Ermenek faciası davasında ikinci duruşma
Ermenek'te 18 işçinin öldüğü kazaya ilişkin davada, madeni su basmasına neden olan boş ocağa ilişkin haritaları görmediğini söyleyen maden sahibi Saffet Uyar, mühendisleri ve işletme şefini suçladı. Tutuklu yargılanan teknik nezaretçi mühendis Ali Kurt ise, maden sahibi Uyar'ı suçlayarak, "Kazada, sondaj makinesinin asıl sebep olduğuna inanmıyorum. 2009 yılında haritaların kendilerine verildiğini düşünüyorum. Kömür olduğunu biliyordu. İmalat haritası bilerek işletilmemiştir. Bu ocağın, haritalara çizilmesi özellikle engellenmiştir. İşçilerin, daha önceden de eski ocağa girdiklerine yönelik ifadeleri vardır. Facianın yaşandığı ocağın yakınındaki 'Numune' adlı ocağı haritaya çizmemişler ama gayriresmi haritaları varmış gibi içeride çalışılmış" dedi.
Ermenek Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada 16 sanık hakkında "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma" suçlamasıyla 20 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Davada Has Şekerler Madencilik Şirketinin sahibi Saffet Uyar, Ermenek Cenne Linyit Kömürü İşletmesinin Müdürü ve hissedarı Abdullah Özbey ile aynı şirketin teknik nezaretçisi Ali Kurt tutuklu olarak yargılanıyor.
Faciada hayatını kaybeden işçilerin yakınları, Ermenek Adliyesine yetim kalan çocuklarıyla birlikte geldi. Yaşamını yitiren işçilerden Ali Haznedar'ın eşi Fadime Haznedar da kocasının doğumunu göremediği 3 aylık kızı Sare ile duruşmaya katıldı. Fadime Haznedar, adliyeye gelişinde gazetecilere yaptığı açıklamada, kızı Sare'nin, rahatsızlığı nedeniyle 3 aydır hastanelerde tedavi gördüğünü söyledi. Tedavi sürecinde kızı Sare'nin bir böbreğinin alındığını ifade eden Haznedar, "O, eşimin bana son hatırası. 3 aydır hastane köşelerinde yaşıyorum. Geçen hafta bir böbreği alındı. O ve çocuklarım için ayakta durmaya çalışıyorum" dedi.
Anne Haznedar, kızının tedavi gördüğü Konya'daki hastaneden dün taburcu edildiğini, bugün de adliyeye geldiğini dile getirerek, "Dün hastanede olduğum için duruşmaya katılamadım. Bugün eşimin emaneti kızım Sare ile adliyeye koştum. Yaşadığımız acıların unutulmamasını istiyorum. Suçlular cezalarını çeksin. Bizleri yalnız bırakmasınlar" ifadelerini kullandı.
Ermenek’te ilk duruşma gergin başladı
Geniş güvenlik önlemleri altında ilk duruşması dün yapılan dava olaylı geçmiş ve ölen madencilerin aileleri sanıklara saldırmıştı. İddianamenin okunmasının tamamlandığı ilk duruşmanın ardından bugün görülen duruşma öncesinde Ermenek Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Başarı, sanıklara yönelik yapılan sözlü ve fiziki saldırıyla ilgili, dün toleranslı davrandıklarını, bugün aynı şeyin olmayacağı uyarısında bulundu.
"20 bin dolarlık makine olsaydı 18 işçi ölmezdi"
Sanıkların savunma yapacağını belirten Başarı, "Hoşunuza gitmeyecek şeyler de söylenebilir. Kesinlikle taşkınlık istemiyorum. Taşkınlık yapanları dışarı çıkartacağız" dedi.
"Bu çocuğu babasız bıraktınız"
Kazada ölen Osman Çoksöyler'in eşi Şadiye Çoksöyler, savunmalara geçilmeden önce kucağındaki, olay olduğunda dört aylık olan Kübra Adile'yi sanıklara göstererek, "Bakın katiller. Bu çocuğu babasız bıraktınız ya yazıklar olsun size. Çocuğum babasını istiyor" diyerek tepki gösterdi. Daha sonra Çoksöyler, kızıyla duruşma salonunda çıktı.
"Suç gelin olmuş alan yok"
Duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanıklardan Abdullah Özbey (50), ruhsat sahibi şirketin yöneticisi olduğunu, bir önceki ocakla ilgili haritanın temin edilmesinin kendi sorumluluklarında olmadığını ifade etti. Kendisinden bugüne kadar bir harita talebinde bulunulmadığını, ortada bir suçun olmadığını dile getiren Özbey, "Suç gelin olmuş alan yok' gibi bir durum söz konusu. Her şey bizim üzerimize geliyor" şeklinde konuştu.
