Suriye'den gelen göç 'tüberküloz' endişesi yaratıyor
Suriye'den Türkiye'ye son yıllarda gerçekleşen göç dalgası, doktorlar arasında 'tüberküloz' endişesine neden oldu. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Necla Songür, "Maalesef ülkemize göç eden ve yerleşen bu kişilerin tüberküloz açısından ülkelerinde gerekli aşılama programı yapılıp yapılmadığına ve halen tüberküloz mikrobu ile ilgili aktif bir hastalığı olup olmadığına yönelik endişelerimiz var" dedi.
Tüberküloz, yani halk arasında bilinen adıyla 'verem' ya da 'ince hastalık', Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada ölüme sebebiyet veren 9'uncu hastalık olarak yer alıyor. 2016 yılı verilerine göre dünyada yılda yaklaşık 10.7 milyon insan verem hastalığına yakalanıyor. Bunlardan 1.7 milyonu da bu hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor. Söz konusu rakamlar güne bölündüğünde de dünyada günde 5 bin kişi verem nedeniyle ölüyor
Kimler risk altında?
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Necla Songür, tüberkülozun bulaşıcı bir hastalık olduğunu ve özellikle solunum yolu ile bulaştığına dikkati çekti. Akciğer başta olmak üzere vücudun birçok organında tüberküloz mikrobunun ortaya çıktığını dile getiren Prof. Dr. Songür, şunları kaydetti:
"Bazı kişiler tüberküloza yakalanmada risk grubundadır. 'Hiv' virüsü taşıyanlar, 'AIDS' tanısı almış kişiler, kronik böbrek yetmezliği olanlar, kanserli hastalar, ileri yaş veya 5 yaşın altındaki çocuklar risk grubunda yer alır. Bu hastalıktan korunmak son derece önemlidir. Bu konuda programlar geliştirilmiştir. Birçok ülke tedavi programını uygulamaktadır. Ülkemiz tüberkülozu önleme konusunda önemli başarılar elde etmiştir. Tüberküloza bağlı ölüm oranı önemli derecede azalmıştır. Bu hastalık, Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz tedavi ettirilmektedir."
Veremin belirtileri
Tüberkolüzun birtakım belirtileri olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Songür, iki haftadan fazla süren öksürükler, balgam çıkarma, balgamda kan gelmesi, iştahsızlık, gece terlemeleri, ses kısıklığını hastalığın belirtileri olarak saydı.
Prof. Dr. Necla Songür, tüberkülozun artık korkulan bir hastalık olmadığına vurgu yaparak, tanısının rahatlıkla konulabildiğini söyledi. Prof. Dr. Songür, “Takibi rahatlıkla yapılabiliyor. Tedavisi belli programlar çerçevesinde yürütülen bir hastalıktır. Tedavisi uzun sürer. Hastaların ilaçlarını düzenli şekilde almaları gerekiyor. Yakın takiple tedavide başarı sağlanıyor. Beslenmesi yeterli olmayan insanlar, tüberküloza yakalanma açısından risk grubundadır. Bu tanı konulduktan sonra beslenmesinin iyi bir şekilde sağlanması, iyi hava koşullarında yaşaması, stresten uzak yaşaması ilaçlı tedavinin yanında diğer önemli faktörlerdir" dedi.
Hekimlerin iki önemli kaygısı
Prof. Dr. Necla Songür, basit bir şekilde tedavi edilen tüberküloz hastalığının son yıllarda yanlış ve yetersiz tedaviler sonucunda bu mikrobun basit ilaçlara bile direnç kazanma özelliğinin geliştiğini kaydetti. Bu durumun kendilerini rahatsız ettiğini belirten Prof. Dr. Songür, şöyle konuştu:
"Dünya Sağlık Örgütü, 600 bin vakanın ilaç direnci gösterdiğini belirtiyor. Bu durumda tüberkülozun tedavisi daha da zorlaşmaktadır. Çok daha uzun sürede, çok daha fazla ilaç kullanılarak tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Ülkemiz açısından diğer önemli sorunumuz da son yıllarda ülkemize yabancı uyruklu bir göç gerçekleşti. Maalesef ülkemize göç eden ve yerleşen bu kişilerin tüberküloz açısından ülkelerinde gerekli aşılama programı yapılıp yapılmadığı ve halen tüberküloz mikrobu ile ilgili aktif bir hastalığı olup olmadığına yönelik endişelerimiz var. Bu ülkemiz açısından önemli problem olmakta ve biz hekimleri kaygılandırmaktadır."
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Grip misin yoksa nezle mi? Grip, nezle ve soğuk algınlığı arasındaki farklar ne? İşte ayırt etmenin yolu
Vücutta 300'den Fazla Reaksiyonda Görevi Var! Eksikliğinde En Sık Görülen Belirti Kas Krampları... Magnezyumun Önemi
Ağız Kanseri Riski: Erkeklerde 2 Kat Fazla Görülüyor! Belirtileri Göz Ardı etmeyin...
Gözden Kaçan En Önemli Salgın! Mide Ve Bağırsak Kanserlerini Tetikliyor! Bulaş Yaşı Çocukluk Çağına Kadar İndi
Uzman İsimden Korkutan Uyarı: 2050 Yılında, Dünya Nüfusunun Yarısı Miyopi Olacak Diye Tahmin Ediyoruz