"Su Forumu"nda acil önlem çağrısı
5. Dünya Su Forumu'na katılan liderler, suyun toplumların ve ülkelerin yaşamlarındaki önemine dikkat çekerek, dünyaya su kaynaklarının yönetimi konusunda acil önlemler alınması çağrısında bulundular. 3. Dünya Su Gelişme Raporu'nda ise su krizi uyarısı yapıldı.
5. Dünya Su Forumu kapsamında devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getiren zirve toplantısı İstanbul'da başladı.
Forum çerçevesinde düzenlenen liderler zirvesi sonunda yayımlanan çağrı metninde, suyun toplumların ve ülkelerin yaşamlarındaki önemine dikkat çekilerek, suyun insanları, kültürleri ve ekonomileri birbirine bağladığını, tüm ekonomik ve toplumsal kalkınma, gıda güvenliği, açlık ve yoksulluğun sona erdirilmesinin ayrılmaz bir parçası olduğu vurgulandı.
Milenyum kalkınma hedeflerine varılmasının önemine işaret edilen metinde, dünyanın hızlı nüfus artışı, göç, kontrolsüz ve sağlıksız kentleşme, ticari eğilimlerdeki değişiklikler ve iklim değişiklikleri gibi önemli küresel değişimlerle karşı karşıya bulunduğu ve tüm bunların su kaynakları üzerinde olumsuz etkileri olduğu hatırlatıldı.
Tüm bu olumsuz gelişmelerin suya erişimi ve suyun kalitesini ciddi biçimde tehdit ettiğinin belirtildiği metinde, son ekonomik ve mali küresel krizin de dikkate alınmasının zorunlu olduğu ve bu krizin sonuçlarının su kaynaklarının yönetimi ve hizmete verilmesi üzerindeki sonuçlarının değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
Çağrı metninde suyun, seller, kasırgalar, kuraklık ve iklim değişikliği yoluyla yaşamlara zarar verebildiği ifade edilerek, su kaynaklarının uygun kapasite ve düzgün altyapı olmadan yönetilemeyeceğine işaret edildi.
Metinde ayrıca, hükümetlerin tüm düzeylerinde alınan kararların su üzerinde etkili olduğuna dikkat çekilerek, bu bağlantıya genelde az önem verildiği bildirildi.
Bu nedenle yeni politikalar, uyum stratejileri ve kurumsal reformlara acil olarak ihtiyaç olduğu vurgulandı ve bu çerçevede uluslararası taahhütler, mali mekanizmalar, teknoloji ve yeni su yönetim stratejilerine daha çok önem verilmesi gerektiği kaydedildi.
Dünyaya çağrı...
Çağrı metninin bir diğer paragrafında, katılımcı ülkelerin "dayanışma, güvenlik, uyum ve sınır aşan sular konusunda komşular arasında yararlı diyalog ve işbirliği" konularında siyasal irade gösterecekleri belirtilerek, dünyanın suyun yararlarını paylaşarak daha çok refah ve artan bir istikrar kazanabileceği ifade edildi.
Metinde, bu çerçevede dünyaya şu çağrı yapıldı: "Bunu başarabilmek için bütün ülkeleri, dünyanın su sorunlarına küresel bir çerçeve geliştirilmesi ve dayanışma, güvenlik ve uyumun sağlanmasına yardımcı olunması için ortak olarak çaba göstermeye çağırıyoruz."
Çağrı metninin son paragrafında ise, 5. Dünya Su Forumu'na katılan devlet ve hükümet başkanları ile uluslararası örgüt temsilcilerinin, 21. yüzyılda daha sürdürülebilir ve su konusunda daha güvenilir bir dünya için İstanbul'da biraraya geldikleri belirtildi.
Bu arada diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, çağrı metninde sınır aşan sulara ilişkin yapılan atıf, Irak tarafının isteği üzerine kondu. Diplomatik kaynaklar, çağrı metninin Türkiye'yi tatmin ettiğini belirterek, suyun Türkiye için bir ihtilaf konusu değil, işbirliği konusu olduğunu ve komşu ülkelerle bu konuda türlü düzeylerde toplantılar yapılmakta olduğunu kaydettiler.
Zirve sonunda yayımlanan bu çağrı metninin, gerek G-8 ülkelerine, gerekse hala bir su konvansiyonu bulunmayan BM'ye gönderileceği de ifade edilerek, bu metnin daha kapsamlı uluslararası belgeler için bir temel oluşturacağı belirtiliyor.
