Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan "çete" yanıtı
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan yapılan açıklamada, "Hizmet Hareketini, 'dış güçlerin maşası', 'ajanı', 'karanlık emelleri olan elleri kırılması gereken pis bir çete' olarak tasvir etmek en hafif ifade ile insafsızlıktan başka bir şey değildir" denildi.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, 17 Aralık opersyonu sonrasında kamuoyunda tartışılan konulara ilişkin basın açıklaması yaptı. Yolsuzlukla mücadelenin dünyanın her yerinde kamuoylarının hassasiyetle talep ve takip ettiği konuların başında geldiği belirtilen açıklamada, "Türkiye'de de ismi yolsuzluğa karışmış ya da maşeri vicdanın yolsuzlukla mücadele etmediği hükmüne vardığı hükümetlerin güven ve kredi kaybına uğradığı aşikardır. Bugünlerde kamuoyunca büyük bir ilgi ve merakla takip edilen yolsuzluk iddialarının üzerine en etkin şekilde hem yargı tarafından hem de medya tarafından gidilmesi, tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi, zaruridir" denildi.
"Maşeri vicdanın ve kamuoyunun, adaletin hakkı ile yerini bulduğuna ikna olması için, başta Hükümet, bütün ilgili kişi ve kurumların Anayasa ve Kanunlarımızda ifade edildiği şekli ile bağımsız ve Millet adına karar veren Yargıya saygı duyması gerekmektedir" denilen açıklamada, şu ifadelerle yargı sürecine saygı duyulması istendi:
"Gelinen bu aşamadan sonra, hakkında yolsuzlukla ilgili bir takım iddia ve istifhamlar bulunan kişilerin de aklanması, ancak yargı sürecine saygı duyulması ve bu sürecin her hangi bir müdahale olmadan sonuçlanması ile mümkün olabilecektir."
"Soruşturmaların ardında cemaatin bulunduğu iddiası çirkin bir iftira"
Yürütülen soruşturmaların ardında, Gülen Cemaatinin bulunduğu iddiasının, "çirkin bir iftiradır" diye nitelendiği açıklamada, şunlar dile getirildi:
"Onursal Başkanımız Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketi'nin yolsuzluk soruşturmasını yürüten 'savcılarla ilişkili' olduğu ve 'dış güçlerin maşası' oldukları için bu davaları açtırdıkları iddiaları çirkin birer iftiradır. Ayrıca, vakfımızın hem Türkiye'yi hem de Hizmet Gönüllülerinin yapmış oldukları faaliyetleri tüm dünyaya anlatma amaçlı yaptığı şeffaf toplantıların bile hükümete yakın bir kısım medya organlarınca çarpıtılarak 'vatana ihanet', 'casusluk', 'uluslararası odaklarla işbirliği' gibi akıl almaz komplo teorileri ve ithamlarla haberleştirilmesi insafla bağdaşmaz. Aksi takdirde bu tip faaliyetleri yapan herkesi ajanlıkla suçlamak ülkeyi içinden çıkılmaz bir cinnet haline sürükleyecektir."
"AK Parti'ye husumetimiz yoktur ve olamaz"
Fethullah Gülen'in ve Cemaatin, AK Parti'ye bir husumeti olmadığı dile getirilen açıklamada, "Muhterem Hocaefendi ve Hizmet Hareketi'nin, ülkeye çok hizmetleri geçmiş AK Parti'ye karşı bir husumeti bulunmamaktadır. Hizmet, AK Parti'nin 2002-2011 arasındaki her tür demokratikleşme hamlesini açıkça desteklemiştir. Ancak, Sayın Erdoğan'ın ve partisinin yönetiminde, eylemlerinde ve eylemsizliklerinde 2011 genel seçimlerinden bu yana ciddi bir farklılık oluştuğu açıktır. AB sürecinin yavaşlaması, kuvvetler ayrılığını erozyona uğratan şekli ile başkanlık teklifi, medya özgürlüklerinin giderek daralması, parlamenter denetimin zayıflaması, Sayıştay'ın görevini yapamaz hale gelmesi ve otoriterleşme emarelerinin artması, son olarak yargıya bile müdahale edilmesi AK Parti'yi destekleyen sağduyulu kesimleri ülkenin geleceği ile ilgili derin endişelere sevk etmiştir" denildi.
"Eylemcilere barışçıl yöntemler, hükümete 76 milyonun hükümeti olma" çağrısı
Açıklamada, eleştirilerinin dershanelerin yasaklanması tartışmaları ile başladığı iddiasının gerçek dışı olduğuna işaret edildi.
Hükümetin yolsuzluk operasyonu nedeniyle yargıya açıkça müdahale görüntüsü vermesinin eleştirildiği açıklamada, "Yolsuzluk soruşturmasını yürüten yargıya açıkça hükümet tarafından müdahale görüntüsü verilmesi, yargıya bağlı çalışan kolluğa operasyon yapılması ve poliste yapılan yeni atamalar sonucu, polisin kolluk görevini yapmamakta direnmesi pek çok kişide haklı tepkilere sebep olmuştur. Yasalar çerçevesinde yapılan, şiddete başvurmayan barışçıl sokak eylemleri demokratik bir haktır. Ancak Hükümetin, Yargıya bile tahammül edemez bir görüntü verdiği ve her gün üst üste çok gergin ve kutuplaştırıcı açıklamalar yaptığı bugünlerde, barışçıl ve haklı da olsa, bu tarz sokak eylemlerinin bir takım provokasyonlara sebebiyet verebileceği endişesini taşımaktayız. Açıkçası, eylemlerin ülkemizi kaotik bir ortama sürüklemesinden kaygı duyuyoruz. Yolsuzluğun protesto edilmesi için ortaya çıkmış barışçıl protestoların sabote edilmesinin yolsuzluk gündeminin değişmesine sebebiyet verebilme ihtimali, amaçlananın tam tersi bir sonuç verecektir. Bu çerçevede, Gezi olaylarında da ifade ettiğimiz üzere, hükümeti basiretli ve serinkanlı yönetime ve protesto eylemlerinde bulunanlar da dahil olmak üzere 76 milyonun hükümeti olarak davranmaya, aynı şekilde eylemcileri de barışçıl yöntemler ile sınırlı kalmaya davet ediyoruz."
Hükümetin, "paralel devlet", "devlet içinde çete" suçlamalarına da yanıt verilen açıklamada şunlar ifade edildi:
"Hükümet paralel devleti delilleri ile ortaya koymalı"
"Öte yandan, yolsuzluk soruşturmaları ile birlikte, hükümetçe ve hükümete yakın medyada daha yüksek sesle dile getirilen, 'yargı cuntası', 'paralel devlet', 'otonom yapı', 'casusluk', 'ajanlık' ve benzeri delilsiz ve çok soyut suçlamalar, soruşturmanın üstünü örtme izlenimi vermektedir. Bu konularda, hükümetin elinde delil varsa bir an önce yargıya teslim etmesini Ağustos ayındaki açıklamamızda açıkça talep etmiştik. Ancak, bunun yapılması yerine, soyut ve delilsiz ithamlarla, milyonlarca seveni, takdir edeni ve gönüllüsü bulunan Hizmet Hareketini, 'dış güçlerin maşası', 'ajanı', 'karanlık emelleri olan elleri kırılması gereken pis bir çete' olarak tasvir etmek en hafif ifade ile insafsızlıktan başka bir şey değildir. Yolsuzluk iddiası ile suçlanan şüphelilerin masuniyet karinesine aykırı bir şekilde suçlanmasının kişilik haklarının ihlali olduğunu ifade edenlerin haklılığı aşikardır. Ancak aynı anlayışla da hiç bir hukuki ve demokratik ilkeye dayanmaksızın milyonlarca seveni olan bir camiaya da çete ve örgüt denmesi akıl, izan ve insafla bağdaştırılamaz."
"Defaatle dile getirdiğimiz üzere, bir sivil toplum hareketi olan Hizmet Hareketi'ni, iktidar üzerinde vesayet kurmak ve iktidara ortak olmakla suçlamak açıkça abesle iştigaldir. Her hangi bir tavsiye, eleştiri, talep veya hak savunmasında bulunan sivil toplum oluşumlarını, iktidar peşindelermiş gibi sunarak, onlara 'siyasete karışma', 'öyleyse parti kur', 'seçimleri bekle', 'manşetlerle milli iradeyi baskı altına alma' demek demokratik sistemin ruhu, norm ve değerleriyle bağdaşmaz ve asla kabul edilemez."
