Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli açıklamalar
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT'de canlı yayına katıldı. Erdoğan burada önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhurbaşkanı Özel" TRT ortak yayınında, Serdar Karagöz ve Sermin Baysal Ata'nın sorularını cevaplandırdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’nin 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri'nin ardından, şehirleri yönetme anlayışının özünü, millete verecekleri sözlerin çerçevesini oluşturan manifestoyu açıklamasından sonra gerçekleştirdiği ilk yayını TRT'de yapmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;
Çengelköy detayı
"Çengelköy 15 Temmuz'da çok ciddi bir direniş ortaya koydu. Çengelköy, özel bir konumu, manası var. Kuleli bir tarafta, bir tarafta merkez, bir tarafta Köprü. Bu bakımdan unutulur bir yer değil. Çengelköy çok ciddi bir direniş o zaman ortaya koydu. Unutulur gibi değil. Onun için ilk toplantımı buradan başlatayım dedim. Çınaraltı bizim için biraz da geçmişten bu tarafa anlamlı bir yerdir. Çınaraltı'nda hem dostlarla hem gençlerle orada bulunan tüm İstanbullu hemşehrilerle bir araya gelmek hakikaten beni çok mutlu etti."
"Sayın Putin, Merkel ve Macron ile olan dörtlü zirvemiz, Suriye'ye yönelik olan o zirveyi şu anda bulunduğumuz konumda onlarla bir araya geldik. Tabii dışarıda Boğaz'a yönelik fotoğraf çekimlerimiz olmuştu ama burada da kararlı bir müzakereyi gerçekleştirdik. Malum Birleşmiş Milletler'den De Mistura da katılmış olduğu o zirvede biz bütün belirlediğimiz başlıkları onunla paylaştık ve o süreç, o yönüyle de devam ediyor. Belirleyici olup olmadığı meselesi ayrı ama en azından buna bir zenginlik katan süreçti ve şu anda da tabii zaman zaman o da İstanbul zirvesi olarak anılıyor ve kısa bir süre Sayın Putin ile malum Moskova'da bir araya geldiğimde yine İstanbul zirvesini andık ve ayın 14'ünde de Soçi'de bir araya geleceğiz. Soçi'de daha önce başlattığımız zirvenin ikinci turuna başlayacağız ve yine orada da Rusya Federasyonu, Türkiye, İran üçlü olarak bu zirvemizin tekrarını yapacağız. Temenni ediyorum ki bu güzel gidişe yeni bir anlam kazandıracak, yeni bir güç katacak. Çünkü Suriye'deki malum bu süreç, Cerablus, Afrin, İdlip, bütün bunlardan sonra her geçen gün daha iyiye doğru gidiyor. Temennimiz odur ki bunu bu şekilde devam ettirelim ve geri dönüş başlayan bu bölgelerde Suriye halkı kendi topraklarına dönme imkanını, fırsatını bulsun."
Çevre ve temizlik vurgusu
"(Yerel seçim) Her şeyden önce bir defa yerel seçime gidiyoruz. Bu yerel seçimde tabii bir genel seçimin etkisi olur mu olmaz mı diye bir soru soracak olursanız, tabii ki onun da olacak. Hele hele bizim gibi şu anda iktidarda olan bir siyasi partinin buradaki bakışında merkezi yönetimle, yerel yönetim arasındaki uyum çok çok önemli. Bir yerde yereli merkeze taşıyacağınız gibi merkezi de yerele taşıyacaksınız ki hizmetler çok daha farklı bir şekilde kendini gösterme imkanını bulsun. Özellikle bu dönemde dikkat edilirse halkımızın sıkıntıya düştüğü ve siyasi hareketlerin de üzerinde pek durmadığı bazı sıkıntılar var. Yani yerel yönetim dediğiniz zaman akla ilk gelen şey şudur, çevredir, temizliktir."
"İstanbul çöp, çukur ve çamurdan çok çekmişti"
"1994 seçimlerinde "3 Ç" sloganıyla yola çıktık. Çöp, çukur, çamur. Niye? Çünkü İstanbul çöp, çukur ve çamurdan çok çekmişti. Çöp dağları vardı, çukurlar vardı. Her taraf çamurlar içerisindeydi. Temizlik denilen zaten bir şey yoktu. İstanbul'un suyu yoktu, hava kirliliği almış başını gidiyordu. Böyle bir İstanbul'du. Bunu tabii şu andaki genç kuşak bilmez. Özellikle ilk defa oy kullanacak olan gençler hiç bilmez. Ancak annelerinden, babalarından dinlediyseler bunu bilirler. Şimdi hafıza-i beşer nisyan ile malul. Unutur insanoğlu ama bunları tabii anlatmak lazım. Yerel yönetime talip olanların önce bu konuda kararlılığının olması lazım. Dertli olması lazım."
"Doğal gazın gitmediği, girmediği semt, ev hemen hemen kalmadı"
İstanbul'un o dönemdeki en önemli probleminin su olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ben belediyeyi CHP'den almıştım. Ki İstanbul'un o zaman 8 milyon nüfusu vardı, son nüfus sayımı yapıldı yaklaşık 15,5 milyon İstanbul bir nüfusa ulaştı. Dünyada bazı devletler değil orta boylu devletler artık bu nüfusta. İstanbul bir devlet. Şimdi böyle bir şehri yöneteceksiniz. Böyle bir şehri yönetirken çöp benim sorunum değil diyemez bir belediye. Hayır senin sorunun. Yollar benim sorunum değil diyemez, hava kirliliği benim sorunum değil diyemez. Göreve geldiğimde İstanbul'un doğru dürüst doğal gazı yoktu. 50 bin konutta doğal gaz vardı, bunun dışında İstanbul'da doğal gaz yoktu. Ben belediyeden ayrıldığım zaman 1 milyon 250 bin konuta biz o zaman doğal gaz getirmiştik. Onunla İstanbul'un havası temiz hale geldi. Şimdi zaten İstanbul'da doğal gazın gitmediği, girmediği semt, ev hemen hemen kalmadı, zira İGDAŞ gerçekten İstanbul'da çok büyük bir belediyecilik hizmetini doğal gazda ortaya koydu."
"Tankerle su taşınırdı"
Göreve geldiklerinde İSKİ tankerleriyle su taşındığını hatırlatan Erdoğan, "Ben hep hatırlarım çocukların, annelerin bidonlarla o tankerlerle su aldığı dönemleri. Daha sonra ne oldu? Su istasyonları kuruldu. Hatırlayın. Endüstri oluşmuştu. Oralardan giderlerdi, parayla suyunu alırdı ve bununla da kalmaz, küvetler o satın alınan suyla doldurulur, onunla da banyosunu yapardı. Bu hale gelmiştik. Şimdi kalksın da bir CHP'li desin 'hayır böyle bir şey yoktu'. Bunları yaşadık. İstanbul'da bunları bize yaşattınız ama biz geldik, 1 yılda bir defa bu işi ortadan kaldırdık. Düşünün 110 kilometre biz Istranca dağlarından, 180 kilometre de Melen'den İstanbul'a su getirdik. Bu getirdiğimiz suyla birlikte İstanbul susuzluktan kurtuldu ve suyuna kavuştu, 2040'a kadar da İstanbul'un ciddi manada bir su sıkıntısı olmayacak. Hava kirliliğini o günün bir gazetesi hiç unutmuyorum, maske dağıtıyordu. Bunları bize getirip şöyle ortaya koymamız lazım ki bundan da gücenmemesi lazım CHP'li dostlarımızın. Bu maskeler o zaman dağıtıldı. Niye? Hava kirliliği var. Herkes maskeyle beraber sokağa çıkıyordu. Böyle bir dönemi yaşadık."
Eğer bir siyasi hareket 'ben bir demokrasi mücadelesi veriyorum' diyorsa önce yerel politikayı başarması lazım. Yerel politikayı başaramayanın geneli başarması mümkün değil. Yerel halkla kucaklaşma, halkla bütünleşme yeridir. Halkla bütünleşme yeri olduğu için orada bir defa halka eliniz değecek. Elektrik vereceksiniz, elektrik alacaksınız. Bunu başarmanız lazım. Bunu başaramıyorsanız zaten halk sizi sırtında taşımaya mecbur değil." diye konuştu.
1994 öncesinde İstanbul'da çöp dağları ve susuzluk yaşandığını, Ümraniye'de yaşanan çöp faciasında 34 kişinin ölümünün hesabının sorulmadığını belirten Erdoğan, o dönemde Ümraniye ve Büyükşehir Belediyesi'nin CHP'li olduğunu ifade etti.
Erdoğan, "Hala kendilerini savunabiliyorlar. Neyi savunuyorsunuz? Neymiş, grevdeymiş. Ne demek grevde. Eğer grev varsa onun da sorumlusu sensin. Greve fırsat verdin. Biz bunu aldığımız anda adeta devrim ruhuyla aldık." ifadelerini kullandı.
"2.5 milyon metreküp çamur taşıdık"
Kasımpaşa'da Haliç'in kenarında bir yerde doğup büyüdüğüü, cumartesi günlerinde sandalla Fener'e geçerken tahammül edilemeyen bir kokunun olduğunu hatırlatan Erdoğan, 7 yıl sonra Haliç'in içinde adacıklar oluştuğunu, adacıkların arasından sandalla gittiklerini söyledi. Erdoğan, şu anda Haliç Kongre Merkezi'nin yerinde o zaman mezbahaneler olduğunu kaydederek, şu andaki güzelliklerin o dönemde bulunmadığını dile getirdi.
