Son dakika... HDP'nin talebine AYM'den ret! Bakan Bozdağ: Karar oy birliği ile alındı, bence de doğru
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Anayasa Mahkemesi, HDP'nin,"kapatma davasının seçim sonrasına bırakılması" başvurusunu reddetmesiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Bakan Bozdağ "Karar oy birliği ile alındı, bence de doğru." dedi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'unun 'YSK'ya güvenmiyorum" sözlerine tepki gösterdi. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun YSK iddialarıyla ilgili olarak da Bozdağ "Daha üyelerin nasıl seçildiğinden haberi yok." ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın açıklaması şu şekilde;
Eğer güvence istiyorsak kanun basit çoğunlukla değişebiliyor, Anayasa nitelikli bir çoğunluk gerektiriyor. Temel bir hukuk metni. Orada bu meseleyi çözüme kavuşturmak Türkiye’nin gündeminden kalıcı olarak bunu düşürmek anlamına gelir.
Kaldı ki kanun bu meseleyi geçmişte çözmedi. Hatırlarsanız rahmetli Özal, Yükseköğretim Kanunu’na ek 16. maddeyi koydu. Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bu sefer ek 17. maddeyi getirdi koydu, ek 17. madde halen yürürlüktedir. Ne diyor ‘kanunlara aykırı olmadıkça Yükseköğretim Kurumları’nda kılık kıyafet serbesttir’ ve 90’lı yıllarda yaşadığımız başörtüsü zulmü, haksızlıkları Yükseköğretim Kurumu Kanunu’ndaki ek 17. maddeye rağmen yaşandı. İstanbul Üniversitesi’nde başka üniversitelerde kurulan ikna odaları buna rağmen yapıldı. Pek çok kişinin elinden eğitim-öğretim hakkı Yükseköğrenim de buna rağmen alındı.
Türkiye, kanunen serbest olan bir konuda kanun hükmü yokmuş gibi haksız, hukuksuz uygulamalara tanık oldu. Anayasa Mahkememiz, Danıştay'ımız, diğer yargı organlarımız da bunlara ne yaptı? Bunlara, kararlarıyla hukuksuz bir şekilde destek verdiler. O yüzden bizim getirdiğimiz öneri bu konu kalıcı gündemden çıksın.
Şimdi İYİ Parti'nin sunduğu öneriye baktığınızda, analiz ettiğinizde orada din ve vicdan hürriyetiyle ilgili bir şey söylemiyor. Kıyafet hürriyetiyle ilgili bir şey söylüyor. Bizim getirdiğimiz öneri bir; başı açma, başı örtmeyle ilgili bütün kadınlarla alakalı eşit bir durum söz konusu. Ama diğer ikinci kısmında ise; din ve vicdan hürriyetiyle ilgili bir kısım söz konusu. Ama şimdi İYİ Parti'nin önerisine baktığınızda o önerinin uygulama şeyine geçtiğinizde bu sınırsız limitsiz. Anayasal güvence ve anayasal düzeyde düzenlenmiş bir kıyafet hürriyetidir.
Türkiye'de sınırsız bir kıyafet hürriyeti yani yükseköğrenime girerken, yani kıyafetin hiçbir sınırı yok. Acaba bu ne kadar doğru? Bu bir. İkincisi; sınırsız kıyafet hürriyeti, din ve vicdan hürriyetiyle ilgili bir bahiste düzenlenebilir mi? Din ve vicdan hürriyeti, 24. Madde. Bu dinle ilgili birtakım din ve vicdan hürriyetiyle ilgili hak ve hürriyetleri düzenliyor. Sınırsız kıyafet hürriyeti hem sınırsız örtünme anlamında hem de sınırsız başka tür kıyafetler anlamında gelir.
Bizimkiyse çok dar. Dar bir düzenleme. Çünkü bu anlamda bir defa bu açıdan onların önerisi çok farklı bir öneri.
Dünyanın hiçbir anayasasında sınırsız bir kıyafet hürriyeti yoktur. İkincisi de böyle bir hürriyet din ve vicdan hürriyetiyle irtibatlı olarak düzenlenemez. İkinci; bizim tabii biz ona baktığımızda diyor ki başını açma ya da örtme de dahil olmak üzere diyor. O ifadenin yerinde. Bu başörtüsünü teferruat gibi görüyor. Örtme ya da açmayı teferruat gibi görüyor. Yani esas bu değil diyor. Bu diğerleri dahilinde esas kıyafettir diyor. Başını açmayı, örtmeyi de teferruat gibi görüyor. Yani bir nevi Türkiye'de yaşanan bunca haksızlığı, zulmü görmezlikten gelen, basite indiriyor. Şimdi bir başka şey bunu teferruat gibi görüyor. Yani ne diyor? Başını açma ve başını örtme dahil diyor, kıyafet hürriyeti.
Esas kıyafet hürriyeti ama öbür kısım basite indiriyor. Yani teferruat gibi. Önemsizleştiriyor. Bir defa bu kadar zulmü yaşamış bir toplumda bunu teferruat gibi gören bir yaklaşımı veyahut da bunu basitleştiren, önemsizleştiren bir yaklaşım ayrıca kabul edilemez.
