Türkiye'nin gözünden NATO Zirvesi: Balistik füze savunması tüm müttefikleri kapsayacak!
NATO'nun Washington Zirvesi ve sonuç bildirgesi Türkiye açısından ne ifade ediyor? Bildirgeye yansıyanların satır aralarını nasıl okumak lazım? Ankara'da zirvenin sonuçları nasıl okundu? CNN TÜRK Ankara Temsilcisi Dicle Canova aktardı.
CNN TÜRK ANKARA TEMSİLCİSİ DİCLE CANOVA'NIN İFADELERİ ŞÖYLE;
Öncelikle NATO'nun 2025 zirvesi Hollanda'nın başkenti Lahey'de düzenlenecek. Bir sonraki zirve toplantısı ise Türkiye'de gerçekleştirilecek. Yani NATO'nun 3. en güçlü ordusuna sahip ülke olan Türkiye, kendi bölgesinde kritik gelişmelerin yaşandığı, dünyada jeopolitik dengelerin yeniden şekillendiği bir süreçte NATO müttefiklerine ev sahipliği yapacak. Bunun önemi ayrı, ama Washington zirvesinin Türkiye için iki ana önceliği vardı: biri müttefikler arasında savunma sanayii tedarikinin önündeki engellerin, kısıtlamaların kaldırılması; diğeri terörizmle mücadele konusunda 2023 Vilnius zirvesi kararlarının uygulanması.
İsveç'in NATO üyeliği sürecinde Türkiye'nin, müttefiklerin terörizmle mücadelede birbirleri ile dayanışma içinde olması yönündeki beklentisi kayda geçirilmişti. Vilnius'ta "Terörizmin koşul gözetmeksizin reddedildiği, terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele edilmesinin ortak savunma için elzem olduğuna" vurgu yapılmıştı.
TÜRKİYE AÇISINDAN OLUMLU OLARAK DEĞERLENDİRİLEN 10 BAŞLIK
Bu kararların takibi ve uygulanması açısından Ankara, Washington zirvesini önemsiyordu. Bu zirvenin sonucundan Türkiye açısından olumlu olarak değerlendirilen 10 başlık öne çıktı ve bunlar basına da yansıdı. Aralarında bu iki öncelenen konu da var. Biz şimdi tek tek bu 10 başlığın Ankara açısından anlamını detaylandıralım:
NATO'nun terörizmle mücadeledeki katkıları ve izleyeceği strateji hakkındaki belge güncellendi. Ayrıca, zirve bildirisinde terörizmle mücadele NATO'nun karşı karşıya olduğu ikinci büyük tehdit olarak kayda geçirildi. Daha önce hatırlanacağı üzere Türkiye'nin çabaları ile terörizmle mücadele koordinatörü atanmıştı, onun daha rahat çalışabileceği bir ortam böylece yaratılmış oldu.
Öte yandan NATO müttefiki ülkelerin başta PKK ve uzantıları olmak üzere terör örgütlerine karşı tutumlarını gözden geçirmeleri, bir NATO müttefiki olan Türkiye'ye tehdit oluşturan unsurlara karşı ortak savunmanın yapılması gerekliliği kayda geçti. Türkiye'nin atacağı adımlar ve müttefiklerinden talepleri için bu metin temel alınacaktır.
VİLNİUS ZİRVESİNDE ALINAN KARAR YENİDEN TEYİT EDİLDİ
Müttefiklerin birbirlerine yaptırım uygulamamaları gerektiği yönünde Vilnius zirvesinde alınan karar yeniden teyit edildi. Ki Ankara'nın öncelediği iki ana başlıktan biri; savunma sanayii tedarikinin önündeki engellerin müttefikler tarafından kaldırılmasıydı. O noktada hem hava savunma sistemleri hem Eurofighter ve F16 ve mühimmat alımları ile teknoloji paylaşımı dahil birçok temel konuda artık müttefik ülkelerin Türkiye'ye çeşitli şartlarla gelmesinin önü alınıyor.
