hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Ergenekon'da Sayın'a Üzeyir Garih sorusu

    Ergenekonda Sayına Üzeyir Garih sorusu
    expand

    "Ergenekon" davasının 36. duruşması başladı. Tutuklu sanık Doç. Dr. Habip Ümit Sayın'ın çapraz sorgusu tamamlandı. Ümit Sayın çapraz sorgusunda tutuklu sanık Vedat Yenerer'in Emin Gürses'in yüzüne tekme attığını söyledi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda yapılan duruşmada, tutuklu sanıklardan Sayın'ın geçen celse yarım kalan çapraz sorgusuna devam edildi.

    Üye hakim Hasan Hüseyin Özese, mahkemeye bir dilekçe vererek, "Daha önce gönderdiği bir başka dilekçenin Hayrettin Ertekin tarafından kendisine dikte ettirildiğini" söylediğini hatırlattığı Sayın'a, bu dilekçenin ne şekilde dikte ettirildiğini sordu.

    Bahsettiği dilekçenin kendisine tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin tarafından dikte ettirildiğini tekrarlayan Sayın, söz konusu dilekçeyle ilgili konunun bu noktaya geleceğini hiç düşünmediğini söyledi.

    Özese'nin dilekçenin ne amaçla yazdırıldığını sorduğu Sayın, "Savcılık makamını kötülemek istiyorlardı. Hayrettin Ertekin her istediğini yaptırmak istiyordu. Emin Gürses'i dövmeye bile kalktılar. Koğuştan atma ve dövme tehdidinde bulunuyorlardı. Ben de 'Sorun olmasın' diye yazdım. Bu sözler Hayrettin Ertekin'e aittir" diye konuştu.

    Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün koğuşta dilekçenin yazılması sırasında kaç kişi olduklarını sorduğu Sayın, koğuşta Orhan Tunç, Vedat Yenerer, Hayrettin Ertekin, Emin Gürses ile kaldığını belirterek, "Bu konuda Emin Gürses şahidim olabilir. O gördü. Diğerleri zaten aynı gruptan. Özellikle Savcı Zekeriya Öz'e karşı nefret doluydular. Kendilerinin de yazdıklarını söylediler. 'Ne kadar fazla yerden giderse, o kadar iyi olur' dediler. Ancak kendileri yazmamışlar" dedi.

    Sayın'ın beyanları üzerine söz alan Hayrettin Ertekin, koğuşta 7 kişi kaldıklarını ve buraya en son kendisinin geldiğini belirterek, "Ben koğuşa geldiğimde hastaydım. 3 gün yataktan kalkmadım. O süre içerisinde verilmiş bu dilekçe. Benim bir ilgim yok. Dikte ettirmek için de bir nedenim yok. Yazıyı  okudum. Yazsaydım, altına imzamı atardım. Zaten Ümit Sayın diyalog kurulacak durumda değildi. Günde 7 ilaç içiyordu" şeklinde konuştu.

    Bu sırada Sayın ve Ertekin birbirlerini yalan söylemekle suçladı.

    Sanıklardan Vedat Yenerer, Ümit Sayın'ın Ekim sonunda koğuştan ayrıldığını belirterek, neden daha önce şikayette bulunmadıklarını sordu.

    Sayın da olayın bu noktaya geleceğini düşünmediğini, dilekçenin mahkemeye ulaşmayacağını sandığını belirterek, "Emin Gürses'i Hayrettin Ertekin tuttuğu sırada Vedat Yenerer'in attığı tekme yüzüne geldi" dedi.

    Vedat Yenerer ve Orhan Tunç da dikte ettirildiği öne sürülen dilekçeyi Ümit Sayın'ın kendi başına yazdığını söyledi.

    Üzeyir Garih ile ilgili belgeler

    Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün, Üzeyir Garih ile ilgili belgeleri kendisine hangi gazetecinin getirdiğini hatırlayıp hatırlamadığını sorduğu Sayın, "Üzerinden çok zaman geçti. Gazeteciyi hatırlamıyorum. Cumhuriyet gazetesinden olduğunu daha önce söylemiştim" dedi.

