Uluslararası zirvede Yargıtay'ın öncülük ettiği bildiri tartışıldı
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, İstanbul'da 4'üncüsü düzenlenen Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi'nde ele alınan 15 maddelik yargıda şeffaflıkla ilgili "İstanbul Bildirgesi"ne öncülük yapmaktan onur duyduklarını söyledi. Cirit, "İstanbul Bildirgesi'nin şeffaflık konusunda dünyada ilk metindir" dedi. Yargıtay Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Saldırım da İstanbul Bildirgesiyle ilgili, "Yargıtayımız uluslararası bir belgeye öncülük ediyor. Bu gurur hepimizin" ifadesini kullandı. Yargıtay Başkanı Cirit, Türk yargısındaki "5 kara deliği" de açıkladı.
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, İstanbul'da düzenlenen 4. Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi'ne katıldı. Öncesinde basına açıklamalarda bulunan ve zirvede "İstanbul Bildirgesi"nin ele alınacağını ifade eden Yargıtay Başkanı Cirit, "İstanbul Bildirgesi'nin şeffaflık konusunda dünyada ilk metindir. Bu konuda da Türk Yargıtayı'nın öncülük yapmasından onur duyuyoruz" dedi.
Yargıda şeffaflık
"Yargıdaki Şeffaflık İstanbul Bildirgesi" hakkında bilgi veren Cirit, bildirgenin 15 maddeden oluştuğunu ve yargıya olan güvenin artırılması ile yargı sürecinin şeffaflığının hedeflendiğini anlattı.
Bildirgenin ilk maddesinin yargılamanın temel olarak kamuya açık olarak yapılması olduğunu belirten Cirit, Türkiye'de de gizlilik kararı bulunanlar dışındaki tüm yargılamaların kamuya açık yapıldığını hatırlattı. Cirit, yargılamanın kamuya açıklığının sağlanması için duruşma salonlarının buna göre düzenlenmesinin de önemine işaret etti.
Yargı kararlarının da taraflara, basına ve vatandaşlara açık olmasının bildirgeyle amaçlandığını ifade eden Cirit, kararların topluma açılması, dava süreçlerinin elektronik ortam yoluyla, masrafsız ve kolay şekilde takip edilmesi, mahkeme kullanıcılarının ve emniyet düzeyinin ölçülerek hizmet kalitesinin devamlı artırılmasının hedeflendiğini dile getirdi.
Bildirgede ayrıca yargı sistemine erişimin kolaylaştırılması, yargılama sırasındaki tüm çeviri masraflarının mahkemelerce üstlenilmesi, istenilen davanın istenilen mahkemeye, hakime değil de bir bilgisayar sistemiyle dağıtılmasına yönelik tedbirlerin de yer aldığını ifade etti. Yargı adaletinin şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi ve bunun herkesin gözünün önünde olması gerektiğini kaydeden Cirit, gözaltı ve tutuklama konusunda mahkemelerin denetim yetkisine sahip olmasının da bildirgede yer aldığı bilgisini paylaştı.
'4 milyon karar Yargıtay sitesinden erişime açıldı'
Yargıtay'ın şeffaflık konusundaki yapısal değişikliği hızla gerçekleştirdiğini belirten Cirit, bugüne kadar yapılanları da anlattı. Cirit, Yargıtay'ın 2017'de 650 bin, 2016'da 650 bin, 2015'te ise 900 bin karar verdiği bilgisini paylaşarak istinafların kurulmasından önceki iş yükünün bu noktada olduğunu söyledi. 3 yıl önce tüm Yargıtay kararlarını, kişisel verileri silerek kamuoyunun erişimine açtıklarını dile getiren Cirit, "Tüm kararlarımızı Yargıtay sitemize girdiğinizde görebilirsiniz. Şu ana kadar Yargıtay’daki 40 dairemizin aldığı 4 milyondan fazla karar Yargıtay’ın sitesinde bulunmaktadır. Her vatandaşımız Yargıtay'ın sitesine girerek bunlara ulaşabilir" diye konuştu.
