Bir İsraillinin ağzından Filistin dramı
Bir İsrailli Yahudi yerleşimci, Filistin şehirlerinde ırk ayrımcılığını ve apartheid sistemini gözleriyle görüşünü anlattı. Filistin direnişine neden destek verdiğini açıkladı. "Destek vermeyenler, Nazilere de direndiklerini iddia etmesin" diyerek İsraillilere seslendi.
Siyonizm’den nasıl vazgeçtim? Tabii ki bu göründüğü üzere çok uzun bir tartışma konusu ve anlatacağımdan daha uzun bir hikayesi var ama kısaca size anlatmaya çalışacağım. İlk Chabad Hahamı Alter Rabbi'nin dediği gibi "olan her şeyin kısa bir özeti" olacak. 2018'de 20 yaşındayken, tüm erkek inançlı ve milliyetçilerin yaptığı gibi Kudüs'te okuyordum. Anlayacağınız üzere gayet Siyonist büyütülmüş biriydim ve oradayken bu duvarların arkasında var olan nüfusa dair sorular sormaya başladım... Derslerimizden birinde, Filistinlilerle nasıl tanıştığımız, kültürlerini nasıl tanıdığımız ve onların perspektiflerini anlamamız için bir program vardı. Bu dersle alakalı güzel şeyler duymuştum, çoğu bunun ilginç olduğunu söylüyordu. Sonuçta ben de bu derse girmeye karar verdim. Ve hatırlıyorum, Şabat’tan önceki cuma günüydü. Saat sabah 9'da ders öncesi Kudüs’te oturuyordum ve Filistinli bir adam gelip bizimle konuşmaya yanımıza geldi. Ramallah’ta yaşamasına rağmen ki orası Kudüs'e sadece 10 km uzaklıkta, Nasıl sabah 4 buçukta kalkarak Kudüs’e gelmeye çalıştığını anlattı. Sonra kendi kendime şunu dedim, bu hiç mantıklı değil. Hiçbir koşulda 10 km yol gitmek 4 saat süremez. Sonra onun anlattığı kontrol noktaları sistemini dinledim. Bir otobüse bindiğini, kontrol noktasında otobüsten atılma olasılığını bilerek ayakta gittiğini ve bir sorun yaşarsa kontrollerin başına döndüğünü, ya da kontrol noktalarından birinde otobüs olmamasına zamanında varabilmek rağmen zamanında varabilmek için bekleyerek saatlerce kontrol edildiğini anlattı ki bir Filistinlinin de insan olduğuna dair bir İsrailli Siyonisti ikna edebilsin. Dersten sonra dedim ki bu çok aptalca, burada ne oluyor? Kimse neden bunun böyle olduğunu bana anlatmadı? Sonra dedim ki lütfen biraz daha anlat. Kimliğini çıkardı ve dedi ki şimdi gitmeliyim çünkü eğer tam vaktinde dönmezsem seyahat etme serbestim iptal olur ve Ramallah'ı bir daha terk edemem ve kontrol noktalarından geçmeyi de hesaplaması gerekiyordu ve kontrol noktalarını geçmek 3-4 saat arasında sürüyordu. Hemen dönmeliyim dedi. Düşündüm, sabah daha 10.30-11 ve diyor ki şansa bırakamam, dönmem lazım. O zaman ona dedim ki, daha fazlasını bilmem gerekiyor. "Ramallah'a neden benimle gelmiyorsun?" dedi. Size yemin ederim ki ilk aklımdan geçen düşünce şuydu, seninle gelirsem beni öldüreceksin. Çünkü ben büyürken ilk öğrendiğim şey buydu. Benim için büyümek demek, Filistinliler teröristtir demekti. Bir Filistinlinin insan olması söz konusu değildi ve Filsitin direnişinin Yahudi geleneklerine bir şey yapmamış olmasına, Yahudi yerleşimciler Filistinlileri evlerinden kovmalarına, onları apartheid sistemiyle yaşamaya zorlamalarına, etnik temizlik yapmalarına ve soykırıma rağmen var olması söz konusu değildi. Bunu düşünürken aklımda yükselen başka bir fikir daha vardı, bu atalarımdan gelen, bugüne kadar susmayan bir iç sesti ve çok derindeydi. Kendime bunu duyduğum için ve bu sese kulak verdiğim için teşekkür ediyorum, çok derinden gelen ses şunu söyledi bana: ömrün boyunca bu insanın seni öldüreceğini duyarak yaşadın, bu kişinin terörist olduğunu düşündün ve onun insan olduğuna inanmadın. Karşında duran bu adam tüm bu anlatılanların tam tersi birisi. Tüm düşünceleri umursamadım ve dedim ki "boşver geliyorum, gözlerimle görmem lazım." Büyürken Siyonist bir çocuktum. Bir Filistin şehrine gitme düşüncesi bile bir ceset torbasıyla veya bir ceset torbası içinde dönmek anlamına gelirdi. Sonra dedi ki, ama birkaç gün sonra gelmen lazım bugün cuma Kudüs'te Şabat var. Pazar günü İsrailli Yahudi yerleşimcilerin çalışma günüydü. Şiva'ya sabah gittim. Öğle yemeğinde şapka giyip anahtarımı yanıma aldım ve Şam kapısından girdim. Yeşiva'dayken girmemin engellendiği tek yerdi çünkü