    Tutuklu sanıklardan Behiç Gürcihan ise Sayın'ın ek ifadesinde kendisiyle ilgili beyanlarında değişiklik olduğunu hatırlatarak, bunu açıklamasını istedi.

    Sayın da "İddianameyi okuyup sanıkları gördükten sonra Ergenekon diye bir örgüt olmadığına kanaat getirdim. Dolayısıyla Behiç Gürcihan'ın bu örgütün kilit adamı olması söz konusu değildir. Bu konudaki kanaatim değişti" diye konuştu.

    Bunun üzerine Başkan Şengün'ün, "Nasıl değişti? Kötü adamdı da iyi adam mı oldu?" şeklindeki sorusuna Sayın, "Ek ifademde hep kanaatlerimi belirtmiştim. Behiç Gürcihan'ın örgütte herkesi tanıyan kişi olabileceğini söylemiştim. Bu konudaki düşüncem değişti. Böyle olmadığını düşünüyorum" diye cevap verdi.

    Üye hakim Hasan Hüseyin Özese'nin telefon görüşmelerinde sıklıkla "darbe"den bahsettiğini hatırlatarak, bunun sebebini sorduğu Sayın, "O konuşmalar hayali ve anlık konuşmalardı. O anki Türkiye'nin genel durumu ve gidişatının yarattığı anlık hislerle yapılmıştır. Şu anda aynı şekilde düşünmüyorum" dedi.

    Özese'nin "Yener Yermez'i tanıyor musunuz?" şeklindeki sorusunu Sayın, "Tanımıyorum. Bazı sağcı gazetelerde Adli Tıp Kurumu'nda görüştüğüm yazıldı. Ben Adli Tıp Enstitüsü'nde görevliyim. İkisi çok farklı kurumlardır. Yermez'in enstitüye getirilmesi imkansız. Dolayısıyla kendisi ile hiç karşılaşmadım" diye yanıtladı.

    Üye hakim Özese'nin, ajandasındaki "Kuvai Milliyeci Aydınlar" şeklindeki nota ilişkin sorusu üzerine Sayın, "Beyin fırtınası yaparken aldığım notlardır. Ne zaman yazdığımı bilmiyorum. Gizli toplantılarda bu notu yazdığım iddia ediliyor. Ancak ben ne gizli ne de açık toplantılara katıldım. Öyle bir toplantı da yok" dedi.

    Büyükanıt'a karşı site

    Özese'nin "Kursathareketi.org sitesi ile ilgili olarak neler biliyorsunuz?" şeklindeki sorusuna Sayın, "Bu site Yaşar Büyükanıt'a karşı bir siteydi. Bir süre takip ettim. O nedenle bilgisayarımda çıkmıştır. Bu sitede yazılanların karşındayım. Nasıl ilgim olabilir? Ben bu sitenin merkezinin Boston'da olduğunu tespit ettim. Bunu orduya ve gerekli yerlere bildirdim. Bu
    sitenin merkezini ortaya çıkarmak için çalıştım" diye cevap verdi.

    Ümit Sayın, Avrupa Türkiyeli İşçiler Federasyonuna ilişkin soru üzerine de "Türkiye aleyhtarı bir federasyondur. Son toplantılarına Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı da katılmıştı. İnternet sitelerinde Fincancı'nın heyecan verici bir konuşma yaptığından bahsediliyordu. Rum Pontus, Ermeni ve Kürt soykırımının tanınmasından yana çalışmaları vardı. Sitelerini takip ediyordum. Türkiye, paranoyak ve hezeyan içinde bir devlet olarak tanıtılmak isteniyordu" diye konuştu.

    Avukatının savunması

    Ümit Sayın'ın çapraz sorgusunun ardından savunmasını yapan avukatı Mehmet Nuri Aytekin, bazı basın yayın organlarında Üzeyir Garih cinayetiyle ilgili müvekkiline yönelik gerçek dışı itham ve iddialarda bulunulduğunu söyledi.

    Garih cinayetinden hüküm giyen Yener Yermez'in avukatının aracılığıyla cezaevinden yaptığı bazı açıklamaları olduğunu hatırlatan Aytekin, Yermez'in Adli Tıp Kurumu'nda Ümit Sayın ile görüştüğü ve müvekkilinin kendisine ifadesini değiştirmemesi için para teklif ettiği şeklindeki beyanlarının doğru olmadığını kaydetti.

