Hanefi Avcı'dan ilk açıklama
Devrimci Karargah Örgütüne yardım suçundan 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezası alan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Anayasa Mahkemesinin hakkındaki "ihlal" kararının ardından, Yargıtay 9. Ceza Dairesince verilen tahliye kararı sonrası cezaevinden çıktı.
Avcı, cezaevi çıkışında arkadaşları tarafından karşılandı. Burada gazetecilere açıklama yapan Avcı, Türkiye'de hukuku, yargıyı, adaleti dağıtması gereken organların adaletsizliğe alet olduğu bir süreç yaşandığını, adalet dağıtması gereken müesseselerin adaletsizliğin kaynağı haline dönüştüğünü ve kendisinin de bu durumun bir resmi olduğunu savundu. Avcı, kendisinden önce haksızlık yapanların durumunu teşhir ettiği için cezaevinde olduğunu ileri sürerek, "Yoksa herhangi bir suçla bir örgütle alakam yok. 'Alakam yok' derken objektif olarak dosyaya baktığınız zaman da hiç böyle birşey yok. Hatta ben şunu iddia ediyorum. Türkiye'de hukuk fakültesini bitiren her hukukçu, benim dosyama bakabilir. Eğer bu suçla alakam olduğunu söylerse, ben herşeye razıyım. Türkiye'nin ağır cezaları, yargıları bunu maalesef görmediler, görmek istemediler. Çünkü onların sadece bir hedefi vardı: Tutuklanmam gerekiyordu" dedi.,
Yaşadıklarını herkesin çok iyi anlamadığını düşündüğünü söyleyen Avcı, şöyle devam etti:
"Bu sistem, cemaat, paralel devlet denen müessese, önce bir sürü insanı mağdur etti. Bu mağduriyetin en sonu bu hükümet. Bu durumun en çokmağdurları ve bilinenleri Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy davalarımızdır. Bilinmeyen mağdurları da var. Bu cezaevinde yatan da bu özel yetkili mahkemelerin mağdurudur. Binlerce insana korkunç cezalar veriliyor. İnanamazsınız. Sıradan insanlara 'uyuşturucu kaçakçıları', 'mafya mensupları' denilerek, inanılmaz cezalar veriliyor. Gerçek mağdurlar, bu cezaevinde yatıyor. Belki bizim durumumuzu sizler biliyorsunuz, kamuoyu biliyor, Balyoz hukuksuzluklarını birçok insan biliyor ama bu sahipsiz insanların, burada yatan adli mahkumların davasını kimse bilmiyor. Birçok gariban insan, inanılmaz cezalar alıyor. Özel yetkili mahkemeler, korkunç tahribat yaptı. Çünkü onlara verilen bir talimat vardı. Onlar Türkiye'yi dizayn ediyorlardı."
Aynı anlayışın bir Güneydoğu politikası, bir organize suçlar ve bütün siyasi olaylara bakışı olduğunu anlatan Avcı, birçok sıradan protestonun suça dönüştüğünü belirtti. Umudunu kaybettiği zaman Anayasa Mahkemesinin ve "gecikmiş de olsa" İstanbul ağır ceza mahkemelerinin adaletin olduğunu gösterdiklerini aktaran Avcı, bu kadar hızlı kararların verilmesinde sadece hukukun değil, İstanbul ağır ceza mahkemelerinin bu tür yanlış yöntemlere tepkilerini hukuki dilleriyle göstermesinin de olduğunu bildirdi.
