"Kafes" davasında ikinci duruşma günü
Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ile eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü'nün de aralarında bulunduğu 3'ü tutuklu 33 sanığın yargılandığı İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, "Bu davada yargılanan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) değil. TSK, hepimizin göz bebeğidir" dedi.
"Ergenekon silahlı terör örgütüyle doğrudan bağlantılı olarak Kafes operasyonu eylem planını hayata geçirmek üzere faaliyet yürüttükleri" iddiasıyla yargılandıkları davanın duruşması için Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne getirilen tutuklu sanıklar ile adliye nezarethanesi girişinde bekleyen kimi tutuksuz sanıklar, birbirleriyle tokalaştıktan sonra bir süre sohbet etti.
Duruşmanın başında konuşan Mahkeme Başkanı Yılmazabdurrahmanoğlu, bazı konulara değinmek istediğini belirterek, "Bu davada yargılanan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) değil. TSK, hepimizin göz bebeğidir. Her kurumda olduğu gibi TSK içinde de suç işleyenler ya da hakkında suç iddiası bulunanlar olabilir. Bu yargılamanın içeriği de isnat edilen suçlardır. Mahkeme huzurunda taraflardan birinin diğerine üstünlüğü yoktur, herkes eşittir" diye konuştu.
Başkan Yılmazabdurrahmanoğlu, davanın taraflarına duruşmanın nizamının bozulmaması konusunda uyarıda da bulunarak, "Hepimiz uygar insanlarız. Bize yakışmayan davranışlarda bulunmayalım" dedi.
Davaya müdahilliği kabul edilen Agos Gazetesi avukatlarından Fethiye Çetin, önceki günkü duruşmada savunma yapan Kurmay Yarbay Halil Özsaraç'a yönelttiği soruya sanık avukatlarınca itiraz edildiğini hatırlatarak, sanıklara soru sorulmasının kısıtlanmasının maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engellediğini belirtti.
Tutuklu sanıklardan Halil Özsaraç ise müdahil avukatların yöneltmesi gereken soruların iddialarla ilgili olması gerektiğini belirterek, avukatların kendi ideolojileri doğrultusunda sorular yönelttiklerini ve bu şekilde kamuoyu yaratarak mahkemeyi baskı altına almaya çalıştıklarını öne sürdü.
Özsaraç, "Lütfen bu sorulara izin vermeyin" dedi. Mahkeme Başkanı Yılmazabdurrahmanoğlu da Çetin'e, "Siz de sorularınızı kısa kısa sorarsınız" dedi.
Avukat Çetin'in "İddianamede, görev bölümü altında 'Özel plan hücre' örgütlenmesi ibaresi var. Bu TSK geleneğinde var mıdır?" diye sorduğu Özsaraç, "Hayır yoktur" karşılığını verdi.
Ahmet Feyyaz Öğütcü'nün savunması
Duruşmada, mahkeme duvarına yansıtılan barkovizyonla savunmasını yapan tutuksuz sanıklardan emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü, hakkındaki iddiaları "düzmece" olarak değerlendirdi. Devlete 40 yıl hizmet ettiğini belirten Öğütcü, "40 yıl hizmet ettikten sonra imzasız, sahte imzalı ihbar mektupları, düzmece CD'ler ile üstümüze atılan kuru iftiraları temizlemek için buradayım" dedi.
Öğütcü, TSK mensuplarına yönelik psikolojik harp yürütüldüğünü ve "Ergenekon" gibi bazı davaları yönlendiren üçüncü güç olduğuna inandığını belirten Öğütcü, "Bu güç, bazı mihrakların amacı doğrultusunda hareket eden, TSK'yı yıpratmak için çalışan üçüncü bir güçtür. Türkiye'de hala TSK'da darbe yanlısı biri bulunmamasına rağmen, sözde darbe planları tartışılıyor. Bu üçüncü güç kendinden olmayan subayları tasfiye etmeye devam ediyor. Onlardan yana değilsen darbeden yanasın" şeklinde konuştu.
İddia olunan "Ergenekon örgütü üyeliği" ile suçlandığını ve bunu kabul etmesinin mümkün olmadığını aktaran Öğütcü, bu komploları organize eden üçüncü güç olduğunu ifade ederek, "Bunları hazırlayan üçüncü gücün, çok iyi organize olan, yurt dışında irtibatı olan, TSK'dan ihraç edilmiş subaylar ile onların içerideki muhbirleri olan bir karargah olduğuna inanıyorum" dedi.
"Hukuk dışı olayların hep üzerine gittiğini ve mesleğinin 40. yılında çok iyi organize edilmiş haysiyetsiz kişilerin çirkin karalama kampanyası ile karşılaştığını" ifade eden Öğütcü, görevdeyken bu konularda askeri savcılığa 9 adet soruşturma talimatı verdiğini ve mektupla SAT Grup Komutanlığında olay çıkarmakla tehdit edildiğini dile getirdi.
Öğütcü, "Terfi etme ihtimalim çok güçlü iken bu planı hazırlamam için çıldırmış olmam lazım. Esas mağdur benim" ifadelerini kullandı. Sanık Öğütcü, Eylül 2000 ile Ağustos 2001 arasında Tuğamiral, Ağustos 2001 ile Ağustos 2003 tarihleri arasında Tümamiral ve Ağustos 2005 ile Ağustos 2007 tarihlerinde de Koramiral olduğunu hatırlatarak, Koramiral olduğu dönmede Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevini de yürüttüğünü ve bu dönemde hiçbir ulusalcı yapılanma doğrultusunda emir vermediğini, hukuk dışı bir işleme şahit olmadığını söyledi.
Öğütcü, Rahmi Koç Müzesi'nde sergilenen denizaltıda ele geçirildiği iddia edilen patlayıcılara ilişkin, "Bu patlayıcıların imhası aşamasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığından onay ve emir alınmıştır" dedi.
Öğütcü, Kuzey Deniz Saha Komutanı olarak İstanbul bölgesindeki en kıdemli komutan olduğunu ifade ederek, Şener Eruygur ve Kemal Yavuz'u da orgeneral oldukları için basın yoluyla tanıdığını ileri sürdü.
Yine "Ergenekon" sanığı Hasan Ataman Yıldırım'ın kurduğu, sınıf arkadaşları arasında haberleşmeyi sağlayan "4 binler email grubu"na üye olduğunu belirten Öğütcü, bu grupta komutan olarak düzenlediği sınıf toplantılarında neler yapılacağı, nelerin yeneceği gibi konuları bildirdiğini dile getirdi.
Ali Türkşen'in emrinde çalışan bir insan olduğunu söyleyen Öğütcü, "Emrimdeki bir adamla görevle ilgili telefonda konuşmanın ne sakıncası var?" dedi.
Öğütcü, ele geçirilen "Türkan Saylan doc." isimli belgede Aydın Ortabaşı tarafından Saylan'a yazılmış referanslar bölümünde kendi adının yer aldığı iddialarına da değinerek, Ortabaşı'yı tanıdığını, isminin böyle bir yerde yer almasının ne sakıncası olduğunu anlayamadığını söyledi.
Denizaltıda bulunan patlayıcılar
Öğütcü, Rahmi Koç Müzesi'nde sergilenen denizaltıda bulunan patlayıcılar konusuna da değinerek, bu denizaltının Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından bu müzeye tahsis edildiğini, müze ile yapılan protokol gereği de her türlü güvenliğin müzeye ait olduğunu kaydetti.
Patlayıcının bulunmasının ardından müze müdürü Ertuğrul Duru'nun Kuzey Deniz Saha Komutanlığını arayarak bilgi verdiğini ifade eden Öğütcü, müze müdürünün kurmay başkanıyla yaptığı görüşmenin ardından durumun kendisine bildirildiğini, bunun üzerine "Unutulmuş olabilir, baktıralım" dediğini açıkladı.
Ardından bir subay ve bir astsubaydan oluşan patlayıcı alanında uzman ekibin müzeye gönderildiğini anlatan Öğütcü, malzemelerin çok eski olduğu ve 1960'lı yıllardan kalmış olabileceğinin belirtilmesi üzerine oradan alınıp götürülmesi konusunda onay ve emir verilmesinin ardından patlayıcıların alındığını kaydetti.
Öğütcü, yapılan incelemede patlayıcıların çok eski ve patlamayacak kadar eski olduğu bilgisinin gelmesi üzerine de patlatılması konusunda emir verdiklerini söyledi.
"Denizden çıkan her şeyden biz sorumluyuz"
Öğütcü, "Bu patlayıcılar, 17 Kasım 2008 tarihinde SAS eğitim alanında imha edilmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, kanunla verilen yetki çerçevesinde uygulanan prosedür budur. Denizden ve deniz kıyısından çıkan her şeyden biz sorumluyuz. Buralarda bulunan her şeyi çıkarma yetkisi Deniz Kuvvetleri Komutanlığına aittir" şeklinde konuştu.
Bu konuyla ilgili ihbar mektubuna değinen Öğütcü, mektupta, patlayıcıların bulunmasının ardından 4 görevlinin müzeye gittiğinin belirtildiğini, ancak 2 kişinin gönderildiğini kaydetti.
Patlayıcıların bulunmasının ardından süreci dedektif gibi izlediklerini belirten Öğütcü, müzeye sivil polislerin gittiğini tespit ettiklerini dile getirdi.
Patlayıcıları bulan Oğuz İşleyenel'in ifadesinde tarihler açısından çelişki olduğunu dile getiren Öğütcü, "Herhalde İşleyenel'in bilgisi dahilinde oraya daha önceki tarihte konulmuş olabilir. Tarihleri karıştırdı" diye konuştu.
Öğütcü, ilk inceleme esnasında patlayıcıların çekilen fotoğraflarının da ihbarcının eline nasıl geçtiğini anlamadığını ifade ederek, şöyle devam etti: "Bu patlayıcıların imhası için mutlaka Deniz Kuvvetleri Komutanlığının izini gerekir. Bu patlayıcıların imhası aşamasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığından onay ve emir alınmıştır. İhbar mektubuyla imhanın benim tarafımdan emir verildiği ve delillerin yok edildiği iddia ediliyor."
Kendisine yönelik ihbar maillerine de değinen Öğütcü, şahsını hedef alan bilgilerin kimler tarafından sızdırıldığının da belirlenmesini istedi.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Albay Mücahit Erakyol, Albay Levent Gülmen ve Yarbay Halil Özsaraç ile Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç, eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü ile Tuğamiral Mehmet Fatih İlgar'ın da aralarında bulunduğu bazı tutuksuz sanıklar katıldı.
Duruşmaya, tutuksuz sanık Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü'nün savunmasının alınmasıyla devam ediliyor.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, son yolculuğuna uğurlandı
TSK'NIN GÖZBEBEĞİ: Bordo Bereliler'in hayat kurtaran eğitimi!
SON HABERLER | Rize'de yoğun yağmur denizin rengini değiştirdi!
Tarifsiz acı! Gözyaşlarına boğuldular
Araştırma görevlisi, öğretim görevlisi, doçent ve profesör maaşları ne kadar, kaç TL oldu?