"Alarm zili çaldı"
UNESCO Genel Direktörü Koichiro Matsuura "3. Dünya Su Kalkınma Raporu"nun bir alarm zili çaldığını belirterek, "Eğer mevcut şekilde devam edersek, o zaman hakikaten küresel anlamda bir su kriziyle karşı karşıya kalma ihtimalimiz var" dedi.
Matsuura, Sütlüce Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu kapsamında açıklanan "Değişen Dünyada Su" başlıklı "3. Dünya Su Gelişme Raporu"nun sunulduğu oturumda bir konuşma yaptı.
Koichiro Matsuura, raporda, dünyadaki su kaynaklarının bugünkü durumu hakkında bilgi bulunduğunu belirterek, raporda ilk olarak su talebi ve arzıyla ilgili değişikliklerin, iklim değişikliği, büyüme gibi diğer dinamiklerle nasıl etkileştiğinin de incelendiğini söyledi.
Matsuura, raporun, dünyanın su ihtiyaçlarının anlaşılabilmesi konusunda kapsamlı bir yaklaşım getirdiği üzerinde durdu.
Birinci raporun 2003'te yayımlanmasından bu yana sürekli olarak "su kaynaklarıyla ilgili davranışlarımızı değiştirmezsek, bir su kriziyle karşı karşıya kalırız" dediğini aktaran Matsuura, "Bu çıkan rapor artık bu ihtiyacın daha da geçmişten acil hale geldiğini gösteriyor" dedi.
Matsuura, suyun hayat için vazgeçilmez bir unsur olduğunu belirterek, ancak yatırımların yeterli olmaması ve yönetişimin dünyanın pek çok yerinde kötü yürümesi nedeniyle yüz milyonlarca insanın güvenli suya ve temel sanitasyon ihtiyaçlarına ulaşma imkanına sahip olmadığını ve hastalık, açlık gibi pek çok sorunla karşı karşıya kaldıklarını anlattı.
Nüfus artışı, tüketimin artması ve iklim değişikliklerinin de bu problemleri daha da büyütüp geliştirecek bir potansiyel durumuna getirdiğini vurgulayan Matsuura, "Mevcut trendler devam ederse, 4 milyar kişinin yüksek oranda su sıkıntısı olan bölgelerde yaşamaya başlayacağı hesap ediliyor 2013'e kadar" diye konuştu.
Matsuura, problemlerin çözümü için bir şey yapılmazsa, bunların çözülemez hale geleceğine işaret ederek, raporlarda çözüme yönelmenin birinci adımının, suyun yönetimini çok daha iyi yapmak olduğunun belirtildiğini söyledi.
Entegre bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu belirten Matsuura, genel anlamda sosyal, ekonomik, siyasi bağlamı da göz önüne almak gerektiğine dikkati çekerek, raporda su kullanımıyla ilgili önemli siyasi kararların su sektörünün dışında alındığına değinildiğini kaydetti.
Su güvenliği sağlanmadan kalkınmanın mümkün olmadığını vurgulayan Matsuura, "Raporda, su sektörüne yatırımların eksik olmasının nasıl fakirliğin önüne geçilmekle ilgili çabalara engel olduğu da belirtiliyor. Kalkınmayla ilgili olarak bin yıl kalkınma hedeflerini de göz önüne aldığınızda bütün bu hedeflerin yerine getirilmesi için suya yatırım yapmak çok önemli. Çünkü kalkınma, insanların temel sanitasyon ihtiyaçlarına erişimi olmadan ve temel su ihtiyaçlarını karşılama imkanları olmadan gerçekleşemiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Matsuura, raporun bir "alarm zili çaldığını" belirterek, "Eğer mevcut şekilde devam edersek, o zaman hakikaten küresel anlamda bir su kriziyle karşı karşıya kalma ihtimalimiz var. Ancak bu rapor bize aynı zamanda şunu da gösteriyor; elimizde böylesine bir felaketi önleyecek araçlar da var. Eğer akıllı bir şekilde suyu yönetebilirsek, hepimiz için, hem bugün hem gelecekte yeterli su bulmak mümkün olur"' dedi.
3. Dünya Su Gelişme Raporu
"3. Dünya Su Gelişme Raporu"nun sunumu, Dünya Su Değerlendirme Programı (WWAP) Başkanı Olcay Ünver ile raporun içerik koordinatörü William Cosgrove tarafından gerçekleştirildi.
Raporda, özellikle dış faktörlerin, su kaynaklarının kullanımına etkisinden bahsedilirken, su sektörü dışındaki gelişmelerdeki durumların suyla ilgili karar verme süreçleri içinde etkilerinin genel yaklaşımlar ve hedefler açısından göz önüne alınması gerektiği belirtiliyor.
