Hem atıl durumdaki mevcut hangar yapısını en verimli biçimde kullanmak hem de oluşturulacak mekanlarla yaşayanları bir nebze olsun farklı bir atmosferin içinde tutarak kendi yaşamlarındaki boşlukları, yapacakları aktivitelerle doldurmanın en önemli ölçüt olarak ele alındığını ifade eden Ballice, “Sosyal alanlarda yaş grupları, kültürel yapı, yaşam biçimleri ve alışkanlıkların farklılıklarını anlayabilmek için öğrencilerimiz, gözlem, anket gibi yöntemlerle veri toplayıp gerçekçi birtakım çözümler üretmeyi hedefledi. Bu anlamda renklerden malzeme ve mobilya seçimine kadar bu verilerden yararlanıldı. Kullanıcıların kendilerini huzurlu ve mutlu hissedecekleri bir iç mekan atmosferi oluşturmaya yönelik projeler üretildi. Örneğin, hastanede bir yakını tedavi gören ve orada kalmak zorunda olan bir ailenin mutlu ve huzurlu zaman geçirebileceği alanlardan, yanındaki çocuklarının oyun oynayabileceği alanlara kadar her şey tasarımlarda yer aldı. Aynı şekilde mülteciler için yapılan projelerde de onların kültürel alışkanlıkları olan yemek yeme biçimlerinden, kullanmaya alışkın oldukları pencere biçiminden renkler ve eşyalara kadar her şey düşünüldü. Öğrenciler depremzedeler için tasarladıkları konaklama alanlarında, onların kendini güvende hissedeceği çelik, beton gibi elemanları kullanmayı tercih etti" diye konuştu.