Suriye halkının dostları İstanbul'da toplandı
Suriye Halkının Dostları Grubu'nun İkinci Konferansı sonuç bildirisinde, Suriye Ulusal Konseyi (SUK) bütün Suriyelilerin "meşru temsilcisi" olarak tanındı, Yaptırımlar Çalışma Grubu oluşturuldu.
Türkiye'nin evsahipliğinde İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen konferansın sonunda katılımcılar, İstanbul bildirisini kabul ettiler.
Bildirinin taslak metninde, Suriye'nin dostlarının Tunus'un ardından ikinci olarak İstanbul'da bir araya geldikleri hatırlatılarak, uluslararası toplumdan 82 ülke ve BM, Arap Birliği, AB, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Afrika Birliği gibi çeşitli örgütlerin bu konferansa katıldığı bildirildi.
Tunus konferansının sonuç bildirisiyle bağlantılı bir şekilde, katılımcıların "Suriye halkının haklı davasına destek olmaya karar verdiği" ifade edilen İstanbul bildirisinin 3. maddesinde şu ifadelere yer verildi:
"Suriye'nin dostları Suriye'nin geleceğinin bizzat Suriye halkı tarafından kararlaştırılması gerektiğini ve Suriye halkının meşru ve haklı talepleri karşılanıncaya kadar onlarla birlikte olunacağını vurguladılar."
Bu maddenin devamında Suriye'nin bağımsızlığı, egemenliği, siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün korunmasının öneminin de altı çizildi.
Bildirinin 4. maddesinde Suriye Ulusal Konseyi'nin konferansa Suriye'deki mevcut duruma ilişkin bir rapor sunduğu belirtilerek, bu raporda Suriye rejiminin geniş çaplı bir biçimde insan hakları ihlalleri ve şiddete devam ettiği, durumun çok kötü olduğu, binlerce insanın kötü şartlarda yaşadığı, tutuklandığı ya da evlerinden olduğu gibi unsurların bulunduğu kaydedildi.
"Rejim, halkını her açıdan kaybetmiştir" tespitinin yapıldığı maddede, rejimin uyguladığı
acımasızlığın BM'nin Bağımsız Komisyonu'nun belirttiği gibi insanlığa karşı işlenen suçlar olarak kabul edilebileceği kaydedildi.
Aynı maddede "Rejim uluslararası toplumu aldatmaya ve çabalarını maniple etmeye çalışmaya devem etmektedir" denilerek, Suriye rejiminin bir an önce bunlara son vermesi, Suriye halkına karşı uyguladığı şiddeti durdurması ve uluslararası hukuka tam olarak uyması gerektiği vurgulandı.
İstanbul bildirisinin 5. maddesinde Tunus konferansında kararlaştırıldığı üzere katılımcıların Arap Birliği'nin Suriye'de siyasi geçiş sürecini sağlamak ile eşitlikçi, ayrım gözetmeyen bir demokrasi kurulmasını amaçlayan girişimine destek verdiği belirtildi.
6. maddede Suriye'nin Dostlarının bu çerçevede BM, Arap Birliği ve İİT'nin aldıkları kararlar ve Kofi Annan'ın 6 maddelik planının önemini vurguladıkları bildirilerek, "Dostlar Grubu, Özel Temsilci Kofi Annan'ın çabalarını takdirle karşılamakta ve misyonunun tam olarak uygulanmasına desteğini ifade etmektedir" denildi.
"Fırsat penceresi açık uçlu değildir"
Bildirinin 7. maddesinde Annan'ın planını kabul ettiğini açıklamış olmasına rağmen rejimin şiddete devam ettiği üzüntüyle hatırlatılarak, 27 Mart'ta planın kabulünden beri rejimin şiddetinin durmadığı ve çok sayıda insanın hayatını kaybettiği kaydedildi. Rejimin daha önce de verdiği vaatleri, sayısız kez tutmadığına dikkat çekilerek, bu son şiddet uygulamalarının Suriye yönetiminin samimiyetsizliğinin en yeni örneği olduğu kaydedildi.
Aynı maddede daha sonra Annan Planı'na ilişkin şu ifadelere yer verildi:
"Bundan dolayı Suriye rejimi vaatleri ile değil fiiliyattaki uygulamaları ile muhakeme edilecektir. Annan'a verilen taahhütlerinin yerine getirilmesi için açılan fırsat penceresi açık uçlu değildir. Dostlar Grubu, Özel Temsilci Annan'ı da katliamlar devam ederse BM Güvenlik Konseyi yoluna dönmek de dahil olmak üzere bundan sonraki adımlar için bir zaman çizelgesi kararlaştırmaya davet eder. Bu zaman zarfında Dostlar Grubu da Suriye halkının korunması için ek bazı uygun tedbirler üzerinde çalışmaya devam edecektir."