'Türkiye'de yargının 5 ana kara deliği var'
Açıklamasının ardından sorunları yanıtlayan Cirit, bir gazetecinin, "Yargıda en çok sıkıntı olan noktalar nelerdir?" şeklindeki sorusu üzerine şöyle konuştu: "Türkiye'deki yargının sorunları vardır, yok değildir. Bu sorunların çözülmesi için de çalışılmaktadır. Gerek bakanlığımız, gerek de bizler çalışmaktayız. Türkiye'de yargının 5 ana kara deliği vardır. Birinci kara delik; artan iş yükümüz. Çok fazla iş yükümüz vardır. Mesela İstinaf Mahkemeleri'nin kurulmuş olmasına rağmen, Yargıtay'a geçtiğimiz yıl gelen dava sayısı 300 bindir. Dünyada bizden sonra gelen yargıtay Fransız Yargıtay'ıdır. Fransız Yargıtay'ına yılda 27 bin dosya gelmektedir. Amerikan Yüksek Mahkemesi'ne gelen dava dosyasından 80'i ancak karara çıkarılmaktadır. Artan iş yükümüz en birinci problemimiz. İş yükü problemiyle ilgili alternatifli uyuşmazlık çözüm yöntemleri olan tahkim, arabuluculuk ve uzlaştırmayla çözebiliriz. İkinci olarak; sık sık yapılan mevzuat değişiklikleri hukukta bir belirsizlik meydana getirmektedir. Üçüncü olarak; hukuk eğitiminin yetersiz olması. 100'e yakın hukuk fakültesi lisans eğitimi veriyor. Buradan çıkan öğrencilerin temel eğitimdeki eksikliklerini, daha sonraki hukuk eğitimindeki eksiklikleriyle birlikte, iyi bir hukukçu yetiştirme noktasında… Çok iyi hukuk fakültelerimiz olmasına rağmen, bunun gibi bir takım kara deliklerimiz var. Ama biz sorunları biliyoruz. Sorunları giderme yollarını da biliyoruz. Bunu ancak çok fazla çalışarak, daha çok çalışarak, yapısal bazı reformlar yaparak, bununla ilgili çalışmalarımız vardır, bunları yaparak çözebiliriz. Ne kadar çok hakim getirirseniz getirin, ne kadar çok mahkeme kurarsanız kurun artan iş yüküne bunlar çözüm olmayacaktır. Önemli olan işin gelişini engellemektir. Bu konuda çalışmalarımız devam etmektedir."
Yargıtay Başkanı Cirit ardından da 5 kıtadan ve 30 ülkeden, yüksek mahkeme başkanları, uluslararası uzmanlar ile Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşların üst düzey temsilcilerin geldiği 4. Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi'ne katıldı.
Cirit zirvede konuştu
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, buradaki konuşmasında yargıda şeffaflığa ilişkin İstanbul Bildirgesine dikkat çekerek, "İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirlerinin 13'üncü maddesinde, 'Yetkin, bağımsız ve tarafsız hakimler, halkın adalet yönetimine güvenmesini ve bu güvenin sürmesini sağlamak için vazgeçilmez önem taşımaktadır' ifadesi yer alıyor. Yargı sisteminde dürüstlüğün ve şeffaflığın sağlanması, hesap verebilirliğin ve profesyonelliğin güçlendirilmesi tüm yargı mensuplarının ortak sorumluluğudur. Yargı etiğinde yüksek standartların teşvik ve muhafaza edilmesine yönelik temel sorumluluk her bir ülkede yargı organına aittir. Bu mesajın yargı mensupları tarafından çok iyi anlaşılması gerekiyor" şeklinde konuştu.
Adaletin doğru yönetilmesi
Yargıçların, adaletin doğru bir şekilde yönetilmesi konusunda hem bireysel hem de kolektif olarak sorumluluk taşıdığına dikkat çeken Cirit, "Bu sorumluluk, sadece kendi ülkemizin sınırları içindeki bir sorumluluk değildir. Aynı zamanda uluslararası alanda da adaletin doğru yönetilmesi amacıyla birlikte çalışmalı, bilgi ve deneyim paylaşımında bulunmalıyız. Bugün bizlere düşen görev; zamanla ve mekanla sınırlı olmayan insanlığın bu ortak değerlerini yaşatmak, yüceltmek, içeriğini zenginleştirmek, insan odaklı bir yaklaşımla, bu değerlerin uygulanmasını güvence altına almaktır. Aksi halde, bu kavramlar birer slogan; insan haklarına ilişkin uluslararası belgeler ise boş bir övünme vesilesi olmaktan ileriye gitmeyecektir" ifadelerini kullandı.