    Aytekin, Yermez'in belirttiği Galatasaray-Barselona maçı olan 5 Aralık 2001'de müvekkili ile görüşmesinin imkansız olduğunu ifade ederek, Ümit Sayın'ın 2001 Haziran ayında annesinin rahatsızlığı nedeniyle ABD'den geldiğini ve aynı yılın Aralık ayında da geri döndüğünü söyledi.

    Yener Yermez'in 10 ya da 11 Eylül 2001'de tutuklandığını, bir tutuklunun 5 Aralık günü durduk yere Adli Tıp Kurumu'na getirilemeyeceğini dile getiren Aytekin, cezaeviyle ilgili yaptıkları incelemede böyle bir şeyin olmadığını öğrendiğini kaydetti.

    Müvekkilinin Mart 2007'de darbe olacağını, bilgiye, tahmine ve temenniye dayalı olarak söylemiş olabileceğini, darbe olmadığı için de bunun yanlış olduğunun ortaya çıktığını anlatan Aytekin, "Bu konuşmalar 4-5 ayrı kişi arasında yapılmıştır. Mart 2007'de darbe olacak dense ne olur, 2023'te İstanbul'da deprem olacak dense ne olur?" dedi.

    Alemdaroğlu ile abi-kardeş ilişkisi

    Ümit Sayın'ın Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ile ilişkisinin ağabey-kardeş gibi olduğunu belirten Aytekin, böyle bir konumda olan 2 kişinin konuşmalarının talimat olarak iddianamede yer almasının kabul edilemez olduğunu ifade etti.

    Aytekin, geçen yaz askeri lise sınavlarına giren oğlunun kazandığını da belirterek, "20 yıl sonra sen Ergenekon'un avukatlığını yaptın, o dönemde de oğlunu asker yaptın" şeklindeki bir şeyle karşılaşmamak için oğlunu, kazanmasına rağmen askeri okula göndermediğini vurguladı.

    Emin Gürses: "Ben ihtilalciyim, kuvvetim olsa ihtilal yaparım"

    "Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emin Gürses, "Ben ihtilalciyim. Kuvvetim olsa ihtilal yaparım" dedi.

    İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Gürses, ilk defa mahkemeye çıktığını belirterek, "Biz mahkemelere genelde bilirkişi olarak giderdik. Hakim ve savcılar çay ve simit ısmarlarlardı. Burada simit ve çay da yok" diye konuştu.

    Gürses, gözaltında Savcı Zekeriya Öz ile 8 saat sohbet ettiğini ancak ifadesinin 3 sayfa olarak tutanağa geçirildiğini ifade ederek, bazı açıklamalarının eksik yazıldığını, ifade tutanağının yanlışlarla dolu olduğunu savundu.

    Gözaltına alınışı sırasındaki uygulamayı eleştiren Gürses, "Polis kamerasına, 'Hiçbir Cumhuriyet Savcısı Emin Gürses'in evine kasklı, çelik yelekli, tüfekli 20 tane adam gönderemez. Bunu yapan savcıyı, ABD Büyükelçiliği görevlendirmiştir' dedim. Bu açıklamam iddianameye konulmuş. Ben küfür etmem, söverim" diye konuştu.

    Talebi olmadığı halde İstanbul Valiliği'nin, "MOSSAD'ın peşinde olduğu" gerekçesiyle kendisine koruma tahsis ettiğini belirten Gürses, dilekçe vermesi üzerine korumaların geri çekildiğini söyledi.

    Tutukluluğunun 10 ayı bulduğunu belirten Gürses, bu sürede 2 kitap yazdığını, tashihlerinin kaldığını anlattı.

    Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün "Tashih ne kadar sürer?" diye sorduğu Gürses, "Tashihim 1-2 ay daha sürer. 1-2 ay daha şikayetim yok" dedi.

