Mahkemenin Hasan Polat'a yönelik 23 yıldır süren müebbet ısrarı
Hasan Polat tek delil polis tutanağı gösterilerek müebbet hapse mahkum edildi. Üstelik o tutanak işkence altında zorla imzalatılmıştı. AİHM'in "mahkeme tarafsız değil" demesi üzerine yeniden yapılan yargılamada, mahkumiyetin dayandırıldığı o tutanakta imzası olan polisler bile belgeyi yalanladı. Buna rağmen mahkeme, Polat’a yine müebbet hapis verdi. Üstelik yine işkence altında imzalatılan o düzmece tutanağın "samimi beyan" olduğunu işaret ederek...
Bianet'ten Ayça Söylemez'in haberine göre, Hasan Polat, işkence altında zorla imzalatılan polis tutanağı dikkate alınarak müebbet hapse mahkum oldu.
AİHM’in “adil yargılama yapılmadı” kararıyla İstanbul özel yetkili 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yapılan yargılamada polisler böyle bir tutanağı imzaladıklarını, hatta bir teşhis yapıldığını kabul etmediler.
Polisler ayrıca Polat’ı suçlayan tutanaktaki ifadeleri de kabul etmedi ve Polat’ı tanımadıklarını söylediler.
Ancak mahkeme polislerin “örgütten korktukları için” 23 yıl sonra ifadelerini değiştirdiğine kanaat getirip Polat’ı bir kez daha müebbet hapse mahkum etti.
Dosya şimdi Yargıtay’da.
Olayın başında yok
26 Nisan 1991’de Gebze’de bir polis aracına silahlı saldırı yapıldı, iki polis yaralandı. Dört şüpheli birkaç gün içinde yakalandı. 26 ve 27 Nisan 1991 tarihli iki ayrı olay tutanağı tutuldu. Her iki tutanakta da Hasan Polat’ın adı geçmedi.
Polat, yanında kaldığı kişinin evine başka bir suçla ilgili yapılan baskında, 30 Nisan’da gözaltına alındı. 1. Şube Müdürlüğünün 30 Nisan 1991 tarihli yazısında “Polat’ın ilişik kaydına rastlanmadığı ve aranan kişilerden olmadığı” ifade edildi.
Polat’a ve gözaltında olan diğer herkese, sanıklardan Murat Toprak ile Sevgi Toprak’ın ailelerine de işkence yapıldı.
Bu işkencelerin ardından, olaydan 12 gün sonra başka bir “tutanak” tutuldu. Polat’ın adı da bu şekilde dosyaya girdi.
Mahkemenin kanaati
Mahkeme bu “İfadeli Teşhis Tutanağına” dayanarak karar verdi. İstanbul 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin gerekçeli kararının 4. sayfasında teşhis tutanağından hareketle kanaat şu şekilde ifade edildi:
“… sanık Hasan Polat’ın olay yerinde görülerek ifadeli olarak teşhis ve yüzleştirmesinin yapıldığı, aynı olayda görevli bulunan komiser İsmail Seymenoğlu, polis memuru Candaş Çetin, polis memuru Sezai Özgan olay yerinde sanık Hasan Polat’ı teşhis etmişler… Sanık Hasan Polat’ın da olay yerinde olduğunu doğruladığı, görevli polislerin kendisini tanıyıp teşhis ettiklerini... belirttiği…”
Hasan Polat Emniyet ifadesinin işkenceyle alındığını söyleyerek mahkemede reddetti, işkence gördüğüne dair Adli Tıp raporu mahkeme dosyasına konulmadı.
Avukatlar, “Olaydan hemen sonra tutulan iki tutanak varken, polis işkencenin ardından ve olaydan 12 gün sonra aleyhe kabul içeren bir tutanak düzenleyip bunu hem sanıklara hem de tanık polis memurlarına imzalattı” diye itiraz etti, itirazları dikkate alınmadı.
Sanıkların işkence altında imzaladığı Adli Tıp raporları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce doğrulanan bu ikinci “tutanak” yargılamanın esas delili kabul edildi.
