Trakya'daki yağış, kirliliğiyle gündemde olan Ergene Nehri'nin taşmasına neden oldu, binlerce dönüm tarım arazisi sular altında kaldı.Kırklareli Yıldız Dağları'ndan doğan ve Meriç Nehri ile birleşip Ege Denizi'ne dökülen 282 kilometre uzunluğundaki Ergene Nehri, yıllardır geçtiği bölgelerdeki atıklar yüzünden kirliliğiyle gündemde. Son günlerde Trakya'da şiddetli yağmur ve karların da erimesiyle taşan Ergene Nehri, özellikle Kırklareli Pehlivanköy ile Edirne'nin Uzunköprü ilçesindeki binlerce dönüm tarım arazisini sular altında bıraktı. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta, Trakya'nın ortasından geçen Ergene Nehri'nin doğduğu yerde tertemiz olduğunu ve geçtiği sanayi kuruluşlarının bulunduğu Tekirdağ'ın Çorlu, Çerkezköy ve Muratlı ilçelerinde sanayi atıklarıyla aşırı derecede yüklendiğini söyledi. Orta, şöyle konuştu: Ergene sanayi atıklarıyla, ağır metaller de dahil olmak üzere aşırı derecede tekstil kimyasalları ve deri üretiminden dönen atıklarla yüklenir. Ve öyle bir hale gelir ki İpsala'nın hemen kuzeyinde Meriç'te, Ergene birbirine karışmaz bile su kirliliğinden dolayı. Şimdi bu nehir taştı. Bu nehir bir kere nehir mi hala yoksa kollektör mü? Ona çok net bir yanıt vermemiz lazım. Bence artık Ergene bir nehir değil bir kollektör yani bir artık su toplayıcısı. Şimdi ne oldu? Bir de üstüne üstlük şimdi bu nehir Uzunköprü'de taştı. Son aldığım bilgilere göre yaklaşık olarak bu taşkından etkilenen saha 150 bin dekar civarında. Şimdi bu sahada iki tür ürün var, bir buğday ve kanola var ekilmiş, bir de nadaslar var ekilecek. Yani yazlık ayçiçeği, kavun, karpuz, sebze gibi ekimi bekleyen yaklaşık 1-1.5 ay sonra ekilecek alanlar var. Bu taşkın ile bu ovadaki bitkiler sudan zarar gördü. Ekilmiş olanlar buğday ve kanola felaket durumda. Neden? Çünkü siz eğer arazide bir bitki varsa ve bu bitkide oluşan bu tür taşkın ve aşırı yağışlar nedeniyle oluşan aşırı suyu 48 saatte araziden uzaklaştıramazsanız kök çürümesi başlar bitki yok olur. Bu kesin, bekliyoruz bunu. Prof.Dr. Halim Orta, taşan ve tarım arazilerini sular altında bırakan Ergene'nin suyundaki esas sıkıntının ağır metaller olduğuna dikkat çekerek, Şimdi ne olacak? Bu bitkilerde toksik etki yaratacak ve birçok bitkide insanın yiyebileceği kısımlara geçerek zarar verip vermeyeceği mutlaka yetkililer tarafından kontrol edilmesi lazım. Hasat dönemlerinde bu ürünleri takip edilmesi lazım ama esas bu ağır metallerin yıkanabilmesi, yüzeyden uzaklaştırılabilmesi için yeteri kadar yağış lazım. Bu yıkanan sular mutlaka ve mutlaka yeraltı sularına da intibak edecek. Yeraltı sularına ulaşacak. Biliyorsunuz Trakya'da çok ağırlıklı olarak hala içme ve kullanma suyu yeraltından sağlıyoruz o noktaya dikkat etmek lazım dedi. Ergene Nehri'nin bir zamanlar Trakya'nın gözbebeği, bereketi olduğunu söyleyen Orta, Ekosistemin ayrılmaz bir parçası olan Ergene maalesef günümüzde artık zehir saçan, etrafını bütün canlıları tehdit eden bir nehir bir kollektör haline geldi. Maalesef yapılan çalışmalarda istenen değerlere gelemedik. Bunu bugün çözmezsek bugün sel felaketi ile yarın kanserojen etkileri ile gündemimizden düşmeyecektir. Kirletmekten vazgeçeceğiz, doğal halini bırakacağız ve tekrar bu bölge için ayrılmaz ekosistem bir parçası olarak ondan istifade edeceğiz. Bu anlık, palyatif tedbirlerle çözülemez diye düşünüyorum ifadelerini kullandı. Ergene Nehri'nin kirliliğiyle ilgili yaptığı çalışmalarla bilinen ve Ergene Havzası Çevre Planı'nı hazırlayan Trakya Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Osman İnci, nehirde 2010 yılına kadar yaptıkları çalışmalarda yoğun olarak kadmiyum ve kurşun gibi kanser yapıcı maddelere rastladıklarını söyledi. Özellikle kadmiyum ve kurşun gibi maddelerin çok riskli olduğunu söyleyen İnci, Bizim için en riskli olan taraf şu; bazı maddeler demir ve çinko gibi çok toksik değildir. Ama kadmiyum, kurşun gibi olanlar, özellikle kadmiyum dünyada kanser yapan 113 maddeden birisidir. Kurşun ikinci derecede. Bütün çalışmalarımızda kadmiyuma rastladık. Kadmiyumun toksik düzeyde olduğunu gösterdik. Burada baktığımızda şu anda Ergene Nehri'ne vahşi deşarj dediğimiz, hiçbir arıtmaya uğramaksızın verilen tüm sanayi toksikleri tamamen bu nehirde. Nehir dördüncü derecede kirli su ve dördüncü derecede kirli su hiç bir amaç için kullanılamaz. Ergene Nehri sanayi kollektörü gibi akıyor dedi. Özellikle nehrin yatağından taşıp tarımsal alanları sular altında bırakmasının büyük şanssızlık olduğunu söyleyen Prof. Dr. İnci, Son dönemde çok büyük şanssızlık yaşadık. Özellikle ocak ayının son döneminden başlayarak DSİ de sürekli alarmlar verdi. Şu anda bugünkü kirliliğin boyutlarını, kadmiyum veya kurşun oranlarını bilmiyoruz. Bunu bilmiyoruz ama bunlara yönelik bir önlem alınmadığını biliyoruz. Kimse hiçbir şekilde kimyasal arıtma sistemi kurmuyor. Yapılan arıtmaların tümü biyolojik arıtmadır. Kimyasal arıtma yapılmıyorsa bu yıllarda da 2010'dan bir farkı olduğunu düşünmüyorum. Bölgedeki tarım ürünleri ve bu ürünleri eken üreticilerimizin ürünlerinde çok ciddi sıkıntılar bu bilgilere göre yaşanabilir. Dileğimiz yaşanmaması diye konuştu. Aradan geçen süre boyunca kimyasal atıkların arıtılmadan verildiğini ifade eden İnci, şunları kaydetti: Aradan geçen sürede bu atıkların arıtılmadan verilmesi önlenmedi. En büyük sorun bu. Derin deşarj projesinde arıtılan su neden nehre veriliyor? Niye tarımda kullanmıyoruz? Ne yazık ki sonuç yok ortada. Zaten iklim değişikliklerimiz, susuzluk ortada, barajlarımızın, nehirlerimizin durumu ortada. Elimizde bir veri yok, DSİ ile ilgili veri yok. Dolayısıyla tarımsal ürünlerimizde sıkıntı yaşayabiliriz, sonuçta bu insan sağlığı. Su, toprak, bitki kökü ve sonuçta bize dönüyor. Umarım çok sıkıntılı bir sürece girmeyiz.