"Vesayetin hiçbir çeşiti kabul edilemez"
"Demokratik bir ülkede sadece yasal ve meşru vatandaşlık haklarını kullanarak, liyakat ilkesi çerçevesinde bürokrasiye girmiş, Hizmet'e sempati duyanların veya sevenlerin olması doğaldır. Hukuk somut fiillere bakar. Hangi görüşten ve yaşam tarzından olursa olsun vatandaşların kanunlar çerçevesinde devletin bütün kademelerinde görev almasının 'devleti ele geçirme', 'devlete sızma', 'vesayet kurma' veya 'paralel iktidar oluşturma' şeklinde sunulmasının iyi niyetle açıklanması mümkün değildir. Askeri vesayetin en güçlü olduğu dönemde, tıpatıp aynı iddialarla suçlanan Sayın Gülen, 8 yıl yargılanmış ve tüm bu suçlamalardan beraat etmiştir."
"Elbette ki, bürokratlar seçilmiş yöneticilerinin ve amirlerinin (hukuka uygun) emirlerine itaat etmek ve sadece onlardan emir almak durumundadır. Halkın iradesiyle seçilmiş iktidarların idari tasarruflarına tabii ki saygılı olunmalıdır; ancak kamuoyuna da yansıyan ve yalanlanmayan bilgi ve belgelerin de gösterdiği üzere, insanların Hizmet Hareketi'ne nispet edilerek anayasal bir suç olan fişlenmeye tabi tutulması ve sonra da kriterleri belirsiz istihbari bilgilere dayanılarak hukuka aykırı bir şekilde tasfiye edilmesi demokratik olmadığı gibi en temel insan haklarına da aykırıdır."
"Nasıl bir Türkiye"
"Hem Onursal Başkanımız Sayın Fethullah Gülen hem Hizmet Hareketi hem de Vakfımız defaatle, AB reformlarını, tam demokratik Türkiye'yi, hukukun tam anlamı ile üstünlüğünü, en ileri hali ile insan haklarını, herkesin hukuk karşısında uygulamada da eşit olmasını, sivil anayasayı, şeffaf, hesap verir bir devleti ısrarla talep etmekle kalmamış, Anayasa Referandumundaki gayretleri de dahil, tüm faaliyet ve projeleri ile bunların gerçekleşmesi için çaba sarf etmiştir."
"Şurası çok açıktır ki, Devleti ele geçirmek isteyen ya da Devlet içinde paralel, otonom yapı oluşturanların bu taleplerde bulunması akıl ve mantık dışıdır. Zira paralel yapı oluşmasının ya da Devleti niyetleri belli olmayan dar kliklerin ele geçirmesinin önündeki en büyük engel, AB standartlarında tam demokratik ve şeffaf, hem parlamento, yargı ve Sayıştay'a, hem de medya ve kamuoyuna hesap verir bir hukuk devletidir.Bu yönde kimin hala gayret edip etmediği ise kamuoyunun takdirindedir."
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
AFAD - KANDİLLİ RASATHANESİ SON DEPREMLER LİSTESİ 23 ARALIK 2024: Deprem mi oldu, nerede, kaç şiddetinde? Kahramanmaraş, Mardin, Bilecik...
Kabine Toplantısı saat kaçta? Kabine Toplantısı gündem maddeleri neler? Memur ve emekli zammı, 2025 asgari ücret zammı...
MEB PERSONEL ALIMI BAŞVURULARI 2025 | MEB 50 uzman yardımcısı alımı başvuruları ne zaman başlayacak, şartları neler? 19 farklı alanda 50 uzman!
İşte 2024'ün Kelimesi: TDK ve Üniversite Oylamasına 1 Milyon Kişi Katıldı
Muğla'daki ambulans helikopter kazası... Gözyaşları yüreklerdeki yangına aktı! Hayatını kaybedenler için Antalya'da tören düzenlendi