Şimşek: "Ben de Kürt kökenli bir Türk vatandaşıyım"
"Ben anne babası Türkçe bilmeyen Kürt kökenli Türk vatandaşıyım." Bu sözler Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e ait. İstanbul Finans Zirvesi'nde konuşan Şimşek, terörle halk arasında çok net bir ayrımın söz konusu olduğunu vurguladı. Şimşek, "Son dönemde milletimizi sokağa kışkırtma çabaları var. Bu bir tuzaktır" dedi.
Şimşek, bu yıl "Düşük Büyüme ve Düşük Faiz Ortamında Yol Almak" temasıyla 6. kez düzenlenen İstanbul Finans Zirvesi'nin (IFS) ikinci gün açılışında konuştu.
"Buradan ülkemizin dört bir yanında terörle mücadele eden güvenlik güçlerimizi selamlıyorum" diyen Şimşek, yaşanan terör olaylarına ilişkin, "Son günlerde ülkemizde maalesef acı olaylar yaşandı. Ben buradan tüm milletimizin başı sağ olsun diyorum, Allah sabırlar versin, şehitlerimize de rahmet diliyorum. Ben inanıyorum ki Türkiye bu sorunları aşacak" değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Şimşek 1 yıl önce düzenlenen IFS'de Türkiye'ye ilişkin çok farklı gelecek senaryolarının konuşulduğunu anımsatarak, Türkiye'nin ekonomisine ilişkin görünümün bu sene siyasi belirsizlik nedeniyle önemli ölçüde gölgelendiğini, ama uzun vadeye odaklanıldığında yatırımcıların yönünü bulmakta zorlanmayacağını söyledi.
FT: TL için kötü haberler devam edebilir
Şimşek açılışta yaptığı sunumda global ekonomi, Türkiye'nin uzun ve kısa vadeli görünümüne ilişkin bilgiler verdi.
Global ekonomide yavaşlamanın söz konusu olduğunu, emtia fiyatlarının düşmesinin gelişmekte olan ülkeler için ciddi bir sıkıntı olduğunu, global ticarette yavaşlama ve küresel ölçek yatırımlarında hala bir ciddi toparlanmanın bulunmadığını ifade eden Şimşek, şu an için iyi giden ABD ekonomisinin global ekonomi için yeterli olmayacağını ifade etti.
Mehmet Şimşek, gelişmekte olan ülkelerde ise sürpriz olmamakla birlikte genel bir yavaşlamanın söz konusu olduğuna işaret ederek şunları anlattı:
"2000-2007 yılları arasındaki gelişmekte olan ülkelerin büyümesi ile gelişmekte olan ülkeler gelişmiş olan ülkelerle 36 yılda arayı kapatıyorlardı. Şimdi gelişmekte olan ülkeler için 2014 büyümesini baz alırsak maalesef arayı kapatmak 125 yıl gibi bir süre gerekecek. Ümit ederim ki gelişmekte olan ülkeler
bu sıkıntıları aşmak için reform yaparlar ve bu süreyi tekrar hızlı bir şekilde kapatırlar."
Kısa vadede küresel ekonomi için birçok risk bulunduğuna dikkati çeken Bakan Şimşek, Türkiye'nin mevcut durumuna ilişkin ise şu değerlendirmeleri yaptı:
"Türkiye için bence herkesin kafasında bir tek soru var: '90'lı yıllara mı dönüyoruz?' Son gelişmeleri dikkate alırsak bu önemli bir soru, yaygın bir kanaate bile dönüşebilir. Bence bu soruya 'Evet dönüyoruz' demek için çok erken. Terörün tekrar başını kaldırmış olması o yılları andırıyor ama bugün terörle mücadele ile 90'lı yıllardaki terörle mücadele arasında dağlar kadar fark var.
Teröristle mücadeleyi daha kapsamlı şekilde yapacağız. Terörle mücadele, demokrasimizin standartlarının iyileştirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin iyileştirilmesi anlamında, hukuk devleti içinde kalmak anlamında,
asla 90'lı yıllara geri gitmeyeceğiz."
