Son dakika...Selma Irmak'ın hapis cezası onandı
HDP Hakkari Milletvekili Selma Irmak'a tutuklu olduğu davada, "Terör örgütü propagandası yapmak" suçundan verilen 2,5 yıl hapis cezası İstinaf Mahkemesi tarafından onandı.
Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü terör soruşturması kapsamında tutuklanıp, yargılandığı davada 10 yıl hapis cezasına çarptırılan HDP Hakkari Milletvekili Selma Irmak'a, 'terör örgütü propagandası yapmak' suçundan verilen 2,5 yıllık hapis cezası kesinleşti. Irmak'a 'Silahlı terör örgütü üyeliği' suçundan verilen 7,5 yıl hapis cezasına ilişkin taleplerini değerlendiren İstinaf Mahkemesi, bu suç yönünden yapılan istinaf başvurusunu ise Yargıtay yolu açık olmak üzere reddetti.
Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 4 Kasım 2016 günü tutuklanan HDP Milletvekili Selma Irmak, güvenlik gerekçesiyle Diyarbakır 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne nakledilen davada 'silahlı terör örgütü üyesi olmak' ve 'terör örgütü propagandası yapmak' suçlarından 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kararın ardından Irmak'ın avukatları Reyhan Yalçındağ Baydemir ve Erhan Ürküt, milletvekili olan sanığın eylemlerinin yasama dokunulmazlığı kapsamında kaldığı, sanığın SEGBİS ile savunmasının alınmadığı, son sözünün sorulmaması ile savunma hakkının kısıtlandığı ve avukatlara esas hakkında savunma hazırlamak için süre verilmediği gerekçesiyle karara itiraz etti. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise sanığın 'silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek' suçundan cezalandırılması gerekirken 'terör örgütü üyeliği' suçundan cezalandırılmasına karşı, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi'ne istinaf başvurusu yaptı.
Milletvekilliği düşürülebilir
Dosyayı değerlendiren Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3'üncü Ceza Dairesi, sanık avukatları ve Cumhuriyet Başsavcılığı'nın istinaf taleplerini esastan reddetti. İstinaf Mahkemesi kararında, Irmak hakkında 'Silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne ilişkin itirazların, Yargıtay yolu açık olmak üzere reddedildiği belirtildi. Irmak'a 'terör örgütü propagandası yapmak' suçundan verilen 2,5 yıllık mahkumiyet hükmüne ilişkin itirazların ise kesin olmak üzere reddedildiği belirtildi. İstinaf Mahkemesi'nin itirazları esastan reddetmesi üzerine, Irmak'ın 2,5 yıllık hapis cezası kesinleşmiş oldu. Cezanın kesinleşmesine ilişkin tezkerenin TBMM Genel Kurulu'nda okunması halinde Irmak'ın milletvekilliği düşürülebilecek.
'Özgürlükler, terör örgütlerince kötüye kullanılmak isteniyor'
Davanın esasına ilişkin itirazların değerlendirildiği kararda, siyasi partilerin demokratik, siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olduğu belirtilerek, ülkeyi yönetmeye talip partilerin halkın sorunlarını vurgulama, hükümet ve yöneticilerin hatalı ve eksik uygulamalarına ilişkin eleştiri yapma, görüş ve düşüncelerini açıklamasının doğal görevleri olduğunu ifade edildi. Demokrasilerde, özgürlüklerle doğrudan ilişkili olan ve yüksek bir meşruiyete sahip bulunan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün, başka özgürlükler gibi; terör örgütlerince kötüye kullanılmak istenebileceğinin açık olduğu vurgulanan kararda, "Nitekim birtakım siyasi faaliyetteki asıl hedef ve amaçların, açıklanan hedef ve amaçlardan başka olabileceği gibi, asıl hedef ve amaçların gizlenebileceği, Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nin kararında da vurgulanmıştır. Bir faaliyetin siyasi faaliyet veya örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilmesi ve anayasa ile sözleşmenin korunmasından yararlanabilmesi için gerçekleştirilmekte olduğu bağlam ile birlikte cebir ve şiddet ile ilişkisi, kullanılan yöntem ve takip edilen amacın hukuk ve demokrasi kurallarına uygun olup olmadığı ve bir terör örgütü ile amaç veya yöntem bakımından ya da yapısal bir bağlantısının bulunup bulunmadığına bakılmalı ve Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nin 17 Temmuz 2001 tarihli 'Sadak ve diğerleri' kararında yaptığı ayrımda dikkate alınmalıdır" denildi.
Uluslararası sözleşmelere vurgu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın değiştirilemeyen ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen 3'üncü maddesinde yer alan 'Türkiye, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür" ifadesine dikkat çekilen kararda, Anayasa'nın 14'üncü maddesinde hak ve hürriyetlerin hangi koşullarda sınırlandırılacağına yer verildiği belirtildi. Uluslararası sözleşmeler ve hukuk belgelerinin; devlet, ülke ve ulus bütünlüğünü bozmayı hedefleyen eylemlere cevaz vermediği vurgulanan kararda, bu konuya ilişkin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Helsinki Nihai Senedi ve Paris Şartı'nda bulunan maddelere yer verildi. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün kötüye kullanımını yasakladığı kaydedilen kararda, uluslararası sözleşmeler ve belgelerde, devletin birliği ve ülke bütünlüğünün koruma altına alındığı, bir hakkın kötüye kullanılmasının da meşru görülmediği belirtildi.
'Sanığın eylemleri öncesi, PKK yöneticilerinin açıklamaları dikkat çekici'
Selma Irmak'ın 9 Ocak 2015 ve 26 Ocak 2016 tarihleri arasında yaptığı konuşmalar ve katıldığı eylemler öncesinde, terör örgütü PKK'nın üst düzey yöneticilerinin açıklamalarının dikkat çekici olduğu belirtilen kararda, Cemil Bayık, Murat Karayılan ve Duran Kalkan'ın hendek olayları ve sözde öz yönetim açıklamalarına da dikkat çekildi. PKK/KCK terör örgütünün sözde anayasası niteliğinde olan KCK sözleşmesinde de özyönetime ayrıntılı olarak yer verildiği ifade edilen kararda, "Görüldüğü üzere, öz yönetim açıklamasının demokratik bir talep olarak, terör örgütü yöneticilerin açıklamaları sonrasına tesadüfen denk geldiğini kabul etmek, sonradan yaşanan olaylar karşısında mümkün görülmemiştir" denildi.
'Açıklamaları siyasi parti faaliyeti olarak değerlendirilemez'
Selma Irmak'ın 27 Aralık 2015 tarihinde öz yönetime ilişkin 14 maddelik bildirgeyi Demokratik Toplum Kongresi eş başkanı sıfatıyla okuduğu belirtilen kararda, PKK/KCK terör örgütü ile paralel açıklamalarda bulunan sanığın eylemlerinin siyasi parti faaliyeti olarak değerlendirilmesine olanak bulunmadığı vurgulandı. Irmak'ın 2015-2016 yılları arasında yaptığı 7 ayrı konuşmaya dikkat çeken mahkeme, kararında, "Konuşmaların, terör örgütünün cebir, şiddet, tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterir, şiddeti teşvik eder, silahlı direnişe ve isyana davet şeklinde, insanlarda saldırgan duygular oluşturacak biçimde, oluşan tehlike ve şiddeti daha da kışkırtacak nefret söylemi niteliğinde olduğu görülmüştür" denildi.