Amsterdan Belediye Meclis Üyesi CNN TÜRK'te: ''Hollanda, İsrail ile iş birliği yapıyor''
İsrailli taraftarlar, geçen hafta Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da UEFA Avrupa Ligi'nde yapılan Ajax-Maccabi Tel Aviv maçı öncesinde ve sonrasında, Filistin destekçilerine saldırıp, provokasyonlarda bulunarak olay çıkardı. Hatta Filistin bayrağını dahi yırttılar. Amsterdam Belediyesi Meclis Üyesi Jazıe Veldhuyzen olayları yakından takip etti. Amsterdam sokaklarında yaşananları CNN TÜRK'ten Rabia Asel Atmaca anlattı.
Amsterdam Belediyesi Meclis Üyesi Jazıe Veldhuyzen'in ifadeleri şöyle;
Tam olarak maç öncesi ve sonrasında ne oldu? İsrailliler Amsterdam sokaklarında ne yaptı?
''Beni programınıza kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Öncelikle Maccabi Tel Aviv'e ve nasıl bir kulüp olduğuna bakmakla başlayalım. Bu, Amsterdam'da gerçekleşen olayların geniş bağlamını anlamak için çok önemli. İsrail'in içinde bile bu kulüp, ülkedeki en ırkçı ikinci kulüp kabul ediliyor. Taraftarları da politik holiganlar olarak biliniyorlar çünkü Türkiye'de solculara, Netanyahu yönetimine karşı olanlara saldırmışlardı. Bildiğimiz bir diğer şey ise Maccabi holiganları gittikleri her yerde Amsterdam'da yaptıkları gibi soykırım tezahüratları yapıyorlar. Atina'da geçtiğimiz Mart ayında Filistin desteği simgesi taşıyan rastgele sivillere de saldırdıklarını biliyoruz. Bu saldırgan, siyonist holiganlar denebilecek grup şehrimize geldiğinde maçtan önceki akşam, çarşamba akşamı sokaklarda yürümeye başladılar. Sokaklarımızda silahlı bir şekilde gezdiler. Arap ya da Müslüman gibi görünen herkese saldırdılar, Filistin bayrağı olan insanların evlerine saldırdılar. Şiddetin başlangıcı böyle oldu ve şehrin geri kalanını da tepki göstermeye iten bu oldu. Bunlar sonucunda taksi şoförleri karşılık vermeye başladı çünkü taksi şoförleri de Maccabi holiganlarının saldırısına uğradı. Bu taksi şoförlerinden biriyle konuştum, kendisi darp edilmiş, arabası da Maccabi holiganlarından biri tarafından harap edilmişti. Polis, bu holiganlardan şikayetçi olmasına izin vermediği için avukat yardımıyla polise şikayette bulunmak zorunda kalmıştı. Bu da bu ülkede olanları açığa çıkarıyor. Kurumsal ırkçılık sorununa sahip bir polis teşkilatımız var, ülkenin en büyük oluşumu olan ve sürekli Müslüman nefreti aşılayan radikal sağ parti tarafından yönetilen bir hükümetimiz var. 2017'de yalnızca 10 maddesi olan bir program yaptılar ve bu programın birinci maddesi ve programın yarısı Müslümanlarla, İslamla ilgiliydi. Kur'an'ları yasaklamak, İslamî okulları yasaklamak, çift pasaportlu Müslümanları suç işlemeleri durumunda sınır dışı etmek. Bağlamı anlamak için bunlar çok önemli. Burada, Amsterdam'da insanlar her gün Filistin soykırımına karşı gösteriler yapıyor. Maccabe holiganlarının taksi şoförlerine saldırılarından dolayı şehrimizde hâlâ çok fazla öfke var. Geldiler ve polis Amsterdam sakinlerini korumak için hiçbir şey yapmadı ama Maccabe holiganlarını koruyor gibi görünüyorlardı. Belediye başkanı bazı bölgeleri güvenlik bölgesi ilan etti ve bu bölgelerin içinde polis Maccabe holiganlarının soykırım tezahüratı yapmasına izin verdi. Yanlarında pankartlar ve çıkartmalar vardı, bu çıkartmaların bazılarının üzerinde İsrail bayrağı ile arkada bir de tank vardı "biz eğlencesine savaş çıkarırız" yazıyordu. Soykırımı yücelten bu grup, Amsterdam polisi tarafından korunuyordu. Amsterdam üzerinde Hollanda yönetiminden ziyade Netanyahu ya da Mossad kontrol sahibiymiş gibi görünüyordu.
Hollanda Başbakanı yaşanan saldırıyı kınadı ve İsrail hükümetine güvence verdi. Hollanda Başbakanı neden böyle bir açıklama yaptı?
Radikal sağ ve bu hükûmet, olanları göçmenleri suçlamak ve gerçekleşen her şeyde Müslümanları günah keçisi yapmak için kullanıyor. Böylece kendi ırkçı ve islamafobik gündemlerini kabul ettirmeyi hedefliyorlar. Geert Wilders, bir süredir sınır dışı çağrısında bulunuyor, başbakan yeterince entegre olmadıklarını söyleyerek göçmenleri suçluyor, son olarak hükûmet ve parlemento, geçen hafta olanları İsrail yönetimiyle aralarını iyileştirmek için kullanıyor. Bunu İsrail hükûmetinin geçen hafta gerçekleşen olayların araştırmasında Hollanda Hükûmetiyle birlikte çalışmasından görebilirsiniz. Ben bunu anlayamıyorum. Bu delice.
Rusya-Ukrayna Savaşı'ndan sonra Rusya tüm uluslararası organizasyonlardan men edildi. Ancak konu İsrail'e geldiğinde bu neredeyse hiç tartışılmadı. Batının bu tutumu için ne söylersiniz?
Rusya Ukrayna'yı işgal ettiğinde Rusya'yla ilgili her şeye yaptırım uygulandı ancak İsrail'e baktığınızda Uluslararası Mahkeme Filistin'in işgalinin yasa dışı olduğunu, bunun apartheid olduğunu söylediler. Şimdi de soykırım iddiası var ve yargıçların çoğunluğu burada soykırım tanımının muhtemel olduğunu söylüyor. Uluslararası hukuka göre Hollanda Hükûmeti'nin burada müdahalede bulunması gerekiyor ancak bunu yapmıyorlar. Bunun tam tersini yapıyorlar. Şu anda Amerika'daki AIPAC gibi bir örgütümüz var, burada CIDI olarak biliniyor. Bu İsrail devleti için bir lobi örgütü. Aynı zamanda Yahudi düşmanlığına karşı bir gözetleme örgütü. Yahudi düşmanlığı için IHRA tanımını kullanıyorlar. Bu tanım da Siyonizm karşıtlığını Yahudi düşmanlığı olarak tanımlıyor. Amsterdam şehri bu kuruluşla birlikte çalışıyor ve şu anda bu kuruluşla çalışılmaması için şehir meclisine verdiğimiz teklifimiz oylanıyor, başkanın belediye başkanı teklifin reddedilmesini önerdi. Hollanda Hükûmetinin ve siyasetçilerin Rusya'ya ve İsrail'e karşı tutumlarını kıyasladığınız zaman çifte standardı açıkça görebiliyorsunuz. Burada olayların temelini oluşturan ırkçı eğilimlerin geliştiğini de görebilirsiniz. Bunu daha geniş açıdan bakarak Hollanda ve Batı Emperyalizmi olarak da inceleyebiliriz, neo- kolonicilik olarak da değerlendirebiliriz. Bu sırada Rusya da BRICS üyesi ve aktif olarak doların gücünü, tekelini kırmaya çalışıyor. Bu yüzden Putin'in tabiriyle "Kolektif Batı" için bir tehdit olarak nitelendiriliyorlar. İsrail de elbette bir Avrupa emperyal kolonist projesi. Burada çok açık bir çifte standart var ve ben bunun ardında jeopolitik kaygıların bulunduğunu düşünüyorum.