Filistinliler beni öldürebilirdi. Şam kapısından ilk adımı attığım andan itibaren geçerken demek istemiyorum çünkü Yahudi bir yerleşimci olarak aşırı bir ayrıcalık yaşadım, ama bir yeri kolonize eden rejimin Yahudi yerleşimcisi olarak orada yaşama ayrıcalığının kokladım ve Filistinli otobüsüne bindim. Ben şöyle düşündüm, bu ilginç çok farklı bir otobüs sistemleri var. Sonra çoğunlukla şöyle düşünüyordum, ben beni öldürme olasılığı olan kişilerle seyahat ediyorum. Ben o otobüsün içindeyken tüm Filistinliler için olan güvenlik hattı inancım ve tehdit edildiğim inancım tamamen çöpe gitti. Ve dedim ki ‘kahretsin, Filistin otobüsündeyim, bir Filistinli gibi soykırımcı koloni sistemi içerisinde görülüyorum ve bir buçuk saat içerisinde askerlerin kontrol noktalarına gireceğim. Bu işgalci ordu bana her şeyi yapabilir ama korunabileceğim tek şey Amerikan pasaportu bu da bir Filistinlinin sahip olduğundan çok daha fazlası ve ben yine de korkuyorum.’ Süreci düşündüm ve bir Filistinli baba gördüm kızıyla gidiyordu. Yaklaşık 65 yaşlarındaydı. O anda şunu fark ettim, bu insanın yaşadığı o aşırı küçük düşme hissini düşündüm. O, Ramallha'tan Kudüs'e gitme şansını elde eden biriydi. Ardından Kalandia kontrol noktasına geldik, askerler geldi, bizi taciz etti. Kapıda bir grafitti gördüğümü hatırlıyorum, sapanlı bir çocuğun çizimiydi. O anda Yahudi kafasıyla şunu düşündüm "vay, Kuran ve Tevrat ne kadar benzer onlar da Kral Davut'un elindeki sapanla bir çizimini yapmışlar" bu sırada otobüs gidiyordu, bir asker grafitinin önünden geçtiğinde nerede olduğumu anladım. Burada kimin kim olduğunu anladım. Burada kimin Davut, kimin Calut olduğunu anladım. Bu taşlar benim atalarımın baskıya direnmek için attığı taşlardı. Şimdi bu taşlar Filistinliler tarafından Filistinli direnişçilerin baskıya direnme aracı olmuşlardı. Biz en kötü kabusumuzu yaşıyorduk. Ramallah'ta bir barda otururken şunu düşünüyordum, "İsrailli koruma görevlileri, ben beni buraya getirenin kim olduğunu unuttum ve onu bulursanız çok sevinirim çünkü aklımı tamamen değiştirdi". Ramallah'ta bir barda oturuyordum ve biri, çok sakin çok sabırlı Filistinli biri, bir Yahudi yerleşimciye, yani bana konuşurken anlattı. Benimle konuştu ve dedi ki buradaki çoğu insan hiç Kudüs'ü görmedi. Ben şöyle düşündüm, ne anlatıyorsun, Kudüs buraya çok yakın. Kudüs'e gidebilmek için 65 yaş üstü erkek olmanız gerekiyor ya da 55 yaş üstü kadın olmanız gerekiyor. Ya da size izin için kefil olan birisi olması gerekiyor, hiç kimse bir şey bilmiyor çünkü onlar duvarın arkasında. Belki kurallar değişmiştir çünkü bu benim 5 yıl önceki deneyimim. Muhtemelen daha kötü olmuştur, onun bana şunu dediğini hatırlıyorum. Ne yapardın? hayatın boyunca tek gördüğün işgalci ordu ve tek gördüğün Yahudi bu ordunun askeri olsa ne yapardın? Sürekli seni tehdit etse içeri girip seni gece saatinde gözaltına alsa, evinin içine biber gazı sıksa, elektriğini ve suyunu kesse, arkadaşlarını gözaltına alsa, seni öldürse ve seni taciz etse ne yapardın? Söylediğim, eğer direnmeyeceğimi düşünüyorsan tüm var oluşumla birlikte direnmeyeceğimi düşünüyorsan yaşadığım sürece kendimi özgürleştirmek için bu koloni cehennemine kafanı çıkar at. Bana bunu sormaya nasıl cüret edersin? Sen benim atalarımın kim olduğunu, neler yaşadığını nasıl direndiğini bilmiyor musun? Benim dedem Auschwitz'den kurtuldu. Savaşmaz mıydım diye düşünüyorsun? Bu olay 6 saat sonraydı. 18-30 yıl sonra bir insanın nasıl bir psikolojiye sahip olabileceğini düşünüyor musunuz? Siz orada hepiniz oturup Filistin direnişiyle alakalı kafanız karışıyor mu? Benimle dalga mı geçiyorsunuz? Bu bana şunu gösteriyor: Yahudi yerleşimci kolonizminin ne yaptığı hakkında hiçbir fikriniz yok, ya da kendinize saygınız yok çünkü söylediğiniz, siz bu durumda olsaydınız savaşmazdınız. Ve sessizce ölmeyi beklerdiniz. Sizinle Auschwitzde olsaydım, Nazilere direnmezdiniz. Ben böyle bir insana güvenmem. Ve doğruyu söyleyin, bunu ciddiye alın. Tüm insanlar için Özgür Filistin talebini yükseltin. Tüm dünya toprakları üzerindeki insanlar için.