Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçukun Bakü seyahati dönüşünde Hürriyet'ten Fatih Çekirge'ye özel açıklamalarda bulundu. İşte o yazı...Sordum: - Sayın Bakan herkes merak ediyor. Telafi eğitimi ne zaman başlayacak? Yüz yüze mi yoksa uzaktan mı olacak?Bunun kararı kabine toplantısı ve sayın Cumhurbaşkanımızın takdiriyle bu hafta başı netleşecek. Tabii Sağlık Bakanlığının ve diğer ilgili bakanlıkların görüşleri de var. Tek başımıza alacağımız bir karar değil. - Peki sizin görüşünüz nedir? Milli Eğitim Bakanlığı ne düşünüyor?Biz telafi eğitiminin haziran ayı başında başlamasını ve yüz yüze olmasını istiyoruz. Çünkü burada çocukların akademik eğitimlerinin telafisinden çok, onların psikolojik ve fiziksel telafileri bizim için önemli. Akranlarıyla oynamayan, evlere kapanan çocukları özgüvenleri açısından ruhsal olarak geliştirmeliyiz. Bu da yüz yüze olur. Bakan Selçuk bu konuda kesin konuştu:İklim koşulları açısından okulların ağustos ayında açılması bize göre doğru değil. O nedenle okulları sonbaharda (eylül gibi) açmayı planlıyoruz. Bakan Selçukun verdiği bir örnek beni çok etkiliyor. Şöyle:Her mahalleye bir meslek okulu açmamıza imkân yok. O nedenle ben de 25 bin muhtara bir mektup yazdım. Dedim ki, bulunduğunuz yerde hangi üretimin eğitimini almak isteyen varsa bize bildirin. Böylece oralara öğretmenler gönderdik. Eğitiyorlar, üretiyorlar ve satışa kadar olan süreci tamamlıyorlar. Bu şekilde arıcılık eğitimi alan bir aile bana aynen şöyle dedi: Ne kadar mutluyuz. Arıcılık gibi bir mucizeyi öğrendik. Şimdi köyümüze dönüyoruz.Evet; Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçukla yaptıkları sessiz devrimleri projeleri, sorunları, çözümleri konuştuk.En önemlisi çocuklarımızı konuştuk. Elbette çok konu var. Ancak bu kadarını aktarabildim. Ziya Hoca bana göre en büyük sessiz devrimi meslek liselerinde yapmış. Ayrı ayrı okullar kurmak yerine, okulları işyerlerine, fabrikalara götürmüş. Şöyle anlatıyor:Biliyorsunuz, meslek liseleri teknoloji açısından zamanın gerisindeydi. Gerek makine parkı gerekse eğitim. Göreve gelince 53 sektörle oturup ayrı ayrı konuştuk. İsteklerini belirledik. Ve meslek liselerini o sektörlerin merkezlerine götürdük. Yani işyerlerine. Mesela çoğunluğu Antalyada olan 240 otelin içine meslek lisesi kurduk. Çocuklar hem çalışıyor, hem eğitim alıyorlar. Otel-okul yani. Aselsanın içine meslek okulu kurduk. Konyada dev tesislerin içine meslek okulları kurduk. Tarım meslek liseleri açtık. Mesela Ankara Batıkentte bir tarım meslek okulunda çocuklar sebze üretiyorlar. Geçenlerde ürettikleri salatalıkları sattılar. Dikkat ettim. Ziya Hoca yaptıklarını anlatırken merkezine iki vurgu koyuyor.1- Öğrenciler ve aileleri: Hedef, soru yapan değil sorun çözen; testlere gömülmüş değil el ve beyin işlevi artmış çocuklar.2- Öğretmenlerin mutluluğu: Ve tabii eğitimin doğrudan üretime ve iş gücüne dönüşmesi.Bütün çalışmalar bu üç temele oturmuş.Bu noktada şöyle diyor:Öğretmenlerimiz çok yoruldu. Şimdi Gençlik ve Spor Bakanlığı ile konuşuyoruz. Tematik kamplarda onları ağırlamak istiyoruz. Yaz kampları halinde. Tabii olanaklarımız dahilinde ve isteğe bağlı. Sordum:- 3 yıllık döneminizde uykularınızı kaçıran bir şey oldu mu?Evet deprem konusu. Geceleri uykularımı kaçırır. Depreme dayanıklı okullar için büyük bir çalışma içindeyiz. Şu ana kadar 1350 okul yıkıldı. Örneğin İzmirde depreme dayanıklı olmadığı için 52 okulu yıktık. Biz yıktıktan 1 ay sonra İzmirde deprem oldu. Düşünün artık..