Şimdi Haliç Kongre Merkezi'nde sanatsal etkinlikler, kongreler ve çeşitli toplantılar yapıldığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"O malum yerden böyle bir güzel eser meydana geldi. Haliç'ten Alibeyköy'e 2,5 milyon metreküp çamur taşıdık. 9,5 kilometre bir boru hattı kurduk. Oradan pompa sistemiyle çamuru Alibeyköy'deki taş ocağına pompaladık ve orada süzdürdük. Çamuru çökertildi, su ise tekrar Haliç'e pompalandı. 650 bin metrekarelik taş ocağının olduğu yerde şimdi Vieland var, çocuklar için bir oyun parkı kuruldu. Böyle bir belediyecilik anlayışı var. Orada İstanbul halkı gidip eğleniyor. Öbür tarafta Haliç Kongre Merkezi var. Artık rahatlıkla Haliç'te balık avlanabiliyor. Bununla da kalmadık, daha ileriye gittik. Boğaz'ın suyunu Haliç'e bağladık. Çünkü Haliç'e o dağları delerek Boğaz'ın suyunu aktarmasaydık şu andaki Haliç'i yakalayamazdık. O durgun su yine eski haline dönecekti. Ama şimdi adeta devir daim gibi yukarıdan geliyor, aşağıda Marmara'yla bütünleşiyor. Artık kirli su diye bir şey söz konusu değil. Böylece zaten orada balık avlayabilir hale geldi. Bunu AK Parti iktidarı olarak biz yaptık. Bu işte gerçekten Veysel Eroğlu bakanımızın ciddi emekleri var. O zamanlar İSKİ Genel Müdürümdü. Profesör Adem Baştürk hocamızın ciddi emekleri, katkıları var. Biz burada, bu işi yaparken dertli olmanın bize verdiği o güçle, imkanla bunları başardık. Bu iş bir aşk işidir. Eğer varsa bir aşkınız bunları yaparsınız."
"İzmir'i suya biz kavuşturduk"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmir'in körfezinin de koktuğunu belirterek, "İzmir susuzdu. İzmir'i suya kavuşturan yine biz olduk, merkezi yönetim olarak." dedi. Erdoğan, CHP'den alınan Kocaeli'de de körfezin durumunun kötü olduğunu, susuzluğun yaşandığını, Yuvacık Barajıyla skandallar yaşandığını anlattı. Kocaeli'de de bir değişim ve dönüşüm yaşandığını ifade eden Erdoğan, "Çöp, çukur, çamur derken, benim derdim bu. İstanbul'un ilçelerini aldığımızda tüm ilçeler böyleydi. Buralarda yaptığım çalışmalarla tüm o ilçeler şimdiki modern Güngören, modern Bağcılar, modern Esenler oldu. Buralara böyle geldik. Bunu yeni kuşağın bilmesi lazım." şeklinde konuştu.
Erdoğan, Bağcılar, Esenler ve Güngören halkının büyük oranda bunları bildiğini, o dönemde hizmetin bu ilçelere değil Bakırköy'e verildiğini, Londra asfaltının altına hizmet sunulurken üst kısma yapılmadığını kaydetti. "CHP dediğimiz zaman, çöp, çukur, çamur akla gelir, derken ben bunu kastediyorum." diyen Erdoğan, AK Parti'nin de bunlardan arınmak anlamında olduğunu vurguladı.
Dikey mimari eleştirisi
"Bütün belediye başkan adaylarına şunu söylüyorum. Biz şunu bileceğiz. İnsanoğlu topraktan uzak olmamalı. Toprağa yakın olmalı. Öyle 50 kat, 60 kat, 70 kat bir mimari, aslında bizim medeniyet ruhumuza da uygun bir mimari değildir." Erdoğan, dikey mimarinin insan ilişkilerini de ortadan kaldırdığını, bu yapılarda oturanların birbirini tanımadığını dile getirerek, kendi büyüdüğü mahallede komşularının bırakın tanımayı, çamurlandıkları, kirlendikleri zaman kendilerini yıkadığını, annesinin de komşuların çocuklarına aynısını yaptığını anlattı.
O günleri özlediği için yatay mimari dediğini ifade eden Erdoğan, yatay mimarideki okuluyla, camisiyle, ailelerin bir araya geldiği kıraathaneleriyle olan yapılanmanın, şehircilik anlayışının çok önemli olduğunu dile getirdi. Erdoğan, yeni dönemde TOKİ ile daha önceden başlayarak buna doğru bir yönelişe geçtiklerini ve bunu başaracaklarını vurgulayarak, TOKİ'nin yüksek katlı bina döneminin artık biteceğini kaydetti.
TOKİ'nin de yanlışlarını anladığını ifade eden Erdoğan, yatay mimariyle yapılanlara da zemin artı 4 kat dediğini söyledi. Bazı yerlerde arazi ve arsa sorunu olduğunu, kentsel dönüşüm ve farklı türlerinin yaşandığını belirten Erdoğan, bunlardan dolayı da sıkıntılar yaşandığını anlattı.
Binaların zemin artı 5 katı geçmemesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Zemin artı 3 olsun"
"Buna dikkat edilmesi gerekir. Fakat arsamız var, arazi imkan veriyorsa, orada bu işi daha da düşürmemiz lazım. Zemin artı 3 olsun. Seyrek olsun, hava sirkülasyonu noktasında sıkıntı olmasın, oralarda da okulumuz. mabedimiz, millet kıraathanesi, hepsi olsun. Hepsinden öncelikli olarak millet bahçesi olsun. Orada oturanlar o millet bahçesinde icabında pikniklerini yaparlar. Çocuklar oralarda yatar, koşar, yuvarlanırlar. Bu çok daha farklı bir kaynaşmayı, sevgiyi, muhabbeti arttıracaktır. Birbirinin derdiyle dertlenmeyi artıracaktır. Bu tarihin yeniden inşallah bir dirilişi, bir geri dönüşü olacaktır. Bunun başarmamız gerekir diye düşünüyorum. O komşuluk ilişkilerin arttırma noktasında bize ayrı bir heyecan kazandıracaktır. Onun için 94 ruhu buna özellikle diyor ve bunu savunuyorum."
"(Şehirli hakları bildirgesi) Bu iki aşamalı olabilir. Birinci kısım tüm şehirlerimizi kapsayan bir genel haklar bildirgesinden ibaret olabilir. İkinci kısmında ise her şehrin kendi hakları, yükümlülükleri yer alabilir. Bunları kapsayan böyle bir adım atıldığı takdirde özellikle büyük şehirlerimiz için çok önemli olacak, belediyelerimizin ufku genişleyecek. Dünya için örnek alınan bir yer haline gelecektir."
"1995'te Habitat 2 toplantısı oldu. Sonunda bir sonuç bildirgesi yayınlandı. Bildirgede İstanbul Habitat 2'ye göre dünyanın en temiz ve örnek şehri olarak kayda girdi. Biz geldiğimizde işe buradan başladık. Temizlikle beraber dünyada örnek bir şehir haline geleceğiz. O noktada Habitat da hakkımızı verdi. O gün bu gündür İstanbul genelinde o başarı sürdürülüyor. Dünyada öyle şehirler biliyorum ki rezillik. Gitmediğim, görmediğim şehirler çok az ama bakıyorum ki temizlik konusu kötü."
"Ben karayollarını bile temizlik konusunda çok sıkıştırıyorum. Vatandaşımızın da bu konuda hassas olması lazım. Bu şehirler bizim, bu karayolları bizim. Eğer biz bu temizliği buralarda başkasına göstermezsek olmaz."
Sıfır atık detayı
"(Sıfır atık) Sağ olsun eşim de o işin başlatanı durumunda oldu. Sıfır atıktaki olay nedir? İşte budur. Sıfır atıkta organik malzemeler var, inorganik malzemeler var, Bütün bunların yanında diğer poşet gibi vesaire bunlar var. Bunların hepsinin bizde tasnifi yapılmıyordu. Silahlı Kuvvetleri de bu işe hemen girdi. Devletin kurumlarında bu başlamış oldu. Bununla beraber bu atıkların bu şekilde ayrışması bize birçok şey kazandıracak. Mesela başkanlığım döneminde, biz bu vahşi depolamayı işte, Ümraniye vahşi depolamaydı, o vahşi depolamada orası patladı 39 kişi öldü. Sonra ben orayı spor sahası, spor tesisleri haline getirdim. Yani CHP'den o halde kaldı, Biz de bu hale getirdik. Aramazdaki fark bu. Sıfır atıkla başlayan bu süreçte, enerjiden tutunuz enerji dışı mesela kompost gübre buradan üretilir. Gübre olayı çok önemli. Parklar, bahçeler vesaire, buraları özellikle suni gübreyle gübrelemesini yaptığınız zaman bunun birçok tehlikeleri var. Hastalıklar açısından vesarie. Ama burada kompost gübreyle bunu yaptığınız zaman tam aksine hem bu tür tehlike yok hem de buralarından gelişmesi çok daha farklı olacaktır."
"Pilot 'İnişimiz riskli olabilir' dedi"
"(Cumhur ittifakı) "Bir Cumhurbaşkanı olarak o akşam İstanbul'a indiğimde, tabii bir taraftan F16 üzerimizde diyorlar, öbür taraftan helikopterler gidip geliyorlar. Bu arada tabii havalimanındaki kule ele geçirilmiş. Fakat sağ olsun o zaman İstanbul Emniyet Müdürü ve valimiz süratle o kuleyi boşalttılar ve biz yere indik. Pilot bana o zaman şöyle bir şey sordu. 'Şu anda inişimiz riskli olabilir' dedi. Biz tabii tur atıyoruz. Ben son ana kadar İstanbul'a mı, Ankara'ya mı gideceğimizi pilota söylemedim. Dedim sen şöyle bir yere kadar bir git bakalım. Ondan sonra ben sana nereye inmemiz gerektiğini söylerim. Tabii aslında kendi hafızamda hesabını yaptım ve tam oraya geldik ben İstanbul deyince pilot 'Böyle bir sıkıntı olabilir' dedi. Dedim 'Şu andaki bindiğimiz uçak bir defa iniş ve kalkış noktasında çok rahat seri hareket edebilen bir uçak. Dolayısıyla dedim bunu başarman lazım'. 'Bir kamyon oraya piste koymuş olabilirler' dedi. 'Artık sen aydınlatmanla vesairenle bunu çözeceksin' dedim. Artık benim kararlılığımı görünce de pilot bunu yaptı. Tabii indik, indik ama üstümüzdekiler dolaşıyor. F16, helikopterler falan. Fakat çağrımıza halkım, milletim olumlu cevabı vererek havalimanını zaten doldurmuşlardı. Ben de tabii eşim, Berat Bey, kızım, torunlarım yanımdalar beraberce indik. Şimdi o andaki haleti ruhiyeyi sizler düşünün."