Öte yandan bu konu Türkiye'de başörtüsü ve dini inancı sebebiyle yaşanan sıkıntıların kaynağı bunun dini inançla irtibatlı olmasıdır. Eğer siz dini inançla bunun irtibatını keserseniz o zaman örtünmeyi niçin yapıyor bu insanlar? Yani örtünen insan dini inancı sebebiyle örtünüyor. Kıyafetle bir tercih kullanılıyorsa o da onun için kullanıyor. Hani bazıları orada dini inanç sebebiyle başı örtme ve kıyafet tercihi ayrı ayrı deniyor. Hayır, oradaki hem başörtüsü hem de kıyafet tercihi dini inanca bağlıdır. Herhangi bir kıyafet değil bu. Dini inanç sebebiyle örtünmedir, dini inanç sebebiyle tercih edilen kıyafettir. Yani esasında hukuki değer olarak örtünmeyi, bir dini inanç sebebiyle vatandaşın kıyafet tercihini bir hukuki değer biçiyor, bir kıymet veriyor ve dini inanç sebebiyle bu tercihini koruma altına alıyor. Yani buradaki şimdi bu
Dini inanç sebebiyle ifadesini çıkardığınızda, dini inanç sebebiyle vatandaşların örtünme hakkını ve kıyafet hakkını koruma altına almaktan çıkarıyor.
Kıyafetin bir ölçüsü var mı? Yok. İstediği kıyafet, tercih ettiği kıyafet. Onu bir yere bağlıyor musun? Bağlamıyorsun. O zaman birisi öyle birisi öbür türlü birisi böyle. Terör örgütlerinin tercih ettiği kıyafetlere de efendim, başka başka siyasi hesaplarla vesaire hepsini de Anayasal güvence getiriyor ve açıklığa da Anayasal güvence getiriyor.
Eğer başörtüsü konusunda samimilerse bahaneyi bıraksınlar. Genel Kurul da destek olsunlar. Bu mesele kalıcı olarak çözülsün. Benim anladığım kadarıyla önergeyi bu işe bahane oluşturmak için verdiklerini düşünüyorum. Yani işte istismar diyor.
Şimdi konuşurken de istismar diyor. Yani AK Parti'nin içinde Sayın Cumhurbaşkanımızdan tutun en aşağıya kadar herkes başörtüsüne bedel ödemiş. Kendi bedel ödemiş. Eşi bedel ödemiş. Kızı bedel demiş. Gelini bedel ödemiş. Çocuğu bedel ödemiş. Ömrü boyunca bu hususta bedel ödemiş. Yani fakülteleri kazanmışlar. Okuyamamışlar. Kimse dememiş ki ben açar okurum dememiş. Bedel ödemiş. Memuriyete girme hakkı elde edememiş, açsa memuriyete girecek. Başını açmamış. Memuriyete girmemiş. Siyaset yapamamış. Hepsi bedel ödemiş. Hayatı boyunca bu konuda bedel ödeyen insanları istismarcı diyenlere acaba nasıl hitap etmek lazım, onu bilmiyorum. Onun için gelin, bu işi siyasal istismar konusu olmaktan çıkaralım. Birbirimizi suçlamaktan vazgeçelim. Halk bu konuda kimin istismarcı, kimin samimi olduğunu, birilerinin söylemesine gerek olmayacak kadar açık, net biliyor. Ya bu çok açık bir husus. Bunun üzerinde ayrıca durmaya hacet yok. Ama göreceğiz Genel Kurul’a geldiğinde tutumlarının ne olduğunu göreceğiz. Kaldı ki aileyle ilgili düzenlemeye her iki parti birlikte karşı çıkıyor. Bütün partiler birlikte. Allah aşkına yani evlilik birliğinin kadın ve erkek arasında kurulabileceğinin Anayasa’ya yazılmasının neresi yanlış? Türk toplumunun temeli olan ailenin geleceğini, neslimizin toplumumuzun geleceğini, milletimizin geleceğini muhtemel tehditlere karşı şimdiden koruma altına almanın neresi yanlış? Buna hangi saikle karşı çıkıyorlar? Anlamak mümkün değil. Ben isterim ki oy birliğiyle bu ikisi çıksın bu parlamentoda. Çünkü yakışan da budur. İkisi de bu milletin evlatlarının hayrına bir düzenlemedir. Ama ideolojik kaygılarla, siyasi hesaplarla, oy birliğiyle çıkması gereken bir Anayasa değişikliği maalesef yine berhava edilmek üzere inşallah böyle sonuç olmaz.
2 eski generalin tahliyesi
Sürekli Hastalık, kocama gibi hallerde cezaların kaldırılması konusunda Cumhurbaşkanı yetkisi var. Kenan deniz ve İlhan kılıç ile ilgili kocamışlık hali raporu vermiştir. Buna istinaden Cumhurbaşkanı yetkisini kullanmıştır. Hakkı Kılınç ile ilgili de bir rapor verildi daha yeni gönderdik Cumhurbaşkanı'na . Cumhurbaşkanı zaman zaman bu yetkisini kullanmaktadır. Bugün de yetkisini kullanmıştır.