Erdoğan: Obama bizi PYD ve YPG konusunda aldatmıştır
Katar merkezli El-Cezire televizyonuna mülakat veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan referandum oylaması, sonraki adımlar, Avrupa'nın baskıları ve Trump ile görüşmesini değerlendirdi. Erdoğan, "Türkiye rejim tercihini 1923'te cumhuriyetle yapmıştır. Ondan sonra Türkiye'nin böyle bir tercihi yoktur. Şu anda atılan adım, sadece bir yeni yönetim sistemidir, pazar günü yaşadığımız budur" diye konuştu. Erdoğan Obama ile ilgili de, "Daha önceleri de PKK'yla ilgili konuda mutabakatımız vardı. Obama döneminde de bu konuda mutabakat vardı fakat Obama maalesef PYD ve YPG konusunda bizleri aldatmıştır ama şu andaki yönetimin aynı durumda olacağına ihtimal vermiyorum" dedi.
Seçmen referandum kararı ile hangi mesajı verdi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye rejim tercihini 1923'te cumhuriyetle yapmıştır. Ondan sonra Türkiye'nin böyle bir tercihi yoktur. Şu anda atılan adım, sadece bir yeni yönetim sistemidir, pazar günü yaşadığımız budur." dedi. Erdoğan, Katar Merkezli El-Cezire Televizyonu'na verdiği mülakatta pazar günü yapılan halk oylaması, bundan sonra atılacak adımlar, Avrupa'nın Türkiye'ye yönelik baskıları ve ABD Başkanı Donald Trump'la gerçekleştirdiği telefon görüşmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
'Ayaklarımızda prangalar var'
Halk oylamasından evet sonucu çıkmasının ardından acilen atılacak adımların neler olacağıyla ilgili soruya Erdoğan, "Öncelikle, dezenformasyon ya da olumsuz kampanya yürütmek suretiyle bu işi bir diktatörlük vesaire gibi nitelendirme gayreti içinde olanlar ya da rejim değişikliği gibi yaklaşım gösterenlere karşı şöyle bir ifadem olacak; Türkiye rejim tercihini 1923'te cumhuriyetle yapmıştır. Ondan sonra Türkiye'nin böyle bir tercihi yoktur. Şu anda atılan adım, sadece bir yeni yönetim sistemidir, pazar günü yaşadığımız budur. Çünkü sistem içinde çok ciddi tıkanıklıklar var, bu tıkanıklıklar Türkiye'nin çok daha süratle büyümesini engelleyen tıkanıklıklardır. 14-15 yıllık iktidarımız döneminde bunları biz yaşadık. Üç kat büyüme sağlamış olmamıza rağmen biz diyoruz ki, daha fazla büyüme imkanımız varken niye üç kat büyümeyle bunu geçiştirelim. Ayaklarımızda prangalar var, tabii bu prangaları kesip atmadıktan sonra bunu sağlayamazsınız." cevabını verdi.
'Sandıktan despot çıkmaz'
Erdoğan, anayasa değişikliği sonucu doğan yetkilerini Kasım 2019'da yapılacak seçimlerden sonra kullanabileceğini belirterek, "Benim tekrar aday yapılıp yapılmayacağım, bunlar şu anda belli değil. Kim aday olur, kim teklif edilirse, onlar arasında yapılacak yarıştan sonra bu ortaya çıkacak. Kim aday gösterilirse ki birinci turda eğer seçilebiliyorsa aday birinci turda seçilecek. Birinci turda seçilmiyor da ikinci tura kalıyorsa en fazla oyu alan iki aday ikinci tura kalacak ve bunlardan en fazla oyu alan dolayısıyla bu ülkenin cumhurbaşkanı olacaktır. Ondan sonra bütün yeni yönetim sistemi onunla şekillenmiş olacaktır." ifadelerini kullandı.