Suyun kalkınma açısından öneminin ne olduğunun bilincinde olarak, su altyapısına yatırım yapmanın ilk olarak bakılması gereken alan olduğuna işaret edilen raporda, su kaynakları için rekabet ve insanların ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli kaynakların olmamasıyla ilgili sıkıntılar nedeniyle toplumların çok daha etkin bir şekilde suyun yönetimini geliştirmek, daha iyi bir hukuki altyapı sağlamak, daha etkin ve şeffaf tahsisat yöntemleri geliştirmek gibi sorumluluklarının da arttığı vurgulanıyor.
Artan talebin hassas eko-sistemlerin sürdürülebilirliğini de tehdit ettiğine değinilen raporda, suyun kendisinden gelişmeye kalkınmaya geçiş ve kalkınma içerisinde oynadığı rol üzerinde bir paradigmanın geliştirilmesinden bahsediliyor.
Raporda sanitasyona ulaşımın, içme suyundan daha geriden geldiğine değinilirken, bu konuda pek çok ülkenin bin yıl kalkınma hedeflerine ulaşmaktan "çok uzak" olduğu kaydediliyor.
Yatırımın, en çok ekonomik getiri sağlayan bölgelere daha çok aktığına dikkat çekilen raporda, şu anda suyun uzun geri ödeme dönemlerinde çok daha az getiri sağladığı, bu nedenle yeni yatırımcıların su sektörüne girmek konusunda çok istekli olmadığı vurgulanıyor. Kamu altyapısının da gelişmesi gerektiği, ancak bunun da azaldığı ve su sektörünün ihtiyaçlarını karşılayacak yatırımların
olmadığı aktarılıyor.
Su sektörünün içinde olanların dışında kalanlar ile etkileşim içinde olması gerektiğine işaret edilen raporda, sürdürülebilir olmayan bir yönetim ve suya eşitsiz erişimin devam edemeyeceği belirtiliyor.
Raporda harekete geçmemenin risklerinin çok daha fazla olduğuna değinilirken, liderlerin çok önemli ve tamamlayıcı rolleri olduğu vurgulanıyor.
Bin yıl kalkınma hedeflerine ulaşmak açısından suyun, "olmazsa olmaz" bir faktör olduğuna dikkat çekilen raporda, liderler ve hükümetler için su altyapısına yapılan yatırımların öncelik sırasında üst düzeyde yer alması gerektiği ifade ediliyor.
Pek çok ülkenin altyapı ihtiyaçlarının hepsini karşılayamadığı, bu noktada resmi kalkınma yardımlarının önemli hale gelmeye başladığı kaydedilen raporda, bu yardımların azaldığı, ancak artırılması gerektiği, şu anda toplam yardımların yüzde 5'ini oluşturduğu anlatılıyor.
ZİRVEDEN HABERLER
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında Çırağan Sarayı'nda yapılan zirveye, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Monako Prensi II. Albert, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Tuvalu Başbakanı Apisai Lelemia, Fas Başbakanı Abbas El Fassi, Kırgızistan Başbakanı İgor Çudinov, Güney Kore Başbakanı Han Seung-Soo, Hollanda Veliaht Prensi Willem Aleksander, Japonya Veliaht Prensi Naruhito Katoishi, Japonya Su Forumu Başkanı da olan eski Japonya Başbakanı Yoshiro Mori, BM Genel Sekreteri'nin Yardımcısı ve aynı zamanda Ekonomik ve Sosyal Konsey Başkanı Sha Zuhang, OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, UNESCO Genel Direktörü Koichiro Matsuura katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptı.
Forumun ilk günü düzenlenen devlet ve hükümet başkanları zirvesinin katılımcıları, Çırağan Sarayı'nda aile fotoğrafında bir araya geldi.
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, su konusunda uluslararası bir program hazırlanarak ve gelecekle ilgili projeler göz önünde bulundurularak, uygun çözümlerin ortaya konması gerektiğini, buradaki temel sorunun ise yan yana bulunan ülkeler arasında güvenin sağlanması olduğunu söyledi.
Irak, Türkiye ve Suriye'nin, Dicle ve Fırat nehirlerine ilişkin görüşmeleri sürdürdüklerini kaydeden Talabani, geçmişte Irak'ın sulama, baraj, nehirlerin kontrolü konularında önemli projeler gerçekleştirdiğini, ancak sonrasında girdiği savaşlar sonucunda mali kaynakların askeri harcamalara yönlendirildiğini ve temel hizmetlerde büyük eksiklikler yaşandığını anlattı.
