Nevşehir'de 'valiliğin katkısıyla' Abdullah Çatlı sempozyumu

Türkiye'nin bir dönemine damga vuran, devlet-siyaset-mafya üçgenindeki ilişkileri ortaya döken Susurluk kazasında ölenlerden Abdullah Çatlı'yı anmak için Nevşehir'de valiliğin de katkısıyla sempozyum düzenlendi. Nevşehir Ticaret Borsası'na ait konferans salonunda düzenlenen sempozyuma Çatlı'nın ailesinin yanı sıra, 1978'deki Bahçelievler katliamında 7 Türkiye İşçi Partisi üyesi genci öldürenlerden Haluk Kırcı ile 12 Eylül öncesinde gazeteci Abdi İpekçi ve DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in öldürülmesinde adı geçen Yılma Durak da katıldı.Abdullah Çatlı adına, 6 Kasım 1996'daki Susurluk kazasındaki ölümünün 20'nci yılında Nevşehir Ticaret Borsası Konferans Salonu'nda sempozyum düzenlendi. Sempozyuma, Abdullah Çatlı'nın annesi Remziye Çatlı, kardeşi Zeki Çatlı, kızları Gökçen ve Selcen Çatlı katılı. Sempozyumda Abdullah Çatlı'nın yaşamının anlatıldığı bir de sinevizyon gösterimi sunuldu. Abdullah Çatlı'nın büyük kızı Gökçen Çatlı, Nevşehir'de bu yıl düzenlenen anma programına katkı sağlayan valilik ve belediyeye teşekkür etti. Çatlı'nın kızı Gökçen Çatlı, programın daha geniş boyutlu düzenlenmek istenmesine karşın ülkedeki terör operasyonları gibi nedenlerle daha dar bir kapsamda yapıldığını ifade etti. Gökçen Çatlı, şunları söyledi: Her zaman söylüyorum; babamla ilgili akıllarda kalan hiçbir soruya cevap veremeyecek bir durumumuz yok. Veremeyecek hesabımız yok. Bazı insanlar babamı bir şeyle suçluyorlar. Pasaport almaya gittiklerinde bir madde çıktı. Onu oraya birileri koydu. Abdullah Çatlı anasına, babasına ve ailesine izah edemeyeceği bir şeyler yapsaydı bir o zamanlar maddi olarak o kadar zor durumda olmazdık. Önümüzdeki yıllardan itibaren yine anma programlarımızı daha geniş bir boyutta yapmaya devam edeceğiz. Sempozyuma, aralarında 1978'deki Bahçelievler katliamında 7 Türkiye İşçi Partisi üyesi genci öldürenlerden Haluk Kırcı ile 12 Eylül öncesinde gazeteci Abdi İpekçi ve DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in öldürülmesinde adı geçen Yılma Durak'ın da yer aldığı ülkücüler katıldı. Haluk Kırcı, Yılma Durak ve Hasan Çağlayan sempozyumda Abdullah Çatlı ile ilgili anılarını anlattı, günümüz gençliğinin Çatlı'nın izinden gidebilmesi için neler yapmaları gerektiğine dair yol gösteren konuşmalar yaptılar. 12 Eylül 1980 öncesinde ülkü ocaklarında yöneticilik yapan Abdullah Çatlı, o dönemde öğretim üyesi Bedrettin Cömert cinayetinin faili ve Bahçelievler katliamı olarak anılan Türkiye İşçi Partili 7 gencin öldürülmesinin planlayıcısı olmaktan gıyabında yargılandı. Askeri darbenin ardından MİT'in yönlendirmesiyle Avrupa'da Ermeni örgütü ASALA üyelerine yönelik suikastlar gerçekleştirdiği gündemde oldu. Türkiye'deki derin devlet tartışmalarının her dönem odağında olan Abdullah Çatlı, İsviçre'de cezaevinden kaçıp 1993'te Türkiye'ye geldi ve bir süre gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Çatlı'nın uyuşturucu ticareti yapan dönemin bilinen isimlerinin yanı sıra MİT, polis ve siyasetteki çeşitli isimlerle ilişkileri de hep gündemdeydi. Çatlı'nın öldüğü 6 Kasım 1996'daki Susurluk kazası, Türkiye'deki bu karanlık ilişkileri apaçık ortaya koydu. Kazada içinde oldukları aracı, İstanbul'un eski emniyet müdür yardımcısı Hüseyin Kocadağ kullanıyordu. Araçta Mehmet Özbay adına düzenlenmiş sahte kimlik kullanan Çatlı'yla birlikte, dönemin DYP milletvekili Sedat Edip Bucak ve Çatlı'nın sevgilisi olduğu belirtilen Melahat Özbay sahte kimlikli Goca Us da vardı. Kazada Çatlı ile birlikte Kocadağ ve Us öldü, Bucak ise yaralı olarak kurtuldu. Ancak Bucak o tarihten bu yana sessizliğini hep korudu. Mafya-devlet-siyaset üçgenindeki ilişkileri apaçık ortaya koyan kazanın ardından Türkiye'de toplum ayağa kalktı ve Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık eylemleri yapıldı. Susurluk'ta ortaya çıkan ilişkiler üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu'nca iki rapor hazırlandı. Skandalın etkileri, o dönemde iktidarda olan Refah-Yol olarak anılan Refah Partisi - DYP Koalisyonuna uzadı. Kazada ölen Bucak, DYP'nin milletvekiliydi. Refah-Yol hükümetinde İçişleri Bakanlığı yapan Mehmet Ağar'ın, Susurluk'ta ortaya çıkan bu ilişkilerde yer aldığı Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporuna yansıdı. Ağar kazanın ardından bakanlıktan istifa etti. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, Susurluk'ta ortaya çıkan devlet-mafya-siyaset ilişkileri için fasa fiso tabirini kullandı. Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan da Türkiye çapında başlatılan sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemini, mezhepçi bağnazlığın genellikle Alevilere yönelik hakaret ve iftira amacıyla kullandığı belirtilen, Mum söndü oynuyorlar ifadesiyle hedef aldı. Meclis'te oluşturulan Susurluk Komisyonu, kirli ilişkilerin orduya kadar uzandığı iddiasını araştırıyordu. Komisyon, Jandarma Komutanı ve eski MİT Müsteşarı Teoman Koman ve eski Genel Kurmay Başkanı Necdet Üruğ'un da dinlenmesini istedi. Ancak, Koman ve Üruğ çağrıyı reddetti. Genelkurmay'dan da, Susurluk çetesinin TSK ile ilgisi yoktur açıklaması yapıldı.