AGİT'ten hükümete referandum eleştirisi
Yeni sistemin halkın seçtiği kişinin despot olmayacağını garanti edip etmediğiyle ilgili soruyu da Erdoğan, "Bakın sandıktan diktatör çıkmaz. Diktatör çok daha değişik yollarla gelir. Bu malum, birçok yerde silahlı darbeyle gelir. 15 Temmuz örneğin bu ülkede başarıya ulaşsaydı, başarılı olabilseydiler o zaman işte bu ülkeyi bir diktatör tehdidi kapsayabilirdi ama bu millet iradesini ortaya koydu, kendini ortaya koydu, gövdesini siper etti ve dedi ki, sandıkla getirdiğim Cumhurbaşkanını siz kalkıp da indiremezsiniz. 249 şehit verdik, 2 bin 193 gazimiz var. Şimdi bana öyle bir diktatör gösterin ki, şu anda mesela sadece vatana ihanetten yargılanabilirim, Yüce Divan'a gönderilebilirim fakat yeni düzenlemede sadece vatana ihanet değil kişisel suçlar da dahil olmak üzere işlediğim her suçtan dolayı beni Yüce Divan'a gönderebilirler veya o zamanki kimse Yüce Divan'a gönderilebilir. Yeni başkanla beraber onun başkan yardımcısı-yardımcıları, bakanları, onlar da yine aynı şekilde Yüce Divan'a gönderilebilirler. Bu neyi gösteriyor? Meclisin çok ciddi bir denetim gücünün olduğunu gösterir. Bir de burada tabii bu kararları alabilmek için bir uzlaşma gerekmektedir. Bu uzlaşmanın da yollarını bu düzenleme açmış oluyor, getirmiş oluyor." şeklinde yanıtladı.
'Partime dönme imkanım olacak'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, acil atılacak ilk adımlar arasında şahsıyla ilgili adımların yer aldığına işaret ederek, "Bundan önce cumhurbaşkanı adayı olduğum zaman partiden istifa etmem gerekiyordu ama şimdi resmi rakamlar açıklanıp Resmi Gazete'de yayınlandıktan sonra tekrar kurucusu olduğum partime dönme imkanım olacak." diye konuştu.
Atılacak diğer adımlar arasında hakimler ve Savcılar Kurulu'nda yapılacak atamaların yer aldığını kaydeden Erdoğan, bunlardan 4'ünü kendisinin atayacağını, 7'sinin ise Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından atanacağını, Adalet Bakanı ve müsteşarla birlikte toplamda 13 kişinin atanmış olacağını söyledi.
'2019'a kadar bir şey yapılmayacak'
Erdoğan ayrıca, daha önce 3 daireden oluşan Hakimler Savcılar Kurulu'nun şimdi 2 daireden oluşacağını, bunun dışında 2019'a kadar herhangi bir şey yapılmayacağını, 2019'da hem milletvekilliği hem de cumhurbaşkanlığı için seçime gidileceğini kaydetti.
Parlamentonun çalışma yapısındaki aksaklıklarla ve yapılacak düzenlemelerle ilgili de konuşan Erdoğan, "Mesela bizde bir gensoru mekanizması var ki bu çok tehlikeli bir mekanizma ve 1950'den itibaren Parlamentoda 484 gensoru verilmiştir ki bu gensoruyu verenler biliyorlar ki buradan kendileri lehine bir karar çıkmayacak ama buna rağmen 484 gensoru, 4 tanesi kabul görmüş, 480'i reddedilmiştir, düşünebiliyor musunuz, böyle bir şey olabilir mi? Tek sebebi var, Parlamento çalışmasın, çünkü bize zaman kaybettiriyor. Parlamento çalışmadığı zaman onlar da kendi tabanlarına kendilerini bak biz başarılı olduk, işte iktidarı böyle frenledik, bu şekilde yaklaşmak suretiyle oradan oy devşireceklerini zannediyorlar. Bunu da biz şu son 14-15 yıl içerisinde çok yaşadık. Güvenoyu yine aynı şekilde. Bundan sonra gensoru yok. Güvenoyu sadece 5 yılda bir, onu da millet yapacak. Artık güven oylaması yetkisi, hakkı kimde? Millette. Böyle bir dönem ve bu tabii bizim çalışmamızı çok daha rahatlatacak, çok daha bu noktada hızla bir süreç alacağız." dedi.
'Cebren iradeleri baskı altına alamazsın'
Avrupa ve ABD'de de başkanlık sistemi olmasına hatta Türkiye'deki sistemden daha fazla yetkiye sahip olmalarına rağmen Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye yönelik saldırgan tavırlar içinde bulunma nedenleriyle ilgili soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şimdi Avrupa'da biliyorsunuz krallar var, kraliçeler var, bizde tabii böyle bir şey yok ama onların altında başbakanlar var ve bütün bunların olduğu ülkelerde dahi özellikle mesela Hollanda'daki yaşanan olay, gerçekten bizleri ciddi manada üzmüştür. Mesela orada aslında ne vardır? Hollanda'da kraliçe var ama altta başbakan var ve burada düşünebiliyor musunuz çok ciddi manada bir sıkıntı yaşandı. Kraliçenin orada müdahalesi olmadığı için böyle bir durum söz konusu olmuş olabilir. Bunun neticesinde Bakanım kendi konsolosluğuna giremediği gibi aracın içerisinde bir bayan bakan mahkum edildi. Atlar, köpekler, itler neyse orada toplanmış olan bizim vatandaşlarımızın üzerine sürdüler ve yaralanan birçok soydaşımız oldu. Şimdi bunu anlamak mümkün mü? Bakın ne oldu? Bunun neticesinde orada kullanılan oylarda yüzde 70 evet oyu çıktı. Avusturya'da da yine buna benzer yanlış yapıldı, orada da yüzde 74 zannediyorum evet oyu çıktı aklımda kaldığı kadarıyla. Bu yanlışları bunlar göremiyorlar. Yani böyle zorla, cebren iradeleri baskı altına alamazsın. Aynı yanlışı Almanya da yaptı. Almanya'da, mesela oradaki şeyde de yine evet oyu yüzde 63 gibi çıktı. Ne oldu? PKK'ya, terör örgütüne bu kadar destek verdiniz, FETÖ denilen terör örgütüne bu kadar destek verdiniz ve bu desteğe rağmen yüzde 63 Almanya'da evet dedi. Demek ki cebren, zorla bu iş olmuyor. Bakın şu anda benim elimde terör örgütlerinin temsilcilerinin resimleri var. Bunlar nasıl çalışmışlar, nasıl bunlara destek vermişler ki biliyorsunuz PKK terör örgütü olarak Avrupa Birliği'nde kabul edilmiş bir örgüttür. Bu şahıs Avrupa Konseyi'nin parlamenter olarak bir üyesidir ve bunu bize AGİT gözlemcisi olarak gönderdiler Türkiye'ye. Halbuki bu adamların bağımsız olarak rapor düzenlemesi lazım. PKK bayrağını elinde tutan böyle bir adam bağımsız olarak nasıl rapor yazacak, yazabilir mi? Bu adam maalesef bir terörist olarak burada raportörlük görevini yapıyor, geliyor Türkiye'ye buradan rapor tutuyor ve bunun tuttuğu rapor bağımsız olacak, bu mümkün mü? Değil. Bakın aynı şahıs, buyurun, hayır kampanyası yapıyor. Nerede? Almanya'da. Biz böyle bir şahıstan bağımsız bir gözlemcilik görebilir miyiz? Göremeyiz. Şimdi bunu söylediğimiz zaman Batı rahatsız oluyor. Buyurun, bu da yine bir parlamenter, bakın bu da yine şu gördüğünüz paçavralar terör örgütünün paçavralarıdır. Onlara nutuk atıyor ve bu Danimarkalı bir milletvekili. Şimdi bütün belgeler ortada, sadece bunlar değil, daha bunların dışında 7-8 tane daha var böyle. Şimdi bunlara karşı Tayyip Erdoğan gerçekleri, hakikatleri dile getirince Tayyip Erdoğan ne oluyor? Sevilmeyen adam oluyor, diktatör oluyor. İstedikleri kadar Tayyip Erdoğan'a diktatör desinler. İstedikleri kadar Tayyip Erdoğan'a sert desinler. Ben bu tür yapılan yanlışları gördükçe, terör örgütlerinin başlarını veya terör örgütlerinin mensuplarını kendi ülkelerinde gezdirenlere karşı her zaman oraların yöneticilerine bunları göstere göstere bu yanlışlarını düzeltin diyeceğim. AGİT, uluslararası bir örgüt, böyle bir örgütte siz bu kişileri görevlendiremezsiniz çünkü bunlar tarafsız değildir. Taraflı olanlarla bir seçim yönlendirilemez. Biz tabii bunlara bunu söylediğimiz için de rahatsız oluyorlar ve kaldı ki PKK'nın terör örgütü olduğu tescilli ve Avrupa Birliği içinde tescilli, bunu Almanya da teyit ediyor, Danimarka'sı da teyit ediyor, diğerleri de teyit ediyor, hepsi de teyit ediyor ama sen kalk Türkiye'deki seçimlere bu tür taraflı terör örgütüyle içli-dışlı olan bu kişileri gönder, kabul edilemez."