İşkencede “samimi beyan”
Kararın deliller bölümünde “ekipte görevli polis memurları ve mağdur polis memurlarının sanık Hasan Polat’ı teşhis etmiş oldukları ifadeli teşhis tutanağı” ile “Sanığın hazırlıktaki samimi beyanı” yer aldı.
Hasan Polat müebbet hapse mahkum oldu. "MLKP yöneticisi olmak", "anayasal düzeni silah yoluyla değiştirmeye teşebbüs" gerekçeleriyle verilen ceza Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce 3 Nisan 2002'de onandı.
Dosya AİHM’e taşındı. AİHM, 22 Eylül 2009'da verdiği kararla "İfadeler işkence altında alınmıştır ve adil yargılama yapılmamıştır" diyerek, yargılamanın yenilenmesini istedi.
Yeniden yargılama
Yeniden yargılama 28 Eylül 2010'da İstanbul özel yetkili 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Bu mahkeme de yine olay tutanağını değil, işkencelerin ardından hazırlanan tutanağı dikkate aldı.
Ancak polisler bu kez farklı ifade verdi.
Tutanağı kabul etmediler
Mağdur polis ve olayın tanığı diğer polisler Hasan Polat’ı tanımadıklarını, ateş açan kişiyi görmediklerini, ateş açan kişinin Polat olup olmadığını bilmediklerini söylediler.
Tanık İsmail Seymenoğlu, “mahkemede verdiğim ifadede (sanığı) teşhis ettiğim şeklindeki beyanımı tam olarak hatırlamıyorum, olaydan sonra şahıslar yakalandığı zaman teşhis yapılıp yapılmadığını da hatırlamıyorum” dedi.
Tanık Murat Bilgin de olaydan 12 gün sonraki tutanakla ilgili, “yer gösterme tutanağı altındaki imzaların hiçbirini kendi imzama benzetemedim” diyerek imzasını doğrulamadı.
Polat’ın avukatları, “polislerin tutanağın içeriğini tamamen yalanladığını” belirterek, “Polis memurları olaydan sonra teşhiste bulunmadıklarını mahkeme huzurunda ifade etti” dediler.
Örgütün korkutucu gücü
Ancak İstanbul özel yetkili 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Polat’ın yine müebbet hapse mahkum edilmesine karar verdi.
Mahkeme, “polislerin örgütten korktuğu için ifadelerini değiştirdiğine” kanaat getirerek Polat’ın lehine söylenenlerin hiçbirini kabul etmedi.
Avukatların polis ifadeleriyle ilgili yaptıkları itiraza karşılık da karara şunlar yazıldı:
“…Polis memuru tanıkların kısmen farklı beyanlarının bulunması ise aradan 22 yıl geçmesi, bu kişilerin emekli olup sivil hayatta yaşamaları, olayı tam hatırlayamamaları, ayrıca adı geçen örgütün varlığı ve korkutucu gücü nedeniyle beyanlarında kısmen farklılık olduğu kanısına mahkememizce varılmıştır…”
Avukatların “tanıkların örgütün korkutucu gücünün üzerlerinde yarattığı baskıya dönük bir şikayetleri olmadı” şeklindeki itirazını da dikkate almadı.
Hasan Polat’ın davası bir kez daha Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde, mahkeme kararını 16 Temmuz’da açıklayacak.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
İstanbul'da yıkım sırasında şok! Yan binanın duvarının olmadığı ortaya çıktı: Yatak odası açıkta kaldı
22 Kasım 2024 cuma namazı vakti saat kaçta? Diyanet İstanbul, Ankara, İzmir cuma saati, öğle ezanı vakti
Ağaca çarpan otomobil ikiye bölündü, sürücü olay yerinde can verdi
'Turuncu' uyarı verilmişti: Sağanak yağış olumsuz etkiledi... İşyerleri sular altında!
SON DAKİKA... 18 gün sonra cansız bedeni bulunmuştu! Rojin Kabaiş'in babası: Otopsi raporunda 'suda boğulma' yok!