hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kılıçdaroğlu: "Uludere yakandan düşmeyecektir"

    Kılıçdaroğlu: Uludere yakandan düşmeyecektir
    expand

    "Açık ve net özür dilemedikçe, Uludere meselesi senin yakandan düşmeyecektir." CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Uludere'de tek sorumlu hükümettir" dedi. Kılıçdaroğlu, "Şimdi mahkeme arıyorlar sonra iki gariban pilota yükleyecekler" ifadelerini kullandı. Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan'ın Bakanlara "Açıklama yapmayın" uyarısını da eleştirdi, "Çelik'ten mi, Şahin'den mi yanasın. Birisi beyaz birisi siyah" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin siyasi gündeminin yoğun olduğunu, ancak bu gündemin büyük bölümünün geniş halk kitlelerini ilgilendirmediğini, halkın gündemi ile siyasetin gündeminin farklı olduğunu söyledi.

    Uludere'de istihbaratı kimin verdiğini sorduklarını ancak açıklanmadığını belirten Kılıçdaroğlu, ABD'de bir gazetenin, "ABD'nin verdiğini" açıkladığını anımsattı. Kılıçdaroğlu, "Hemen yalanlama. 3-4 saat halvet oldular, Sayın Genelkurmay Başkanı ile Sayın Başbakan, oturdular, yalanlamaya karar verdiler. Pentagon, 'raporumuz sızdı', Wall Street Journal 'haberimiz doğru, arkasındayız' dediler. Bizimkilerden tık yok. Bu gazete, bunu yazarak Obama'yı zor duruma sokuyormuş, sana ne?" diye konuştu.

    Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın, "Uludere'de insanlar öldürüldü, sonradan haberim oldu" dediğini, bunun müthiş bir itiraf olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Eğer bir ülkeyi yöneten kişi, taşeronların talimatıyla ülkeyi yönetiyorsa, o ülkede kendisini başbakan olarak görmesin. Ülkeyi senin bağımsız iraden yönetecek. Bir ülkede savaş uçakları kalkıp, başka ülkeye bomba atıyor, sen başbakansın, kimse seni iplemiyor bile. Nasıl başbakansın, nasıl ülkeyi yönetiyorsun? Bir Başkan'ın nasıl aciz konumda olduğunu kendisi itiraf etti."

    İçişleri Bakanı Şahin'in sözleri

    İçişleri Bakanı İdris Şahin'in Uludere olayına ilişkin sözlerine değinen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

    "İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in, açıkladığı kendi düşüncesi değil; kapalı kapılar ardında AKP'de bakanların, Başbakan'ın konuştuğu şeyler. Tepki gelince, sazı bu sefer başkası eline aldı; Sayın Hüseyin Çelik. Bakan'ın açıklaması insani değilmiş. Bakanlar Kurulu'nda bunlar oturacaklar, hepsi insani, birinin düşünceleri insani değil. Nasıl karar verecekler? Başbakan'a bir soru: Sen Şahin'in dediğini mi yoksa Çelik'in dediğini mi haklı buluyorsun? Biri beyaz, biri siyah, bu kadar farklı.

    Kimin yanında duruyorsun çık söyle, 'Ben şunun yanında duruyorum' de. Demezsen kusura bakma, 'benim haberim yoktu' olayına ikinci bir katmer eklenecektir, sen ülkeyi yönetemiyorsun demektir. Talimat vermiş 'Siz konuşmayın, bundan sonra ben konuşacağım.' Konuştu da büsbütün berbat etti. 'Kürtaj cinayettir, her kürtaj Uludere'dir' diyor. Hangi mantıkla söylenir bu? Kürtajla savaş uçaklarının 34 yurttaşımızı öldürmesi arasında ne ilgi var? Gündem değiştirecek ya. Büyük bir ihtimalle, 'Her kürtaj bir Uludere'dir' yerine başka bir sözcük vardı, atladı onu söylemedi ya da bilinçaltına Uludere yerleşmiş.

    Uludere konusunda açık ve net, çıkıp bu milletten özür dilemediğin sürece, Uludere olayı senin yakandan düşmeyecek, çıkıp özür dileyeceksin. Bir başkası da 'Soruşturma sonucunu bekleyin' diyor. Şimdi mahkeme arıyorlar, mahkeme bulacaklar, o mahkeme Deniz Feneri gibi olacak, orayı burayı gezecek, sonunda gariban iki pilotu bulacaklar, 'siz sorumluydunuz niye bomba attınız'
    diyecekler."

    "Zaman aşımı yoktur"

    Kılıçdaroğlu, bu olayın bütün ayrıntılarını, herkesin öğrenme hakkı bulunduğunu dile getirdi.

    Tezkerenin, Hükümet'e, hudut, şumul, miktar ve zamanı Hükümetçe belirlenecek şekilde TSK unsurlarının Irak'ın kuzeyine girmesine izin verdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, sorumlunun da Hükümet olduğunu belirtti.

    Kılıçdaroğlu, "(Bombalandı haberim yok) demekle, bu işten kurtulamazsın. Orada insanlık dramı yaşandı, insanlar öldürüldü, hesabını birilerinin vermesi gerekir. Bu işte zaman aşımı yoktur. Elinde sonunda bir gün bu işin hesabını bu millete mutlaka vereceksin" dedi.

    "Bu kadar sığ anlayış olabilir mi?"

    En büyük sorunlardan biri olan terörün, 30-40 yıldır çözülemediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, nasıl çözüleceği konusunda aciz bir hükümetin bulunduğunu savundu.