Irak Cumhurbaşkanı, "Halihazırda nüfusumuzun artmasının yanı sıra ekonomik ve sosyal gelişme neticesinde su kaynaklarında kıtlıkla karşı karşıya bulunmakta ve zorluklarla karşılaşmaktayız" diyerek, bu konuda herkesin acil bir şekilde hareket etmesi ve uluslararası program hazırlanması ihtiyacına dikkati çekti.
Monako Prensi II. Albert ise suyun herkese müşterek şartlarını hatırlattığını ve tehditler karşısında tüm dünyada aynı zorlukların yaşandığını belirtti.
Yaşanan kuraklıklar, fırtınalar ve sellere işaret eden Prens Albert, "Bu küre üzerinde çekilen sıkıntılarda su daima önemli rol oynuyor. Çevreyi bozdukça ne gibi facialar olabileceğini gösteriyor. Kıtlık olduğu ya da kötü mahsul alındığında, insanların yaşamında suyun rolünün ne kadar önemli olduğunu görüyoruz" diye konuştu.
Suyun dünyanın müşterek sorunlarını hatırlattığını kaydeden Prens Albert, "Bu, bizim küresel cevap almakta ne kadar zorlandığımızın ifadesi oluyor" dedi.
Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, su probleminin küresel bir sorun olduğunu belirterek, siyasi liderlerin bu konunun çözümünde kilit rol oynadığını kaydetti.
Dünya Su Forumları arasında ilk kez İstanbul'da politik bir mekanizmanın devreye sokulduğuna işaret eden Rahman, zirvenin su sorununun çözümünde köprü rolü oynayabileceğini ifade etti.
Bölgede su kaynaklarının entegre olarak yönetilmesi gerektiğini ifade eden Rahman, su, gaz ve petrolün hiçbir alternatifleri olmadığını, bu nedenle su sorununun büyük önem taşıdığını söyledi.
Tuvalu Başbakanı Apisai Lelemia da suyun insanların temel gereksinimi olduğunu belirterek, suyun öncelik sıralamasında en önde olması gerektiğini, ancak bu önceliği pek çok ülkenin gerekli seviyeye oturtmadığını söyledi.
Su sorununu her ülkede farklı sorunlar yarattığına işaret eden Lelemia, bu çerçevede zirveden her bölgenin gereksinimlerine göre öneriler getirmesini beklediklerini kaydetti.
SÜTLÜCE'DEKİ FORUM
5. Dünya Bu Forumu'nun "Tematik Oturum" adlı bölümünde, "Dünya ölçeğinde yaşanan su sorunlarının çözümünün, suya ilişkin taleplerin birbiriyle rekabet içinde olması nedeniyle zor olduğu görüşü savunuldu.
Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu kapsamında Haliç Salonu'nda, "Tematik Oturum" yapıldı. Değişik ülkelerde su ve enerji alanında çalışmalar yapan 16 uzmanın katıldığı oturumda, su sorunları ve çözümler üzerine görüşler dile getirildi.
Su konusunda, küresel risk ve yönetimi konusunda temaların ele alındığı oturumda, bu forumda elde edilecek sonuçların dünya ölçeğinde, "İstanbul Dünya Su Forumu Sonuçları" olarak anılacağı ifade edildi.
Suya ilişkin sorunların sabitlenemediği, sürekli büyüdüğü belirtilen oturumda, açlık ve yoksulluk çeken insanların sayısının gelecek 3 yıl içinde katlanarak artacağı belirtildi.
Çevreye ilişkin yatırımların sürdürülebilirliğinin sağlanmasının önemli olduğuna dikkat çekilen oturumda, "bu işin muhataplarının birlikte çalışmasının önemi" vurgulandı.
Sorun yaşanan bölgelerde, "kim ne kadar su alacak ve nasıl kullanacak" sorularının cevaplarının önem kazandığı belirtilen oturumda, tarafların diyalog yoluyla ortak akıla ulaşmada zorlandığı ifade edildi.
Su konusunda tarafların birbiriyle "dürüstçe" konuşması gerekli olduğu dile getirilen oturumda, suya ilişkin sorunların çok yönlü bir şekilde ele alınması gerektiği vurgulandı.
Milyonlarca insanın birlikte yaşadığı bir kentte biyoçeşitliliğin ve suyun kalitesinin kontrol altına alınmasının zorluğuna değinilen oturumda, 5. Dünya Su Forumu'nun tüm dünyayı etkisi altına alan bir ekonomik krizin ortasında yapıldığı anımsatıldı.
