hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Hakimden Can Dündar'a mektup

    Hakimden Can Dündara mektup
    expand

    Tutuklu gazeteci Can Dündar, yazısından cezaevi adresini verip, mektup yazmak isteyenlerin buraya gönderebileceğini söylemişti. Dündar mektup yazanlar için de bir hakim de oldu. İzmir hakimi Murat Aydın, Can Dündar'a yazıp gönderdiği mektubu sosyal paylaşım sitesinde de paylaştı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İşte o mektup:

    Sayın Can Dündar
    Silivri Kapalı Cezaevi A-1/5
    Silivri/İstanbul
    7 Aralık 2015, Karşıyaka

    Elbette yazacak çok şey var. Ama bunları doğru kelimelerle söylemek gerekli. Üstelik, derdimizi, fikrimizi, isyanımızı anlatırken doğru kelimeleri bulmakta en çok zorlandığımız günlerden geçerken.
    Biliyorum, bir hukukçu olarak tartışmaya hukuk noktasından girmem gerekli. Benden beklenen bu. Atılı suçun unsurlarını, tutuklama nedenlerinin var olup olmadığını irdelemem yerinde olur. Ama olmuyor, içimden gelmiyor. Aklımın bir yanı, yaşananların hukukla ilgisi olmadığını, son on yılda yaşanan pek çok olayda, davada, hukukun değil hukuk dışı olmanın, intikamın, hukuku araç haline getirmenin egemen olduğunu hatırlatıp duruyor. Bunların olduğu bir yerde hukukun işleyişine ve kurallarına değinmek ne kadar anlamlı olabilir ki?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ortaya dökülen irili ufaklı şeylerin ardından ilk büyük travmayı İlhan Cihaner'in kolu bükülüp odasından alındığında yaşamıştım. "Bu kadarına cüret edebilirler mi? Hukuku bu kadar yok sayabilirler mi?" demiştim. Cüret de edebiliyorlarmış yok da sayabiliyorlarmış.

    Mustafa Balbay, Nedim Şener, Ahmet Şık tutuklandığında; "onlar gazeteci" diye haykıranlara, "hukuk karşısında hekes eşittir, dava sürecini bekleyin" diye karşılık verenlere yaşananların hukuk olmadığı anlatılamamıştı bir türlü. Fakat nerede ise aynı kişiler, bu kararların dayandığı "koalisyon" dağılınca, yaşananların hukuk olmadığını, bu tutuklama kararlarını verenlerin "hakim sayılamayacağını" büyük bir kefiyle, kendilerinin ve dayandıkları gücün sorumluluğunu yok sayarak anlattılar.

    Şimdi çok merak ediyorum: Sizin ve Erdem Gül'ün tutuklanmasına benzer tepkiyi verenler, "onlar gazeteci değil, terörist", "bağımsız yargı görevini yapıyor, sonucunu bekleyin" diyenler, gelecekte de bunları diyebilecekler mi? Balbay, Şener ve Şık'ın tutuklama kararlarındaki gerekçenin (doğrusu gerekçesizliğin), cümle bozukluklarının, yazım hatalarının bile sizin kararınızla aynı olduğunu görmüyorlar mı? Balbay'ı, Şener'i, Şık'ı tutuklayan hukuk değil ise sizi tutuklayan nasıl hukuk olabiliyor?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Tüm bu yaşananların; hukuk, adalet, yargı adına yapıldığı söylendiğinde içim eziliyor. "Bunlar hukuk ve adalet ise ben ne yapıyorum? Benim inandığım, içinde olduğum, yaşaması için hergün çırpındığım hukuk bu mu?" İçinde bulunduğum mesleğe, 30 yıla yakındır eğitimini alıp uygulamasını yaptığım hukuk bilimine olan aidiyet duygumu yitiriyorum.

    Bilmiyorum, benim yerimde olsaydınız, uğruna ömrünüzü verdiğiniz, aşkla, sevdayla, tutkuyla bağlı olduğunuz mesleğiniz, idealleriniz bu hale getirilseydi, siz daha doğru kelimeler bulabilir miydiniz? Sanırım bulurdunuz fakat ben bulamıyorum.

    Sözün özünü siz kendi yazınızda söylemişsiniz, bir kez de ben söyleyeyim:
    Yalnız değilsiniz. Yada değerli olan, bu yalnızlığınız.

    Saygılarımla
    Murat Aydın
    Hakim, Karşıyaka/İzmir Adliyesi

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow