"Hipodrom yapısı tapınaktan daha önce M.Ö. 67 yıllarında yapıldığını antik kaynaklardan biliyoruz, aslında Helenistik dönem, şu meşhur Antiochusların olduğu, yani Roma öncesi. O dönemde hipodrom yapısının olduğunu burada yaptığımız sondajlarda malzemelerden alıyoruz. 1932-35 yılları arasında Princeton Üniversitesi başkanlığındaki ekip de burada kazı yapmış ama çok fazla yayın yapmadığı için bilmiyoruz. Biz bunu sıfırdan ele alarak kazıyı başlattık. Kazıda iki katlı tribünlerin oturduğu temelleri bulduk, arenayı bölen, 'spina' diye adlandırdığımız kuzey-güney doğrultulu, 8 metre genişliğindeki bir mimari elemanı bulduk, bunlara göre son derece büyük bir yapıdan bahsediyoruz. Antakya'nın kendi çağında daha henüz İstanbul yokken 3 büyük kentten birisi, bunlar İskenderiye, Antakya ve Roma ve bütün Doğu Akdeniz'i bu kentler yönetiyor. Bütün siyasi ekonomik güç burada, dolayısıyla bu yapılar o dönemin Antakya'sına önemli bir ışık tutuyor. Antakya'yı daha iyi tanınabilir kılıyor. Bu proje hem bilimsel hem de turizm yanı olan bir proje. Çünkü Hatay Müzesine çok yakın bir konumda, hem hipodrom hem de tapınak yapısı atıl durumdaydı bugüne kadar, artık bundan sonra müzeyle birlikte bir kültür aksı olarak düşünüyoruz. Tabelalarla, yönlendirmelerle artık buraya da gelip gezsinler, bu iki değerli anıt ta Antakya'nın bir vakitler şanına şöhretine tanıklık etsin diye düşünüyoruz."