Danıştay'da protokolsüz basınsız 147. yıl töreni
Danıştay 147. kuruluş yıldönümünü, devletin üst düzey protokolünün katılmadığı ve Anadolu Ajansı ile TRT'nin dışında basın kuruluşlarının alınmadığı bir törenle kutladı. Geçen yılki törene o sırada Başbakan olan Erdoğan ile Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu arasındaki tartışma damgasına vurmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Başbakan Davutoğlu'nun, muhalefet liderlerinin ve Genelkurmay Başkanının katılmadığı bugünkü törene, konuşma hakkı verilmediği için Feyzioğlu da katılmadı. Törene alınmayan basın mensupları ile Danıştay Genel Sekreter Yardımcısı Ömer Faruk Ateş arasında tartışma yaşandı. Ateş, "Israr etmeyin, kendi içimizde kutlama yapıyoruz" dedi.
Danıştayın kuruluşunun 147. yılı ve İdari Yargı Günü dolasıyla konferans salonunda düzenlenen törene Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanı Hakim Tümgeneral Abdullah Arslan, Kamu Başdenetçisi Nihat Ömeroğlu, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Burhan Üstün, HSYK Başkanvekili Metin Yandırmaz, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile yargı organlarının diğer temsilcileri katıldı.
Güngör, törende yaptığı konuşmada, görev sürelerini tamamlayan Danıştay mensuplarına teşekkür ederek, başta yargı şehidi Mustafa Yücel Özbilgin olmak üzere ebediyete intikal eden mensuplarını ve kısa süre önce uğradığı hain terör saldırısında hayatını kaybeden şehit Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ı rahmetle andığını dile getirdi.
Devleti güçlü kılan ve toplumu ayakta tutan yegane değer adaletin, tüm insanlık tarafından talep edildiğini belirten Güngör, adalet duygusunun "insanlığın ortak vicdanı" olarak nitelendirileceğini söyledi. Danıştayın, 147 yıldır uyuşmazlıkları adalet ilkesi çerçevesinde çözme gayreti ve milletin adalete inancıyla varlığını sürdürdüğünü anlatan Güngör, şöyle devam etti:
"Yargılama süreci sonunda, gerçek hayatta karşılığı olan, bireyi, aileyi, kitleleri ve hatta bazen tüm milleti derinden etkileyen, toplumun vicdanına seslenen kararlar aldığımızın farkındayız. Bu, çok onurlu, bir o kadar da ağır sorumluluk gerektiren görevimizi de tam olarak yapma gayreti içindeyiz. Adalet, hakka uygunluk, haklıyla haksızın ayırt edilmesi, hakkın gözetilmesi ve hakkın yerine getirilmesidir. Adalet, her yerde, her koşulda, istisnasız uygulanması, yaşanması, korunması, aranması müstesna bir değerdir. Adalet dağıtmak, devletin en temel görevlerindendir."
Erdoğan'dan Metin Feyzioğlu'na sert tepki
"Adaletin güçlü olduğu yerde devlet de insan da güçlüdür"
Güngör, cumhuriyetin kurucusu Büyük Önder Atatürk'ün, "Adliye siyasetimizde izlenecek amaç, evvela halkı yormaksızın, hızla, isabetle, güvenle adaleti dağıtmaktır" görüşünü hatırlattı. Güngör, şunları ifade etti:
"Adaletin güçlü olduğu yerde devlet de insan da güçlüdür. Adaletin gerçekleşmesinde en etkili kurum şüphesiz yargıdır. Demokratik bir ülkede, bağımsız, tarafsız, verimli, etkili ve hesap verilebilir yargı sistemi, devlet ve toplum düzeninin güvencesidir. Böyle bir yargı sistemi, vatandaşlarına güven vererek, toplumsal huzur ve barışın sürdürülmesine hizmet eder."
Ankara ve İzmir Barolarından Metin Feyzioğlu'na destek
Cemil Çiçek, Danıştay'daki gerginliği değerlendirdi
Hukuk Devleti
Güngör, temel hak ve özgürlüklerin teminatı yargıya güvenin, hukuk devleti ilkesinin en önemli unsuru olduğunu söyledi. Hukuk devletinin, toplumun hukuki güvenliğinin sağlandığı ve bütün faaliyetlerinin hukuka bağlı olduğu anlayışı ifade ettiğini belirten Güngör, "Güçlü devlet, hukuka bağlı devlettir. Hukukun egemen olmadığı yerde birtakım hukuk dışı güçler egemenlik kurabilir. Böyle bir durumda ise ulusal bütünlük zaafa düşer. Ulusal bütünlük olmazsa evrensel hukuk değerlerinin toplumun tüm bireylerince paylaşılması ve yaşanması mümkün olamaz" şeklinde konuştu.