İYİ Parti, Saadet ve çıkar hesapları
"Ben bilmiyorum. Sonradan öğreniyoruz. Daha sonradan aldık ki bilgiyi Bakırköy Belediyesinden bütün gelişmemeleri takip ediyor. Çünkü bizim yanılmıyorsam 01.15 gibi biz de oraya geldik. Daha sonra kendileri diyor ki 'Benim haberim olsaydı ben beklerdim'. Biz çağrımızı, davetimizi falan yaptık bütün halk orada ve o andan itibaren zaten bir şey başladı. Yani o gecenin katılımcıları AK Parti tabanıyla, Milliyetçi Hareket Partisi tabanıdır. Çünkü bu işi bir milli ruhla yaptılar. Ben her zaman bir şey söylüyorum özellikle bizim Milliyetçi Hareket Partisi'yle azami müştereklerimiz var. Ama diğerleriyle bizim böyle bir müştereğimiz yok. Diğerlerinin ise birbirleriyle inanın bırakın azami müştereklerini, CHP'nin HDP ile azami müştereği olabilir. Ama ne İyi Parti'yle, ne Saadet'le böyle bir birlikteliğinin olacağına bir ihtimal vermiyorum. Ama çıkar hesapları onları bir araya getirmiştir.
Onun için de Sayın Bahçeli biliyorsunuz onlara 'zillet' ittifakı diyor. Ben de onlara 'illet' ittifakı diyorum. Ama bizimki Cumhur İttifakı'dır. Cumhur olarak bu milletin geneli ve biz burada hayırda ittifak etmişiz. Burada bütünleşmişiz, burada bir olmuşuz, beraber olmuşuz. 7 Ağustos'tan itibaren başlayan bir ittifak bu. 7 Ağustos'ta beyefendi oraya Bay Kemal nasıl geldi biliyor musunuz Ben kendisini davet ettim. Önce gelmiyordu ve gelmeyeceğini de bildirdiler. Son anda cuma akşamı döndüler. Demek ki çok baskı yapıldı kendisine ve o mahfillerin yaptığı baskı neticesinde son anda geleceği bildirildi. Onu da herkesin bilmesi lazım. Ondan sonra da zaten bizim o yeni kapı ruhuna ters hareketler etmeye başladı. Bunu da milletimin bilmesi gerekir diye açıklıyorum."
"Suriye'nin parçalanmasından yana değiliz"
"(Suriye politikası) Türkiye'nin kuzey Suriye politikası, Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve bu noktada siyasi birliğini esas alıyor. Biz Suriye halkının dağılıp parçalanmasından yana değiliz. Ne yazık ki şu anda koalisyon güçlerinin böyle bir derdi, böyle bir hesabı yok. Fakat biz, gerek Rusya, gerek İran bu noktada Soçi'de başlayan, Ankara'da devam eden, Tahran'da devam eden bütün çalışmalarda buna çok çok ciddi kararlı bir vurgu yaptık. Hatta İstanbul zirvesinde de aynı şekilde Rusya, Türkiye, Fransa, Almanya dörtlü zirvesinde de buna yine vurgumuzu yaptık. Bir defa bizim için Ayn el Arap'tan Kamışlı ve doğuya doğru giden bu koridoru biz özellikle güvenli bölge olarak ele alıyoruz. Bazılara bunu tampon bölge olarak da değerlendiriyor. Bunun ortalama derinlikleri, Sayın Trump'ın da ifade ettiği gibi 30-32 kilometre. Bu bazı yerlerde biraz fazla, bazı yerlerde daha az olabiliyor.
Söz konusu bölge PYD ve YPG tarafından terör koridoru olarak kullanılmak isteniyordu. Biz gerek Celabrus, El Bab harekatıyla, gerek Afrin operasyonlarıyla bu işi ortadan kaldırmış olduk. İdlib'de bunu çok daha sağlam zemine oturtmuş olduk. Eğer İdlib'de de o kararlı duruşumuz olmamış olsaydı, en az 300-400 bin İdlib halkı da nereye gelecekti, ya sınırımıza veya sınırı aşmak durumunda kalacaktı ve içeri girecekti."
"Obama bana söz verdi ama..."
"(Münbiç) Buraya kim girdi? PYD-YPG, yani PKK girdi. Obama o zaman bana söz verdi, dedi ki 'biz burayı bunlardan boşaltacağız' Böyle bir şey oldu mu? Olmadı. Sayın Trump'la da bunu konuştuk. O da bunu yapacaklarını söyledi. O zaman Tillerson (eski ABD Dışişleri Bakanı) vardı, bir yol haritası noktasında bazı adımlar atıldı. Daha sonra, 'Öyle bir adım atalım ki yol haritası, bir takvim belirleyelim' denildi. Bunun için 90 günlük bir takvim gündeme geldi. Yani, '90 gün içerisinde bunu göreceksiniz' denildi. Peki böyle bir şey oldu mu? Ne yazık ki bu olmadı. 90 gün artık 6 ay oldu, 7 ay, 8 ay, 9 ay oldu, maalesef böyle bir adım olmadı. Şimdi ise sanki biraz emarelerini görür gibiyiz. Ve Münbiç'te şu anda diyoruz ki biz bunun etrafında gerek Rusya, gerekse biz buradaki devriye olayını bir çözüme kavuşturalım. Şu anda burada böyle bir adım atıldı. Orada şu an Arap aşiretleri, 'Ne olur, bizi kurtarın' diyorlar. Adeta orası bir kilit nokta haline geldi, ciddi de bir nüfus potansiyeli de var. Bu aşiretlerin bu kaygısıyla birlikte de biz diyoruz ki biz şimdi burada bu adımı atabiliriz ve Sayın Trump da bu konuda bir kararlılık ortaya koyuyor."
