Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akademik Yıl Açılışında konuştu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batı ülkelerinde Türkiye hakkında yanlış bilgiler dolaştığını söyleyerek akademisyenlerden yardım istedi, "Söyledikleri şey, 'Dördüncü kuvvet', bilmem ne falan. Bizim derdimiz halkımız. Bize halkımız kaç puan veriyor önemli olan bu. Demokrasi gücünü halktan alır. Halk varsa demokrasi var, halk yoksa demokrasi yok. Medya ile falan demokrasi olmaz" dedi. Erdoğan önümüzdeki eğitim öğretim yılı için kredi burs miktarını lisansta 500 liraya, yüksek lisansta 1000 liraya, doktorada ise 1500 liraya yükseltme kararı aldıklarını açıkladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreni'nde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni akademik yılın hayırlı olması dileğiyle başladığı konuşması satır başlarıyla şöyle:
"Türk yüksek öğrenim sistemi bugün gerçekten çok ileri bir seviyede bulunuyor. Öncelikli sayısal bakımdan artık ülkemizin sınırlarını da aşan bir kapasiteye ulaştık. Ülkemizde faaliyet gösteren, az önce perde de izlediğimiz gibi 128 devlet, 72 vakıf üniversitesi ve 5 vakıf yüksek okulundan oluşan 205 yüksek öğrenim kurumunda 7 milyon 616 bin öğrenci bulunuyor. Geçen yıl Almanya'daydım 'Üniversitelerinizde ne kadar öğrenci var?' diye sordum. Aldığım cevap 3 milyon. Onların nüfusu bizden fazla. Ama bizim öğrenci sayımız onlardan fazla.
'Putin ve Erdoğan yılsonuna kadar bir araya gelecek'
'İlk 500'ün içine çok sayıda üniversitemizle girelim'
Keyfiyet kemiyyet noktasında bir sorun var. Dünyadaki ilk 5'in içine 2 üniversite değil, sayısını çok daha artırmamız lazım. Hocalarımdan bunu özellikle istirham ediyorum. Biraz daha gayretle birlikte bu 500'ün içine çok daha fazla üniversitemizle girelim, adımızı oraya da yazdıralım.
Unutmayalım ki 2002 yılında ülkemizde sadece 76 üniversite vardı. Üniversitelerimizde eğitim öğretim gören yabancı uyruklu öğrenci sayısı ise şu an itibarıyla 143 bine yaklaştı. Bu rakam geçen yıl 123 bin, 2014'te ise 48 bindi. Yabancı öğrenci sayısının, ülkemiz hakkında olumsuz propagandaların sürdüğü dönemde hızla artmış olması ayrıca çok önemlidir. Türkiye'de eğitim öğrenim görenlerin aynı zamanda bizim dünyadaki gönüllü elçilerimiz olacağını unutmayalım. Diğer yandan öğretim üyesi ve görevlisi sayımız da 158 bini geçti. Bundan 10 yıl önce Türkiye'de 1 milyonu bile bulmayan yüksek öğrenim kapasitesi sebebiyle, üniversite kapısında yığılan öğrencilerin utancıyla yaşayan bir ülkeydik. Bizim üniversiteye girmeye aday olduğumuz zamanlarda 10 öğrenciden biri üniversiteye giriyordu. Artık bunlar geride kaldı. Üniversite öğrencisi sayısındaki, üniversite mezunu çalışan sayısındaki artış bizim dünyadaki yerimizi güçlendirmektedir. Yarın bugünden daha güçlü olacağız. Buna inanıyorum.