Türkiye'nin 90'lı yıllara dönmesi konusunda en ufak bir tereddüt olmaması gerektiğinin altını çizen Şimşek, şöyle konuştu:
"Dünyanın hiçbir demokrasisinde el silahlı eşkiyaya tahammül gösterilmez. 'Çözüm Süreci'nden eğer o anlaşılıyorsa asla ve asla o ne bizim kastımızdı, ne bu tolere edilebilir bi durumdur. Teröristle, terörle mücadele en etkin. en kapsamlı şekilde devam ettirilmek zorundadır. Bunun siyasi hesaplarla da asla bir ilişkisi yoktur. Bizim çok iyi niyetle başlattığımız Çözüm Süreci istismar edilmiştir ama bugün anladıkları dilden konuşmanın zamanıdır."
"Görünüm siyasi arka plana bağlı olacak"
Mehmet Şimşek, Haziran seçimleri sonrası kimsenin iktidar olamadığını, AK Parti ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun samimi çalışmalarına rağmen koalisyon hükümeti de kurulamadığını anımsatarak, yeniden seçime gidileceğini, Türkiye'nin tekrar kısa süreli zayıf koalisyonlara dönmesinin, 90'lı yılların en karakteristik özelliği olacağını aktardı.
Kasım ayında yapılacak seçimlerde Türkiye'nin güçlü bir hükümet, siyasi istikrar ve reformlarla yoluna devam etmesi temennisinde bulunan Şimşek, 90'lı yılların siyasi istikrarsızlığın, zayıf ve kısa süreli koalisyonların bol olduğu, bunun yansıması olarak kronik enflasyon, büyük bütçe açıkları, terör, şiddet ve krizlerle dolu bir dönem olduğunu anımsattı.
Şimşek, 90'lı yıllara dönmemenin sihirli formülünü "Reform" olarak açıklayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Reformlar da siyasi istikrar ve güçlü hükümetler gerektirir. Bu son derece açık ve net. Türkiye, Kasım ayında bir seçim yapacak. Bugün itibariyle resimde çok büyük değişiklik var mı diye bakıldığında, bazı kamuoyu yoklamalarına göre, birinci durumdaki AK Parti'ye bir miktar desteğin arttığını görüyoruz.
Değişik firmaların kamuoyu yoklamalarına göre böyle. Türkiye'nin kısa vadeli görünümü büyük oranda siyasi arka plana bağlı olacak. Bunu işin kolayına kaçmak için söylemiyorum, siyaset gerçekten kısa vadede görünümü dikte edecek."
Türkiye ve dünyanın şu an potansiyelinin altında büyüdüğünü, potansiyel büyümenin bile şu an aşağı yönlü olduğunu belirten Şimşek, Türkiye'nin en güçlü taraflarından birinin kamu maliyesindeki güçlü duruşu olduğunu söyledi.
Bakan Şimşek, bütün olumsuzluklara rağmen yılın ilk yarısında Türkiye'nin bütçesinin fazla verdiğini, yılın ikinci yarısında bir miktar açığa dönüşmekle birlikte gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında güçlü duruş
sergileyen kamu maliyesinin duruşunu uzun süreli siyasi belirsizliğin zayıflatabileceği uyarısında bulundu.
Ekonomik açıdan en büyük tehditlerden birini "Siyasi istikrarsızlığın uzun süreli olup, bunun zamanla kamu maliyesinde tahribat yaratma potansiyeli" olarak açıklayan Şimşek, şu açıklamalarda bulundu:
"Şu an en büyük risk budur. AK Parti hükümetleri asla popülizme prim vermedi, o tuzağa düşmedik. Bu yüzden de son seçimden sonra çok eleştiri aldık. Ama Türkiye'nin menfaatlerini biz parti menfaatlerinin önünde tuttuk. Çünkü bu zor konjonktürde ikiz açığı Türkiye tolere edemez. İkiz açık, Türkiye için yönetilmesi zor bir resim ortaya çıkartır. Siyasi istikrarsızlık, açık ve net olarak altını çizmek istiyorum ki, ikiz açığa bir davettir."
Seçimle birlikte Türkiye'nin güçlü ve reformcu bir hükümetle yola devam etmesi durumunda kısa vadedeki tahribatın sınırlı olacağının altını çizen Şimşek, "Ve Türkiye'nin uzun vadeli görünümüne kalıcı bir olumsuz etki ile karşı karşıya kalmayız. Karşı karşıya olduğumuz en önemli risk uzun süreli siyasi belirsizlik ve beraberinde getirdiği ekonomide, özellikle kamu maliyesinde potansiyel tahribat. Bu sene Türk ekonomisine dair görünüm siyasi belirsizlikle gölgelendi ama uzun vadede yatırımları etkileyeceğini düşünmüyorum, daha iyimserim" diye konuştu.