"Adeta orası bir kilit nokta haline geldi. Ciddi bir nüfus potansiyeli var. Aşiretlerin kaygısıyla birlikte biz bu adımı atabiliriz diyoruz. Trump da bir kararlılık ortaya koyuyor. Rusya'ya bir heyetimiz gitmişti, döndüler. Bugün görüştük, görüşmelerde olumlu bir gelişmenin olduğunu öğrendik. Bu olumlu gelişme ile birlikte buradakı örgütler bir an önce burayı terk edeler. Bu bir şeyi sağlayacak, yani 300 bin civarında Suriyeli topraklarına döndü. Buralar boşalınca buranın halkları da topraklarına dönecek. Geri dönüş başladı denecek. Biz şimdi bu atılacak adımla da bunun planlamasını yapacağız."
"Washington'da toplantı olacak"
"Washington'da bir toplantı olacak. Ardından 14'ünde Soçi zirvemiz var. Bundan sonraki süreç içerisinde yine görüşmelerimizi sürdüreceğiz. Temenni ederim ki aklı selim galip gelir. Herkes görevini ifa eder."
"(Güvenli bölge konusu) Bu sayın Obama'nın dönemindeydi. Bunların asıl amacı en doğudan en batıya doğru, Akdeniz'e inmekti. Terör örgütleri baktılar Afrin'de olacak gibi değil terör örgütleri çıkma kararı aldı. Biz o operasyonu yapmasaydık Akdeniz'e ineceklerdi"
"Şu anda Suriye ile alt düzeyde dış politika yürütülüyor. Bu birçok yerde, istihbarat örgütleri illa liderler ne yapıyorsa biz de onu yaparız havasında olamaz. Liderler devreden çıkar ama istihbarat örgütünü ilişkileri sürdürmesi bakımından kullanır. Öyle ya da böyle düşmanınız dahi olsa ipi koparmayacaksınız. O ip bir gün size lazım olabilir."
"Trump'ın sözü var, temenni ederiz bir an önce hayata geçer. Biz tehdit altında yaşamak istemiyoruz, tehdidi gördüğümüz anda gereğini yaparız."
"23 bin TIR bölgeye silah, araç gereç girdi. Bunların bütün çekimleri TRT'de var, diğer televizyonlarımızda da var. Buradan izliyoruz. Yakalanan silahlar var, bu silahlar ABD silahları. Ve bir de bunun satışını yapıyorlar. Mali kaynaklarından bir tanesi de bu. Oradaki sivil halkın elinde de ABD silahlarını görmek mümkün."
"Biz her zaman onların yanında olacağız, Suriye halkının. Fırat'ın doğusunda Sayın Trump'un biz çekileceğiz, çekiliyoruz sözü var. Temenni ederim ki bunu kısa bir zaman içerisinde de hallederler. Çünkü biz tehdit altında yaşamak istemiyoruz. Onun için de tehdidin emaresini gördüğümüz anda zaten her türlü hazırlığımız bizim var, gereği neyse bunu yaparız."
"Bunlar adeta tapıyorlar"
"(FETÖ) Dışişleri Bakanlığı olsun, ikili görüşmelerde olsun terörist başının Türkiye'ye verilmesinin gerekliliğini defalarca kendilerine vurguladık. Çünkü başka şüpheler artık tezahür etmeye başladı. Bu konuyu gündeme getirmemiz FBI'yı devreye getirdi. FBI'ın bazı çalışmalarına bizler de tanık olduk. Temenni ederim ki FBI'ın çalışmaları neticesinde bir karar çıkması sağlanabilir. Bunların çok daha geçmişe dayanan kongrede ayakları var. Kimin? FETÖ terör örgütünün. FETÖ'ye gönül veren vatandaşlarımın hala bu hassasiyeti anlamamalarını anlamak mümkün değil. Bunlar adeta tapıyorlar, sıkıntı burada. Hakkında öyle eserler yazmışlar ve yazmaya devam ediyorlar ki bunu müceddid ilan ediyorlar. Haşa uluhiyyet neredeyse yüklüyorlar. Bunu bizim konuşmamız, belki ağır olacak ama artık bunu söylemek zorundayız; buna hala körü körüne inanan, arkasından giden haşa tapan insanlar gerçekleri öğrensinler. 'Acaba' sorusuna onlar cevap arasın. Bazı eserler önümüze getiriliyor, biz şok oluyoruz. Trump ile bundan sonra yapacağım görüşmelerde yine söyleyeceğim."
FETÖ tamamen temizlendi mi?
"(Trump FETÖ dediğinizde ne anlıyor? Kafasında bir şey oluştu mu?) Bu konuyu işlemeye devam edeceğiz. Dünyadaki birçok ülkede lider konumda olan FETÖ elemanlarının, Türkiye'ye teslim edilmeye başlandı. En son Azerbaycan'dan önemli bir isim teslim edildi."
"(FETÖ tamamen temizlendi diyebilir miyiz?) "Hayır. Daha yapılacak çok operasyon var. Devletin içinde, devletin çeşitli kurumlarında, polisimizde, askerimizde, her yerde var. Onun için kolay değil. Bu adeta metastaz yapmış."
"(Cemal Kaşıkçı olayı) Kaşıkçı olayı, ülkemizde cereyan etmiş bir olay olması hasebiyle bizi ciddi manada rahatsız eden bir olay. Her şeyden önce 15 Suudi ajanının iki uçakla buraya gelmiş olması, İstanbul'da bir grubun daha önceden gelip bazı tedbirlerini alması, ikinci grubun ardından gelmesi... Cuma günü Sayın Kaşıkçı oraya gittiğinde, 'Salı günü de olabilir' diyerek göndermiş olmaları. Salı günü geldiğinde de malum operasyonun yapılmış olması. Nişanlısını içeri almıyorlar. Bütünüyle olaya baktığımızda burada ben iki şeye dikkat çekmek isterim. Bunun bir tanesi Dışişleri Bakanı Adil Cübeyr. O, işi reddediyor; 'Yerli işbirlikçilerle yaptık' diyor. Veliaht prens ne diyor, 'başkonsolosluktan çıktı ve ayrıldı' diyor. Kimsenin, kimseyi aldatmaya hakkı yok. Başkonsolosluktan çıkmış olsa, dışarıda nişanlısı bekliyor. Nişanlısını alır, beraber ayrılırlar. Adil Cübeyr 'yerli işbirlikçi' diyor. Yerli işbirlikçiyse, kim o yerli işbirlikçi? İsim ver, bunu vermiyor. Sonra ne oldu? Dışişleri Bakanını görevden aldılar."
"Yargı kararlarını görmüş değiliz şu anda. Söyledikleri şey '22 kişi şu anda tutuklu'. Buna rağmen bazı duyumlarımız var, belki bazılarını da götürmüş de olabilirler. Trafik kazası kurbanları da olabilir. Çünkü sistem çok garip çalışıyor."
"Ekonomik saldırıyı daha önce de yaptılar"
"(Ekonomik dalgalanma) Bize bu saldırının bir benzerini geçmişte de yaptılar. Biz onları da yine aldığımız önlemlerle atlattık. Şimdi ben halkıma özellikle seslenmek istiyorum, bir defa biz bu ülkede görevi üstlendiğimiz zaman Trkiye'nin milli geliri neydi, şu anda nedir. Buna baktığımız zaman nereden nereye geldiğimiz ortada. Biz bir ara 11 bin liraya kadar çıkardık. Dolayısıyla 10 bin 602 dolar gibi bir seviyeyi yakaladık. Enflasyonda da yüzde 7'lere kadar düşmüştük. Daha sonra Gezi olaylarıyla bir tırmanma söz konusu oldu. Son gelinen aşamada politika faizi 24 enflasyon da 20'ye düştü. Şu anda Merkez Bankası'nın açıklamaları var, Maliye bakanımızın açıklamaları var. Biz ekonomide ayakları yere sağlam basan bir ülkeyiz. Yatırımlarımızla yolumuza devam ediyoruz. Şu anda Borsa İstanbul pik yaptı. Bunlar önemli şeyler. Dünya gidecek yer olarak Türkiye'yi görüyor. Şu anda ihracatımız 168 milyar doların üzerine çıktı. Büyümeye bakıyoruz 2003-2017 büyüme oranımız 5.9 civarındaydı. Bunun biraz altında da olsak bu büyümemizin de devam ettiğinin alameti fakirasıdır. Büyümede geri gideceğimize ihtimal vermiyorum. Savunma sanayisinde çok ciddi atılımları gerçekleştiriyor. Savunma sanayi bir ülkenin ekonomisinde pik yaptıran sektörlerdendir. Siz eğer dışarıya para aktaracaksanız, bunu bizzat siz kendiniz üretiyorsanız ki bizim 2 milyar dolarının üzerinde savunma sanayi üzerinden elde ettiğimiz imkanlarımız var. Turizmde bizim sadece 40 milyon yabancı 6 milyon yerli turist dışarıdan geldi 2018 yılında. Bunlar Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gösteriyor."
"(Gıda fiyatlarındaki artış) Burada özellikle Hal Yasası konusundaki çalışmamızı devam ettirmekte kararlıyız. Arada ne kadar şu bu olursa o zaman üretici ile tüketici arasındaki bu istasyonlar maliyeti artırıyor. Bir diğer olay, Hal Yasası ile beraber bütün soğutma sistemleri ile modern haller kurulması büyük şehirlerimizde ürünlerin halka sağlıklı bir şekilde ulaşmasını sağlayacak. Kusura bakmasınlar birileri maalesef, biz biliyoruz ki bu benim vatandaşım da tarımla ulaşan halkım domatesi 2-3 liraya satıyor, geliyorsunuz öbür tarafta 10 liraya satıldığını görüyoruz. Bu aracıdan, tefeciden kaynaklanıyor. Bizim görevimiz halkına sağlıklı ve ucuza ürün yedirmektir. Bunu ette de yaptılar, müdahale etmek zorunda kaldık. Yurt dışından et ithal ettik. 37 liraya kadar kıyma çıktı. Şimdi 30 liranın altına indi. Burada bir planlama eksiğimiz olmaması lazım. Sağ olsun bakanımız da bu konuda hassasiyet gösteriyor."