SUK meşru temsilci olarak tanındı
Bildirinin 8. maddesinde Dostlar Grubu'nun Suriye muhalefetinin İstanbul'da yaptığı son toplantının memnuniyetle karşılandığı belirtilerek, muhalefetin ülkede barışçıl, eşitlikçi, hiçbir gurubu dışlamayan bir siyasi dönüşüm taahhüdü vermesine destek olunduğu kaydedildi.
Geçiş sürecinde Suriye'nin mevcut kurumlarının korunması ve yeni Suriye'nin parlamenter bir demokrasi olması gerektiği hususları da vurgulanarak, Suriye muhalefetinin 26/27 Mart toplantısı sonunda yayımladığı bildiri de memnuniyetle karşılandı.
İstanbul bildirisinin 10. maddesinde "Dostlar Grubu, Suriye Ulusal Konseyi'ni (SUK) bütün Suriyelilerin meşru temsilcisi ve Suriye muhalif grupların altında toplandığı şemsiye bir örgüt olarak tanımaktadır" denildi.
Bildiride ayrıca sorumlu Suriyeli vatandaşlar, rejimin katliamlarının bir parçası olmamaya
davet edilerek, özellikle ordu ve güvenlik birlikleri ile devlet kurumlarındakilerin halkı hedef alan yasadışı emirlere itaat etmemeleri gerektiği vurgulandı.
İstanbul bildirisinin 12. maddesinde de ülke içinde devam eden protestolar hatırlatılarak, "Dostlar Grubu, Suriye halkının kendini korumak için meşru önlemler uygulamasına desteğini ifade eder" denildi.
13. maddede ise Dostlar Grubu'nun uluslararası toplumun bütün üyelerini bütün gerekli tedbirleri almaya güçlü bir biçimde çağrı yaptığı belirtilerek, "Bu çerçevede rejimin silaha erişiminin engellenmesi en önceliklidir" denildi.
Yaptırımlar Çalışma Grubu oluşturuldu
Tunus'taki toplantıdan bu yana çok sayıda ülkenin büyükelçilerini Suriye'den geri çektiği belirtilen bildiride, bu yöndeki önlemlerin devamı konusunda anlaşmaya varıldığı da kaydedildi.
Bildiride; geniş çaplı, sistematik ve yaygın olarak tanımlanan insan hakları ihlalleri güçlü bir şekilde kınanırken, BM İnsan Hakları Konseyi tarafından görevlendirilen uluslararası ve bağımsız Araştırma Komisyonu tarafından hazırlanan ve halka zulüm uygulayan Suriyeli güvenlik güçlerini konu alan iki raporun derin endişeyle karşılandığı bildirildi.
Komisyonun ülkedeki insan hakları durumunu izlemeye devam etmesi gerektiği ifade edilerek, uluslararası suçlara ve diğer ihlallere ilişkin kanıtların sistematik olarak
toplanmasının, faillerin hesap vermesi sürecini kolaylaştırması açısından önemine
vurgu yapıldı.
Bildiride, Suriye'nin Dostları Grubu'nun insan hakları ihlalleriyle ilgili kanıtların belgelenmesi ve saklanması amacıyla yapılacak çabaların desteklenmesi için çok taraflı bir girişim geliştirilmesi konusunda anlaştıkları da kaydedildi.
Finansal destek
Bildiride, Suriyeliler tarafından yürütülen barışçıl, düzenli ve istikrarlı siyasi sürece mümkün olan her türlü yardım, teknik tavsiye ve doğrudan desteğin sağlanacağı taahhüdü verilirken, bu bağlamda Suriye halkının ihtiyaçlarının karşılanması için finansal desteği de içeren yardımın acil olarak artırılacağı ifade edildi.
Bildirinin 18. maddesinde daha önce alınan yaptırım kararlarının etkin uygulaması için Yaptırımlar Çalışma Grubu oluşturulmasının kararlaştırıldığı belirtilerek, çalışma grubunun ilk olarak, Dostlar Grubu'nun 3. toplantısına paralel olarak Nisan ayı içinde Fransa'da toplanacağı bildirildi.
Suriye'deki durumun bölgedeki ekonomik faaliyetlere ve ulaştırma gibi konulara olan olumsuz etkilerinin altı çizilirken, bu tür etkilerin en aza indirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması hususunda anlaşıldığı kaydedildi.