Yüksek öğretimdeki okullaşma oranı yüzde 14'leri o zamanlar ancak yakalayabilmişti, bugün bu oran yüzde 40'ın üzerindedir. Üniversiteye giriş sınavı da basitleştirilerek öğrencilerimizin üzerindeki yük azaltıldı. Dersane sistemini tamamen ortadan kaldırdık. Hedefimiz öğrencilerimizin okullarındaki dersleri dışında her hangi bir kurum ve kişiden destek almadan üniversiteye girebileceği bir sistemi kurmak ve oturtmaktır. Artık benim vatandaşımı kursa gönderme sıkıntısından kurtarmış olduk.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Kimse bu yakınımdır diye gelmesin'
'Paralel eğitim sistemlerine kesinlikle müsaade etmeyeceğiz'
Geçmişte pek çok istismara ve hatta güvenlik sorunlarına yol açan paralel eğitim sistemlerine kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Üniversitelerimize girme ve eğitimde fırsat eşitliği konusunda sayısal sorunlarımızı büyük ölçüde çözdüğümüzü düşünüyorum. Eğer o anlayış devam ederse burada fırsat eşitliği diye bir şey olmaz. Parası pulu olan, gücü olanın önü açık demektir, olmayan yanmış demektir.
'Kredi ve burs miktarlarını artırma kararı aldık'
Öğrencilerimizin barınma sorunlarını aşmak için açtığımız yurtların kapasitesi 640 bini buldu. Yine öğrencilerimizin eğitimlerini ailelerine en az yük olarak yürütebilmeleri için isteyen herkese kredi burs veriyoruz. Fakat bir sıkıntımız var. Neden öğrencilerimiz hep burs istiyorlar. Krediyi hiç yaklaşmıyorlar. Krediye neden yaklaşmıyorsun? Kredinin de sana sağladığı belli avantajlar var. İş bulduktan sonra bunlar faizsiz bir şekilde geri ödenecek olan adeta burstur. Buradan öğrencilerimize bir de müjde vermek istiyorum. Önümüzdeki eğitim öğretim yılı için kredi burs miktarını lisansta 500 liraya, yüksek lisansta 1000 liraya, doktorada ise 1500 liraya yükseltme kararı aldık. Bu rakam biz göreve geldiğimizde 45 liracıktı.
Yurtlarımızda kalan öğrencilerimize verdiğimiz beslenme yardımını da günlük 8 liraya yükselttik. Öte yandan yüksek öğrenim yurtlarımızın fiyatlarında da bu yıl hiçbir artışa gitmedik. Görüldüğü gibi eğitim öğretim konusunda pek çok meseleyi çözdük. Bundan sonra kaliteye odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. YÖK'ün kurduğu Kalite Kurulunu bu doğrultuda atılmış bir adım olarak görüyorum. Araştırma Üniversiteleri ve Bölgesel Kalkınma Odaklı Üniversiteler de ihtisaslaşmayı sağlayacak önemli adımlardır.
Ülkemizin ihtiyaç duyduğu öncelikli alanlarında YÖK tarafından doktora bursu verilen öğrenci sayısı 3 bin 300 gibi önemli bir rakama ulaştı. Öte yandan Türkiye genelinde 150 bin üniversite öğrencimize karşılıksız burs veriyoruz.
'Başarıyı 5'te 5'e çıkarmak istiyoruz'
Avrupa Yüksek Öğretim Alanı Bakanlar Zirvesi'nde ülkemiz 5 başlıktan 3'ünde tam not aldı. 2 yıl sonra yapılacak bir sonraki zirvede bu başarıyı 5'te 5 düzeyini çıkarmayı hedefliyoruz.
'Meslek yüksek okulları sanayinin ihtiyaçlarına göre yenileniyor'
Meslek yüksek okullarını da sanayimizin ihtiyaçları doğrultusunda yenilenmesi çalışmalarını da hızlandırıyoruz. Bu çerçevede özellikle organize sanayi bölgelerinde kurulu sanayi ve imalat sektörlerine yönelik programlara özel teşvik veriyoruz. Yüksek okul kontenjanlarının doluluk oranının artmasını doğru yolda ilerlediğimizin bir işareti olarak değerlendiriyoruz.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini kurarken iki başlığa özel önem vererek, bu alanları doğrudan şahsıma bağlı alanlar arasına aldık. Her ikisinin de yüksek öğretimle ilgili olduğuna inandığım bu ofislerden biri Dijital Dönüşüm, diğeri ise İnsan Kaynakları Ofisi. YÖK'ün bu seneki başlığını 'Dijital Dönüşüm' olarak belirlemesini isabetli bir adım olarak görüyorum."