"Oğlumun mekanı cennet olsun yeter"
"Paranın gelişinden haberiniz var"
Kusuru ve suçlamayı kabul etmediğini anlatan Özbey, yönetici olduğundan bu yana madenin içine hiç inmediğini, madende sondaj makinesiyle çalışılıp çalışılmadığından da bilgisi olmadığını belirtti.
Bunun üzerine madenci yakınları, "Paranın gelişinden haberiniz var. Yer altına girselerdi o işçilerin kıymetini bilirler, nasıl çalışıldığını görürlerdi" diyerek tepki gösterdi.
Yer altında kullanılan makineyle ilgili şirketin yer altı sicil numarası bile olmadığını aktaran Özbey, "Kazadan sonra sondaj makinesi kullanılmadığını öğrendim. Teknik ekipman, kömürün tamamının işletilmesi, araştırılması, haritalandırılması, kantara kadar rödavans firması sorumludur. Sözleşmede de yazılıdır" dedi.
Ermenek'teki madende facia göz göre göre gelmiş
Mühendisi suçladı
Özbey, ocaklarda esas sorumlu olanın firmaların daimi nezaretçileri ve ocak mühendisleri olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Daha önce kaza olmuş ocak 20 gün kapatılmış. Bundan ruhsat sahibi olarak haberimiz yok. Bir tutanak tutulmalıydı. Teknik nezaretçi, işletme müdürünün haberi yok. Şirket yöneticisi olarak benim nasıl haberim olacak. Kazayı İstanbul'da duydum. İşleyişin başında değilim. Böyle bir olayı haber vermeyen ocak mühendisi, demek ki bu kaza tatile denk gelse geçiştirecekmiş. Şu an vefat olayı olmasaydı bizim haberimiz olmayacakmış. İşçilerin hepsi eski üretimlere girildiğini söylemiş ancak bununla ilgili bir tane tutanak yok. Daimi nezaretçi defteri kayıp. İşletme müdürüne ve bana bildirilen bir şey yok. Bir tanesi bize bildirilseydi, bu konuya müdahil olunur, gereken yapılırdı. Mühendisin hiçbir şeyden haberi yok, işçinin her şeyden haberi var."
Ölen madencilerin eşlerinden bakanlara tepki
Maden teknikerliği okuduğunu ancak madene hiç inmediğinin altını çizen Özbey, "İşletme okuyordum, cezaevine girmeseydim mezun olacaktım. Anlatmak istediğim okul okumak o işi yapmak anlamına gelmiyor" diye konuştu.
Başsağlığı dileyen maden sahibine tepki: "İneğimi satıp eşime sigara aldım"
Ermenek Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, sanık Saffet Uyar, savunmasına, "Vefat eden kardeşlerime Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum" diyerek başlayınca madenci yakınları tepki gösterdi.
"Sen nasıl bize baş sağlığı dilersin", "İneğimi satıp, eşime sigara aldım. Kocalarımızı aç, susuz öldürdünüz", "Yedi ay boyunca gelmediniz, şimdi mi baş sağlığı diliyorsunuz?", "Bizim çocuklarımız yetim kaldı. İki elimiz yakanızda olacak. Benim kuzularım parayla geri gelmez" diyerek tepkilerini sürdüren madenci yakınları duruşma salonu dışına alındı.
Mahkeme heyeti, ağlayan madenci yakınlarının sakinleşmesi için duruşmaya ara verdi.
Madenci yakınları salondan çıkarıldı
Ermenek Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, verilen aranın ardından devam edildi. Mahkeme heyeti, taşkınlık yapan madenci yakınları Zeynep Tokat ile Ayşe Gökçe'nin duruşma salonuna alınmaması ve haklarında adli tahkikat yapılması talimatını verdi.
Haritayı arşivde bulamamış
Daha sonra savunmasına geçilen sanık Saffet Uyar, 2009 yılında belediye başkanlığı görevi sona erdikten sonra maden sahasından yer istediğini, sözleşme imzaladıklarını söyledi. Kardeşleriyle Has Şekerler Madenciliği kurduğunu anlatan Uyar, daha önce sahada faaliyet gösteren Numune Madenciliğin haritasını bir önceki şirketten istediğini, ancak arşivlerde bulunamadığını öne sürdü. Haritanın başka bir yerde olup olmadığını da sorduğunu ancak mühendisi ve teknik nezaretçi de dahil kimsenin kendisine MİGEM'de bulabileceğini söylemediğini aktaran Uyar, "Soma'daki olay olunca müfettişler incelemede madendeki eksiklikleri tespit etti. Yeraltı sondajı 'eksiklik' olarak yazılınca çalışmayı durdurduk" diye konuştu.
