme ve ithalat süreci de eklenince yaklaşık 140 litre suya mal olduğunu ortaya koyuyor. Bu, Almanya'da yaşayan bir kimsenin günlük normal su ihtiyacının da üzerinde… Özellikle de dünya genelinde yaklaşık 1 milyar insanın temiz içme suyuna ulaşamadığı düşünüldüğünde, bir bardak kahve için harcanan su miktarının ne denli fazla olduğu açıkça görülüyor.
"Çözüm ithalatı durdurmak değil"
Uzmanlar, çözümün ithalatı durdurmak olmadığının da altını çiziyor. Zira bunun, yaşanmakta olan küresel krizden daha derin bir krize neden olmaktan başka bir işe yardımcı olmayacağı belirtiliyor. Uzmanlar, eldeki su kaynaklarını daha tasarruflu ve yenilenebilir şekilde kullanmaya özen göstermemiz gerektiğini dile getiriyor.
Tokyo Üniversitesi'nden Japon Hidrolog Taikan Oki de aynı görüşü paylaşıyor. Taikan Oki şöyle diyor: "Örneğin sadece Japonya'yı ele alalım. Amerika Birleşik Devletleri'nden çok fazla tahıl ithal ediyoruz. Buradaysa birçok bölgede kuraklık yaşanıyor. Bu alanları sulamak için de yer yer daha önce el değmemiş yeraltı suları kullanılıyor. Bunun yenilenebilir bir yöntem olarak nitelenmesi mümkün değil."
Çinli Jeolog Fan Xiao da suyu kullanırken çok daha ince eleyip sık dokumamız gerektiğini belirtiyor. Fan Xiao, günümüzde Çin'deki ekonomik büyüme nedeniyle 600 Çin şehrinden 440'ında su sıkıntısı yaşandığını, birçok bölgedeki içme suyunun da kirlendiğini söylüyor. Fan Xiao sözlerini şöyle sürdürüyor: "Çin'deki temel problem, sudaki kirlenme ve yüksek miktardaki tüketim. Şu anda su kaynakları uygun bir biçimde kullanılmıyor. Bu da su sıkıntısına neden oluyor. Eğer bu kadar fazla su tüketmeye devam edersek ve yenilenebilir yöntemler üretmezsek, bunun ekonomimize dramatik etkileri olması kaçınılmaz. Çevremizde yeterli su kaynağı yok. Yağış miktarı ve eldeki su kaynaklarıysa sınırlı... Çözüm eldeki kaynakları verimli kullanmakta yatıyor."
Kaynak: Deutsche Welle