"Biz büyük düşünmeliyiz. Şu anda bez torbasın kullanımı mevcudun yüzde 60'ına ulaştı. Herkes hakitati görüyor. Analarımız file ve bez torba kullanıyordu. Üstelik daha hijyen. Bir anda bu oldu, bir huzur var bir rahatlama var. Birçok yerlerde kendileri file dokuyor."
"Kenevire dönmemiz lazım, kumaş üretmemiz lazım. Ondan yapılan torbalarla bu çalışmayı sürdürebiliriz. Vezirköprü'de şuanda çok aktif bir şekilde yapılıyor."
"Kimse siyasi endişeye kapılmamalı. Çarşı pazar da markette böyle oldu, benim fiyatım da böyle olsun diyerek vatandaşı sömürmemeli."
Yeni askerlik yasası
"(Askerlik yasası) Nihai noktayı buna henüz Savunma Bakanlığımız koymadı ama 3, 6, 9, 12 gibi bir düzenlemenin üzerinde duruluyor. Özellikle 3, 6, 9'da mesela yedek subay olarak yapmadan tutun da astsubaya varıncaya kadar bütün bunların hepsinin bir değerlendirmesi şu anda yürütülüyor. Bana özet olarak verdikleri bilgilere baktığım zaman inanıyorum ki halkımızı, gençlerimiz çok daha rahatlatacak ve birikimi ortadan büyük ölçüde, büyük oranda kaldıracak bir sistemi inşallah getiriyor. Kısa zamanda da bunu zannediyoruz açıklarız.."
"(Futbol) Sonuçta Süper Lig'de oynayan takım sayısı 18. Bu 18 takımın içerisinde zaten belli takımlar var ki onlar da belli ağırlığı olan takımlar. Biraz da takımlar, seyirci potansiyeliyle ağırlanıyor. Onlar da o seyirciyi yakaladığı için de kolay kolay A takımını tutanın bir daha onu bırakması çok çok zor. B'yi, C'yi tutan da öyle. Hep 'Dört büyükler' diye anılmıştır, hep böyle gelmiştir. Ama bu yıl tabii durum biraz farklı. Başakşehir şu anda çok çok başarılı gidiyor, tabii onunla da övünüyorum çünkü kurduğum takım. Başakşehir'i belediye başkanlığım döneminde kurduk ve oradan tırmandı buralara kadar geldi. Onun da gerçekten seyirci noktasında çok ciddi bir seyircisi yok. Aslında Başakşehirlilere de hep sesleniyorum: Siz niçin gelip maçları seyretmiyorsunuz, gayet güzel butik bir stadınız var? Hakikaten çok çok güzel. Biraz yavaş yavaş artışa başladı. Bugün deplasmanda yine 3-0 kazanmış."
"(Fenerbahçe) Dünkü galibiyetiyle -bayağı diplerdeydi malum- 2 hafta arka arkaya aldığı galibiyetle bir tırmanışa geçti ve o tehlikeli bölgeden çıktı. Bu tehlikeli bölgeden bir de memleketimize de biraz sıyrılma mücadelesi veriyor. Bütün bunlar iyi de... Peki milli takımımızın hali ne olacak? Bu kadar tesis var, dünyada kafaya oynayanların hiçbirinin böyle altyapısı yok. Bizde var. Bunun 30 civarında muhteşem statlar var. Ankara'da Eryaman'ı yaptık, Ankaragücü'nün oynadığı stat, güzel bir stat oldu. Şimdi 19 Mayıs'ın yerine muhteşem bir stat başlıyoruz. Önümüzdeki hafta filan belki de ihalesi yapılıp adımı atılacak."
"(Mitingler) Arkadaşlar planlamayı yapıyor. Bizler bu ara aday tanıtımıyla gittiğim iller vardı, onlar geri plana alınacak. Bizim iller dediklerimiz merkez ilçelerdir. Mesela Rize Belediyesi dediğimiz zaman merkez ilçe demektir, diğer ilçelerimizi kapsamaz. Bir çalışma yapsak da onları da büyükşehir haline getirsek diye bir planımız var. Ama şu anda belde belediyelerindeki duruma baktığımız zaman büyük imkanlara sahip olamıyor. Bunu bir belediye başkanlığından gelmiş olarak birisi olarak söylüyorum, bundan dolayı bizim aslında yerel belediyecilikte ciddi bir reform yapmak zorunda olduğumuza inanıyorum. Bu seçimler neticesinde elde edeceğimiz kazanımlarla inşallah gelecekte bunun adımlarını atarız."
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Türkiye'nin kanı donmuştu! Caninin ailesinden dilekçe: Bu soyadını taşıyamayız
Terör örgütü panikledi! PKK-YPG silah bırakacak mı? Abdulkadir Selvi yazdı
Polis memuru trafikte tartıştığı ünlü mimarı silahla yaraladı
Aynı ilçede 4 günde 3'üncü yangın! Dumanlar gökyüzünü kapladı
Boşanma aşamasındaki eşini öldürmüştü: Kan donduran itiraf!