Suriye'nin komşularına destek
Bildiride, Suriye'de siyasi ve ekonomik dönüşümün önündeki zorlukların bilindiği dile getirilerek, yeni Suriye'nin gelecek dönemde kendi ayakları üzerinde durması için ekonomik olarak destekleneceği taahhüdü yer aldı.
Bu bağlamda, Suriye'nin Dostları Grubu'nun ülkenin kalkınması ve toparlanması için yürütülecek yardım planlaması ve koordinasyonunun merkezi olacak Ekonomik Düzelme
ve Kalkınma Çalışma Grubu'na yetki verdiği, Almanya ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin eşbaşkanlık edeceği çalışma grubunun Suriyeli muhaliflerden belirlenecek temsilcilerle yakın çalışma içinde olacağı belirtildi.
Suriye'deki insani durum hakkındaki endişeler de dile getirilirken, ülkeye insani yardımların girmesi için tüm taraflara çağrıda bulunuldu ve insani yardımın dağıtımı için çatışmalara her gün iki saat ara verilmesi yönündeki çağrıların da desteklendiği bildirildi.
Komşu ülkelere kaçan onbinlerce Suriyeli ve ülke içinde yerlerinden olan yüzbinlerce kişi için de endişe duyulduğu belirtilerek, "rejimin uyguladığı şiddetten kaçan Suriyelilere ev sahipliği yapan komşu ülkelerin omzundaki ciddi ve artan yükün bilindiği" vurgulandı. Bildiride, krizin etkileri nedeniyle Suriye'nin komşusu olan ülkelere destek ve yardım sağlanacağı konusunda Suriye'nin Dostları Grubu'nun taahhüdü yinelendi.
BM'nin insani yardımların koordinasyonu hakkındaki çabalarına destek verileceği tekrarlanarak, başta İslam İşbirliği Teşkilatı olmak üzere diğer kurumların da çabalarının memnuniyetle karşılandığı bildirildi.
Suriye'nin Dostları Grubu, sonuç bildirisinde ikinci toplantıya evsahipliği yapan Türkiye'ye teşekkürlerini ileterek, bir sonraki toplantının Fransa'da yapılacağını duyurdu.
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN KONUŞMASI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Halkının Dostları İkinci Konferansı'nda yaptığı konuşmada, "Sandık, aslında Suriye halkının önüne getirilmelidir ve uluslararası camianın kontrolü ve güvencesi altında da burada demokratik seçim gerçekleşmelidir. Bugün buradan, İstanbul'dan, Suriyeli kardeşlerimize yalnız olmadıklarını tekrar hatırlatmak istiyorum. Türkiye olarak, dost ve kardeş Suriye halkının yanında yer almaya devam edeceğiz" dedi.
Erdoğan şöyle konuştu:
"Suriye Halkının Dostları Grubu'nda bulunan diğer ortaklarımızın da aynı kararlılıkla davranacaklarından şüphe duymuyoruz. Suriye'de akan kanın derhal durmasını temenni ediyoruz. Suriye'de, Annan'a verilen söz şu ana kadar yerine getirilmemiştir. Hala rejim ölüm kusmaya devam etmektedir. Bugüne kadar verdiği sözlerin hiçbirini bu rejim zaten tutmamıştır. Suriye'de halkın meşru taleplerinin derhal karşılanmasını istiyoruz. Suriye'nin, bir an önce istikrara, güvenliğe, huzura kavuşmasını temenni ediyoruz..
Umuyorum ki, Suriye halkı bunu başaracaktır. İnanıyorum ki, Suriye halkı, kendi kaderini tayin hakkını elde edecek, kendi rotasını kendisi çizecektir. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, masum canlara kastedenler de, er ya da geç mutlaka ama mutlaka cezalarını çekecektir."
"Müdahale niyetimiz yok"
Suriye'nin, Türkiye'nin en uzun sınırı paylaştığı ülke olduğunu hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye olarak, bölgemizdeki hiçbir ülkenin içişlerine müdahale gibi bir niyetimiz yoktur. Hiçbir ülke üzerinde çıkar hesabı yapmıyor, hiçbir halkın mağduriyeti üzerinden çıkar sağlamaya girişmiyoruz. Tam tersine biz, bölgenin barış ve istikrarını en güçlü şekilde savunuyor, bölgesel meselelerin çözümünün, tek tek bütün ülkelerin refah ve huzuruna hizmet edeceğine yürekten inanıyoruz. Özellikle bu bölgede, tek bir ülkede yaşanan sorun, dalga dalga yayılarak bütün bölgeyi, hatta tüm dünyayı etkisi altına alıyor. Irak'ta yaşanan sorun Irak'ta kalmıyor, Filistin'de yaşanan sorun Filistin sınırlarında kalmıyor. Aynı şekilde, bugün Suriye'de yaşanan sorun da, sadece kardeş Suriye halkını değil, tüm bölge ülkelerini, tüm dünyayı yakından etkiliyor."