'Dijital teknolojilerde öncü ülkeler arasında olmak istiyoruz'
Türkiye her alanda çağı yakalamak ve ötesine geçmek istiyorsa önce dijital dönüşümünü tamamlamak zorundadır. Teknolojide geri kalan bir ülkenin bilimde ve sanayide hedeflerine ulaşması mümkün değildir. Biz milletimizin zekasına, çalışkanlığına, üretkenliğine güveniyoruz. Yeter ki evlatlarımıza bunları hayata geçirebilmeleri için gereken eğitim ve bilim altyapısını oluşturabilelim. İşte o zaman bu ülkenin gerçek potansiyeli ortaya çıkacaktır. Bu ofisimiz dijital Türkiye hedefi doğrultusunda ülkemizin dönüşümüne öncülük edecektir. Dijital teknolojilerin kullanımı ve geliştirilmesi konusunda dünyada öncü ülkeler arasına girmek istiyoruz. Burada kararlılığımız var. Ancak bu sayede ekonomik ve sosyal refah düzeyimizi gerçek manada yükseltebiliriz. Bunun için verimliliği ve rekabet gücünü artıracak projelere destek vereceğiz.
'Hiçbir çiçeğin vaktinden önce açmayacağını biliyoruz'
Siber güvenlik ve bilgi güvenliği de Dijital Dönüşüm Ofisimizin öncelikli faaliyet alanlarından biri olacaktır. Ülkemizin sahip olduğu verileri topraklarımızı gibi hassasiyetle korumazsak geleceğimize güvenle bakamayız. Geleceğin savaşlarının konvansiyoneli silahlarla değil siber silahlarla gerçekleştirileceğini unutmamalıyız. Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye söylediği gibi 'Hiçbir çiçeğin vaktinden önce açmayacağını' gayet iyi biliyoruz. Ama başlamadan da mesafe kat edilemeyeceğinin farkındayız. Bunun için Dijital Dönüşüm Ofisimizle üniversitelerimiz ve özel sektörümüzün desteğiyle büyük bir atılım başlatmak istiyoruz.
'Yüksek öğretimde yetenek yönetimi sistemi'
İnsan Kaynakları Ofisimiz aracılığıyla üniversite öğrencilerimizin geleceğini yakından ilgilendiren çalışmalar başlatmayı planlıyoruz. Bu çerçevede yapacağımız ilk işlerden biri yüksek öğretimde yetenek yönetimi sistemine geçmektir. Üniversitelerimizden mezun olan en yetenekli öğrencilere çok özel kariyer fırsatları sunarak kamuda veya özel sektörde değerlendirilmelerini sağlayacağız.
'Üniversitelerde kariyer merkezleri kurulacak'
Yurt dışı eğitim bursundan proje finansmanına ve istihdama kadar her alanda yetenekli öğrencilerimizin yanında olacağımızı bilmenizi isterim. İnsan Kaynakları Ofisi vasıtasıyla yapacağımız bir diğer önemli çalışma, üniversitelerimizin tamamında kariyer merkezleri kurmaktır. Üniversite öğrencilerine okula girdikleri ilk yıldan itibaren kariyer konusunda rehberlik edecek bu merkezler özel sektörle birlikte hareket edecektir. Kamu ve özel sektördeki istihdam olanaklarının öğrencilerimize tanıtılması için üniversitelerimizde kariyer etkinlikleri düzenlenecektir. Bu etkinliklerde işverenlerle öğrencilerimiz doğrudan muhatap olacak, birbirlerini tanıma fırsatı bulacaklardır.
'Mezunların istihdamını takip ederek bölüm bazında başarı düzeyini ölçeceğiz'
Üniversite mezunlarının istihdamını takip ederek üniversitelerimizin bölüm bazında başarı düzeyini ölçmek istiyoruz. Böylece hangi üniversitemizin ve hangi bölümlerimizin öğrencilerin istihdamına ne düzeyde katkı sağladığını da göreceğiz. Bu ölçüm sonuçlarını da üniversitelerimize vereceğimiz desteğin kriterlerinden biri haline getirmeyi düşünebiliriz.