Ekonomik krizin su camiası için bir fırsata çevrilebileceğini ifade eden katılımcılar, "suyun sadece ticari bir mal olmadığı" görüşü dile getirildi.
Türkiye'de, suyun güvenliğinin kontrol altına alınmasına ilişkin başarılı uygulamalar bulunduğu belirtilen oturumda, Haliç'in temizlenmesine ilişkin çalışma buna örnek gösterildi.
Dünya'nın ekolojik çevresinin gelecek kuşaklar için korunması gerektiği belirtilen oturumda, insanlığın bir gün suyun tükeneceğine olan endişeyi sürekli taşıdığı anımsatıldı.
Özellikle, büyük kentler için su güvenliğinin çok önemli olduğu belirtilen oturumda, "Dünya ölçeğinde yaşanan su sorunlarının çözümünün, suya ilişkin taleplerin birbiriyle rekabet içinde olması nedeniyle zor olduğu" görüşü savunuldu.
Suya ilişkin sorunların çözümü amacıyla interaktif diyalog sürecinin bir an önce başlaması gerektiği vurgulanan oturumda, su kaynaklarının sürdürülebilirliği konusunda yapılacak çalışmalara ilişkin ortak zemin oluşturulması görüşü benimsendi.
Zirve öncesi, bu sabah Çırağan Oteli'nin bahçesinden "Büyük Yeşil Ada" adlı tekneye binen ve aralarında Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Monako Veliaht Prensi II. Albert, Hollanda Veliaht Prensi Willem Alexander, Japonya Veliaht Prensi Naruhito Kotaishi'nin de bulunduğu konuklar, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'ne geldi.
Forumda ilk olarak, İstanbul'un tanıtım filmi gösterildi. Daha sonra da konuşmalara geçildi.
Cumhurbaşkanı Gül, açılış konuşmasında, tabiatla uyum içinde yaşanması gerektiğini belirtti; "Tedbir alınmazsa 2010'da Türkiye de su yoksulu olabilir" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, sanayileşmiş, ekonomik gelişmesini tamamlamış ülkelerde içme ve diğer ihtiyaçlar için kişi başına ortalama günde 266 litre su tüketilirken, Asya ortalamasının 143, Arap ülkeleri ortalamasının 158, Latin Amerika ortalamasının 184, Afrika ortalamasının ise sadece 67 litre olduğunu belirterek, "Eşitsizliğin ve dengesizliğin rakamlarla açıkça ifade edildiğini görüyoruz" dedi.
5. Dünya Su Forumu Genel Sekreteri Prof. Dr. Oktay Tabasaran, yerel idareleri su konusunda önlemler almaya ve bazı kriterleri oluşturmaya davet etti.
"Yeşil Forum" girişimiyle forumda, "geri dönüşümlü malzemelerin kullanılması, daha az enerji ve daha az katı ve sıvı atık üretilmesi" konusunda hassasiyetle çalıştıklarını dile getiren Prof. Dr. Tabasaran, foruma katılan her bir kişi için Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından fidan dikileceğini bildirdi.
Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchon da, "Bizler burada insanların nihayet doğayla uyumlu yaşamasını başarmak isteyen insanların sesini duyurmak için bulunuyoruz. Suya erişimin ve ulaşma yolunun uzun olduğunu bilincindeyiz. Bu yolda bir araya gelmemiz bizim erdemimizdir" diyerek konuşmasına başladı.
Birçok şehirde arıtma tesisi olmadığını, sağlıklı suya erişilemediğini hatırlatan Fauchon, "Suya karşı işlenen saldırıların sorumluları, iklim değişikliklerin sorumluları, insanların hayatta kalması için vazgeçilmez olan su kaynaklarını azalmasının sorumluları hep biziz. Çok önemli bir meydan okuma ve ikilem ile karşı karşıyayız. Suyu kullanmak ve suyu korumak. Su kaynaklarını korumak, değerlendirmek, muhafaza etmek ve hatta yeniden kullanmak zorundayız" diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da, insan nüfusunun yüzde 70'inin yaşadığı şehirlerde, başta su olmak üzere doğal kaynakların hızla tüketildiğini belirterek, yerel yönetimler ve hükümetlerin gençler ve çocukların geleceğini emanet olarak aldığını, onların yarınlarını hazırlarken özellikle doğal kaynakları kullanmak zorunda olduklarını dile getirdi.
