"Bu arada sürekli cep telefonundan ÖKK'dan beni arayanlar vardı, emrimi sordular. Emir komutanın bende olduğunu, silah, teçhizat alarak nizamiye bölgesine gelmeleri emrini verdim. Benden haber alan arkadaşlar gelmeye başladı. Bu yaşananları Aksakallı Komutanım ile düzenli paylaştım. Butonlar aracılığıyla personele kapıyı açmalarını emrettim, içeri gireceğimizi megafonla bas konuş yaparak ilettim. Gelmememizi söylediler.""Silahsız üç arkadaşı göndereceğimi, konuşmak istediğimizi ifade ettim. 3-4 kişilik bir ekibi gönderdim. 10-15 dakika sonra yoğun silah sesi geldi, geri döndüler. Buluştuğumuz arkadaşların hepsi sivildi. Bende de eşofman ve tişört vardı. Elimizde silahlar da yoktu. Teçhizatlarımız birlikte kaldığı için evlerinden tabanca, sopa, av tüfeği, evlerinde ne varsa toplamışlardı. İçeri gönderdiğimiz kişiler, 'Komutanım ateş ediyorlar' diyerek döndüler.""Silahlı arkadaşların bir grubunu topladım. Yukarı doğru yaya intikale devam ettik. İlerlerken kobra ve F-16 havadaydı, onlar yaklaşınca dağılıyorduk, uzaklaşınca toplanıyorduk. Nizamiyeye yaklaştık, ateş yoğunluğu başladı. Hirfanlı Barajı bölgesinde bir tabur olduğunu hatırladım. Tabura 'Bize yardımcı olun, süratle kışlaya gelin' emrini verdim. Elimizde silahlar yok, ateş devam ediyordu. Bu sırada İsmail Oğuz'un yaralandığı haberini aldım. Hemen naklini yaptık, kurtuldu. Ateş devam ediyordu, asfalta vuruyordu, havaya ateş değildi. 5-6 saat ateş altında kaldık."Tuğgeneral Bozdemir, saat 02.15 civarında helikopterin geldiğini duyduklarını, bu konuyu Aksakallı ile paylaştığını, içeriden nöbetçi subayla yaptığı konuşmalar sonucu Terzi'nin vurulduğu bilgisini aldığını kaydetti. Süreçte, sanıklardan Ümit Bak ve Mehmet Ali Çelik'i aradığını ancak ulaşamadığını anlatan Bozdemir, Semih Terzi'nin GATA'ya götürüldüğü bilgisini de aldıktan sonra kendilerine doğru ateş eden personele, "Bu hain bir girişimdir, teslim olun" şeklinde bağırdığını, içeriden de teslim olacaklarına dair ses geldiğini aktardı.Çağırdığı destek taburunun yanlarına ulaştığını, bunun üzerine ateşkes çağrısı yaptıklarını, bu sırada elinde beyaz örtüyle bir askerin kendilerine doğru ilerlediğini anlatan Bozdemir, şunları anlattı: "Hep bir ağızdan 'yat' dedik yattı. Diğerlerine de 'teslim olun' dedik. Karargahtaki darbeciler, 'teslim olun' çağrımız üzerine, önce test için elinde beyaz bayraklı eri gönderdiler, eri vurmadığımızı görünce onlar da çıktı. Yani eri test maksadıyla gönderdiler. 'Bu kişileri tutuklayın, emniyete alın' emrini verdim. Yaklaşık 15 kişiyi muhafaza altına aldık, bölgede bulunanları da yere yatırarak karargaha doğru ilerledik. Semih Terzi vurulduktan sonra Mihrali Atmaca ile telefonda görüşmüştüm. Ona da 'emir komutanın bende olduğunu, emirlerime itaat etmesi gerektiğini, bana inanmıyorsa Zekai Paşa'yı arayabileceğini' söyledim."Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun, "Mihrali Atmaca'ya neden 'bana inanmıyorsan Zekai Paşa'yı ara deme ihtiyacı duydunuz?" sorusu üzerine Tuğgeneral Bozdemir, ortalığın çok karışık olduğunu, herkesin kafasında soru işaretleri bulunduğunu, bu nedenle telefonla konuştuğu herkese ayrım yapmadan bu sözleri söylediğini belirtti. Mihrali Atmaca'nın kendisine döndüğünü, emirlerini yerine getirdiğini, Ümit Bak ile birkaç kişiyi derdest ettiklerini söylediğini aktaran Bozdemir, "Mihrali bana, 'Karargahın alt katını kontrol altına aldık, üst katlara çıkamıyoruz. Gücüm yetersiz' dedi. Ben de 'Orayı bırakma, güvenliği al' dedim. Sonra ana karargaha girdim, bütün hainlerin temizlenmesi emrini verdim" şeklinde konuştu.Tuğgeneral Bozdemir, daha sonra Zekai Aksakallı'nın birliğe geldiğini, emir komutayı kendisine devrettiğini anlattı.Sanıklardan Muhammed Demirci, söz alarak, Bozdemir'e, "Mutlak itaat kavramını kendisinden öğrendim. Bize, 'Komutanlarınız bir binanın 10. katından atlayın derse atlayın. Onlar sizin için emniyet tedbiri almıştır' derdi. Böyle bir ifadesi var mıdır?" diye sorulmasını istedi. Bozdemir de "ÖKK ayrı bir birim. Seçkin bir personelin olmasını arzu ettiğimiz bir birim. 'Komutanlarınıza güveniniz sonsuz olsun, onlar 10. kattan atlayın derse atlayın, onlar size zarar vermeyecek tedbiri almışlardır, onlar şuraya basmayın diyorsa basmayın' şeklinde ifadelerim olmuştur" dedi.Söz alan sanık Erkan Kütükçü'nün avukatı Saniye Çiftçi'nin, "Mihrali Atmaca ve timi olmasaydı karargahı elde edebilir miydiniz?" sorusu üzerine Tuğgeneral Bozdemir, "Ederdik. Bir saat önce, bir saat sonra ele geçirirdik. Terzi vurulmasaydı da ele geçirirdik. Onlar bizim ilerlememizi kolaylaştırdı" yanıtını verdi. Bir başka soru üzerine de kendilerine açılan ateşin hedef gözeterek yapıldığını söyleyen Bozdemir, "Asfalta ateş düşüyordu. Kulağımızın dibinden geçen mermiler oldu. Yüzlerce mermi. Yanımdaki arkadaşlarım, ÖKK ruhuyla bana sürekli 'yat, çök' dediler, siper oldular. Mermilerin ağaçların yapraklarını kopardığını bile gördüm" dedi.Sanık avukatlarının, "Komutanlarının vurulması karşısında, karşı ateş açılması normal midir?" sorusuna da Bozdemir, "Çok kısa mesafe. Amacımız insan öldürmek değil, etkisiz hale getirmek. Şehidimiz yanlış bir personel olsa bile bence ateş edilmesi yanlış" yanıtını verdi. Bir başka soruya karşılık da Tuğgeneral Bozdemir, derdest ettikleri darbecilerde, keskin nişancı silahı ve uçakları yönlendirmeye yarayan cihazı bile ele geçirdiklerini anlattı.Olay gecesi öldürülen darbeci Nedim Şahin'in eşi Ayşe Şahin, söz alarak Bozdemir'e, "Şehit Halisdemir'in vurulması olayında yaşatmak önemli dediniz. Mihrali Atmaca ve İsmail Çınar, karargahta Nedim'i yaşatmayı hiç mi düşünmemişler?" dedi. Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, tanık Tuğgeneral Bozdemir'in, Nedim Şahin'in vurulması anıyla ilgili bir ifadesi bulunmadığını belirtti.Bozdemir'in ifadesinin alınmasının ardından duruşmaya ara verildi. Tuğgeneral Ömer Faruk Bozdemir, duruşmaya verilen aranın ardından, o gece nizamiyeye girmek isterken vurularak yaralanan ve davada şikayetçi sıfatıyla yer alan Astsubay Başçavuş İsmail Oğuz'un yanına giderek, "Siz olmasaydınız biz de başaramazdık" dedi ve Oğuz'a sarıldı.