SON DAKİKA HABERİ... 6 Şubat depremlerinin ikinci yılı! Uzman isimler o faya dikkat çekti: Kırıklar gözlemledim
Türkiye'de, 6 Şubat'ta Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde saat 04.17'de 7,7 büyüklüğünde, Elbistan ilçesinde saat 13.24'te 7,6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Kahramanmaraş'ın yanı sıra Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Malatya ve Elazığ'ı vuran asrın felaketinde 53 bin 537 kişi hayatını kaybetti, 107 bin 213 kişi yaralandı. Türkiye'nin uluslararası yardımı da içeren 4. seviye alarm verdiği deprem sonrası 93 ülkeden arama kurtarma ekipleri bölgede çalışmalara katıldı. Toplam 120 bin kilometre karelik alanda 14 milyon vatandaşın doğrudan etkilendiği depremler, 11 il, 124 ilçe, 6 bin 929 köy ile mahallede ağır yıkımlara yol açtı. Ülke genelinde 7 gün süreyle milli yas ilan edilirken, deprem bölgesinde ise OHAL kararı alındı. Açıklanan verilere göre o yıl Türkiye’de toplamda 58 bin 81 deprem kaydedildi. Bu rakam, bir önceki yılın neredeyse üç katı hatta 2024’te kaydedilen deprem sayısından bile fazla. Bölgede artçı sarsıntılar ise hâlâ devam ediyor. Depremlerin yaşandığı bölge ve çevresindeki faylarda çalışmalar yürüten Prof. Dr. Süleyman Pampal ve Dr. Kenan Akbayram birçok faya dikkat çekerek, uyarılarda bulundu.


Bu süreçte, depremlerin yaşandığı bölge ve çevresindeki faylarda çalışmaları olan Prof. Dr. Süleyman Pampal ve Dr. Kenan Akbayram’dan gelen uyarılar, gelecekte benzer felaketlerle karşılaşmamak adına alacağımız önlemlerin önemini bir kez daha vurguluyor. 2022 yılında Türkiye ve çevresinde Kandilli Rasathanesi tarafından bildirilen verilere göre toplamda 20 bin 288 deprem meydana geldi. 2023 yılına gelindiğinde ise bu sayı, yine Kandilli’nin verilerine göre 58 bin 81’e yükseldi. 2024’te ise AFAD, Türkiye ve yakın çevresindeki depremlerin sayısını 32 bin 500 olarak kaydetti. Bu veriler, 6 Şubat depremlerinin yaşandığı yıl, hem bir önceki hem de bir sonraki yılda meydana gelen depremlerin toplamından daha fazla deprem kaydedildiğini gösteriyor.

Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal, 6 Şubat’ta sabah ve öğleden sonra yaşanan iki deprem ile ardından gelen 6 büyüklüğündeki artçı sarsıntıların doğal olarak Türkiye’deki deprem ortalamasını iki katına çıkardığının altını çizdi. Prof. Dr. Pampal, faylar üzerinden şu önemli bilgilerin altını çizdi:
-- Bu depremler sonrasında, Antakya Fayı kırılarak Hatay çevresinde bağımsız bir deprem daha meydana geldi ve bu depremin de artçıları devam etti. Özellikle birinci depremin etkileri, Çelikhan’dan Amik Ovası’nın altına kadar uzanan 300-400 kilometre uzunluğundaki fay hatlarında gözlemlendi. İkinci deprem ise Sürgü-Çardak Fayı olarak bilinen, Malatya’nın Doğanşehir-Yeşilhisar bölgesinden başlayıp Nurhak civarından kıvrılarak devam eden bir fayda meydana geldi; bu fay yaklaşık 150 kilometre uzunluğunda kırıldı.
-- Göksun civarında yoğun artçı aktiviteleri kaydedildi ve bu aktiviteler hâlâ devam ediyor. Hem 2023’te hem de geçen yıl bölgeye defalarca kez gidip gözlem yaptım. Özellikle doktora çalışmalarımdan biriydi Göksun çevresi… Yaptığım çalışmalarda bu bölgede doğu-batı yönünde uzun kırıklar gözlemledim.

“Özellikle Hatay’ın tarihsel depremlerini incelediğimde, bu bölgenin Türkiye’de ve dünyada birçok büyük depremin merkezi olduğunu görüyorum. Tarihçiler, MS 530’lu yıllarda 300 bin kişiye varan can kaybı yaşandığından bahsediyor; o dönemde taş üstünde taş kalmadığı vurgulanıyor” diyen Prof. Dr. Süleyman Pampal, şöyle devam etti:
“Hatay’dan güneye doğru kırılmaların devam edeceği öngörülüyor ve bu kırılmalar, ne yazık ki 7 ve üzeri büyüklükte depremler üretebilir. Özetle, Hatay gerçek depremini henüz yaşamamış olabilir. Amik Ovası’ndaki evlerin çoğu yıkıldı ve şehir büyük can kaybı yaşadı. Şu an konteynırlarda yaşayanların kalıcı konutlara taşınması soruna kalıcı bir çözüm sunmuyor. Hatay, yakın gelecekte yaşanacak güneydeki depreme karşı tüm yapıların depreme dayanıklı olması gerektiğini unutmamalı. Bu nedenle, Hatay’ı tüm şartları göz önünde bulundurarak depreme hazırlamamız elzem.”

Hatay’ın güneyi kadar kuzeyinin de aktif olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Çelikhan’dan kuzeye yani Karlıova’ya doğru kırılmamış parçalar var. Burada depremler bekliyoruz. Daha önemlisi doğrudan ilişkili sayabileceğimiz Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Doğu Anadolu Fay Zonu ile kesiştiği Karlıova’dan Erzincan’a kadar olan Yedisu Fayı ise oldukça diri bir yapıda” dedi.

Bu konuyu Yedisu Fayı üzerinde çalışmaları olan Bingöl Üniversitesi Enerji, Çevre ve Doğal Afet Araştırmaları Merkezi Müdürü Dr. Kenan Akbayram’a danıştığımda ise “Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun bazı kesimlerinde uzun yıllardır depremler olmadı ama bu bölgelerde yerkabuğunun hareketli olması nedeniyle depremlerin olması gerekiyor. Bunların en önemlilerinden bir tanesi Yedisu Fayı veya Yedisu Fay Zonu adını verdiğimiz Bingöl ile Erzincan arasındaki yaklaşık 75 kilometrelik fay kuşağı…" dedi ve ekledi:
"Yedisu Fayı, Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Marmara’daki kollarıyla birlikte son yüzyılda deprem üretmemiş sismik boşluklarından bir tanesi. Bu fay kuşağında en son deprem 1784 yılında oldu. Kuzey Anadolu fayının deprem tekrarlanma aralığının 200-250 yıl olduğu düşünüldüğünde burada kısa süre içinde deprem olması çok olası.” Dr. Akbayram, “Yedisu Fayı’nın yaklaşık uzunluğu 75 kilometre. Yedisu Fayı’nda en son yıkıcı depremin 1784 yılında gerçekleştiği kesine yakın bir bilgi. Yapılan hesaplar, 75 kilometrelik bu fayın tek bir depremde tamamen kırılması halinde 7.2 büyüklüğe kadar deprem üretebileceğini öneriyor” şeklinde konuştu.

“Ancak benim daha önce varlığından haberimin olmadığı bir GNSS çalışması aynı bölgede 80 kilometre uzunluğunda bir fay zonunun kırılması sonucu oluşabilecek deprem büyüklüğünün 7.5 magnitüde ulaşabileceğini söylüyor” diyen Dr. Kenan Akbayram, şöyle devam etti:
“Buna ek olarak 6 Şubat 2023 depremlerinden edindiğimiz tecrübe burada daha büyük depremler olabileceği yönünde şüphelerin oluşmasına neden oldu. Yedisu Fayı’nın yer aldığı bölgede yaşanma ihtimalini göz ardı etmemek gerekir. Çünkü bu fay kolu aslında 160 kilometre uzanıma sahip bir fay zonu içerisinde yer alıyor ve bu zonun tümünün sismik boşluk özelliği taşıyabileceği konusunda şüphelerim var. Maalesef bu konuda bekleyip göreceğiz.” Bu konunun depremin hangi fay üzerinde yaşandığına göre farklılık göstereceğini söyleyen Dr. Kenan Akbayram, “Bu durum fayın ne yönde atım yaptığı, hasar gören bölgenin ana kaya derinliği ve ana kayanın üç boyutlu geometrik şekli, içerisinde başka kırık ya da fay bulunup bulunmadığı gibi birçok parametreye bağlı olarak değişir. İncelenen bölgenin nüfusu, yapı tipi, yapı kalitesi gibi konular da dikkate alınmalı” dedi. Dr. Akbayram, “Bu nedenle bütün bu hususlar tespit edilmeden, çok disiplinli sistematik bilimsel çalışmalar yapılmadan, ilçe ve bölge göstermek hem spekülatif hem de yanlış olur. Ancak unutulmamalıdır ki, AFAD 1900 ile 2023 yılları arasında gerçekleşen depremlerde ülkemizde 93 bine yakın insanımızın vefat ettiğini, 555 binden fazla yapının yıkıldığını belirtiyor. Bunun üzerine acı bir gerçek olarak 2023 yılında 50 binden fazla insanımızın vefatını, 750 bin kadar da yapının kullanılamaz hale geldiğini eklememiz lazım” ifadelerini kullandı.