"Çok önemli reformlar yapıldı"
Açılışta yaptığı sunumda Türkiye'nin uzun vadeli görünümüne değinen Şimşek, ülkede 2000'li yılların başından beri çok önemli reformları yapıldığını hatırlattı.
Şimşek, bu süreçte birçok makro sorunun kontrol edilebilir noktaya getirildiğini, birçoğunun da hızlı şekilde çözüldüğünü dile getirerek, 90'lı yılların sonunda Türkiye'nin makro resminde, çok yüksek bütçe açıkları ve
sürdürülemez borç dinamiklerinin bulunduğunu, Türkiye'nin 90'lı yılların sonunda siyasi istikrarsızlık ve kötü yönetimle uçurumun eşiğine sık sık geldiğini söyledi.
Gelinen noktada, kamu maliyesinde köklü iyileşmeler yaşandığını, birçok alanda gelişmekte olan ülkelere nazaran kalıcı iyileşmeler olduğunu anımsatan Şimşek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Küresel krizde binlerce büyük ve orta ölçekli banka battı. Türkiye'de ise küresel kriz döneminde bankacılık sektörünün ortalama sermaye getirisi neredeyse yüzde 20'ler civarındaydı. Hiçbir bankaya destek vermek durumunda kalmadık.
Dolayısıyla orada da ciddi bir yapısal dönüşüm, iyileştirmeler sağlandı. Enflasyon, 30-40 yıl boyunca çift haneliydi, zaman zaman üç haneye çıkmıştı. Türkiye'de enflasyon ilk defa hükümetlerimiz döneminde tek haneye inmiş ve orada tutma başarısı görterilmiştir. Enflasyonla büyüme potansiyeli arasında çok yakın bir ilişki var. Asla bu ülke enflasyonun yeniden çift haneye çıkmasına izin veremez, izin vermemelidir."
Bundan sonra yapılması gerekenler hakkında da değerlendirmelerde bulunan Şimşek, bunun için tek çözümün "Güçlü, reformcu bir hükümet" olduğunu aktardı.
"Enflasyonu düşürmek için Merkez Bankası tek başına başarıyı sağlayamaz" diyen Şimşek, verimlilik artırılmadan, rekabetin önündeki engeller azaltılmadan, enflasyonu düşürmeyi sadece Merkez Bankası'ndan beklemenin büyük haksızlık olacağını dile getirdi.
Bakan Şimşek, AK Parti hükümetinin bin 250, bin 300 mikro reformu içeren programının uygulanması gerektiğine işaret ederek şunları kaydetti:
"Ülkemizin rekabet gücü artacak, rekabet ortamı iyileşecek ve verimlilik artacak. Kalıcı şekilde enflasyonu düşük tek haneye indirmenin başka sihirli formulü yoktur. Cari açık problemini çözmenin de başka yolu yok. Cari açığı ya fakirleşerek ya da reform yaparak çözebilir Türkiye. AK Parti hükümetleri olarak aslında uzun süredir bu reformları uygulamaya koyduk.
Enerjide dışa bağımlılığı azaltmaktan tutun, eğitim ve altyapı yatırımlarına kadar Türkiye çok güçlü adımlar attı. Sonuç almak biraz zaman alabiliyor, uzun vadeli yapılması gerek. Türkiye'nin önünde bulunan makro
sorunları çözmenin tek yolu çok kapsamlı yapısal reformların hayat geçirilmesi."
"AB üyelik süreci Türkiye'nin birinci önceliğidir"
AK Parti hükümeti olarak çok kapsamlı bir yapısal reform politikalarının ve yol haritalarının bulunduğunu dile getiren Şimşek, Türkiye'nin reformlardan başka seçeneği olmadığına dikkati çekti.
Bakan Şimşek hangi ölçüt baz alınırsa alınsın, Türkiye'nin bütün büyük iç ve dış şoklara rağmen AK Parti hükümetleri döneminde refahı artırdığına vurgu yaparak, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bunu reform yaparak, doğru politikalar uygulayarak yaptık. Türkiye'nin yakın dönem performansını, küresel kriz sonrası ortaya çıkan resim, Orta Doğu'daki kaos ve etrafımızdaki jeopolitik gerginliklerden bağımsız
değerlendirmek haksızlık olur. Satın alma gücü paritesi ile Türkiye, Avrupa ile arayı bu dönemde kapattı.
Bu sene bu kadar siyasi belirsizliğe rağmen Türkiye yüne yüzde 3 büyümeyi başaracaktır. Brezilya, Rusya gibi ülkeler küçülüyor. Türkiye bütün iç dış şoklara rağmen, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyümesinden daha fazla büyüyor."
AB üyelik sürecinin, üye olunsa da olunmasa da Türkiye'nin birincil önceliği olduğunu dile getiren Şimşek, "Türkiye'nin bu alanda kurumsal dönüşümü için olmazsa olmazıdır. Sonucu ne olursa olsun, AB üyelik süreci Türkiye için gereklidir, zorunludur çünkü biz hukuk devleti, hak ve özgürlükler, demokrasinin standartları açısından Avrupa'yı referans olarak görüyoruz" dedi.
Mehmet Şimşek, hukuk devleti normlarından asla geri gidilmemesi gerektiğini, demografik yapı açısından ülkenin çok iyi noktada bulunduğunu belirterek, eğitim ve sağlık alanına vergi gelirlerinin neredeyse yarısına
yakınının ayrıldığını anlattı.
En büyük eksikliğin mesleki eğitim ve yetenek kazandırma olduğunu ifade eden Şimşek, bununla ilgili de çok önemli reformlar yapıldığını, bunun daha da geliştirileceğini aktardı.
Rekabetin önündeki engellerin yok edilmesi gerektiğini yineleyen Şimşek, "Her şeyin başı beşeri sermaye, beşeri sermayenin kalitesi de eğitimle mümkün. Bu konuyu ve yatırımları önceliklendirdik" ifadelerini kullandı.
"Ben Kürt kökenliyim"
Gelinen noktada Türkiye için kötümserliği doğru bulmadığını belirten Şimşek, tekrar bir seçimin arefesinde popülizmin dozunun iyi ayarlanması gerektiğini söyledi.
Şimşek, Türkiye'nin Irak ya da Suriye gibi olmadığını vurgulayarak, dışarıdan terörle ilgili yüzeysel analizler yapıldığını, bölgeye, Orta Doğu'ya ilişkin analizlerin Türkiye içinde geçerliymiş gibi aktarıldığını kaydetti. Bakan Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye çok uzun süredir demokratik deneyimi olan, vatandaşları arasında zerre kadar ayrım yapmayan bir ülkedir. Bakın ben bir Türk vatandaşıyım ama Kürt kökenliyim. Anne babası tek kelime okuma yazma bilmeyen, Türkçe bilmeyen bir aileyi düşünün. Ama ben bugün Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanıyım.
Geldiğim background belli. Tamamen meritokrasi (yönetim erkinin liyakata dayandığı yönetim biçimi) üzerine ama fırsat eşitliği çerçevesinde olmuştur. Benim burada bugün bu hizmeti bu güzel ülkemize yapıyor olabilmem aslında Türkiye'nin bütün bu bahsettiğim ülkelerden ne kadar farklı olduğunu, aynı potada asla düşünülmemesi gerektiğini gösteriyor."
Bakan Şimşek, bu çerçevede terörle halk arasında çok net bir ayrımın zaten söz konusu olduğuna dikkati çekerek, son dönemde milleti sokağa kışkırtma çabalarının tam bir tuzak olduğunu dile getirdi.
Bu dönemde 78 milyon olarak birlik ve beraberliğin devam ettirilmesi ve kenetlenmenin önemine işaret eden Şimşek, "Sorunlarımızı daha çok demokrasi ekseninde çözmemiz, ama dağdaki eşkıyaya da bütün millet olarak sıfır tolerans göstererek mücadele etmemiz gerekiyor. Bu konuda açık ve net olarak siyasi hesaplar üzerinden terör örgütünü veya onun sempatizanlarını, siyasi uzantılarını 'güzel çocuklar' olarak sunma çabaları hepimizi üzüyor" diye konuştu.