"Yok, ısrar etmeyin, dışişleri bakanı olmayacağım!"
Hürriyet gazetesi köşe yazarı Gülse Birsel, soğuk savaş ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Gülse Birsel'in "Yok, ısrar etmeyin, dışişleri bakanı olmayacağım!" başlıklı yazısından bir bölüm.
Hayır dil dökmeyin bana, vallahi kabul edemem.
Tamam dışişleri bakanlığı hoş bir pozisyon, büyük prestiji var, sürekli seyahat ediyorsun filan. E ben de 2 yabancı dil bilen prezantabl, iktisat okumuş, dolayısıyla mecburi uluslararası ilişkiler dersleri filan almış bir insanım. Biliyorum biçilmiş kaftan olduğumu düşünüyorsunuz, illa benim dışişleri bakanı olmam için yatırlara bez bağlıyorsunuz filan, ama kusura bakmayın canlarım, olmaz. Birincisi, diziyi bırakamam. İkincisi, yahu dünya, tarihinin diplomasi ve uluslararası dengeler açısından en karışık döneminde!
Ben öncelikle bunu buradan protesto ediyorum!
Hâlâ mini etek giyebildiğim şu tazecik yaşıma kadar niye 2 soğuk savaş birden gördüm ben arkadaş?
Sıcak savaştan iyidir, buna da şükret diyeceksiniz ki haklısınız. Ama içinde bulunduğumuz, şu yazının yazıldığı saatlerde o konunun da bir garantisi yok yani!
Dünyanın iki büyük gücünün liderlerinin Putin ve Trump gibi karakterler, yani bir akşam yemeğinde kime önce servis yapıldı konusundan bile yumruk yumruğa gelmesi gayet muhtemel ‘iki fevri ve ani karar veren beyefendi’ (ne kadar kibarım, tam bir dışişleri bakanı!) olduğunu da düşününce... Kabadayı şahıslar bunlar biraz. Soğukkanlı, üç düşünüp bir konuşan insanlar diyemeyiz, malum. Dillerinin kemiği yok. Yabancı ülke liderleri onlar için çok önemli değilse itip kakmayı da seviyorlar. Hem mecazi hem fiziksel anlamda. Ve şimdi, hep birlikte eski soğuk savaşın bir üst sürümüyle karşı karşıyayız. Ancak bu defa liderler daha çılgın, daha hesapsız, daha spontane! Bilgisayar oyunu olsaydı ekranın önünden ayrılamazdım. Ne yazık ki oyun değil, gezegenimizin reel durumu! Onun için haber kanallarının önünden ayrılamıyorum.
En azından eski soğuk savaşta taraflar da daha netti değil mi efendim? Eskiden her konuda bir tertip, düzen vardı, ondan herhalde. Hatta “Ah nerede o eski soğuk savaşlar”a kadar gider bu iş! Hangi ülke kimin tarafında belliydi, birkaç ülke tarafsız durmaya çalışıyordu, bu kadar. Bak o zaman dışişleri bakanlığı daha kolay olabilirdi.
Şimdi ise hikâye tam kaos. Yorumcular, siyaset bilimciler, savaş teorisyenleri, eski askerler sabahtan akşama kadar televizyonda kim kimin tarafında, ne oluyor, neler yaşanacak, çözmeye çalışıyorlar ve istisnasız bütün hararetli tartışmalar “Hakkımızda hayırlı olsun, barış olsun, huzur olsun” filan diye bitiyor. E onu demeyi komşu teyze de biliyor abilerim?
Hayır bir de savaş meydanı olarak seçilen mekân da bize komşu ülke ya, o da kötü bak. Orası iyice karışırsa, bir bu kadar insan daha savaştan kaçıp bizim memlekete gelirse filan, buralarda neler olur, umarım birileri konuyla ilgili plan program yapıyordur.
Açık konuşayım, şimdilik bizim siyaset soğukkanlı, sakin, fazla sivrilmeden, kendi vaziyetini koruyup, kimseyle net dost-düşman olmadan nispeten temkinli gidiyor gibi. Ben öyle anlıyorum. Denge midir, kararsızlık mıdır, bu hızlı değişimlere göre anlık pozisyon alma veya yumurtaları farklı sepetlere koyma mıdır, uzmanı değilim. Ama optimum çözümlerden gidilmeye çalışılıyor filan gibi hissediyorum. Ama tabii, dediğim gibi bir dışişleri bakanı da sayılmam. Ve dolar ve Euro benim gibi düşünmüyor gibi de görünüyor.
Tek söyleyeceğim, benim kuşak tarihe tanıklık etmekten tiksindi artık arkadaş!
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Karabük'te kartpostallık görüntü! Sarıçiçek Yaylası beyaza büründü
Ankara'da korkunç kaza! Önüne gelene çarptı
KABİNE TOPLANTISI GÜNDEM MADDELERİ | Kabine Toplantısı ne zaman, YARIN MI? Asgari ücret, Suriye’deki gelişmeler...
Kayak Merkezlerinde Yılbaşı Yoğunluğu
100 Binde 1 Görülüyor: Doktorlara Ameliyatta 'Mide' Şoku!