Başkan Trump ile görüşme
ABD Başkanı Donald Trump ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde konuştuklarına da değinen Erdoğan, "Birincisi, tabii Sayın Trump'ın bizim bu referandumla ilgili aldığımız neticeyi tebriki var. Bir diğer adım, tabii benim şu anda Paskalya Bayramları sebebiyle kendilerini tebrikim oldu. Tabii önemli olan asıl boyut, Suriye ve Irak'taki gelişmeler, bunu birlikte ele aldık ama dedik, bunların detayını, teferruatını özellikle şöyle çok kısa zamanda yüz yüze yapacağımız görüşmede ele alalım, orada bunun değerlendirmelerini yapalım. Şunu yalnız dedim peşinen tekrar ben sizlere söyleyeyim, PYD-YPG, bunlar PKK terör örgütünün adeta yan kuruluşları gibidir. Dolayısıyla bunu biz yaşadık, bunları biz iyi tanırız. Dolayısıyla artık bunları bitirelim. Yani bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle yok etme anlayışını doğru bulmuyorum dedim. DEAŞ bir terör örgütüdür ama bunlar da terör örgütü, bunlar benim ülkem için tehdit oluşturuyor. Biz sizlerle NATO'da beraberiz, müttefikiz, iki önemli stratejik ortağız. Bu ortaklığımızın çok daha güçlenerek ilerlemesi lazım. Biz Amerika, koalisyon ortakları, Türkiye ve Körfez'deki bazı ülkeler birlikte burada DEAŞ'la ilgili problemleri çözeriz. Kaldı ki ben bu konuyu dedim, Sayın (Vladimir) Putin'le de görüştüm. Sayın Putin'in de buraya bakışı bu noktada olumsuz değil. Arkadaşlar çalışsınlar dediler, ona göre adımları atarız. Nitekim bu arada üç ülkenin genelkurmay başkanları da bir araya geldi, Antalya'da toplandılar, çalışmalar başladı. Tabii kendisi de sağ olsun, bundan sonra özellikle Amerika-Türkiye arasındaki ilişkilerimizi çok daha güçlenerek devam ettirmemiz, artırmamız gerekir dediler." ifadelerini kullandı.
'Suriye'de yüz binler öldürüldü'
Suriye'de Esad rejiminin kimyasal silah kullanarak düzenlediği saldırılara da değinen Erdoğan, "Kimyasal silahlarla öldürme olayı, çok ciddi bir insanlık suçudur. Fakat bu arada bir şey gözden kaçırılıyor. Şu ana kadar diyelim ki Suriye'de kimyasal silahlarla 1500, 2000, 3000 kişi öldürülmüşse, konvansiyonel silahlarla yüz binler öldürüldü. Şimdi neticesi ölüm olan veya öldürme olan bir silah kimyasal silahtan farklı düşünülmemeli, önce bunu da masaya yatırmamız lazım. Yani konvansiyonel silahla öldürürsen meşrudur ama kimyasalla öldürürsen meşru değildir, böyle bir şey olabilir mi? Her ikisi de sebep-netice ilişkisinde ölümü getiriyor mu, getiriyor. Bunları beraber masaya yatırmamız lazım ve bunları kendisiyle daha önce de konuşmuştuk zaten ama öyle zannediyorum ki mayıs başında bir araya geleceğiz ve Sayın Trump'la bunları çok daha teferruatlı bir şekilde konuşacağız." dedi.
'Trump'a belgeleri sunacağız'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump'ın telefon görüşmesinde ABD'nin PKK, YPG ve PYD'ye yönelik politikasını değiştireceği yönünde bir söz verip vermediğiyle ilgili soruya, "Zaten daha önce bu konuda yani terör örgütlerine karşı bizim ortak dayanışma içerisinde bir çalışmamızın olması gerektiğini söylemişlerdi. Şimdi yapacağımız görüşme, artık bunun tamamen yüz-yüze görüşmede detaylandırılması olacaktır ve orada tabii biz birçok belgeleri de kendilerine sunacağız. Daha önceleri de PKK'yla ilgili konuda mutabakatımız var idi. Obama döneminde de bu konuda mutabakat vardı fakat Obama maalesef PYD ve YPG konusunda bizleri aldatmıştır ama şu andaki yönetimin aynı durumda olacağına ihtimal vermiyorum." cevabını verdi.
Erdoğan, Trump döneminden umutlu olduğunu, Trump'ın "sizinle çok önemli işler yapacağız" sözünün bunu gösterdiğini söyledi.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Suriye ve PKK konusunda hangi mesajları verdi? Erdoğan'ın konuşmasının kodları
Yaya geçidinde yumruklar havada uçuştu: Trafik kilitlendi
Meteoroloji'den SON DAKİKA Uyarısı! Kar İstanbul’un Kapısında: Meteorolojiden Kar ve Fırtına Uyarısı
Papa'dan önce defineciler geldi: İznik'te kaçak kazı yaparken yakalandılar
Narin cinayetine 'farklı' bakış! Kilidi çözecek sorular soruldu: Tek bir ismi işaret etti