    "Sen artık TBMM Başkanlığı koltuğunda rahat oturamazsın"

    Milletvekillerinin tutuklu olmasına rağmen TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in, "Elimden bir şey gelmiyor" dediğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

    "O zaman neden boyundan büyük işlere girdin. Bunu sormayacak mıyız? Defalarca uyardık, 'bir ülkede milletvekilleri hapisteyse, bu sorun TBMM'nin sorunudur' dedik. 'Çözecek olan TBMM'dir' dedik. Üç partinin grup başkanvekillerini çağırıyorsun, neden AKP'yi çağırmıyorsun? 'Bu üçü anlaşamazlar, dolayısıyla AKP'nin eline koz vereceğiz...' Ama anlaştılar, ne oldu? AKP'ye gönderdin, o izin vermedi. 'Bu olmuyor, benim elimden de bir şey gelmiyor...'

    Sen artık TBMM Başkanlığı koltuğunda rahat oturamazsın. Kusura bakma, kimse seni dikkate almaz bu saatten sonra. 'Benim gücüm var' diye ortaya çıkma. Senin gücün yok. Sen itiraf ettin, 'elimden bir şey gelmiyor' dedin."

    İki hafta önceki grup toplantısında basın mensupları ile ilgili bazı düşüncelerini dile getirdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Bekir Coşkun için, "Kaleminden pislik akıyor" dediğini, ancak basının büyük kısmının sessiz kaldığını söyledi.

    Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:

    "Tabii ki bundan cesaret aldı postmodern diktatör, 'sizin boynunuzdaki tasmaları ben çıkardım' dedi. Bunu basın mensuplarının önünde söylüyor. Ertesi gün gazetelere bakıyorum, basın mensupları kendilerine yapılan bu hakareti en ağır şekilde eleştirecekler mi diye. Bir iki yazar dışında, tamamında Recep Tayyip Erdoğan'a övgü var. Dönüp bir kendimizi sorgulamamız gerekiyor. Medyada özgürlük olmadığını biliyoruz da 'boynunuzda tasma var' diyen bir Başbakan var. En azından bunu içinize sindiremediğinizi söyleyin.

    "Atmazsanız namertsiniz"

    Her ülkenin, içinden, Fazıl Say gibi bir sanatçıya sahip olmayı geçirdiğini belirten Kılıçdaroğlu, Say'ın, yılın 340 gününü yurtdışında geçirerek Türkiye'yi tanıttığını ifade ede etti.

    Ancak Say'ın, 1,5 yıl hapisle yargılandığını belirten Kılıçdaroğlu, "Demokrasiye bakın siz. Nasıl anlatacaksınız bunu dünyaya? Siz onu hapse atacaksınız. Atmazsanız namertsiniz, atın bakalım, cesursanız atın. Savcı, hakkında fezleke düzenlemiş. O savcı acaba kendisine savcı sıfatını yakıştırıyor mu merak ediyorum. O savcı sanat,kültür nedir biliyor mu? Fazıl Say kimdir onu biliyor mu? Siyasi otoriteden talimat alanlara savcı denmez, onlar olsa olsa kapı kullarıdır" dedi.

    "AKP'nin korku imparatorluğunun anahtarı"

    Özel görevli mahkemelerin birer operasyon mahkemeleri olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, bu mahkemelerin siyasi iradeden talimat aldıklarını, o talimat çerçevesinde görev yaptıklarını, "Başbakan Erdoğan'ın iki dudağına baktıklarını" ve talimatla işlem yaptıklarını bildiklerini iddia etti.

    "Bunların, toplumda adalet değil, adaletsizlik dağıttığını da çok iyi biliyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Bunlar topluma çeki düzen vermek istiyorlar. Baskı kurmak istiyorlar toplum üzerinde. AKP'nin korku
    imparatorluğunun anahtarı konumunda bunlar. İktidarın, AKP'nin toplum üzerindeki sopasıdır bunlar. 'Konuşursan sopayı yediririm. Konuşursan sabahın altısında gelirim, seni tutuklatırım, aylarca içeriye atarım...' Bu mahkemeler, Kenan Evren'in sıkı yönetim mahkemelerinin 2012 versiyonudur.

    Bu mahkemelerde yargılananlar adalet istiyorlar. 'Siz iddianame hazırladınız ama bunun dayandığı bütün bilgiler yanlış ve sahte' diyorlar. 1500'ün üzerinde kanıt koyuyorlar ortaya. Bilirkişi görevlendirilmesini istiyorlar. Mahkemeler ise 'hayır. Önce sizi mahkum edeceğiz sonra bakarız' diyorlar. Mahkemeye bakın, engizisyon mahkemeleri bile daha adildi. Böyle bir anlayış olabilir mi? Avukatlar da 'bilirkişi görevlendirin' diyorlar.

    Mahkeme 'hayır' diyor. Avukatlar da o zaman 'biz de davaya girmeyeceğiz' diyorlar. Sen misin duruşmaya girmeyen, bir kanun teklifi veriyorlar, 'avukat olmadan da biz karar vereceğiz' diyorlar. Kanun çıkarıyorlar. O hakimlere sormak istiyorum: Bilirkişi atasanız ne olur? Onlar biliyorlar ne olacağını. Bütün sahtelikler ortaya çıkacak. Sonra dava çökecek. O zaman dönüp o yargıçlara tarih soracaktır: Sen bu insanları sahte delillerle yıllardır hapiste neden tuttun' diye soracaktır."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow