'Güneydoğu'da önemli bir operasyon olacağını düşündük'
Çiğli 2'nci Ana Jet Üst Komutanlığı Personel Kurtarma Eğİtimi Komutanlığı'nda öğretmen olarak görev yaptığını söyleyen Astsubay Üstçavuş Yakup Özcan ise darbe girişiminin öncesine yönelik önemli bilgi verdi. Yakup Özcan şunları söyledi:"14 Temmuz'da Çiğli'de bulunduğum birimde nöbetçiydim. Personel Kurtarma Eğitim Komutanımız Kurmay Binbaşı Taner Berber, Üstçavuş Ömer Faruk Göçmen ve Kıdemli Başçavuş Zekeriya Kuzu beni yanlarına tek başına çağırdı. Bana telefonumun devamlı açık olmasını ve yanımda taşımamı söylediler. Biz de Güneydoğu'da önemli bir operasyon olabileceğini düşündük. Daha önceden bize görev verilirken açık ve net şekilde anlatılırdı, ancak bu kez anlatılmamıştı. Ömer Faruk Göçmen bu olaydan yaklaşık 1- 1.5 ay kadar önce hepimizin yer aldığı 'Yavru baykuşlar' adlı WhatsApp grubu kurmuştu. Bu gruptan daha önceden günlük normal muhabbetler yapıyorduk. Olaydan birkaç gün öncesinden başlayarak Ömer Faruk, grupta vatan ve millet sevgisini içeren şiir şeklinde paylaşımlarda bulunmaya başladı. Hatta biz yazışmalarda kendisine önemli görevin ne olduğunu sorduk, o da bize zamanı gelince buradan çağırılacağımızı söyledi. 15 Temmuz'da saat 16.30'da Taner Binbaşı yanımıza gelip mesaimiz bittiğini eve gitmemizi söyledi. Bu konuşmadan önce Ömer Astsubay bize 'buradan evinize gideceksiniz, watshap grubu üzerinden size mesaj gelecek ve tekrar mesaiye geleceksiniz' dedi. Daha sonra telefonla aranıp çağırıldık. Bizleri depoya götürdüler. Burada hepimize balistik kask, hücum yeleği, çanta hazırlanıyordu. Silah olarak da HK416 model uzun namlulu silahları aldık. Ayrıca adam başı kullanılacak tabanca, yedek şarjörleri ve ekstra mühimmat aldık. Bize yardımcı olsunlar diye MAK kursiyerlerini de çağırdılar. Ankara'dan gelen özel kuvvetlere de aynı malzemeyi hazırladık."
'Direnen ve karşı koyan olursa öldürün'
Operasyonu yöneten Tuğgeneral Gökhan Sönmezateş'in elinde hava fotoğrafları olduğunu da anlatan Astsubay Yakup Özcan ifadesinde sözlerini şöyle sürdürdü:"Depodayken Taner Binbaşı hepimizin telefonunu topladı. Gideceğimiz görevin riskli olduğunu, gerekirse ölebileceğimizi, görevin mutlaka yerine getirilmesini, gideceğimz yerde birkaç kişiyi canlı olarak alıp getireceğimizi söyledi, ancak isim vermedi. Biz de bunu PKK terör örgütünün yöneticilerinden birisine yapılacak operasyon olarak değerlendirdik ve görevi kabul ettik. Tuğgeneral Gökhan Sönmezateş'in elinde hava fotoğrafları vardı. Fotoğraflarda sahil ve sahilde bulunan oteller gözüküyordu. Bize footğrafları gösterirken otelin Marmaris'te olduğunu söyledi. Daha sonra bir konuşma yaptı. Sönmezateş, bize 'Arkadaşlar şu andan itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri ülkenin yönetimine el koymuştur. Genelkurmay Başkanlığı'nda darbe yapılmıştır, biz de komutanlık olarak Genelkurmay Başkanlığı'na bağlıyız, oradan gelecek emir ve direktifler doğrultusunda görev alacağız. Görevimiz de oradan verilen emre göre Cumhurbaşkanımızı bölgedeki otelde, canlı olarak alıp Ankara'daki karargaha götüreceğiz. Ama bölgede silahlı korumalar, polis ve siviller de var, ateş gelmedikçe ateş etmeyin, megafonla karşı tarafı uyarmak için anons yapılacaktır, direnen ve karşı koyan olursa öldürün' dedi. Bu konuşmanın ardından Marmaris'e indik ve otele doğru ilerlemeye başladık. General, otel binasının olduğu küçük binalara ateş edilemesi için emir verdi. Helikopterden oralara ateş edildi. Üç sivili alıp getirdiler. Yere yatırıp, kimliklerini sordular. Bu kişilere Cumhurbaşkanını kast edip 'O nerede' diye sordular. Yerde yatan sivil kişi, bir saat önce Cumhurbaşkanı'nın İstanbul'a gittiğini söyledi. Bu kişiler elleri arkadan plastik kelepçe ile bağlanıp orada bırakıldı."