    Cezaevi yerine hapishane terimini kullandığını söyleyen Gürses, "Cezaevi suçluların yeridir. Hapishane zorla getirilenlerin yeridir ama şikayetim yok. Üst katta çocuklar gürültü yapıyordu, ders çalışamıyordum, iyi oldu" diye konuştu. Halkı isyana tahrikle suçlandığını hatırlatan Gürses, "Ben ihtilalciyim. Bunu yazarken, parantez içinde de terörist yazmışlar. Emniyete de Öz'e de anlattım, anlamamışlar" dedi.

    Atatürk ihtilalinin arkasında olduğunu, Soros'un işine geldiği için "devrimci" sözcüğünden uzak durduğunu söyleyen Gürses, Mahmut Esat Bozkurt'un "Atatürk İhtilali" adlı kitabını heyete gösterdi.

    Gürses, "ihtilal" ile "terörizm" arasındaki farkı belirterek, "Anarşizm her şeye karşıdır. Birçok şekilde terörün tanımı ortaya konmuştur. Terörün en önemli özelliği, siyasi bir oluşum olmasıdır. Ben ihtilalciyim. Kuvvetim olsa ihtilal yaparım" diye konuştu.

    Telefonda dedikodu

    Basından duyduğu şeyleri dedikodu mahiyetinde telefonda konuştuklarını söyleyen Gürses, Cumhuriyet gazetesinde Aydınlık dergisinde yayımlanan yüzlerce makale ve röportajının dosyaya konulmadığına dikkati çekti.

    MİT Müsteşarı'nın 5 Ocak 2007 tarihinde ulus devletin tehdit altında olduğunu söylediğini anlatan Gürses, "Müsteşar terör örgütü üyesi mi? Burada görmüyorum. Benim her tarafı tahrik ettiğim söyleniyor. 10 aydır içerdeyim bir tane ayaklanma olmadı" dedi.

    50 yaşından sonra fazla bir şey bilmenin zararlı olduğunu öğrendiğini ifade eden Gürses, "Tutuklanmam rica üzerine yapıldı. Rica eden Amerika Büyükelçiliği Basın Ateşeliği'dir. Adımı listeye Emniyet İstihbarat Daire Başkanı koydu. Önemli bir siyasi liderin araya girmesi sonucu listeden çıkardılar. Tekrar şikayetler oldu, yeniden listeye girdim. Bir televizyon kanalında 'Çocuklar dağlarda şehit oluyor, arkasında da İsrail ve Amerikalı ekipler, paramiliter güçler var' dediğim için tutuklandım. İngiltere'de avukatlık bürosunda çalıştığım arkadaşım, şimdi yargıç, bana haber gönderdi. İngiltere İçişleri Bakanı'nın en sevindiği şeyin, Veli Paşa'nın not defterinin masasına gelmesi olduğunu söyledi. Alman İçişleri Bakanı da Talatpaşa Komitesi'nin çökertilmesinden, Doğu Perinçek'in içeri alınmasına sevinmiş" diye konuştu.

    Gürses, "Ergenekon operasyonu, Türk Silahlı Kuvvetlerini kışkırtma operasyonudur. TSK'ya darbe yapsın diye baskı yapıyorlar. Teğmenleri aldım, orgeneralleri de aldım diyorlar. TSK galeyana gelmiyor. Bir yönüyle de TSK'yı toplumda küçük düşürmek istiyorlar" dedi.

    İsrail'in Gazze'yi işgal edeceğini önceden söylediğini belirten Gürses, bunu kendisi söylediğinde suç olduğunu, şimdi kimsenin İsrail'e bir şey yapamadığını kaydetti.

    Tuncay Güney kayıtları mahkemede

    Emin Gürses'in savunmasının ardından sanık ve avukatların taleplerine geçildi.

    Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Tuncay Güney'in 2001 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde yapılan mülakatına ilişkin kayıtların 4 CD halinde zarf içerisinde Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı'nca bir kurye ile gönderildiğini ve zarfın henüz açılmadığını tutanağa geçirdi.

    Duruşmada söz alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz, Tuncay Güney'in, Alpaslan Evrenosoğlu adına düzenlenen üzerinde kendi fotoğrafı bulunan pasaport ve kimliği kullandığını belirterek, 2007 yılı sonu ile 2008 yılında Türkiye'ye 5 kez giriş çıkış yaptığını söyledi.