Yargıda bağımsızlık ve tarafsızlık
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının, hukuk devletinin ön koşulu ve adil yargılamanın garantisi olduğuna işaret eden Zerrin Güngör, bağımsız ve tarafsız yargı düzeninin adalet için vazgeçilmez olduğunu kaydetti. Güngör, "Demokratik-sosyal hukuk devletinde yargı, temel hak ve özgürlüklerle toplumun temel değerlerinin koruyucusu ve güvencesidir. Tarafsızlığını koruyamayan yargının, toplumun öfke ve tepkisini çekeceği unutulmamalıdır" diye konuştu.
Yargıçtan adil yargılama ve tarafsız kalmasının beklendiğine dikkati çeken Güngör, şöyle devam etti:
"Devlet gücünü kullanarak millet adına yargılama yapan yargıç, verdiği kararlarla toplumun vicdanını rahatlatmak zorundadır. Hiçbir yargı mensubunun yetki sınırları dışına çıkarak karar vermesi kabul edilemez. Yargıç, hukuk dışına çıktığında hesap verme durumunda kalacağını da bilmelidir. Evrensel hukukta, yargı bağımsızlığıyla yargının hesap verebilirliği arasında denge kurma gereği ve önemi vurgulanmaktadır. Danıştay olarak, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını önemsiyoruz. Geçmişte yaşanan sorunları hatırlıyor ve bu yıpratıcı tecrübeleri yeniden yaşamak istemiyoruz."
Bağımsız, tarafsız, etkili ve verimli yargının güçlendirilmesi ve geliştirilmesi için gerekli tüm adımları atmaya kararlı olduklarını dile getiren Güngör, "Yargı bağımsız olmalıdır ancak bu durum, yargının diğer anayasal kurumlardan kopukluğu ve bu kurumlara karşı kayıtsızlığı sonucunu da doğurmamalıdır" dedi.
Başbakan Erdoğan'dan Metin Feyzioğlu'na cevap
Tuncel: "Danıştay'daki kavga değil devlet krizi"
Kuvvetler ayrılığı ilkesi
Demokratik hukuk devletinin gereklerinden birinin de kuvvetler ayrılığı ilkesi olduğunu vurgulayan Güngör, Anayasa'da egemenliğin kayıtsız-şartsız millete ait olduğu ve milletin, egemenliğini Anayasa'nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanacağının belirtildiğini hatırlattı. Egemenliğin kaynağı milletin yani milli iradenin, aynı zamanda bütün kuvvetlerin dayanağını oluşturduğuna işaret eden Güngör, şunları söyledi:
"Günümüz demokrasi anlayışında kuvvetler ayrılığı ilkesi, kuvvetlerin birbirinden mutlak şekilde ayrı kalmaları anlamına gelmemektedir. Anayasa'mızda da kuvvetler arasında iş birliği ve dengeyi öngören anlayış benimsenmektedir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi erkler arasında çatışmayı değil, iş birliği ve uyumu ifade etmektedir. Yargıyla yasama ve yürütme arasındaki diyalog, iş bölümüne dayalı anlayış içinde geliştirilerek yürütülmeli, çatışmacı ilişkiye dönüşmemelidir."
Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunmadan, evrensel hukuk kuralları çerçevesinde, ölçülülük ilkesi gözetilerek kamu güvenliğinin sağlanması amacıyla atılacak adımların desteklenmesi gerektiği kanaatinde olduğunu söyledi.
İdari eylem ve işlemin hukuka uygunluk denetimi sınırının tespitinde idari yargı yerinin, subjektif değerlere göre hareket etmemesi gerektiğini vurgulayan Güngör, şunları kaydetti:
"Bir idari işlem ve eylemin hukuka uygun olup olmamasıyla yerinde ve yararlı olup olmaması farklı şeylerdir. İdari yargıç, bir idari işlemi hukuka aykırı olmadıkça, sadece yerinde ve yararlı olmadığı için iptal edemez. Takdir yetkisinin tanınması idare etmenin şartıdır ancak takdir yetkisi, kamu hizmetinin etkin ve verimli yürütülmesi amacının dışına taşarak, hak ve özgürlüklerin ihlali sonucunu doğuracak şekilde kullanılmamalıdır."
İdarelerin takdir yetkisi
Güngör, bu çerçevede idarelerin, takdir yetkisini kullanırken yargı kararlarıyla geliştirilen hukuk ilkelerini göz önünde bulundurması gerektiğine işaret etti. Güngör, istikrar kazanmış yargı kararlarının idarece emsal olaylara uygulanması ve böylece aynı konuda benzer davalar açılmasının önlenmesi yönündeki beklentilerini de dile getirdi. Gerek idarenin takdir yetkisinin kullanım sınırları, gerekse işlem tesis ederken uyulacak usul kurallarının emsal olaylara uygulanmasındaki ilkeleri belirleyen "Genel İdari Usul Yasası"nın bir an önce çıkartılmasını isteyen Güngör, "Bu hususlarda yöneticilere inisiyatif verecek düzenlemelerin, acil ihtiyaç olduğunu bir kez daha ifade etmek isterim" dedi.
Yeni anayasa tartışmaları
Güngör, yeni anayasa tartışmalarına da değinerek, milletin, özgürlükçü, çağın gereklerini karşılayan, demokrasi talebine daha çok cevap veren sivil anayasaya ihtiyaç duyduğunun tartışmasız olduğunu söyledi. Güngör, bireysel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, bireyi önemseyen, hukukun üstünlüğü ilkesini ve toplumsal barışı güçlendirecek, modern kamu yönetimini pekiştiren, evrensel hukuk değerlerini benimseyen anayasanın milletin temsilcileri tarafından hazırlanmasının kamuoyunun ortak beklentisi olduğunu vurguladı. Kurucu sözleşme niteliğindeki anayasayla düzenlenen konulardan birinin de yargı olduğunu belirten Güngör, şunları dile getirdi:
"En ilkelinden en gelişmişine kadar tüm devletlerde var olan yargının, yapılanması, görevi ve hangi organlar tarafından temsil edileceği, toplumların kendi deneyimlerine ve gelecekten beklentilerine göre şekillenmektedir. Ülkemizde uygulanmakta olan idari rejimin, hukuk devleti ile temel hak ve özgürlüklerin kökleşmesinde, idarenin hukukla sınırlandırılmasında, ekonomik ve sosyal gelişmenin sağlanmasında yadsınamaz katkıları olmuştur."
Danıştay ve idari yargının varoluş nedenleri
Güngör, yeni anayasa çalışmalarında Danıştay ve idari yargının varoluş nedenlerinin güçlü şekilde sürdüğü gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"İdari eylem ve işlemlerin ilke, yöntem ve teknik olarak özel hukuk ilişkilerinden farklılığı, idarenin işleyişini, yapısını, sorunlarını bilen yargı düzeninin varlığını gerekli kılmaktadır. İdarenin yargısal denetiminde uzmanlaşan ve büyük tecrübeler edinen Danıştayın mevcudiyeti, hem yargı sistemimizin sağlam zeminde durması hem de bireyin hukukunun etkin şekilde korunması bakımından zorunludur. 1868 yılında Şura-yı Devlet'in kurulmasıyla başlayan 147 yıllık deneyim ve devleti yönetenlerin hukuk sınırlarında kalmasını sağlamak için gösterilen dirayet, idari yargının anayasal güvence dışında kalamayacağını göstermektedir. Ayrıca, hukuki sorunların yargıya gidilmeksizin çözümüne katkı sağlayacak tedbir olarak Danıştayın danışma ve inceleme işlevinin etkinleştirilmesi yönündeki dileğimizi tekrar ifade etmek isterim. Böylece bireylerin ve kamunun kaynak ve enerjisinin gereksiz yere tüketilmesinin önüne geçilebilecektir."
Özgürlük ve güvenlik dengesi Zerrin Güngör, bireylerin temel hek ve özgürlüklerinin, kamu güvenliği oluşturulmadan korunamayacağını belirterek, güvensiz ortamda, bireylerin maddi ve manevi varlıklarını koruması ve geliştirmesinin mümkün olmadığını söyledi. Demokratik-sosyal hukuk devletinin asli görevinin bu hassasiyetleri korumak olduğunun unutulmamasını isteyen Güngör, şöyle devam etti:
"Ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunmadan, evrensel hukuk kuralları çerçevesinde, ölçülülük ilkesi gözetilerek kamu güvenliğinin sağlanması amacıyla atılacak adımların desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim. Cumhuriyet reformlarıyla hayatın her alanındaki kadınlarımızın insan olarak Anayasa'mızla ve devletimizin imzaladığı uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan haklarının, toplum vicdanında asla kabul görmeyen, insan onuruyla bağdaşmayan şekilde ihlal edilmesi, kadınlarımızın ve çocuklarımızın istismara ve şiddete maruz kalması, uğradığı şiddet nedeniyle hayatını kaybetmesi, ne yazık ki ülkemiz gündeminde son zamanlarda ağır bir sorun olarak yer almaktadır."
Üzülerek ve endişeyle izledikleri, insanlık onurunu yok eden bu olumsuzlukların sona erdirilmesi için sosyo-ekonomik, psikolojik ve kültürel sebeplerin incelenmesi ve etkili çözümler üretilmesi gerektiğini aktaran Güngör, bu hususta ilgili devlet kurum ve kuruluşları başta olmak üzere, toplumun her ferdinin sorumluluğu bulunduğunu anlattı. Güngör, her türlü şiddete sebep olanları ve şiddeti meşrulaştırma gayretine girenleri kınadı.