"Bu kaza nasıl oldu' kafam almıyor"
Daha sonra yapılan bir toplantıda "bir sondaj makinesi alınsın ve ocaklar kullanılsın" denildiğini savunan Uyar, şöyle devam etti:
"Mehmet Zeybek, fiyat araştırması yaparken kendim de makinenin birini alayım diye düşündüm. Birini aradım, sondaj makinesinin eski ve 20 bin dolar olduğunu söyledi. Başka yerlerden fiyat araştırdık. 'Fiyat 60 bin ile 100 bin dolar arasında değişir, 70 günden önce teslim edemeyiz' dediler. Bir ay çalışmadık. Tekrar işçilerle toplanıp çalışmaya başladık. Çok geçmeden kaza oldu. Başka da bir şey bilmiyorum. Numune Madenciliğin çakıştırılmış haritasını savcılıkta gördüm. Kimse bana bir şey söylemedi. Numune Madenciliğin ana bacasının ağzı ile benim çalıştığım baca arasında mesafe vardı. Oraya kadar gelineceğini düşünmedim. Mühendis ve şefler de bizi yanlış mı yönlendirdi bilmiyorum. 'Bu kaza nasıl oldu' kafam almıyor. Şefe, ocakta sıkıntı olup olmadığını soruyordum. Kaza olduğu gün yine sordum. İki yıldır ocağa girmiyorum, ocak uzak olunca girip çıkamıyordum."
"Sanki harita varmış gibi eski ocağa yaklaşılmış"
Çakıştırılmış haritaya bakıldığında, işçilerin hayatını tehlikeye atarak çalışmanın sürdürüldüğünün görüldüğü, bu konuda bilgisi olup olmadığı sorulan Uyar, "Çakıştırılmış haritayı gördüğümde, öyle bir çalışma yapılmış ki sanki harita varmış gibi eski ocağa belirli bir mesafe yaklaşılır yaklaşılmaz geri dönülmüş. Ama benim bu durumdan haberim yok" cevabını verdi.
Numune ocağının yerini herkesin bildiğini anlatan Uyar, maden sahasını açmak için 4,5 milyon lira yatırım yaptığını, 2 milyon lira borcu olduğunu bildirdi.
"Sondaj makinesi almada zaman kaybettik"
Uyar, kazadan önce desandreden su geldiği ve suyun çekilmesinin bir hafta sürdüğünün kendisine söylendiğini belirterek, "Eski imalatlara girdiklerini söylemediler. Müfettişlerin geldiğinden haberimiz olur ama tehlike olan yerlerin kapatıldığı yönünde hiçbir şey duymadım. Orada niye şikayet etmiyorlar, mahkemede söylüyorlar, bir türlü anlamadım. İçeride matkapla sondaj yapıldığını mahkemede duydum. Soma'daki olaydan sonra işçiler de ben de tedirgin olduk. İşletmeler zarar ediyordu. 'Yılbaşına kadar ocaklar zarar ederse kapatalım' diye düşündük. Belki ondan dolayı sondaj makinesi almada zaman kaybettik" diye konuştu.
Duruşmada öğle arasının ardından teknik nezaretçi Ali Kurt, savunmasını yaptı. "Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma" ve "Özel belgede sahtecilik" suçlamasıyla tutuklu yargılanan teknik nezaretçi Ali Kurt, savunmasında, maden mühendisliği yaptığını, 8 yıldır da emekli olduğu için serbest çalıştığını söyledi. A sınıf iş güvenliği uzmanı olduğunu, bu tür kazalarda bilirkişilik de yaptığını dile getiren Kurt, kazanın nasıl gerçekleştiğini anlayamadığını, cezaevinde çakıştırılmış haritaları inceledikten sonra olayın nasıl olduğunu anlayabildiğini bildirdi.
"Gayriresmi harita varmış gibi içeride çalışılmış"
Has Şekerler'in sahibi Saffet Uyar'ın, bölgedeki kapanan "Numune" adlı ocak için, "Burayı alayım, çalışayım, sahayı biliyorum" dediğini aktaran Kurt, şunları kaydetti:
"Burada kömür var mı yok mu biliyordu. '4,5 milyon lira yatırım yapacağım' dedi. Kömür yoksa, sondaj yoksa 4,5 milyonluk yatırımı niye yaparsınız? İnsan bilmediği yere yatırım yapar mı? Sahayı gayet güzel biliyordu. Kazada, sondaj makinesinin asıl sebep olduğuna inanmıyorum. 2009 yılında haritaların kendilerine verildiğini düşünüyorum. Kömür olduğunu biliyordu. İmalat haritası bilerek işletilmemiştir. Bu ocağın, haritalara çizilmesi özellikle engellenmiştir. İşçilerin, daha önceden de eski ocağa girdiklerine yönelik ifadeleri vardır. Facianın yaşandığı ocağın yakınındaki 'Numune' adlı ocağı haritaya çizmemişler ama gayriresmi haritaları varmış gibi içeride çalışılmış."
"Çok sayıda sondaj makinesi de olsa patlama yine gerçekleşirdi" görüşünde ısrar eden Kurt'a Cumhuriyet savcısının, "Sondaj makinesi olsaydı, işçiler kazanın olduğu yere gider miydi, çalışır mıydı?" sorusuna, "Çalışmazlardı" cevabını verdi.
Savcının, "Sondaj makinesi olsaydı bu kaza olur muydu?" sorusunu Kurt, bu kez ifadesini değiştirerek, "Olmazdı" diye yanıtladı.
Kurt, savunmasını haritalarla açıklama yaparak tamamladı.
Avukattan açıklama: "Yeni tutuklama taleplerimiz olacak"
Davanın müşteki avukatlarından Mehmet Kasap, adliye bahçesinde gazetecilere yaptığı açıklamada, "göz göre göre gelen bir kaza" olduğunu, iddianamenin her sayfasında bunun hissedildiğini belirterek, şunları söyledi: "Her bir sayfada ne kadar ağır bir ihmalin olduğunu, ihmalin de ötesinde adeta insanların katledilmesiyle karşı karşıya olduğumuzu açıkça görüyoruz. Bizim bugün yeni taleplerimiz olacak. Tutuklu olmayan kişiler var. İddianame bir defa daha okunduğunda mahkeme heyetinde de bir kanaat oluşmuştur. Çok ciddi şekilde ihmali olan kişiler var. Teknik nezaretçiler, birtakım defterlerde değişiklik yapan, sondaj makinasının alınmasıyla ilgili çok ağır kusuru olan kişiler. Bunlarla ilgili olarak yeni tutuklama taleplerimiz olacak. Mahkeme iddianameyi baştan sona değerlendirip, okuduktan sonra tutuklama yönünde bir karar vereceğini tahmin ediyoruz."
"Kamu görevlileri ve devlet yetkililerinin de ciddi sorumlulukları var"
Kasap, bu tür iş kazalarında kamu görevlilerinin ve devlet yetkililerinin de ciddi sorumlulukları olduğunu kaydederek, "Bu sorumluluklar yönünden de soruşturma izni istenmişti. Biz burada herhangi bir iznin alınmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu iznin beklenmemesini, herhangi bir tedbir alınmadan maden ocağına tekrar çalışma izni veren kamu görevlileri, bakanlık yetkilileri hakkında da derhal bir kovuşturmaya başlanması gerektiğini ifade edeceğiz. O konuda da bir netice alacağımızı düşünüyorum" diye konuştu.
Ermenek'te ölen madencinin babası konuştu: "Param olsa bu ayakkabılarla gezer miyim?"
Ermenek faciası... Ayşe Teyze'nin eşi yürekleri burktu
Çağdaş Hukukçular Derneğinin davetlisi olarak davayı takip için Ermenek'e gelen eski CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün de bugün burada sadece adalet isteğinin yerine getirilmeyeceğini söyledi. Bu tip maden kazalarının, iş kazalarının veya cinayetlerinin olmaması için hem hükümetin hem de kamu görevlilerinin görevlerine bir çerçeve çizileceğini vurgulayan Aygün, "Eğer mahkemeler en hafifinden görevini ihmal eden şirket yöneticileri ve kamu görevlileriyle ilgili caydırıcı hükümleri vermezlerse, çok işçiler hayatını kaybeder. Mahkemenin bugün bu perspektiften bakması, sadece 18 can için değil, bundan sonra hiç kimsenin yaşamanı kaybetmemesi için caydırıcı kararlar vermesi için buradayız" dedi.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Dikkat! Meteoroloji il il uyardı: Lapa lapa kar geliyor! Don, tipi, buzlanma...
KENDİ ELLERİYLE YAPTI! Yatağa bağımlı 47 yıllık eşi için binanın dışına asansör
Yolda yatan köpeği ezdi: 10 saatlik kamera incelemeleri sonucu yakalandı!
HABER || İzmir'de 3 polisi yaralamışlardı! Adliyeye sevk edildiler
İstanbul'da yıkım sırasında şok! Yan binanın duvarının olmadığı ortaya çıktı: Yatak odası açıkta kaldı