'Yabancı dilde belli bir seviyeyi tutturmayı hedefliyoruz'
Yine İnsan Kaynakları Ofisimiz aracılığıyla üniversitelerimizde bir türlü çözüm bulamadığımız yabancı dil eğitimi konusnuda da merkezi bir standart oluşturmak istiyoruz. Bunun için üniversitelerin yabancı dil yeterlilik ve muafiyet sınavları YÖK üzerinden yapılabilir. Böylece en azından yabancı dil konusunda belirli bir seviyeyi tutturmayı hedefliyoruz. İnsan Kaynakları Ofisimiz tüm bu çalışmaları izleyecek, raporlayacaktır. Böylece düzeltme imkanı bulacağız.
Akademisyenlerden destek istedi: 'Batıda ülkemiz hakkında yanlış bilgiler dolaşıyor'
Türkiye içeride ve dışarıda çok büyük mücadeleleri yürüttüğü bir dönemden geçiyor. Bu süreçte herkes gibi akademisyenlerimizin de desteğine büyük ihtiyacımız var. Her gördüğümüz bir gerçeği geçtiğimiz günlerde ABD ve Almanya'ya ziyaretlerimizde bir kez daha müşahade ettim. Özellikle batı ülkelerinin medyalarında, akademik çevrelerinde ülkemiz hakkında pek çok yalan, yanlış, yanıltıcı bilgi dolaşıyor. Bu yanlışların düzeltilebilmesi için seferberlik ruhuyla çalışmamız gerekiyor. Hele hele devasa güçlü zannettiğimiz ülkeleri başında olanların değil, medyalarının yönettiğini gördüm. Çünkü yaptığım görüşmelerde, 'Medya şöyle diyor, medya böyle diyor', söyledikleri bu. Ben de kendilerine şunu söyledim, 'Halkınız ne diyor, bunu düşünmüyor musunuz, bırakın medyayı' dedim.
'Medya ile falan demokrasi olmaz'
Bir zamanlar bizde de bu vardı biliyorsunuz. Ülkemizi de medya yönetiyordu. Söyledikleri şey, 'Dördüncü kuvvet', bilmem ne falan. Demokrasi diyorsun, demokrasi derken bir taraftan halkı bir kenara koyuyorsun, medya diyorsun. Şimdi yarın medya yazar, varsın yazsın. Bizim derdimiz halkımız ya. Bize halkımız kaç puan veriyor önemli olan bu. Demokrasi gücünü halktan alır. Halk varsa demokrasi var, halk yoksa demokrasi yok. Medya ile falan demokrasi olmaz. Öyle güçlü demokrasi olur ki, orada medya da güçlüdür. Kalkıp da 'Ben demokrasiyi oluşturuyorum'. Böyle bir mantık varsa kimse kusura bakmasın. Bir siyasetçi medayadan korkuyorsa, onun da sağlıklı siyaset yapması mümkün değildir. Herkes kendi alanında bu gayreti gösterdiğinde işimizin çok daha kolay olacağı açıktır. Akademisyenlerimiz de kendi mecralarında ülkemizin doğrularını anlatarak bu mücadeleye katkı verebilir diye düşünüyorum. Her gün aleyhinde yazıların yazıldığı, haberlerin yapıldığı, sosyal medya dedikodularının yayıldığı bir ülke olarak bu dayanışmayı göstermeye mecburuz.
'Kimi gazeteci, kimi akademisyen, kimi sivil toplum kuruluşu mensubu...'