SAMP-T FÜZELERİNİN ÜRETİMİNDE TÜRKİYE ORTAK OLABİLİR
Balistik füze savunması bağlamında, tehdidin büyüdüğü açıkça belirtildi, tüm NATO müttefiklerinin tamamen koruma kapsamına alınması taahhüdü yeniden kabul edildi. Bu madde de yine savunma sanayi tedariklerini yakından ilgilendiriyor. Türkiye 1. Körfez Savaşı'nda Saddam Hüseyin'in bölgede Scud füzeleri ile yarattığı tehdit sonrası hava savunma arayışındaydı. Öncelikle NATO müttefiklerinden almak istemiş ama sonuca ulaşamayınca S-400'leri satın almıştı. Ankara her zaman tercihinin bu sistemleri teknolojisi ile birlikte satın almak olduğunu da vurgulamıştı. Şimdi bu zirve sonrası uygulanan kısıtlamaların kaldırılması beklentisi artacaktır. Mesela İtalya-Fransa ortaklı SAMP-T füzelerinin alımı gündeme gelebilir ve üretiminde Türkiye ortak olabilir. Bilhassa Rusya-Ukrayna savaşı sürerken yüksek irtifa hava savunma füzesinin hayati önemi daha da fazla ortaya çıkıyor. Karadeniz'deki olası tehditlerin önlenmesi açısından da kritik. Hem üretim teknolojisinin paylaşılması hem de NATO hava sahasının katmanlı koruma altına alınması için bu teknolojinin Türkiye'ye de verilmesi lazım artık.
NATO-AB ilişkileri bağlamında, iki teşkilat arasında işbirliğinin daha eski bir döneme dayanan bir müktesebat temelinde yürütülmesi karara bağlandı. Bu Türkiye'nin tercih ettiği bir politikayı yansıtması açısından önem taşıyor.
Bazı ülkelerin kendi aralarında veya NATO kapsamı dışında geliştirdikleri müşterek projelerin NATO'nun savunma planlama sürecine uygun olarak yapılmaları karara bağlandı. Her iki gelişme de Ankara'nın NATO'nun tek güvenlik şemsiyesi olduğuna dair bakışıyla uyum içerisindedir diyebiliriz.
"AVRUPA-ATLANTİK BÖLGESİNDEKİ EN ETKİN GÜVENLİK ÖRGÜTÜ NATO'DUR''
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in dün Politico dergisine verdiği röportaj yansımıştı. Güler, Avrupa Birliği üyesi müttefiklerin "NATO'nun güvenlik şemsiyesi dışında" alternatifler aramasının ittifakın birlik ve beraberliğine zarar vereceğini vurgulamış, "Avrupa-Atlantik bölgesindeki en etkin güvenlik örgütü NATO'dur. Avrupa'nın kendi güvenliğini artırma çabalarını anlamakla birlikte, başka bir oluşuma ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz." demişti. Son dönemde bilhassa Akdeniz'de Yunanistan ile ABD arasındaki ikili alternatif arayışlara da bu çerçeveden Ankara temkinli yaklaşıyordu. Washington'daki zirvede ülkelerin ikili alternatif arayışlarının da NATO'nun savunma planlama sürecine uygun olarak yapılması karara bağlanarak tehditlere karşı odağın dağılmaması, ortak hareketin sağlanması ve alternatif yaratarak hem silah ve mühimmat üretiminde hem de gücü verimli kullanmada dağılmanın yaşanmaması uyarılarının dikkate alınması açısından önemli.
Zirvede ayrıca;
Ukrayna'ya yönelik parasal olmayan katkıların da NATO tarafından tanınması kararlaştırıldı. Türkiye'nin Montrö Sözleşmesini uygulaması ve diplomatik girişimleri artık bu nevî katkılar arasında sayılacaktır. Bir başka dikkat çekici sonuç ise NATO-Ukrayna müşterek analiz talim ve eğitim öğretim merkezi kurulacak olması ve bunun müttefiklerin desteği ile koordine edilmesi.
Bu son madde Ukrayna için ortak karargah kurulmasını içeriyor. Bunun nerede olacağı ve kapsamı bundan sonraki önemli başlıklar olarak önümüzde duracak. Yani sadece yardımları mı organize edecek yoksa muharebenin gidişatını da mı burası planlayacak ve hangi ülke ev sahibi olacak bu soruların yanıtları Türkiye'nin stratejisi açısından önemli olacaktır.