İstanbul Bildirgesine dikkat çekerek, yüksek mahkemelerin yargıda şeffaflığa ilişkin yeni roller üstlenmesi gerektiğini belirten Cirit, "Bu nedenle yüksek mahkemelerin, halkın yargıya güvenini yükseltmesi, mahkeme kullanıcılarının memnuniyet düzeylerini sürekli olarak ölçmesi, yargı süreçleri konusunda öğrencileri bilgilendirmesi, halka ulaşım programlarını düzenlemesi ve desteklemesi, kurumsal iletişim ve şeffaflık stratejileri oluşturması, adalet politikalarının oluşumuna aktif katkı sağlaması, tüm kararlarını düzenli bir şekilde yayınlaması, bir zorunluluk haline gelmiştir" şeklinde konuştu.
'Hakimler, yargının kaderini belirleme konusunda daha fazla sorumluluk almalı'
Hakimlerin, yargının kaderini belirleme konusunda daha fazla sorumluluk alması gerektiğini belirten Cirit, "Bu konudaki temel ilkeler ile bu ilkelere ilişkin kılavuzların İstanbul Bildirgesi ve İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirleri'nde yer alıyor. Yargıtay olarak, bu ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalmak suretiyle bazı önemli reformları gerçekleştirdik. Diğer reformları da projelendirdik. Halkın yargı sistemine güveni, yargının ahlaki otoritesi ve doğruluğu, modern ve demokratik bir toplumun teminatı... Bağımsız, tarafsız, güvenilir, dürüst ve evrensel hukuk değerlerini özümsemiş bir yargı sistemi, tüm gerçek ve tüzel kişilerin en doğal hakkıdır. Bu hak, hukuk devleti ve adil yargılama hakkı gibi ilkeler dikkate alındığında aynı zamanda anayasal bir haktır. Ancak bireylerin sadece haklarını bilmeleri yeterli olmayıp, bu haklarının güvence altında olduğuna güvenmeleri de gerekir. Bu nedenle, yargı sisteminin başarısı büyük ölçüde halkın hakimlere, Cumhuriyet savcılarına ve yargı personeline duyduğu güvenle ölçülebilir" diye konuştu.
İsmail Rüştü Cirit, "Halkın yargı sistemine duyduğu güvenin korunması ve güçlendirilmesi yargı organına ait bir sorumluluk. İşte bu anlayışla yargı, bir yandan etik, şeffaflık, iş süreçlerinin verimli olması, adli kalitenin yükseltilmesi gibi yapısal meselelere özen gösterirken, diğer yandan bu çalışmaların topluma doğru şekilde anlatılmasına büyük önem vermelidir" dedi.
Cirit, yargı organlarının iletişim çağının gereklerine uygun olarak iletişim stratejisi oluşturması ve bu iletişim stratejisine uygun çalışmalarla toplumun algısında ve vicdanında hak ettiği yeri almaya özen göstermesi gerektiğini vurguladı.
Yargıtay Genel Sekreter Yardımcısı İstanbul Bildirgesini değerlendirdi
Yargıtay Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Saldırım, zirveyi ve İstanbul Bildirgesi'ni değerlendirdi. Saldırım, “Bu uzun soluklu bir çalışmanın son ve en kritik aşaması. Dünyada çeşitli insan hakları belgeleri var, yargıya ilişkin bazı standartları belirleyen belgeler var. Ama yargıda şeffaflığa ilişkin alan, şu ana kadar hep boştu. Yargıtay'ın öncülüğünde Birlemiş Milletler ile yaptığımız iş birliği çerçevesinde biz tüm dünyada referans metin olarak kabul edilecek 'İstanbul Bildirgesi'ni oluşturduk. Bildirge en son 2016'da Balkanlar'dan gelen yüksek mahkeme başkanlarının onayıyla son şeklini aldı. Öncesinde Asya-Pasifik bölgesinden 13 yüksek mahkeme başkanları ve Yargıtay Yüksek Mahkeme Başkanı ve yargıtay başkanlarının katılımıyla oluşmuştu. Bu zirvenin en önemli yanı geçen yıl uluslararası uzmanlar ve Türk yargıçlarla geliştirdiğimiz 'İstanbul Bildirgesi Uygulama Tedbirlerinin Görüşülmesi'. Yarın ki oturumda bu uygulama tedbirlerinin de bu şekilde kabul edilmesi öngörülüyor" dedi.