Buna karşılık yurt dışında ülkemiz ve milletimiz aleyhinde faaliyet gösteren kendi vatandaşlarımızı görmek bizi derinden üzüyor. Kimi gazeteci, kimi akademisyen, kimi sivil toplum kuruluşu mensubu, kimi siyasetçi kimlikli bu kişilerin nasıl olup da kendi vatanlarına bu derece husumet içine girdiklerini anlamakta zorlanıyoruz. Yine bu noktada ister istemez eğitim konusuna geliyoruz. Çünkü bunların çok önemli bir bölümü bizim eğitim sistemimizden geçmiş kişilerdir. Demek ki sistemde bir sorun bir arıza var. Gençlerimize kendi değerlerimizi, kendi tarihimizi, kendi kültürümüzü anlatamadığımız sürece bu arıza devam edecektir. Kendimize güvenli bir gelecek inşa etmek istiyorsak, işte buradan yani eğitim öğretimden başlamak zorundayız.
'En büyük hayıflanmamız: Asım'ın neslini' yetiştirmekte mesafe kat edemedik'
Ülkemizin yönetiminde sorumluluk üstlendiğimiz son 17 yıla yakın döneme ilişkin en büyük hayıflanmamız bu konudadır. Sayısal olarak çok büyük başarılara imza atmış olmamıza rağmen, merhum Mehmet Akif'ten ilhamla 'Asım'ın neslini' yetiştirme konusuda yeteri kadar mesafe kat edemediğimizi düşünüyorum. İnşallah yeni dönemde bu eksiğimizi de tamamlayacağız. Temeli ne kadar sağlam atarsak üzerindeki binanın da o kadar sağlam olacağı açıktır. Eğitim öğretim hayatında tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet bilinciyle yetişen hiç kimse ne içeride ne dışarıda ülkesinin aleyhinde faaliyetlere kalkışmayacaktır. Ben buna inanıyorum. Türkiye'yi kesinlikle hak etmediği iftiralar ve yalanlardan korumanın en sağlıklı yolunun bu olduğuna inanıyorum.
Dünyamız ve bölgemiz tarihi bir yeniden yapılanma sürecinden geçiyor. Türkiye geçmişte bu tür değişimleri hep arkadan takip etmeye çalışmış, sürekli treni kaçırmış bir ülkedir. Bu defa aynı hataya düşmedik. Çok uzun zamandır ilk defa gelişmelerin önüne geçtiğimiz. Bu çerçevede attığımız en önemli adım, ülkemizin yönetim sistemini yeni dönemin ihtiyaçlarına ve ruhuna uygun şekilde tamamen kendi irademizle, demokratik yöntemlerle değiştirmekti. Üstelik 15 Temmuz darbe girişimi gibi büyük bir travmanın ardından böyle bir başarıyı gösterdik. Dikkat ederseniz ülkemizin son 5 yıldır başına gelen her hadise, doğrudan siyasi, sosyal, ekonomik refahımızı bozmaya yöneliktir. Milletimizin feraseti sayesinde bu saldırıların boşa çıkarılması ortadaki hakikati değiştirmeye yetmiyor. Bu hakikat yönetim sistemimizin krizlere, vesayetlere, darbelere, cuntalara açık bir yapıya sahip olduğudur. Biz böyle gelmiş böyle gider demedik. Milletimizle birlikte bu çarpıklığı gidermek üzere harekete geçtik. 16 Nisan halk oylaması ve 24 Haziran seçimleriyle bu kritik değişimi hamdolsun kısa sürede tamamladık. Bugün Türkiye geleceğine daha güvenle bakan bir ülkedir. Bölgesel meselelerde aldığımız inisiyatifler, ekonomik saldırıları kısa sürede kontrol etme konusunda aldığımız neticeler hep bu değişimin sonuçlarıdır. Daha düne kadar Suriye'deki kaosun içine çekilmeye çalışılan Türkiye, bugün Suriye halkının güvenliğini bizzat yerinde sağlayan bir ülke haline gelmiştir. Geçmişte ülkemizi sığınmacı akını altında ezmeye çalışanlar, bugün bizim geliştirdiğimiz yöntemlere destek olmanın yollarını arıyorlar. Türkiye'yi sahadan ve masadan dışlamaya çalışanlar bugün bizimle birlikte olmanın gayreti içindeler. Şu anda hala farklı tavır içinde gözükenlerin de çok yakında aynı çizgiye geleceklerinden şüpheniz olmasın. Biz değişim, reform iradesine sahip çıkıp, bu yolda kararlılıkla ilerlediğimiz sürece önümüzde kapalı hiçbir kapının kalmayacağını biliyoruz. Yüksek öğretim reforma en çok sahip çıkmamız gereken alandır. Siz değerli hocalarımızı bu sürecin mimarı, inşacısı ve taşıyıcısı olarak görmek istiyoruz. Üniversitelerimizin ve akademisyenlerimizin atalete düştüğü bir yerde toplumumuzun çok büyük bir atılım içinde olmasını beklemek beyhudedir. Tek bir amacımız var üniversitelerimizi olmaları gerektiği gibi ülkemizin ve milletimizin öncü kuruluşları haline getirmektir."
Üstün Başarı Ödüllerini verdi
Konuşmasının ardından üniversite öğrencileri Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çiçek verdi. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, Üstün Başarı Ödülü'ne layık görülen akademisyen ve üniversitelerin ödüllerini verdi.
Tören öncesinde Cumhurbaşkanlığı korosu konser verdi
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç ve YÖK üyeleri, rektörler ile yüksek yargı kurumlarının başkanlarının da katıldığı 2018-2019 Yüksek Öğretim Akademik Yıl Açılış Töreni, Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Musikisi korosunun konseriyle başladı. Ardından yüksek öğretimin tarihi ve gelişiminin anlatıldığı bir video gösterimi gerçekleştirildi. Yüksek öğretimde son yıllarda atılan adımlara da yer verilen videoda, Türkiye'de 2018'de 200 üniversitede 7 milyon 616 bin öğrenci ve 160 bin 896 akademisyen bulunduğu bilgisi paylaşıldı.
YÖK Başkanı da konuştu
Ardından YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç akademik yıl açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Prof. Dr. Saraç konuşmasında, bölgesel kalkınmaya katkı için yeni 5 üniversitenin bu ay içinde belirleneceğini duyurdu. Saraç, doktora eğitimine ilişkin "102 Bin" projesini anlattı. Lisans düzeyindeki öğrencilere dönük projeler hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Saraç, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, yüksek öğretimin etkin sağlıklı ve hızlı işlemesine imkan tanıdığını söyledi. Saraç, "Yeni sistemin sunduğu imkanları yüksek öğretim için bir fırsata dönüştürerek, güçlü Türkiye hedefini daimi tekamül esaslı bir sistem geliştirerek desteklemeyi hedefliyoruz" dedi.
Prof. Dr. Saraç, "Ezberciliğe dayalı üniversiteye giriş sistemini de değiştirerek, üniversiteye giriş sisteminde muhakeme ve analiz kabiliyeti, sözel ve sayısal okur yazarlığı sorgulamaya başladık. Bütün sistemi başarılı üniversite, başarılı hoca ve başarılı öğrenci üçgeninde değiştirmeye başladık. Fakat bugün yeni bir gün. Önümüzde yeni hedefler ve başlıklar koyuyoruz. Bu seneki başlığımız 'üniversitelerde dijital çağa ayak uydurmak için yeni bir dönüşüm' ve bununla ilgili olarak dünya üniversitelerini de dikkate alarak 'açık erişim' çalışmaları olacaktır. Bütün öğrencilerimizin belli bir düzeyde dijital okur yazarlığı olsun istiyoruz. Teknolojik bağımsızlığı gerçekleştirmek istiyoruz" diye konuştu.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Dikkat! Meteoroloji il il uyardı: Lapa lapa kar geliyor! Don, tipi, buzlanma...
KENDİ ELLERİYLE YAPTI! Yatağa bağımlı 47 yıllık eşi için binanın dışına asansör
Yolda yatan köpeği ezdi: 10 saatlik kamera incelemeleri sonucu yakalandı!
HABER || İzmir'de 3 polisi yaralamışlardı! Adliyeye sevk edildiler
İstanbul'da yıkım sırasında şok! Yan binanın duvarının olmadığı ortaya çıktı: Yatak odası açıkta kaldı