Foruma, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ev sahipliğinde Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Hollanda Veliaht Prensi Willem Alexander, Monako Prensi II. Albert, Güney Kore Başbakanı Han Seung-Soo, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ve Japonya Veliaht Prensi Naruhito Kotaishi'nin de aralarında bulunduğu devlet ve hükümet başkanları katlıyor.
İspanya, Fransa, Şili ve ABD'de yaşanan kuraklık süreci
5. Dünya Su Forumu çerçevesindeki "Su Bitiyor. Daha İyi Bir Yönetimle Kuraklıktan Nasıl Yeni Fırsatlar Elde Edilebilir?" başlıklı oturumda; İspanya, Fransa, Şili ve ABD'de yaşanan kuraklık süreçleri ve kuraklıkla mücadelede uygulanan yönetim stratejileri paylaşıldı.
Sütlüce Kültür ve Kongre Merkezi'ndeki oturumda, proaktif olarak hazırlanan kuraklık yönetim planlarının taşıdığı önem vurgulandı.
Fransa Sürdürülebilir Kalkınma ve Planlama Bakanlığı yetkilisi Jean Paul Rivaud, son birkaç yılda Fransa'nın güneyinde kuraklıkta çok büyük bir artış olduğunu, yağışların azaldığını, tarımda verimliliğin düştüğünü kaydetti.
Kuraklığa karşı önceden önlem alma ve risk değerlendirmesinin önemine işaret eden Rivaud, Fransa'da kuraklıkla mücadele konusunda çıkarılan yasalar ve oluşturulan işbirliği platformlarına değindi.
Rivaud, 1976'da yaşanan kuraklığın bir referans olarak alındığını, Fransa'da 2006'dan itibaren çok önemli bir kuraklığın yaşandığını belirterek, suyun tasarrufu konusunda en temel kısıtlamaların tarımsal sulama konusunda yapıldığını kaydetti.
Barajlardaki su seviyesinin azalmasıyla enerji alanında 200 milyon Avro kaybedildiğini dile getiren Rivaud, Fransa'da su alanında son 30 yılda önemli yatırımlar yapıldığını, 1976'dan bu yana sadece su ajanslarının 5 milyar Avroluk yatırım yaptıklarını kaydetti.
Ülkedeki su bilgi haritalarının düzenlenerek erken uyarı sistemlerinin hayata geçirildiğini anlatan Rivaud, bunlarla birlikte yağış durumunun düzelmesine rağmen halen 34 bölgenin gözlem altında olduğunu bildirdi.
ABD
ABD Ulusal Kuraklıkla Mücadele Merkezi'nden Donald Wilhite da ABD'de kuraklıkla mücadele konusunda çok karmaşık yasalar ve düzenlemeler olduğunu belirtti.
Wilhite, "Tarihsel açıdan bakıldığında suyun yönetilmesi kriz yönetimi olarak karşımıza çıkıyor. Genellikle kuraklık yönetimi reaktif bir yaklaşım olmuş, proaktif olmamış. Bu döngüyü nerede yaşıyorsak yaşayalım kuraklığın planlanması gerekiyor" diye konuştu.
ABD'de 1895'ten beri ağır kuraklık yaşayan bölgeler olduğunu, kuraklığın ABD'de çok sık meydana geldiğini dile getiren Wilhite, ülkenin yüzde 15'inin ağır bir kuraklık yaşadığını, zaman zaman kuraklık bölgelerinin değiştiğini ifade etti.
Wilhite, son 10 yılda ülkenin güneydoğu ve batı bölgelerinde daha sık olmak üzere çeşitli bölgelerde meydana gelen kuraklığın verilere göre "ılımlı", "şiddetli", "ağır" ve "istisnai" gibi çeşitli düzeylerde derecelendirildiğini söyledi.
İspanya
Dünya Su Konseyi yetkililerinin açılış konuşmalarını yaptığı oturumda konuşmacılar, her 15 saniyede 1 çocuğun temiz su yokluğundan hayatını kaybettiğini, BM'nin öngörülerine göre 2050 yılına gelindiğinde çevresel sebeplerden dolayı 150 milyon kadar mültecinin ortaya çıkacağına dikkati çekti.
İspanya'yı temsil eden yetkililerin, 2004-2008 yılları arasında ülkede yaşanan kuraklık dönemini ve ortaya konulan yönetim planları ile uygulamaları katılımcılarla paylaştığı oturumda, ülkede kuraklık yaşanan bölgedeki çalışmalara 700 milyon Avro'nun ayrıldığı dile getirildi.