"Üç defa Yargıtaya müracaat ettim"
Hanefi Avcı, davasının en az 9 ay önce Yargıtaya gittiğini ifade ederek, "Biliyorsunuz Anayasaya göre tutuklu olan kişiler durumlarının değerlendirilmesiyle ilgili her zaman ilgili makamlara başvururlar. Başvuruda Anayasa Mahkemesi bir karar verdi. 'Hiç kimsenin hakkı ihlal edilemez' dedi. Ben 3 defa Yargıtaya müracaat ettim. Benimle ilgili hiçbir karar vermediler. Evrakıma cevap bile vermediler. Hukuka uymadılar maalesef. Bu yapılan haksızlığı, hukuksuzluğu, adaletsizliğin sadece benim şahsımla alakası yok. Tüm toplumla alakalıdır. Ben yazmasaydım, çıkmasaydım, Ahmet ile Nedim gibi insanlar tutuklanmasaydı, siz de duyarlılık göstermeseydiniz, bu kadar büyük hatalar yapmasalardı, 7 Şubat olayı yaşanmasaydı, Başbakanlık ofisine birşeyler konmasaydı, belki bugün bunlar bu kadar kolay anlaşılamazdı. Belki de bu yargı darbesi başarılı olurdu. Hükümeti bile değiştirecek hale gelinirdi" değerlendirmesinde bulundu
Bu ülkenin hukuk devleti olduğunu, başka türlü yönetimlerin dayatılamayacağını vurgulayan Avcı, herkesin hukuka riayet etmesi gerektiğini söyledi.
Avcı, şöyle devam etti:
"Aynı şekilde silahlar konusunda, gelecekte göreceğiz ve aydınlanacaktır. Bir çok şey ortaya çıkacaktır. Yanlışlığın bu kadar büyük olabileceğini düşünemezsiniz. Hukukun, mahkemelerin bu işe alet olabileceğini düşünmezsiniz. Önüne konulan bu kadar kötü şeyi kabul edebileceğine inanamazsınız. Ama bence Türk toplumu bundan büyük dersler almalı. Sadece kızgınlık veya bir takım yapıyı suçlamak yeterli değil. Hukuk sistemi de ders almalı. Yarın öbür gün birileri kalkıp hukuku kullanacaksa, buna müsaade edilmemeli. Anayasa Mahkemesi bundan 3-5 sene önce olsaydı, belki bu hukuksuzluk bu kadar kolay ortada olmayacaktı. Yine özel yetkili mahkemelerin her türlü itirazları sadece özel yetkili mahkemelerin içinde olup bitmeseydi, benim tutukluluğum özel mahkemelerin dışında İstanbul ağır ceza mahkemelerinde talep edebilseydim, belki bu hukuksuzluğu yaşamayacaktım. Hukukun, hukuk sisteminin dışarıda özel bir takım yöntemlerle değil, hukuk sisteminin kendisini iyi dizayn ederseniz, dünyada bunun örnekleri var, bu sistem kendini ıslah eder. Bu sistem kendi hukuksuzluğunu mani olur. Yeter ki bu istensin ve yapılsın."
"Kaderdi, yatmam gerekiyordu"
Cezaevinden çıktıktan sonra çok özel bir planı ve programı olmadığını belirten Avcı, "Bugünden sonra ne yapacağımı düşüneceğim. Ben inanan bir insanım. Kaderdi, yatmam gerekiyordu, yattım. Burayı en iyi kullanmanın, faydanlanmanın yollarını ve şartlarını aradım. Okumanın, yazmanın, kendimce düşünmenin zamanı olarak değerlendirdim. Bundan çok kazançlı çıktım. Beni buraya koyanlar, belki 'biz yaptık' diye düşünüyor. Bunun bir kader ve yaşanması gerektiğini düşünüyorum. Belki ileride kitap yazarım. Bir çıkalım, gezelim. Çünkü bu toplumda kitap yazmak çok ağır suçtur" dedi.
Özel yetkili mahkemeler eliyle hukuksuzluk uyguladığını ileri süren Avcı, bu durumu ileride belge ve dokümanlarla daha çok tartışma imkanı olacağını dile getirdi.
Avcı, bazı insanların çok ciddi rahatsızlıklar yaşadığını anlatarak, "Bunları bu ülke için hayra yormak lazım. Bu acılar çekilmesiydi, bu yapı bu kadar kolay teşhir olmazdı diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.