“Pendik'ten eve gitmek için burada dolmuştan indim. Buradan gelirken kalabalığı gördüm, çocuklar kadının etrafını sarmış, polis muhabbeti yapıyorlardı. Ben de merak ettim, sordum 'Ne oluyor' diye. Çocuklar bana, ' Abi kediyi kesmiş, poşetin içine koymuş eve götürüyor' dediler. Tabii inanamadım ama insanda bir şüphe oluyor. Sordum kadına, o da gayet normal bir şekilde, ' Evet, kestim eve götürüp yiyeceğim dedi. Daha önce de yiyormuş, ilk değil bu. 'Yıllardır ben yiyorum' diyor. Gayet basit bir açıklama yapıyor, normal bir şeymiş gibi. Burada poşeti açmaya çalıştı, ben açtırmadım ama karakola gidince gördüm. Derisini yüzmüştü kedinin, deri falan yoktu, yolunmuş bir halde yatıyordu yavrucak. 'Kedi helaldir, haram değildir' diye konuşmalarda bulundu. Dinimizde 'Kedi haramdır diye bir şey yok' diyor. Ben, 'Nasıl olur, Peygamber efendimizin uykusu bozulmasın diye seccadesini kesip bıraktığı bir hayvan kesilmesi, yenmesi söz konusu olabilir mi?' 'Yok siz duyumlara göre konuşuyorsunuz, öyle bir şey yok' diyerek kendisini savundu. Çocuklara kendisi anlatmış kedi kestiğini ve yediğini. Daha önce başkalarına da anlatmış ama inanmamışlar. Daha önce yakalanmış hastanede yatmış, tedavi görmüş , tekrar serbest bırakılmış. Gayet rahat, ben şu an bile rahat değilim. Gerekli cezayı alsın, bugün kedi yavrusunu kesen yarın öbür gün insanı, bir çocuğu kesmeyeceği ne malum. Küçücük masum bir hayvana onu yapan herkese yapar. Tamamen toplumdan soyutlanması lazım"