İsviçreli ilaç firması patent davasını kaybetti
Anayasa Mahkemesi, lösemi tedavisinde kullanılan ilaç için aldığı patenti iptal edilen ilaç firmasının mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.
İsviçreli ilaç şirketi Novartis, kronik miycloid losemi ve gastrointestinal stromal tümörlerin tedavisinde kullanılmak üzere etken maddesi "imatinib mesilat" olan "Glivec" isimli ilaçla ilgili 22 Nisan 2003'te Avrupa Patent Ofisi'ne patent başvurusunda bulundu.
Başvuruyu kabul eden Avrupa Patent Ofisi, kabul kararını 2007'de Avrupa Patent Bülteninde ilan etti. Avrupa patentinin Türkiye'de de geçerli olması için yapılan başvuru, Türk Patent ve Marka Kurumunca da kabul edildi ve 2007'de tescil işlemi yapıldı.
Başka bir ilaç firması dava açtı
Bir başka ilaç firması ise "patentin hükümsüzlüğü ve sicilden terkini" istemiyle İstanbul 2. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinde, 2008'de Novartis aleyhinde dava açtı.
Dava dilekçesinde, patente konu maddenin bilindiği, 1992 ile 1998 yıllarında tescil edilen patentlerde açıklandığı belirtilerek, patente konu maddenin lösemi tedavisinde kullanımının da yeni olmadığı, kullanım dozajına göre tablet hazırlanmasının ise buluş olarak kabul edilemeyeceği öne sürüldü.
Mahkeme bilirkişi raporu aldırdı
Davaya bakan Mahkeme, konu hakkında eczacılık alanında uzman iki profesör ile kimya mühendisinden oluşan 3 kişilik kuruldan bilirkişi raporu aldırdı. Raporda, patentte tarif edilen yöntemlerin, tekniğin bilinen durumunu aşmadığı, yenilik ve buluş özelliği taşımadığı tespitleri yapıldı. Başvurucu şirketin bu rapora itiraz etmesi üzerine, Mahkeme tarafından aynı heyetten ek rapor alındı. Ek raporda da aynı tespitlere yer verildi.
Mahkeme, bu bilirkişi raporlarını hükme esas alarak, 24 Ocak 2013'te davayı kabul etti ve davaya konu ilaç patentinin hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verdi. Novartis adına tescilli patentin, "yeni ve buluş basamağı niteliğini haiz olmadığı" belirtildi.
Temyiz edilen karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesince 2014'te onandı. Başvurucu şirketin karar düzeltme istemi de reddedildi.
Novartis ilaç şirketi bunun üzerine, mülkiyet hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine 2015'te bireysel başvuruda bulundu. Şirket ayrıca, bilirkişilerin gerçeğe aykırı rapor düzenlediği gerekçesiyle açtığı tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürdü.
Adalet Bakanlığı'nın görüşü
Başvuruyla ilgili Anayasa Mahkemesine gönderilen Adalet Bakanlığı görüşünde, patentin hükümsüzlüğü kararının kamu yararı amacı taşıdığı kaydedildi.
Başvurucu şirket ise bilirkişilerin gerçeğe aykırı rapor vermesinin Bakanlık tarafından gözardı edildiğini öne sürerek, karar veren hakimler hakkında başka suçlardan gözaltı kararı verildiğini belirtti.
Başvuruları birleştiren Anayasa Mahkemesi, aldığı patent hükümsüz kılınan Novartis ilaç firmasının mülkiyet hakkının ihlal edilmediği sonucuna vardı. Adil yargılanma hakkının ihlali iddiası ise süre aşımı nedeniyle kabul edilmedi.
Gerekçeden
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, her buluşun, patent olarak koruma altına alınmadığı, 6769 sayılı Kanunda, teknolojinin her alanındaki buluşlara, "yeni olması, buluş basamağı içermesi ve sanayiye uygulanabilir olması" şartıyla patent verileceğinin hüküm altına aldığı hatırlatıldı.
Kanun koyucunun, patent verilmesini belirli koşullara bağladığı, patentin sicile tescilini zorunlu tuttuğu ifade edilen gerekçede, böylece patentten doğan hakların üçüncü kişilere karşı korunmasının sağlandığı anlatıldı.
Başvuru konusu olayda, başvurucu şirketin mülkiyet hakkına yönelik kamu makamlarınca doğrudan bir müdahalenin söz konusu olmadığı belirtilen gerekçede, olayda özel kişiler arası bir uyuşmazlığın bulunduğu kaydedildi.
Özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda, hangisine üstünlük sağlanacağı takdirinin, kanun koyucuya ve derece mahkemelerine ait bir yetki olduğu ifade edilen gerekçede, bu yapılırken, taraf menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi gerektiği vurgulandı.
Gerekçede, şu tespitlere yer verildi:
"Patentin hükümsüz kılınmasının başvurucu şirket yönünden bir külfete yol açtığı kuşkusuzdur, ancak teknoloji alanındaki buluşlara, yeni olması, buluş basamağı içermesi ve sanayiye uygun olması şartıyla patent verilebilmesi öngörülmüştür. Bu koşullara uymadığı tespit edilen buluşların patent koruması kapsamı dışında bırakılması, somut olayda olduğu gibi üçüncü kişilerin hak ve menfaatlerinin korunması bakımından önem taşımaktadır. Özellikle patent hakkı kapsamının belirlenmesinde, kamu makamlarının geniş bir takdir yetkisinin olduğu da belirtilmelidir. Hangi buluşların patent koruması altında sayılması gerektiği yönünde kamu makamlarının belirli bir takdir yetkisinin olduğu ve bu kapsamın belirlenmesinin üçüncü kişilerin hak ve menfaatlerini de önemli ölçüde etkilediği dikkate alındığında, patentin kanunda öngörülen koşulları sağlamadığı gerekçesiyle hükümsüz kılındığı olayda, mülkiyet hakkına ilişkin devletin pozitif yükümlülüklerinin yerine getirildiği sonucuna varılmıştır."