"Suriye'ye dostça ve kardeşçe telkinlerde bulunduk"
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Suriye'deki rahatsızlıkları bildiğimiz için, Suriye'nin Mısır ve Libya'nın yaşadığı acı hadiseleri yaşamaması için Esed'e bir an önce adım atması gerektiğini defaatle ifade ettik. Suriye yönetimi tarafından bu yönde bize verilen sözler maalesef tutulmadı. Suriye, bize verdiği sözleri tutmadığı gibi, halkının meşru taleplerini de, geçmişte olduğu gibi şiddet, baskı, zulüm ve sindirme yoluna giderek yok etmeye çalıştı. Yakın tarihte, Baba Esed'in çok ağır zulmünü yaşamış, çok ağır bedeller ödemiş Suriye halkı, maalesef bu kez de oğul Esed'in zulmüne ve toplu infazlarına maruz kaldı. "
Başbakan, Türkiye'ye sığınan Suriye vatandaşlarının sayısının dün itibarıyla 20 bine yaklaştığını da ifade etti.
"Uluslararası toplum kararlı olmalı"
Erdoğan, "Uluslararası toplum, Suriye konusunda son derece kararlı bir tutum benimsemelidir. BM ve Arap ligi kararları, krizin aşılması İçin izlenmesi gereken yol haritasını çok net biçimde ortaya koymuştur" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:
"Elbette, BM ve Arap Ligi'nin Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın girişimlerinin sonuç vermesini canı gönülden arzu ediyoruz. Ancak, gerek bize, gerek uluslararası topluma sözler veren ama bu sözleri sadece zaman kazanmak için kullanan Suriye yönetiminin, Kofi Annan'ın girişimini de bir zaman kazanma aracı olarak kullanması muhtemeldir.
Suriye rejimi tarafından gerekli işbirliğinde bulunulmadığı takdirde BM Güvenlik Konseyi'nin üzerine düşen sorumluluğu üstlenmesi ve Suriye'deki katliama 'dur' demesi kaçınılmaz bir zorunluluk halini alacaktır.
Güvenlik Konseyi, eğer bu tarihi sorumluluğu üstlenmekten bir kez daha kaçınırsa, uluslararası toplumun elinde, Suriye halkının meşru müdafaa hakkının desteklenmesinden başka hiçbir seçenek de kalmayacaktır."
Davutoğlu: "Suriye kulak ardı ediyor"
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da, Suriye yönetiminin, Suriye Halkının Dostlarının çağrılarını kulak ardı ederek ve kendi bildiğini okuyarak acımasız şiddet politikalarını sürdürdüğünü söyledi.
ANNAN DA DAVET EDİLDİ ANCAK...
İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen toplantıya evsahibi olarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile aralarında ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın da bulunduğu 41 ülkeden dışişleri bakanı ve genel sekreter katıldı.
Prensip olarak BM Güvenlik Konseyi üyeleri ile BM'de Şubat ayında Suriye konusunda alınan karara "evet" oyu veren ülkelerin davet edildiği İstanbul konferansına BM Genel Sekreteri özel temsilcisi Kofi Annan da davet edildi. Ancak Annan, BM'ye yarın Suriye konusunda bir sunum yapacağı için İstanbul'a gelemeyeceğini açıkladı.
Suriye konusunda farklı görüş ve çekincelere sahip oldukları bilinen BM Güvenlik Konseyi üyeleri Rusya ve Çin de konferansta temsil edilmiyor. Bölgenin önemli aktörlerinden İran ise BM'deki Suriye kararına olumlu oy vermediği için toplantıya davet edilmedi.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
HABER || Sürücüler dikkat! Sayılı günler kaldı
Turuncu kod verilmişti! Antalya'yı sel aldı: Okulun bahçe duvarı yıkıldı, 5 yıldızlı oteli su bastı!
Dikkat! Meteoroloji il il uyardı: Lapa lapa kar geliyor! Don, tipi, buzlanma...
KENDİ ELLERİYLE YAPTI! Yatağa bağımlı 47 yıllık eşi için binanın dışına asansör
Yolda yatan köpeği ezdi: 10 saatlik kamera incelemeleri sonucu yakalandı!