Saldırım, 5 kıtadan 30 ülke temsilcilerin katılımı olması dolayısıyla zirvenin çok önemli olduğunu ifade ederek, “Bu 30 ülke dağınık şekilde değil, dünyanın belli başlı hukuk sistemlerini temsil eden ülkeler. Örneğin; Kanada, Amerika, Küba, Venezüella, Asya-Pasifik'te Nepal'den Hindistan'a, Sri Lanka'ya, Avustralya'ya kadar, orta Avrupa'dan Belçika, Avusturya, İzlanda'ya kadar belli başlı tüm hukuk sistemlerini temsil eden yüksek mahkeme başkanları veya başkan vekilleri geliyor. Bu şekilde biz ileride Birleşmiş Milletlerden bu uygulama tedbirlerini, İstanbul Bildirgesini geçirdiğimiz zaman, uluslararası bir metin olarak, son derece demokratik bir meşruiyetle başvurumuzu yapacağız. Şubat ayında umuyoruz ki dünyada 'İstanbul Bildirgesi' olarak kabul gören bir metin olacak" diye konuştu.
'Dünyadaki tüm adalet politikalarını etkileyecek bir belge'
Mustafa Saldırım şöyle devam etti: “Bildirgenin en kritik konusu; boş bir alanda ilk belge olması ve dünyadaki tüm adalet politikalarını etkileyecek bir belge olması. Biz İstanbul Bildirgesi'nin öncülüğünü yaparken dünyada en iyi uygulama örneklerini vermeye çalıştık. Mesela bildirge kararların kamuya açılması gerektiğini belirtiyor. Biz Yargıtay olarak bunları açtık. Etik kuralların olması ve bunların demokratik, şeffaf olması gerektiğini belirtiyor. Biz 'Yargıtay Etik, Şeffaflık ve Güven' projesi kapsamında Yargıtay'ın her kademedeki çalışanı için üç ayrı etik kod belirledik. Bununla kalmadık, eğitim programları verdik. Ayrıca şu anda hukuk fakültelerinde de yargı etiği dersinin önce seçmeli olması, daha sonra da zorunlu ders olması konusunda ciddi bir ilerleme sağladık. Bildirge basınla iletişimin önemli olduğunu söylüyor. Çünkü yargı, mahkemeler sansasyonel haberlerden doğru bir şekilde etkilenmiyorlar. Bu toplumun güven algısında bazı sorunlara yol açıyor. İstanbul bildirgesi diyor ki, 'basın ile iletişime önem verin, doğru bir şekilde Yargıtay'ın, yargının faaliyetlerini basın doğru bir şekilde anlasın, işlerini kolaylaştırın, onlara yer temin edin, olanakları sağlayın, bazı kararları anlamakta zorlanabilirler, anlayacakları şekilde bültenlerle bilgilendirin, önemli davaları önceden haber verin' gibi son derece ciddi yol gösterici hükümler içeriyor."
'Bu gurur hepimizin'
Saldırım, “Ülkemiz adına gurur duyuyorum, 30 ülkeyi burada ağırladık. Yargıtay'ımız uluslararası bir belgeye öncülük ediyor. Bu gurur hepimizin. İnsan hakları alanında, yargı alanında Türkiye'de de güzel şeylerin yapıldığını göstermesi açısından çok somut ve canlı bir örnek oldu" dedi.
ABD'li yüksek yargıç ile BM Koordinatörü açıklama yaptı
Zirveye katılan ABD Devlet Mahkemeleri Ulusal Merkezi Başkan Yardımcısı Jeffrey Apperson ve Birleşmiş Milletler Yargıda Dürüstlük Grubu Koordinatörü Prof. Dr. Nihal Jayawickrama gazetecilere açıklamalarda bulundu.
'Hakimlerin atanma prosedürü şeffaf olmalıdır'
Apperson ve Jayawickrama, yargıda şeffaflığı ele alan İstanbul Bildirgesi'ndeki "hakimlerin atanma prosedürü şeffaf olmalıdır" ve "Yargı, hakimlerin etik dışı davranışlarına ilişkin şikayetlere şeffaf biçimde karşılık vermelidir" şeklindeki 13 ve 14. ilkelerini değerlendirdi.