İspanya'da kuraklık yaşanırken Avrupa'nın geri kalan kısmının da bir kuraklık stratejisi geliştirdiği, Avrupa Komisyonu'nun da dahil olmasıyla çözümlerin daha etkin uygulandığı ifade edildi.
Rekabetçi tarım ürünlerinin üretildiği İspanya'nın güneydoğusundaki Segura bölgesindeki kuraklık önlemleri anlatılarak, bu bölgede suyun tuzluluktan arındırılması, şehir suyunun yeniden kullanılması için dönüştürülmesi ve Tegas ırmağının suyunun kullanılması dahil birçok metodun da uygulandığı belirtildi.
2007'de özel kuraklık planının uygulanması gibi önlemler sonunda önceki kuraklıklarda yüzde 15 oranında düşen üretimin, son yaşanan kuraklıkta sadece yüzde 4 oranında düştüğü belirtildi.
Segura havzasının, dünyada en iyi düzenlenen havza olduğu belirtilirken, STK'lar, yerel, bölgesel ya da ulusal yönetimler, sendikalar gibi tüm paydaşların bir arada çalışması gerektiği vurgulandı.
Şili
Şilili bakanlık yetkilileri de 15 milyon insanın yaşadığı Şili'de nüfusun dörtte birine 200 bin metre küpten az su düştüğünü, suyun yüzde 70'inin tarım alanında kullanıldığını bildirdi.
Ülkede göllerde 7 milyar metre küp, baraj ve rezervuarlarda 5 milyar metre küp su bulunduğu, bu miktarın 1 milyar metre küp artmasının beklendiği kaydedildi. Tarih boyunca birçok yıl kuraklıklar geçiren Şili'de en son 2008'de kuraklık yaşandığı, bunun bir enerji problemini de beraberinde getirdiği anlatıldı.
Şili Kamu İşleri İdaresi Bakanlığı tarafından bir deklarasyon yayınlanarak, kuraklıkla mücadele için 20 milyar dolar harcandığı ifade edildi.
TEMA: "Su zengini değiliz"
Foruma izleyici olarak katılan Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA), suyun pahabiçilmez bir miras olduğunu belirtti:
"DSİ verilerine göre, Türkiye su zengini bir ülke değildir. Ülkemizin tüketilebilir yer üstü ve yer altı su potansiyeli yılda ortalama 112 milyar metreküptür. Kişi başına düşen yıllık 1652 metreküp su miktarına göre ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır.
TEMA, suyu paha biçilemez doğal bir miras olarak tanımlamakta ve suyun kamu tarafından 'Güvenli içme suyu', 'Katlanılabilir maliyet', 'Adil sunum', 'Verimli ve sürdürülebilir' tüketim anlayışına dayalı olarak sağlanması gerektiğine inanmaktadır.
Dünyadaki toplam suyun yüzde 97,5'i okyanuslarda ve denizlerde tuzlu su olarak, yüzde 2,5'i nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunmaktadır. Yüzde 2,5 gibi çok az miktarda olan tatlı su kaynaklarının yüzde 90'ının kutuplarda ve yer altında hapsedilmiş olarak bulunması, insanoğlunun kolaylıkla yararlanabileceği elverişli tatlı su miktarının ne kadar az olduğunu göstermektedir.
Üstelik küresel iklim değişikliği, dünyadaki su rejimini değiştirmekte, çok kıt olan su varlığının doğru, verimli ve adil şekilde paylaşımında yeni stratejiler ve uyum sürecinin belirlenmesini zorunu kılmaktadır."
Kongreyle ilgili başlıklar:
- Dünya Su Forumu, Dünya Su Konseyi tarafından her 3 yılda bir düzenleniyor.
- 16-23 Mart 2009 arasında gerçekleştirilecek.
- En az 23 konu 100 ayrı oturum halinde ele alınacak.
- "Su Ödülleri" verilecek: T.C. Başbakanlık Su Ödülü, Kral İkinci Hasan Büyük Dünya Su Ödülü, Kyoto Büyük Dünya Su Ödülü.
İstanbul su mutabakatı
Yerel idareleri su konusunda acil önlemler almaya ve belirli bazı kriterleri yerine getirmeyi taahhüt etmeye davet eden İstanbul Su Mutabakatı da 5. Dünya Su Forumu'nda imzaya açılacak.
Protesto gösterisi: "Su hayattır, satılamaz!"
5. Dünya Su Forumu'nu protesto için forumun yapıldığı Sütlücü Kongre ve Kültür Merkezi'ne yürümek isteyen gruba polis müdahale etti.
Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla oluşturulan ve kendilerine "Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu" adını veren grup üyeleri, Beyoğlu Adliyesi önünde toplandı.
