Sezen Aksu'dan ''Yetmez ama evet'' açıklaması
Türk pop müziğinin en büyük isimlerinden kabul edilen Sezen Aksu, özellikle 12 Eylül 2010'daki Anayasa referandumu sırasındaki "Yetmez ama evet" tutumu nedeniyle kendisine yöneltilen eleştirilerle ilgili ilk kez konuştu: "Birileri evrensel hukuk kuralları içinde Türkiye'yi demokratikleştireceğine dair bir söz verdi. Ben de bu vaatlere şans tanıdım."
Hürriyet Pazar'ın Genel Yayın Yönetmeni Çınar Oskay'a konuşan Sezen Aksu, bir dönem AKP 'ye verdiği destek nedeniyle kendisine küskün olan dinleyicileri olduğunun hatırlatılması üzerine ise "Fikrimden dolayı onlar bana küs olabilirler, ben onlara küs değilim" dedi.
Sezen Aksu'nun açıklamalarından:
Son 12-13 yıl içinde Türkiye çok politize oldu. Çalkantılar, savrulmalar, fikir ayrılıkları yaşandı. Bu dönemde siz de kendinizi savrulmuş hissettiniz mi?
- Hissetmedim. Çünkü hayatım boyunca bir grupla, partiyle ya da kalabalıklarla bir aidiyet duygusu içinde ortak ses çıkarmadım. Doğru bulduğuma "Doğru" dedim, yürüdüm. "Ringe çıkan yumruk yer" sözünü gayet iyi içselleştirdiğim için olabilecekleri aşağı yukarı öngördüm. İnandığım şeylerden sapma olmadı. Her şeyde olduğu gibi bende de değişen ve gelişen şeyler oldu. Onun dışında durduğum yerde duruyorum. Ama 'Yetmez ama evet' meselesini soruyorsanız...
O süreç ve dönemin başbakanı Erdoğan ile yaptığınız telefon görüşmesi çok tartışıldı...
- Kürt açılımına destek verdim. 2002 yılında 'Türkiye Şarkıları'nda, Türkiye'de yaşayan farklı kimliklerden müzisyenlerle kendi dillerinde ben de onların dilinde şarkı söyledik. Sonra bütün ekip gitti ifade verdi, nedense bir tek bana ilişmediler. Çok hastaydım o sıra. Osman Müftüoğlu "Ne olursa olsun sahneye çıkacaksın" dedi. Hastalığım sistemimi çökertebilirdi, adrenalin salgılamamam gerekiyordu. İçimde bir korku vardı. Başıma bir şey gelirse, içimde kalmasın, bunu yapmış olayım istedim.
Siyasi tepkiler o zamandan başladı sanırım...
- Yolun başında insan bu konularla ilgilenince kendini değerli ve önemli hissediyor. Ama sonra başkalarının acısıyla hakiki bir empati geliştirdikçe, gerçekten dertlenmeye başlıyorsun. Yıllar geçtikçe, olgunlaştıkça, adalet duygum yara aldıkça gerçekle yüzleşmekten başka çare olmadığına ikna oldum. Bir salyangoza "Sen neden salyangozsun" diye sorulur mu canım! İnsanları yok mezhebinden, yok etnik kökeninden dolayı ayırmak... İnsanlığın hâlâ böyle bir noktada olması... Ne kadar ilkel... İnsanı hayvanlardan düşüncesi, duygusu ayırır. Bu yüzden tekamülümüzün epeyce yolu var...
Karamsar mısınız?
- Güç odakları ve iktidar kademelerinde bizim hiç bilemeyeceğimiz katman katman, uçsuz bucaksız labirentler olsa da Çetin Altan'ın hep söylediği gibi "Enseyi karartmayın" derim ben... Bu ülkenin çeşitli halklardan oluştuğunu ve bu halkların bugüne kadar bir arada yaşamayı nasıl becerdiyse, bundan sonra da becerebileceğini adım gibi biliyorum.
Bazıları bir dönem AKP'ye sorgusuz sualsiz destek verdiğinizi düşündü. Sizi seven pek çok kişi bu yüzden size küstü. Bunlar sizi nasıl etkiledi?
- Birileri bize bu ülkede kalıcı barışı tesis edeceğine ve evrensel hukuk kuralları içinde Türkiye'yi demokratikleştireceğine dair bir söz verdi. Ben de bu vaatlere şans tanıdım. "Hayır" demek de bir seçenekti, o da onların fikriydi. Akademik çevrelerin bu süreçleri en ince detayına kadar araştırması, yaşanan acıları tarihsel bir yüzleşme için akademik platformda belgelendirmesi gerekiyor. Bu veriler elimize geçtiğinde, okumaktan biraz imtina eden kamuoyu da vakit ayırıp bilgilendiğinde gerçek bir muhasebe yapabilir herkes. Sabırlı bir insanım, doğruyu beklerim. O zaman hangi eleştiri yerli, hangisi yersiz görülür.
Babanızın Fethullah Gülen'in ilk açtığı okulun müdürü olduğu, Cemaat ile AKP arasında çatışma çıkınca sizin de iktidara desteği kestiğinizi yazanlar oldu... Bunları nasıl yorumluyorsunuz?
- Ben doğru bulduğum şeyi destekler, eğri bulduğumda da muhalefet ederim. Bir kere benim mürit olmam, moda deyimle 'fıtratıma' aykırı. Bunu geçelim... Ciddiye alınacak bir tarafı yok. Zaten Gülencilik ile de kalmadı bana söylenenler; internette Yahudilikten Hıristiyan misyonerliğine kadar her şey çıktı. İsteyen istediğini desin. Çok ilgilenmiyorum. 40 yıldır ortadayım, her konuda yazmışım, fikrimi söylemişim. Alacağım tepkiden filan çekinmem. Kendimi anlatmaktan zaten hoşlanmam. Bu, 40 yıl boyunca her gün samimiyet sınavına maruz bırakılmak anlamına geliyor... Neden-sonuç ilişkisi kurabilmemiz, bilgiyi referans alma ihtiyacımız ve hafızamız biraz sorunlu.
Öyle ya da böyle size küskün olanlara söyleyeceğiniz bir şey var mı?
- Fikrimden dolayı onlar bana küs olabilirler; ben onlara küs değilim. Tepkilerde bir doz aşımı olduğu gerçek. Ama neticede refleks olarak en keskin dili kullansalar bile temelde çoğunluğun düşünce özgürlüğünden yana olduğuna eminim. Bu inancın layıkınca hayata geçirilmesinin çok kolay olmadığını biliyoruz. "Zaman" diyorum...
Seçim sonuçlarını nasıl karşıladınız?
- Siz de beni iyice politikacı zannettiniz! Sandıktan ortak bir irade çıktı. "Uzlaşın" dedi halk. "Önce hizmet edin. Çatışmanızı nezaketle yapın. Gelir kaynaklarının adaletsiz dağılımı başta, düzeltilmesi gereken onca şey varken sizin bu kavgalarınızı seyretmeyeceğiz" dediler. "Çatışmayı da tartışmayı da âdâbıyla yapın. Ayar verdiler, hepimize ayar verdiler.
Hepimize derken?
- Türkiye'de her şeyi devletten bekleme gibi bir alışkanlık var. Bu sorumluluğu paylaşmalıyız. Onarımdan bahsediliyor, elbirliğiyle omuz vermeliyiz. Çözüm, uzlaşma için çaba sarf etmeliyiz.
'Yetmez ama evet' gibi siyasi süreçlerde sizinle aynı yerde duranlar vardı. Fakat bir kısmı daha sonraki otoriterleşme yöneliminde özeleştiri yaptı, "Yanılmışım" dedi. Siz AKP'ye verdiğiniz destek konusunda pişmanlık hissediyor musunuz?
Benim kuşağım büyük acılardan geçti. Darbelerden, faili meçhullerden, 'Cumartesi Anneleri'nden, işkencelerden gelir adaletsizliğine kadar... Hangi birini sayayım. Bütün bu acılardan süzülüp damıtılmış bir umuttu benim 'evet'im... Gerçek bir muhasebe, akademik düzeyde bilimsel kaynak ve referansa dayandırılmadan yapılamaz. "Pişman mısın" gibi soruları ya da "Özür dile" gibi buyurgan yaklaşımları özgürlükçülük bağlamında henüz yeteri kadar olgunlaşmamış oluşumuza bağlıyorum. İnsan umudundan pişman olmaz...
Bir söyleşinizde şöyle demişsiniz: "Çocukluğumun İzmir'inde rembetikoyla, Ermeni, Alevi türküleriyle büyüdüm. İzmir müthiş demokrat bir yerdir. Diğer kentlerden farklıdır." Bugünün İzmir'ini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çok ilginç bir yer İzmir. Yüzde 10.5 çıktı HDP'ye. Hiç bekler miydiniz? İsteseniz de istemeseniz de Kürt de var, Ermeni de var, Alevi de var. İnsan bunlar yahu! Yok edip var edebileceğiniz canlılar değiller. Adalet esastır. Hakikatle yüzleşmedikçe bunlar kökünden çözülmez.
Bugünkü Gezi kuşağı bu bakışa daha yakın bir çizgiye mi geldi?
- Her hareketi kendi somut koşullarında değerlendirmek gerekir. Gezi kuşağı, bir tuşun ucunda dünyaya uyandı. Biçim farklı olsa da öz aynıydı bence: 'Daha adil bir dünya'. Onların farkı, doğası gereği yeni ve gülümseyen bir dil kurdular...Ve büyük bir dönüşümün başlangıcını, yeninin gücü ile gerçekleştirdiler.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Dikkat! Tarih belli oldu... Kuvvetli sağanak geri dönüyor: Listede İstanbul da var
SON DAKİKA! Kabus 3 yıl aradan sonra geri döndü! Bu uyarı bir profesöre ait!
Bolu'nun konuştuğu son dakika haberi! “Ben nasıl yaşayacağım şimdi” diye haykırdı!
EN SON HABER || Türkiye'nin ciğerini yakan 33 dakika! 66 günlük suskunluk
TUSAŞ saldırısında kahreden detay! Çiçekçi konuştu: Hayatımın en acı siparişiydi