    Avukat Mehmet Cengiz, İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne yazı yazılarak üzerinde Tuncay Güney'in fotoğrafı bulunan Alpaslan Evrenosoğlu adına düzenlenen pasaportun bir örneği ve bu pasaport ile 2008 yılında Türkiye'ye giriş çıkış kayıtlarının istenilmesini talep etti.

    Avukat Cengiz ayrıca Atatürk Havalimanı'na yazı yazılarak, belirtilen tarihlerde, yurda giriş çıkış kamera kayıtlarının gönderilmesini istedi. Mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.

    Türkiye'ye giriş-çıkışlar

    Bu arada, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün, mahkemenin talebi üzerine Tuncay Güney'in çeşitli isimler altında 2007 Aralık-2008 Mart tarihleri arasında Türkiye'ye giriş ve çıkışlarını mahkemeye bildirdiği öğrenildi.

    Bildirimde, "Tuncay Güney", "Tuncay İpek", "Daniel Levi"nin açık kimlikleri bulunmadığından, ad ve soyada göre yapılan bilgisayar sorgulamasında, 01 Aralık 2007—01 Mart 2008 tarihleri arasında bilgisayar bağlantısı bulunan hudut kapılarından giriş ve çıkış yaptıklarına dair herhangi bir kayda rastlanmadığı belirtildi.

    Kayıtlarda, "Tuncay Güney" ismine ait 1 Aralık 2007 ile 1 Mart 2008 tarihleri arasında Atatürk Havalimanı'ndan 3 giriş, 3 çıkış kaydı bulunurken, 3 ayrı Tuncay Güney adının göründüğü kayıtlarda, doğum tarihleri ve baba isimlerinin farklı olduğu dikkati çekiyor.

    "Tuncay İpek"e ait kayıtta da bu kişinin Atatürk Havalimanı'ndan 14 Şubat 2008'de giriş, 20 Şubat 2008 tarihinde çıkış yaptığı yer alıyor.

    "Alpaslan Evrenosoğlu"nun ise Atatürk Havalimanı'ndan 21 Aralık 2007 tarihi ile 25 Mart 2008 tarihleri arasında 3 giriş, 2 çıkış kaydı bulunuyor.

    "Daniel Levi"nin 9 Ocak ve 24 Şubat 2008'de Türkiye'ye giriş yaptığı, 28 Şubat'ta da Antalya Havalimanı'ndan çıktığı, bu kayıtların da, 1998 ve 1969 doğum tarihli iki Daniel Levi'ye ait olduğu bilgisi bulunuyor.

    Ara kararlar

    Mahkeme sanıklardan Ergün Poyraz'ın üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu hakkındaki red'di hakim talebini, ortaya konulan iddiaların soyut içerikte olup, bir hakimin tarafsızlığını şüpheye düşürecek nitelikte bulunmadığı gerekçesiyle reddetti.

    Mahkeme, Tuncay Güney'in fooğrafının bulunduğu iddia edilen, İzmir Pasaport Şube Müdürlüğü'nde, Alpaslan Evrenosoğlu adına alınan pasaportun dayanağı olan dosyanın tüm ekleriyle birlikte istenilmesini kararlaştırdı.

    Ayrıca, Tuncay Güney'in Alpaslan Evrenosoğlu adıyla Atatürk Havalimanı'ndan belirtilen tarih ve saatlerde giriş çıkış yaptığı ifade edildiğinden, sadece bu tarih ve saatlere yönelik giriş çıkış güvenlik kamera kayıtlarından birer örneğinin, var ise teşhise elverişli görüntü ve fotoğraflarının gönderilmesinin istenmesine karar verildi.

    Mahkeme tarafından açıklanan ara kararlarda, MİT tarafından 19 Kasım 2003 tarihinde Başbakanlığa gönderilen Tuncay Güney ile ilgili belgeler hakkında, ne gibi işlem yapıldığının Başbakanlıktan sorulması kararı da yer aldı. Sanıkların tutukluluk halinin devamına karar veren muhkeme, duruşmayı yarın sat 09.30'a erteledi.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow