Acemoğlu: "Türkiye kurumlarıyla hep padişahlar devleti oldu"
Dünya ekonomisinin parlayan yıldızı, Türkiye'nin Nobel adayı iktisatçılarından... Bir seminer vermek için İstanbul'a gelen ünlü iktisatçı Daron Acemoğlu, CNN TÜRK Muhabiri Sinem Yöndem'in sorularını yanıtladı. Türkiye'nin esas önceliğinin halkın gelir seviyesini artırmak olduğunu söyleyen Acemoğlu, "Siyasi ve ekonomik kurumlar dışlayıcı değil, kapsayıcı olmalı" dedi.
MIT Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi kurumlarının her zaman "padişahlar devleti" olduğunu ve bu döngünün kırılmasının ancak tabandan gelen insan hakları, özgürlük, şeffaflık talebi ve toplumun politikaya daha fazla katılmasıyla mümkün olacağını söyledi.
Uluslararası Şeffaflık Derneği ve İsveç Konsolosluğu tarafından düzenlenen "Hukuk ve İktisat İlişkisi: Özgürlüğün Toplumsal Refah Boyutu" konulu konferansta dün akşam konuşan Acemoğlu, demokrasinin ve çoğulcu değerlerin ekonomik büyüme üzerinde olumlu etkisi olduğunu, daha zengin ülkelerin daha özgür ve demokratik olmalarının bir tesadüf olmadığını kaydetti.
"Uluslar Neden Başarısız Olur?" isimli kitabın da yazarı olan Acemoğlu, ülkelerin, değişik zamanlarda, gücün belli bir grubun elinde toplanmasına ve bu güç odağının varlığını sürdürmesine yarayan dışlayıcı kurumlara ya da demokratik, çoğulcu, temel hak ve özgürlüklere saygı gösterilen ve toplumun özgürlüklerinin arttığı sistemlerin ürünü olabilecek kapsayıcı kurumlara sahip olduklarını belirterek, şunları söyledi:
"Kapsayıcı kurumların varlığı eşit pazar şartlarının oluşması ve bu şekilde de ekonomi ve teknolojide inovasyon gerçekleştirilebilmesi için ön şarttır. Bu açıdan incelendiğinde de, ekonomik büyüme ve toplam refah ile bireysel özgürlükler ve tanımlanan hakların genişletilmesi politikası arasında doğrudan bir ilişki doğması beklenir."
Büyümenin temelinin liderler, kültür ya da coğrafya değil kurumlar olduğunu söyleyen Acemoğlu, Türkiye için şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye'de kapsayıcı ve dışlayıcı kurumların bir karışımı var. Türkiye'nin ekonomik ve siyasi kurumları hep padişah devletiydi. Bunun kırılmasının tek yolu insan hakları, özgürlük ve şeffaflığın artması ile toplumun daha fazla politikaya katılmasıdır."
Aynı konferansta konuşan Avukat Gönenç Gürkaynak da ekonomik büyümeyle gelir dağılımındaki adalet dengesinin korunmasında bilinçli ve bireysel özgürlük merkezli hukuk politikalarının önemine dikkat çekti.
Gürkaynak, bir üst yapı kurumu olan hukukun bir alt yapı kurumu olan iktisadı etkileyebilmesi için halkta karşılık bulup sahiplenilmesi gerektiğini, bu sahiplenmeyi sağlayanın ve bir hakkı hak yapan talep edilebilme özelliğini verenin ifade özgürlüğü olduğunu kaydetti.
Gürkaynak, "Tüm hassasiyetlerden, yasaklardan, korkulardan ve kaygılardan arta kalan saha özgürlük sahası olsun yaklaşımında arta kalanlarla oluşturulan zeminde üretim yapacak alan da refah elde edecek alan da yoktur" dedi.
Bütün hakların temelinde ifade özgürlüğü olduğunu ve talep edilerek sahip çıkılamayan hakkın aslında mevcut olmadığını belirten Gürkaynak, "Hakların alanını genişletmenin ilk adımı, ifade özgürlüğünü koruyup geliştirmektir. Düşünceyi hayata geçirmeyi mümkün kılan yine ifade özgürlüğüdür. Dolayısıyla, sürdürülebilir ekonomik büyümenin ana unsuru olan inovasyonun can suyunu besleyen de ifade özgürlüğüdür" diye konuştu.