İdari yargıda istinaf
Danıştay Başkanı Güngör, Anayasa'daki "davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması" kuralını anımsatarak, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamamasının, yargıya güveni etkileyen en önemli unsurlardan olduğunu vurguladı. Güngör, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde ifade edilen, adil yargılanma hakkı içinde değerlendirilen "makul sürede yargılama" ilkesinin, yargılamanın gecikmeden yerine getirilmesini gerektirdiğinin altını çizdi. Türkiye'de gelişen ve değişen hukuki ilişkilerin ortaya çıkardığı farklı ve çok sayıda ihtilafın, dava dosyalarında sayısal ve niteliksel artışa yol açtığına dikkati çeken Güngör, bu sorun ve ortaya çıkardığı ihtiyaç üzerine önce adli yargıda, geçen yıl yapılan yasal düzenlemeyle de idari yargıda istinaf kanun yolunun, yargılama hukukuna dahil edildiğini belirtti. İstinaf kanun yoluyla ilgili yasal altyapı hazırlanmış olmasına karşın, teknik ve fiziki altyapıdaki eksiklik nedeniyle her iki yargı alanında da uygulanmasına başlanamadığını kaydeden Güngör, şöyle konuştu:
"Bu yıl içinde tüm noksanlıkların giderilerek istinaf kanun yolunun yargılama sistemimiz içinde yerini almasını bekliyoruz. Ülkemizde bölge idare mahkemelerinin 33 yıldır faaliyette olduğu dikkate alınırsa, istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesinin idari yargı açısından kolaylıkla gerçekleşebileceği kanısındayız. İstinaf mahkemeleri kurulmadan önce, ilk derece idari yargı yerlerindeki hakim ve kalem personelinin tecrübeli ve ehil kimselerden seçilmesi, gerekli hizmet içi eğitimin verilmesi, yargılamanın uzamasını önleyen tedbirlerin alınması, Danıştay ve istinaf mahkemelerince verilen kararlara herkesin erişebilmesi de son derece önemli ve yararlı olacaktır."
Danıştay kararlarına erişim
Başkan Güngör, gelişmiş ülkelerde yüksek yargı kararlarının kamuoyunun bilgisine sunulduğunu ifade ederek, böylece mahkeme kararları aracılığıyla adalet sistemi ve işleyişin toplumsal beğeniye veya eleştiriye açık hale geldiğini söyledi. Bugüne kadar Danıştayın sınırlı sayıdaki kararını kamuoyuyla paylaştığına işaret eden Güngör, başta barolar ve üniversiteler olmak üzere çok sayıda kişi, kurum ve kuruluştan bu durumun değiştirilmesi için yoğun talep aldıklarını belirtti. Danıştay kararlarının kamuoyuna açılmasının çok önemli olduğunun farkında olduklarını dile getiren Güngör, "Ulusal Yargı Ağı Sistemi'nin verdiği olanakları da kullanmak suretiyle kararların kamuoyuna açılmasına ilişkin süreci başlatmış bulunmaktayız. Çok yakın zamanda kararlarımızın erişime açılacağının müjdesini şimdiden vermek isterim" bilgisini paylaştı.
Uluslararası ilişkiler ve Danıştay
Güngör, Türk Danıştayının 2013-2016 dönem başkanlığını yürüttüğü "Uluslararası Yüksek İdari Yargı Mercileri Derneği" Genel Kurulu'nun 2016'da Türkiye'de toplanacağını ifade etti. Toplantının dünyadaki idari yargı gündeminin Türkiye'ye taşınması anlamına geldiğini vurgulayan Güngör, ilk kez bu denli büyük organizasyona ev sahipliği yapılacağını sözlerine ekledi.
Notlar
Törene Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu katılmadı. Geçen yılki törende uzun konuşması nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tepkisiyle karşılaşan Feyzioğlu'nun bu yıl da davet edildiği ancak programda konuşmasına yer verilmemesi nedeniyle törene katılmadığı öğrenildi.
Danıştayın tanıtım filminin gösterildiği törende, Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Dünyası Müzik Topluluğu konser verdi.
Başkan Güngör'ün konuşmasının ardından Danıştay'dan emekli olan Başkan Hüseyin Karakullukçu, daire başkanları, üyeler ve personele plaket verildi.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Batman'da terör propagandasına tokat gibi cevap: Burası Türkiye!
İzmir için KRİTİK uyarı: Su seviyesi yüzde 10'ların altına inebilir!
EN SON HABER | Kayıp iş insanının cansız bedeni ormanda bulundu: Ortağı tutuklandı!
Henüz 17 yaşında 70 suçtan kaydı var: Defne Hakim 'Ah' ederek paylaştı!
SON DAKİKA | Abdulkadir Selvi yazdı: Yeni bir 'kara harekatı' yolda mı?