'Bu ilkeler bizim için kılavuz ilkeler'
Apperson, ABD'de Federal Yargı mensubu olarak 35 yıl çalıştığını belirterek, şunları kaydetti: "13 ve 14. ilkelerin, hakimlerin görevden alınması, haklarında disiplin tedbirleri uygulanması veya atanması ile ilgili olarak her bir ülkenin bu ilkelerden öğreneceği şeyler var. Bu ilkelerin bizim için kılavuz ilkeler, yönlendirici ilkeler olduğuna inanıyorum. Benim görüşüme göre, özellikle hakimlerin seçilmesi sürecinin mümkün olduğunca siyasi süreçlerden uzak tutulması, ayrı tutulması gerekiyor. Özellikle de atanmasıyla ilgili olarak her bir ülkenin öğreneceği şeyler olduğunu düşünüyorum. Bizler de ABD olarak bunları 'Evet evimize götürebiliriz, bu ilkeleri.' dedim. Çünkü biz ABD olarak diğer ülkelere model olan anayasası olan bir ülkeyiz, özellikle de Latin Amerika ülkelerine model oluyor ancak buradaki ilkeler, gerçekten evrensel ilkeler ve her bir ülkenin her zaman kendisine bir hedef olarak belirlemesi gereken belirli gerçekleri temsil eden ilkeler. ABD, her zaman açık fikirli bir ülke olmuştur ve bizim tabii ki dünya üzerindeki bütün ülkelerden her zaman öğreneceğimiz başarılı uygulamalar olacaktır. Umuyorum ki bundan sonra her ülke yargısını mümkün olduğunca siyasetten ayrı tutacaktır ki böylece halka eşit fırsatlar sağlayacak şekilde, tarafsız bir şekilde adalete erişim imkanı verebilelim" diye konuştu.
'Reformlar hükümetler için değil, insanlar için, en önemli şey'
Apperson, Türkiye'deki şeffaflık konusuna da değinerek, "Türkiye'nin elektronik kayıt sisteminde bildiğim kadarıyla çok iyi bir sistemi var. Mahkeme yönetimiyle ilgili olarak 2009'dan bu yana çalışıyor. Ben de zaten ABD'de bu konuyla ilgili reform sürecinde çalışmalarda bulundum, daha da şeffaflaştırılmasına yönelik olarak. 10-15 sene süren bir süreç oldu. Türkiye'de de tabii ki belirli hedefler belirlendi, reform gerçekleştirilmek üzere. Bu tür reformlara geçişler biraz zaman alır. Umuyoruz ki siyasetçiler bundan sonra bu hedeflerin yerine getirilmesinde öncü rol alırlar, çalışmalara devam ederler ama belirlenen hedefler çok iyi" dedi.
Apperson, "Bu reformlar hükümetler için değil, insanlar için, en önemli şey. Benim adanmışlığım, burada yapılan çalışmaların adanmışlığı, aslında bu yapılan reformlar halk için, insanlar için yapılan reformlar. Dolayısıyla aslında insanların adalete erişimini ve aynı zamanda eşitliğini ülke liderlerinin ne kadar çok önemsediğinin bir göstergesi" dedi.
'Şeffaflığın tanımı yapıldı'
Birleşmiş Milletler Yargıda Dürüstlük Grubu Koordinatörü Prof. Dr. Nihal Jayawickrama ise İstanbul Bildirgesi'ni değerlendirerek, "Yargı sistemleri açısından en önemli unsur olan şeffaflık Türk Yargıtay'ı projesi gerçekleştirene kadar hiç çalışılmamış bir konuydu. Şimdiye kadar şeffaflığın tanımı hiç yapılmamıştı. Başka uluslararası belgelerde, bağımsızlıkla ilgili yolsuzlukla mücadeleyle ilgili tanımlamalar varken bu konuda olmamıştı. Türkiye Yargıtay'ı bu projeyi gerçekleştirip bununla ilgili çalışmalar yapana kadar şeffaflıkla ilgili detaylı herhangi bir çalışma yoktu. Böylelikle şeffaflığın tanımı yapıldı. Böylelikle bu konumunun ne kadar geniş kapsamlı olduğu anlaşıldı" diye konuştu.
İstanbul Bildirgesi'nde 15 ilke yer aldığını vurgulayan Jayawickrama, "Adaletin idaresi büyük ölçüde iyileşecek eğer bu ilkler uygulanabilirse. Dünyanın her yerinde bu ilkelerin uygulanabilmesini ve uluslararası bir belge haline gelmesini umut ediyoruz" diye sordu.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Özel kurumda otizmli çocuğa şiddet iddiası
SON DAKİKA: 22 Kentte Eğitime 'Kar' engeli!
Kar Yağışından Kapadokya Da Nasibini Aldı: Peri Masalı! | En Son Haberler...
SON DAKİKA! İstanbul için 'müsilaj' tehlikesi bir kez daha kapıda mı? Uzman isimden açıklama...
TEM'de hasarlı kazalar nedeniyle trafik durdu