"Su hayattır satılamaz", "Herkese yeterli su" yazılı dövizler taşıyan ve yelekler giyen grup, slogan ve ıslık eşliğinde kongrenin yapıldığı alana doğru yürümeye başladı. Bir süre yürüyen grup, güvenlik güçlerince yolu trafiğe kapatmaları nedeniyle uyarıldı.
Bunun üzerine, 5. Dünya Su Forumu'nu protesto eden açıklamalarını^bulundukları yerde yapan grup, daha sonra forumun yapıldığı Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'ne tekrar yürümek istedi. Gruba polisin, biber gazı kullanarak müdahale etmesi sonucu, arbede yaşandı. Bu sırada, bir polis kolundan yaralandı.
Bu arada, forumun açılış töreninden önce toplantının yapıldığı salonun üst katında bulunan küçük bir grup, protesto amacıyla üzerinde "No Risky Dams" yazılı pankart açtı. Salondaki güvenlik görevlileri pankartı grubun elinden aldı.
Bu kişiler ise salondaki yerlerinde oturmaya devam etti.
17 gözaltı
Gruptakilerden 17 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar, Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne getirildi. Yurt dışından kongreyi izlemeye gelen bazı yabancıların da protestoya katıldığı gözlendi.
Kongre nedeniyle Beyoğlu Adliyesi'nin bulunduğu alanda çok sayıda çevik kuvvet ekibi görevlendirildi.
Dev çadır kuruldu
5. Dünya Su Forumu'nun fuar bölümü için dev bir çadır kuruldu. Almanya'nın taşınabilir yapılar konusundaki önde gelen firmalarından Röder, 205 metre boyunda 40 metre eninde bir çadır kurdu. Forum kapsamında düzenlenen fuara ev sahipliği yapacak çadır, 15 günde hazır hale getirildi.
Fuar alanında restoran ve yürüyüş mekanlarıyla birlikte toplam 9,000 metre karelik bir alanı kapsayan çadır, bugüne kadar Türkiye'de kurulan en büyük geçici yapı olma özelliğine sahip bulunuyor.
Röder Türkiye Pazarlama Müdürü Yaşar Polat, "Türkiye'nin son yıllarda düzenlediği en önemli toplantılardan biri olan Dünya Su Forumu için rekor boyutta bir çadır üretmenin gururunu yaşıyoruz. Bu yapıyı, saatte 100 kilometre rüzgar hızına dayanacak şekilde tasarladık. Şiddetli depremlere dayanıklı ve alev almaz özelliğe sahip" dedi.
Türkiye'de bugüne kadar en büyük çadırın boyu 200 metre olmak üzere yine kendi firmalarının kurduğunu belirten Polat, "Şimdi kendi rekorumuzu 205 metre ile geçiyoruz. Bu yapılar geçici olması nedeniyle Haliç'in ve İstanbul'un siluetine de zarar vermiyor, çevreyi kirletmiyorlar" diye konuştu.
İstanbul'da 16-22 Mart 2009'da Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenecek 5. Dünya Su Forumu'nun fuar bölümü için kurulan çadır, iki futbol sahası uzunluğunda ve yapının içine 54 adet F-16 savaş uçağı ya da 7 adet C-130 kargo uçağı sığabiliyor.
Taşıyıcı yapısı yaklaşık 100 ton alüminyumdan oluşan çadır için kullanılan örtü malzemesi alev almıyor, yosunlanma, mantarlanmaya karşı dayanıklı ve ultraviyole ışın geçirmiyor.
Yükseltilmiş zemin uygulaması özel olarak Almanya'dan getirilen ve metre kareye 350 kilogram yük taşıma yeteneğine sahip, 6 metre minimum yükseliğe ve yaklaşık 12 metre mahya yüksekliğine sahip çadır, ilk kez taşınabilir hava kanalları kullanılarak iklimlendirildi.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
SON DAKİKA! Türkiye Bu Cinayetleri Konuşuyor: Büyükçekmece, Avcılar ve Esenyurt'ta 4 Kişiyi Öldürüp İntihar Etti
SON DAKİKA! Erdoğan 'Hiçbir Kesimi Ezdirmeyeceğiz' demişti... Maaş zamları için gözler Kabine'de...
Son Dakika... Yurtta Kar Esareti: Okullarda 'kar tatili' haberleri peş peşe geldi! İşte okulların tatil edildiği 27 kent...
İstanbul'da dehşet: 4 kişiyi öldürüp intihar etti
Özel kurumda otizmli çocuğa şiddet iddiası